Dışişleri Bakanlığı, Türk Mimarlara Yeni Konsolosluk ve Elçilik Binaları Yaptırıyor

7-8 Ekim 2013 tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenecek ARKIMEET 2013'te açılış konuşmacısı olarak yer alacak olan Naci Koru ile elçilik binaları üzerine 2011 yılında yaptığımız söyleşimizi okumuş muydunuz?

Ömer Yılmaz: Anladığım kadarıyla Türkiye’nin yurtdışındaki Büyükelçilikleri, Başkonsoloslukları kançılarya, ikametgâh ve lojmanları için çeşitli binalar yaptırıyorsunuz. Bunun aktif dış politikaya paralel olduğunu düşünüyorum. Bu yeni dalga nasıl ve ne zaman başladı?

Naci Koru: Sizin de söylediğiniz üzere, dış politikamızda önemli gelişmelerin yaşandığı ve ülkemizin, özellikle Afrika, Kuzey ve Güney Amerika ile Asya’daki mevcudiyetinin arttırılmasına yönelik adımların ivme kazandığı bir dönem yaşıyoruz.

Eskiden Türkiye kendisiyle ve çevresiyle ilgilenen bir ülkeydi. Fakat ekonomik gelişmeye paralel olarak dış politikasında da önemli bir deneyim kazandı. Sadece kendini ilgilendiren konularda değil, bölgesel ve uluslararası konularda da söz sahibi bir ülke konumuna geldi. İzlemekte olduğumuz aktif dış politika, uluslararası örgütler ve bölgesel kuruluşlar nezdindeki konumumuzu güçlendirdi, üstlendiğimiz sorumlulukları da arttırdı. Bunu yapmanız için yeterli araçlara sahip olmanız lazım. Bu yeterli araçlar öncelikle çalışandır, Büyükelçiliktir, Başkonsolosluktur.

Bizim Büyükelçilik ve Başkonsolosluk sayımız bundan 2 sene önce 170-175 civarındaydı; şu anda 203. Latin Amerika’da, Uzakdoğu’da ve en önemlisi de Afrika’da yeni Büyükelçilikler açtık. Afrika’da 2 sene öncesine kadar 12 Büyükelçiliğimiz vardı, bu yıl sonu itibariyle 32 Büyükelçiliğimiz olacaktır. Bunu yaparken merkezde ve yurtdışında kadronuzu ve fiziksel imkânlarınızı geliştirmeniz lazım. Örneğin, merkez binamız hizmetin layıkıyla sunulabilmesine yönelik çalışma şartlarının oluşturulması açısından yetersiz kalmaya başladı. Yurtdışında yeni temsilcilikler açıldığı için o temsilciliklere yeni binalar alınması veya arsalar üzerine yeni binalar inşa edilmesi gerekti. Dolayısıyla, bir yandan dış politikada etkin bir rol oynuyorsunuz, bir yandan da bu etkinliğinizi arttırabilmek veya sürdürebilmek için altyapınızı genişletiyorsunuz. Bu çerçevede, sözkonusu coğrafyalarda açılan yeni temsilciliklerin, süratle dış politika hedeflerimize hizmet edebilmek üzere gerekli fiziki koşul ve imkânlara kavuşturulması çabalarına ağırlık verdik. Bizim yapmaya çalıştığımız bu.

Size projelerle ilgili ayrıca bilgi vereceğim. Bu söylediğim rakam yurtdışındaki Büyükelçilik ve Başkonsolosluk sayımız. Küçük ülkelerde temsilciliklerimiz yok ama bildiğiniz tüm Avrupa ülkelerinde, Uzakdoğu’nun pek çok yerinde, Kuzey Amerika’daki ülkelerde, Orta Amerika’da Meksika’da, Venezuela’da var. Sonuç olarak, bütün bölgelerde temsilciliklerimiz bulunuyor.

Projelere gelince, öncelikle bizim Ankara’da Dışişleri Bakanlığı yerleşkesi projemiz var. Çünkü merkezdeki binamız hizmetin layıkıyla sunulabilmesi açısından yetersiz gelmeye başladı. Bunun için, şu anda kullanmakta olduğumuz binamıza 2-3 km uzaklıkta yer alan, Balgat-Karakusunlar’da Bakanlığımıza ait arsanın yaklaşık 110.000 m²’lik bölümünde inşa edilecek yeni yerleşkemize ilişkin konsept projenin, katılımın yüksek olduğu bir yarışmayla elde edilmesi amacıyla 2010 yılında ulusal mimari proje yarışması açıldı. Esasen bu yarışmayı genç mimarlar için de bir fırsat olarak gördük; ancak katılımın 45 projeyle sınırlı kalması bizi şaşırttı. Yarışmada birincilik ödülünü Ahmet Yertutan-Süleyman Bayrak kazandı. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından 2010 yılı Aralık ayında adıgeçen mimarlarla sözleşme imzalandı. Avan proje onaylandı, kesin projeler hazırlanıyor. Yaklaşık 210.000 m² büyüklüğündeki yerleşkenin projelerinin yıl sonuna kadar tamamlanmasını ve 2012 yılının ilk aylarında inşaat ihalesinin gerçekleştirilmesini öngörüyoruz.

Yurtdışında ise hem yeni açmakta olduğumuz Büyükelçilikler için yeni arsalar ve binalar alıyoruz hem de mevcutları yeniliyoruz.

Mesela bazı temsilciliklerimizin lojistik altyapısı ihtiyaca cevap vermekten uzaktır. Onun için yeni binalar, yeni arsalar bulmamız gerekti. Geçen sene 12 yerde [Bağdat (Irak), Dakka (Bangladeş), Hartum (Sudan), Kiev (Ukrayna), Kişinev (Moldova), Madrid (İspanya), Nairobi (Kenya), Podgorica (Karadağ Cumhuriyeti), Prag (Çek Cumhuriyeti); Ulanbator (Moğolistan); Erbil (Irak) ve Strazburg (Fransa)] arsa temini söz konusuydu. Şimdi oralarda proje ihaleleri gerçekleştiriyoruz. Bu tür yerleri yurtdışında aldığınızda projelerini ihaleyle yurtdışındaki firmalara verirsiniz ve bu binalar yurtdışındaki mimarlar tarafından yapılır. Biz istedik ki, idarece davet edilen isteklilerin teklif verebildiği ihalelere tanınmış Türk mimarları katılsın. Örneğin, geçtiğimiz yıllarda düzenlenen ihaleyi kazanan, 2004 yılı Ağa Han Mimarlık Ödülü sahibi Han Tümertekin, Ulanbator Büyükelçiliğimizin Türk mimarisini de yansıtan ikametgâh inşası projesiyle ilgili çalışmaları yürütmekte.

Onun gibi farklı ülkelerde benzer projelerimiz var. Mesela Yemen’de bir projemiz var. 17 Şubat 2008 tarihinde Sana’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Büyükelçilik ve Rezidans Binalarının İnşası için Arsa Takasına İlişkin Anlaşma” uyarınca, tarafımıza Sana’da toplam 9.465 m² büyüklüğünde bir arsa tahsis edilmişti. Sözkonusu arsa üzerinde kançılarya, ikametgâh ve lojman inşa edilmesi planlandı. Bu amaçla 2010 yılında proje danışmanlık hizmeti ihalesi de gerçekleştirilmişti. İhaleyi yarışmalarda çeşitli dereceler almış olan “Denge Mimarlık” (Mimar Ömer Selçuk Baz – Didem Durakbaşa) kazanmıştı.

Irak’ta 2 projemiz var. Bir tanesi Erbil. Erbil’de, tarafımıza bedelsiz olarak tahsis edilen 30 dönüm büyüklüğündeki arsa üzerinde Başkonsolosluğumuz yerleşkesinin inşa edilebilmesini teminen proje ihalesine çıkılmasını ve projesinin yıl içerisinde elde edilmesini hedefliyoruz. Bağdat’ta ise kançılarya, ikametgâh ve memur konutu inşaatı projelerinin hazırlanmasına yönelik Danışmanlık Hizmetleri ihalesi 20 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirildi. İhaleyi, yine çeşitli yarışmalarda ödülleri bulunan “Hilmi Güner Mimarlık Ltd. Şti.” kazandı. Firmayla sözleşme imzalandı ve proje çalışmaları başladı.

Strazburg’da Avrupa Konseyi nezdindeki Daimi Temsilciliğimiz (kançılarya) ile bu şehirdeki Başkonsolosluğumuz (kançılarya ve ikametgâh) binalarının projelerini, ihalede en düşük teklifi veren Han Tümertekin hazırlıyor. Bu projeye de çok önem veriyoruz. 31 Temmuz 2011 tarihine kadar inşaat ruhsatı başvurusunda bulunulması amacıyla hızla sürdürülen proje çalışmalarının yıl sonunda tamamlanmasını ve daha sonra düzenlenecek ihale sonucunda inşaata başlanmasını öngörüyoruz.

Bazı yerlerde sadece büyükelçilik binası veya sadece ikametgâh yapılıyor. Örneğin, yukarıda da dile getirdiğim üzere, Moğolistan’da sadece ikametgâh yapılıyor, büyükelçilik binası yenileniyor. Bazı yerlerde ise hem kançılarya hem ikametgâh yapılıyor, bazı yerlerde ise hem kançılarya, hem ikametgâh, hem de memur konutları (lojman) yapılıyor. Alanın büyüklüğüne ve ihtiyaçlara göre bu değişiyor.

Bangladeş’te de büyük bir ihtiyacımız var. Karşılıklılık ilkesi çerçevesinde Dakka’da tarafımıza tahsisli arsa üzerinde kançılarya, ikametgâh ve memur konutu inşa edilmesini teminen çalışmalar yürütüyoruz. Proje ihalesi bu ay içerisinde gerçekleştirilecek.

ÖY: Dışardan gördüğüm kadarıyla, proje ihalelerine katılmak üzere davet edilebilecek firmalara ilişkin çok başarılı ve dikkatlice hazırlanmış bir veritabanı var. Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar görülmemiş bir seçki. Bir kamu kurumu bugüne kadar bu kadar dikkatlice mimarları ihalelere davet etmedi.

NK: Esasen, sizin de vurguladığınız gibi, Bakanlığımızın yurtdışındaki yüzünü oluşturan temsilcilik binalarımızın, gündelik işlevleri kapsamında vatandaşlarımıza layıkıyla hizmet sunulabilecek mekânlar olmalarına ve bulundukları ülkelerde kültürümüzün, tarihimizin ve mimarimizin özelliklerini yansıtmalarına önem atfediyor; temsile ve hizmete uygun binaların da ancak alanında uzman isimler tarafından hazırlanmış nitelikli projelerin hayata geçirilmesiyle elde edilebileceğine inanıyoruz. Bu gerçekten hareketle, yurtdışında ortak değerlerimizi yansıtmaları hedeflenen hizmet ve ikametgâh binalarının proje sürecinde, Türkiye’nin önde gelen ve uluslararası alanda saygın mimarlık ofisleriyle çalışmayı arzu ediyor; bu çalışmaların sonuçlarının Türk mimarlığına önemli katkılar sağlamasını umuyoruz.

Çok büyük ve çok güzel projeler var, tüm ihale süreçlerini Temmuz ayı içerisinde sonuçlandırmayı öngörüyoruz, çok heyecanlıyız. Bunlar aslında çok büyük, büyük kazanç sağlayacak projeler değil. 2000 m²’lik, 3000 m²’lik, bazı yerlerde biraz daha büyük, bazı yerlerde daha küçük projeler. Fakat istiyoruz ki orada Türkiye’yi, kültürümüzü, tarihimizi ve mimarimizi yansıtsın. O binayı görenler Türkiye’ye geldiklerini hissetsinler. Ülkemizin önde gelen mimarları da, düzenlemiş olduğumuz ihalelere bu heyecanla katılıyor ve çalışmalarını yine aynı şevkle sürdürüyorlar. Bu mimarlar aslında burada çok büyük işler yapıyor. Onlar için belki büyük değil, fakat çok prestijli bir iş. Biz de bu şekilde bakıyoruz. Bu nedenle tanınmış mimarlarımızla çalışmaya devam etmeyi arzu ediyoruz.

ÖY: Bu çalışmalarda mimarlardan yana genel bir sıkıntınız var mı?

NK: Hiçbir sıkıntımız yok. az önce de dile getirdiğim üzere, ülkemizin önde gelen mimarları Bakanlığımızın yurtdışı projeleri için gerçekleştirilen ihalelere katılma konusunda çok ilgili ve hevesliler. Tekrar vurgulamak istiyorum, bunlar para kazanma projeleri değil, prestij projeleri.

ÖY: Böyle iyi projeleri bir kitap, sergi veya web sitesi yaparak paylaşmayı düşünüyor musunuz?

NK: Tabii düşünüyoruz. Fakat projelerin çoğu henüz hazırlanmadı, ihalelerin bazıları çok yakın zaman önce düzenlendi, bazıları da önümüzdeki aylar içerisinde sonuçlanacak.

ÖY: Tüm kamu kurumlarının Selçuklu Mimarisi’ni dillerine dolamalarından en çok şikayet eden kurumlardan bir tanesiyiz. Bunu da yayınlarımızda sık sık dile getiriyoruz. Çünkü hem niteliksizlik hem de Selçuklu’ya hakaret oluyor. Bunu zamanında Turgut Cansever ve Sedad Hakkı Eldem yapabildiler.

Yurtdışına gittiğimizde bir bina gördüğümüzde bu Alman Büyükelçiliği, Japonya Büyükelçiliği diyebiliyorsunuz. Büyük olasılıkla Türk Büyükelçiliğinin kendini hissettirmesi sizin de gündeminizde. Fakat bizim mimarlık ortamımız bugüne kadar böyle bir üretimde bulunmadı. Böyle bir sorunumuz var. Bu meseleyi hiç masaya yatırdınız mı?

NK: Esasen az önce bahsettiğimiz çalışma da bu meselenin farkında olmamız ve bir çözüm bulmaya yönelmemiz sonucunda ortaya çıktı. Ayrıca, bizim sert kalıplarımız yok. Projeleri yürütürken burada Osmanlı Mimarisi olsun, Selçuklu Mimarisi olsun diye bir yönlendirmemiz olmuyor. Biz sadece şunu söylüyoruz, bizi yansıtsın, bizi hissettirsin. Bugüne kadar biçim konusunda bir yönlendirmemiz olmadı bundan sonra da olmayacak.

ÖY: Genelde ortaya çıkan üründen memnun musunuz?

NK: Memnunuz tabii. Han Tümertekin’in Moğolistan’daki Büyükelçiliğimiz ikametgahı için hazırladığı projeyi çok beğeniyoruz. Yeni projelerimizde de bu memnuniyetimizin devam edeceğine inanıyoruz.

ÖY: Diğerleri hep proje aşamasındaydı değil mi?

NK: Hayır, arsalar, satın alma ya da tahsis yoluyla zaten elimizdeydi. İhaleleri, sözkonusu arsalar üzerinde inşa edilecek binalara ilişkin projelerin hazırlanabilmesini teminen düzenliyoruz. İhaleye davet edilen tüm mimarlar proje üzerinde çok ilgiyle ve özenle çalışıyorlar, çalışmaları kapsamında o ülkelere gidip geliyorlar ve çalışmalarını o şekilde devam ettiriyorlar.

ÖY: İkinci kritik sorum bir eleştiri aslında. EXPO pavyonları da bildiğim kadarıyla Dışişleri Bakanlığı’nın yönetiminde yapılıyor. Hannover’deki Murat Tabanlıoğlu’nun yaptığı pavyondan öncesine kadar bu yapılar hep mimari proje yarışmasıyla yapıldı. Mimarlık ortamı için hem besleyici Türkiye için de iyi bir üretim alanıydı. Ama Hannover’den sonra projenin yarışmayla elde edilmesi işi terk edildi. Japonya’yı Hilmi Şenalp, Zaragoza’yı Çağlayan Tuğal yaptı. EXPO’lar duyduğum kadarıyla bu sene de anahtar teslimi turizm şirketlerine ihale ediliyor, orada bir sıkıntı var galiba. O şirketler de kendi içlerinde küçük yarışmalar yapıyorlar.

NK: EXPO’yu sadece mimari proje olarak değerlendirmemek gerek. Türkiye’nin tanıtımını, temsil-ağırlama ve kültürel faaliyetleri de içeren çok boyutlu bir organizasyon aslında. Bu yüzden bütün bu faaliyetleri gerçekleştirebilecek şirketlere ihale ediliyor. Yurtdışı ihale mevzuatına göre ihaleye çıkartılması gerekiyor. İhale sonucunda kazanan şirket EXPO’daki Türkiye Pavyonu kapsamında gerçekleşecek tüm işleri devralıyor, mimari proje işin sadece bir kısmı. Nitekim şirketler de önemli Türk mimarlarla çalışıyor zaten. 2012’de Güney Kore’de bir EXPO düzenlenecek. Onun için yapılan ihaleye çağırılacak firmaları belirlemek amacıyla, Başbakanlık, Çevre ve Orman Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve benzeri diğer kurumlardan da yetkilileri içeren bir komite, pek çok şirket ile ön görüşmeler yaptı. Şirketlerin konsept çalışmaları, mimari projeleri ve organizasyon planları değerlendirildi. Bunlar sonucunda beğenilenler ihaleye davet edildi. Bu açıdan bakıldığında rekabete dayalı, etkin bir yarışma ortamı mevcut aslında.

ÖY: Ama oradaki yöntem nitelikli mimarlık üretimini zorluyor. Buna müdahale etmek söz konusu olamaz mı?

NK: Bana bağlı değil ama kültür dairemizle konuşabilirim. Bu eleştirinizi dikkate alacağım.

ÖY: Mimarlık ortamının bu konuda büyük beklentisi var. Söyleşiye geldiğimi bimiyorlar ama bilseler mutlaka EXPO’yu da dile getirmemi isterlerdi. Bu en önemli konulardan bir tanesi.

Benim genel olarak sorularım bunlar. Çok teşekkür ederim.

Etiketler

Bir yanıt yazın