Katılımcı (CM² Mimarlık ve Tasarım Stüdyosu), Kore Savaşı Anma Alanı ve Ziyaretçi Merkezi Mimari Proje Yarışması

PROJE RAPORU

“AN”, “ANLAMA”, “ANMA”

“Anma”; yaşanan “an”ları hatırlama ve “anlama”nın bir bütünüdür. Unutulanların hatırlanması, hatırlananların unutulma süresinin uzatılması veya bellekte kalıcılığının arttırılması için yaşamanın ve deneyimlemenin büyük bir etkisi vardır. Bir anma yapısının, geçmiş ve şimdiki zaman ile insan arasında ilişki kurarak, bilinmeyenleri öğreten, unutulanları hatırlatan, bilinenleri pekiştiren bir mekan olması beklenmektedir. Mekanların; zihinde yarattığı imgelemler ve bunun sonucunda oluşan “hisler”, mekan ile insan arasındaki en kuvvetli iletişim biçimidir.

ARAZİDE KORUNACAK OLAN AĞAÇLARIN KÜTLE YERLEŞİMİNE YÖN VERMESİ, KENTSEL ETKİLEŞİM YÜZEYLERİ ve GEÇİRGEN BİR PEYZAJ KURGUSU

Yarışmaya konu tasarım alanı, Lüleburgaz’ın kuzey girişinde, Pınarhisar Yolu ile Hamitabat Yolu kesişiminde bulunan ve kuzeyde Lüleburgaz Deresi yatağı ile sınırlı alandır.

Yarışma alanı içinde kalan mevcut bazı ağaçların yerlerinin korunması, tasarımda kütlenin yerleşim yerinin belirlenmesinde en temel tasarım girdisi olmuştur.

Kent-kır ara kesitinde yer alan proje alanının “kent merkezi ile ilişkisini” kuvvetlendirmek amacıyla; kent merkezi yönünden gelen yollar ve yapı arasında bir tampon görevi yapan peyzajda oluşturulan etkileşim yüzeyleri ve geçirgenlikler “kent-peyzaj-yapı” üçlüsündeki “sınırları eriterek” bu fikri kuvvetlendirmiştir. Bu sayede; kentlinin proje alanına ve yapıya dahil olması ve tasarım alanının bir “iletişim mekan” haline gelmesi amaçlanmıştır.

KÜTLEYE YÖNLENME KARARLARI

“BİRLİK OLMAK” ve “BİRLİKTE YÜRÜMEK”

Konunun özgün doğası ile bütün bir kurgu içinde düşünülen proje alanının ve yapının aynı zamanda “kent ve kentli ile bütünleşen” yeni bir “kamusal odak” ve “çekim merkezi” haline getirilmesi fikri tasarım için önemli bir etmen olmuştur. Kent ve kentli için geçirgen ve yapıya yönlendiren bir yakın çevre düzeni benimsenmiştir.

Tasarımda; etkileşim yoğun noktalardan başlayarak kurgulanan ve hareketi kütleye yönlendiren akslar ile sadece fiziki bir bağlam değil, algıladığımız dünyanın ötesinde bir dünya, savaşın öyküsünü ziyaretçiye aktarmak, fiziki bağlamın ve yapının ötesinde bir “his mekan” oluşturmak hedeflenmiştir. Bu bağlamda; Türkiye’nin dört bir yanından tek bir amaç uğruna toplanan Türk askerlerinin aynı doğrultuda ilerlemesi ve Güney Kore’nin gittiği zorlu yolda, onlara destek olmak için Güney Kore ile “birlik olmak” ve yolun bundan sonraki kısmını ne pahasına olursa olsun “birlikte yürümek” yaşantısını da ziyaretçiye aktarma fikri ile tasarıma başlanmıştır.

“ANMA; UNUTMA VE HATIRLAMA SÜRECİNİN BÜTÜNÜDÜR.”

Proje; “An”, “Anlama” ve “Anma” kavramlarını bir bütün olarak ele almış olup, bu kavramlar bütününün mimari ile dengelenmesi üzerine kurulmuştur. “An”da hissetmek, daha iyi “anlama”ya, dolayısıyla anlayarak “anma”ya ve “bellekte daha kalıcı olmaya” sebebiyet verir. Bu kapsamda; “savaşın öyküsü” ile tasarım alanındaki “peyzaj”, “yapı” ve tasarlanan yeni “anıt” bir bütün olarak kurgulanmıştır.

“Birlikte yürüme”nin kurgulandığı yol üzerine Kore Savaşı’nda şehit olanların isimlerinin yazılı olduğu büyük bir duvar yerleştirilmiştir. Bu duvar; “an”da hissetmek fikri üzerine tasarlanmış olup, birlikte yürünen yol boyunca devam eden, uzun ve yüksek bir duvardır. Hissettirdikleri ile geçmişi yaşatabilmesi, eziciliğinin ve yüksekliğinin daha fazla hissedilebilmesi için; yol, rampa ile yerin altına doğru %6 lık bir eğimle yavaşça indirilmiştir. Duvarın eziciliğinin, savaşın çaresizliğinin, kasvetinin en çok hissedildiği yerden yani rampanın en alt kotundan, yapının ana girişi tanımlanmıştır. Rampadan yürüyerek yukarı çıkıldıkça, duvarın yüksekliği ve eziciliği azalır, savaş ve siper yolları artık “barış meydanı” na dönüşür. Burası, anma(tören) alanıdır ve karşımızda birliğin gücünü ve sonsuz Dünya barışını simgeleyen anıtı görürüz.

“ANIT VE DUVAR ODAK”LI ALGI

“MİNİMUM KÜTLELEŞME – MAKSİMUM DOĞA VE YEŞİL ALAN” “YEŞİLİN DEVAMLILIĞI”

Tasarımdaki ana hedefler doğrultusunda; kent etkileşiminin başladığı ilk noktalardan itibaren yapının değil, anıt ve duvarın odak olması fikri ile “minimum kütleleşme” ve “maksimum doğa ve yeşil alan” fikri birbirini önemli ölçüde desteklemiştir.

Arazinin yakın çevresinde askeri alanların varlığı ve yeşil alan oluşu ile tasarım alanındaki “Kent ve kentli için bir rekreasyon alanı” oluşturacak olan peyzajda hakim olan yeşil bitki örtüsünün devamlılığı sağlanabilmesi adına “yapının kendisi de bir peyzaj ögesi” olarak tasarlanmıştır. Yapı kabuğunun kente dönük olan cepheleri rampalaştırılarak, yapının yeryüzünden algılanmasının minimuma indirgenmiş ve üzerinin de kullanımı desteklenmiştir. “Kentin kimliğine ve kentsel yaşam kalitesine katkı” sağlaması hedeflenen proje, çevre tasarımları ile desteklenip, açık ve yeşil alanları ile “insan-doğa ve yaşam” ilişkilerini ön plana çıkarmayı ilke edinmiştir.

Program, yapı kabuğu ile oluşturulan topografya altında çözümlenmiştir. Tasarımın genelinde “sadelik” ilkesi benimsenerek, tüm fonksiyonların tek çatı altında ve tek kata toplandığı, kolay erişilebilir mekanlar ortaya konulmuştur. ihtiyaç programında yer alan fonksiyonların işlevlerini besleyecek şekilde etkinlik amfileri oluşturulmuştur.

Mevcut trafik akış şeması ve yapı ana girişi otopark giriş-çıkışı için en belirleyici tasarım girdisi olmuştur. Otoparkta; yönetmelikler dahilinde yeterli sayıda engelli otoparkına yer verilmiştir. Ayrıca; Pınarhisar Asfaltı üzerinde toplu taşıma durağı önerilmiştir ve yolcu indirme cebi tasarlanmıştır.

“GEÇMİŞ, ŞİMDİ VE GELECEK ARASINDA YAŞAYAN BİR YER”

Tasarlanan projede; herkesin ziyaret ettiği, yitirilen yaşamlara ait anıların hayat bulduğu, “yaşayan bir yer” ve geçmiş ile gelecek arasındaki bağın sağlamlaştırılarak kalıcı olması hedeflenmiştir. Dolayısıyla bu proje, sadece yapı ve peyzajdan ibaret olmayıp; mekanları, kullanımları, imkan verdiği sosyal ilişkileri, hissettirdikleri, düşündükleri ile bir bütün olmayı amaçlamaktadır. Projenin, bu birlik, beraberlik ve barış kurgusu içinde herkese kollarını açacağı ve yeni nesillere ışık tutacağı bir alan olması beklenmektedir.

Bu kurgular dahilinde; proje alanının sadece bir anma ve ziyaretçi merkezi olması değil, Kore savaşına ve konuya olan saygı çerçevesinde, “Kent hayatı ile bütünleşen” alanlar ile “kentlinin günlük hayatını zenginleştirmeyi hedefleyen”, “doğa ile barışık”, açık alanların aktif kullanımı ile farklı ortak kullanım ve deneyim alanları yaratan bir “çekim merkezi” ve “iletişim mekan” olması beklenmektedir. “Kentsel estetik” gözetilerek, mevcut alanın ve yapının üst örtüsü de dahil tasarımın neredeyse tamamı, yerini düzenlenmiş yeşil alana bırakıp “kente ve kentliye kazandırılmıştır.”

Proje; sadece bir anma alanı ve ziyaretçi merkezi olarak değil; Kore Savaşı Anma Günü ve diğer yerli-yabancı konuk ziyaretleri dışında da bölge halkının etkin vakit geçirebileceği, sosyal etkileşim kurabilecekleri bir “iletişim mekan” olarak düşünülmüş olup; Kore Savaşı’na ve konuya olan saygı çerçevesinde; insanları günlük yaşamda da tasarım alanına davet eden, alanın ve mekanların kullanım sürekliliğini sağlayan, davetkar bir mekan oluşturabilmek ve ziyaretleri arttırabilmek adına merak uyandıran farklı alan kurguları ve senaryolar ile desteklenmiştir. Ayrıca bunlara ek olarak, kentte gerçekleşecek olan; birlik beraberlik, dayanışma ve yardım gibi gönüllülük esasına dayanan etkinliklerin burada gerçekleştirilmesi önerilmektedir. Kurulan “iletişim mekan” ile proje alanının özgün konusunun ziyaretçilere ve kentlilere sağlayacağı katkıların yanı sıra, bulunduğu çevrenin de sosyal, kültürel gelişimine katkı sağlaması hedeflenmiştir.

Tüm fonksiyonlar tek çatı altında, aynı kata toplanmış ve üzeri peyzaj ile örtülü, yeryüzünden çok algılanmayan bir yapı tasarlanmıştır. Yapı bütününde kolay erişilebilir mekanlar ortaya konulmuştur ve yapı esnek bir dolaşım şeması hakimdir. Tasarım genelinde, ön planda tutulan “sadelik” ile “odak noktası”nın “anıt” olması hedeflenmiştir. Anıtın tek başına yükselmesi, burada yılın birkaç günü yapılan “anımsama” üzerine kurulu bir tören anlayışına karşı çıkarak; ziyaretçi ve kentliyi “unutmamak” üzerine kurulu bir kavrayışla dört mevsim ve gece gündüz etkisi altına alır. Askerin kahramanlığının, özverisinin ve Türk ve Güney Kore’nin yıkılmaz dostluğunun yanı sıra; kalıcı barışların umudunu yücelten, “sonsuz barış”ı simgeleyen bir “anıt”ın tasarımı yapılmıştır. Ayrıca; tasarımda asıl odak olarak tanımlanan anıtın “sonsuz barış ışığı”ndan yola çıkılarak gece kullanımının da gündüz kullanımı kadar aktif olması hedeflenmiştir.

İhtiyaç programı dahilindeki işlevlerin ilişkileri kurulurken, fonksiyonların birbirini destekleyici, besleyici konumda olması ve bu bağlamda oluşan ara/tampon mekanların tasarıma kazanç sağlaması fikri ön planda tutulmuştur. Projedeki açık ve kapalı mekanlar akışkan bir bütün olarak kurgulanmış, mekanın iç/dış ya da dış/iç olarak algılanmaması için, dışarıyı içeriye dahil eden bir “geçirgenlik” sağlanmaya çalışılmıştır. Birbirini görsel ve fiziksel tamamlayan bir süreklilik içinde ve birbirine akan mekan kurgusu sayesinde; ziyaretçilerin ve kentlilerin mekanlara ve etkinliklere dahil olmasını arttırmak hedeflenmiştir.

Bu akışkan mekan kurgusu sadece dış/iç bağlantısında değil; ihtiyaç programındaki fonksiyonların da devamlı olarak birbirini beslemesi, desteklemesi ve mekanların birbiriyle sürekli olarak ilişki kurması şeklinde bir devamlılık sağlamıştır. Bu tasarım fikri ve beraberinde gelen yerleşim kurgusu mekanların esnek kullanımlarına ve dönüşebilen mekanlar kurgulanmasına olanak vermiş ve programların kullanım sürelerini de arttıracak yönde “Yaz/kış”, “gece/gündüz” kullanım ile devamlı yaşayan mekan olması hedeflenmiştir.

İhtiyaç programı dahilinde, özellikle bağlantılı çözülmesi talep edilen fonksiyonların ilişkileri de göz önünde tutularak yapı; “kültürel” ve “günlük” kullanım olarak iki ana fonksiyon olarak tasarlanmıştır. Ziyaretçi içeri girdiğinde kendini geniş ve yüksek bir karşılama mekanında bulmaktadır. Bu mekanın da içinde bulunduğu giriş aksı bu iki fonksiyonu sınırlayıcı, aynı zamanda bağlayıcı olmuştur. Giriş aksına dik konumda tasarlanan sirkülasyon koridoru bütün fonksiyonları bağlayarak tören alanıyla ilişkilendirilmiştir. Giriş aksının sol tarafında bulunan “Kültürel” mekanları; bölünebilen ve alternatif kullanımlar sağlayan Geçici Sergi Alanı ve Etkinlik Mekanı, içerisinde sesli ve görsel sunum odalarının yer aldığı Kütüphane ve içinde Bellek Tünelinin bulunduğu Kalıcı Sergi oluşturmaktadır. Kalıcı sergide, mekan ortasında taşıyıcı görünmeyecek şekilde, kolon yerlerini gizleyerek ve yönlendirme yaparak sergi alanları yerleştirilmiştir. Kalıcı sergi gün ışığı almayacak şekilde çözülerek karanlık bir atmosfer yaratılmaya çalışılmış ve böylelikle odağın sergilenen envanterler olması amaçlanmıştır. Ayrıca; yaratılmak istenen atmosferi desteklemek adına, savaşa zamanına ait fotoğrafların bulunduğu büyük duvarlara yer verilmiştir. Giriş aksının sağ tarafında bulunan “Günlük” mekanları ise; 4 kişilik Ofis, önünde bir Karşılama bulunduran Şeref Salonu, ana giriş ve geçici sergiyle doğrudan ilişkili Hediyelik Eşya Satış Birimi, tören alanı ve açık alanla doğrudan bağlantılı ve ile şeref salonuyla ilişkili Kafeterya ve kendileri için ayrı düzenlenmiş sirkülasyon holleri olan Servis Birimleri ile Teknik Hacimler oluşturmaktadır. Bu iki fonksiyonu birbirine bağlayan giriş ve fuaye alanı, devamında tasarlanan ve yapının merkezinde bulunan, (birleşip genişleyebilen) iç/dış etkinlik ve performans alanı ve devamındaki etkinlik amfisiyle son bulur. Etkinlik amfisi ve satış birimi geçici serginin yakınına konumlandırılarak, sergi gezintisinin bir parçası halinde yorumlanmıştır. İhtiyaç programında yer alan hacimlere eksiksiz ve yeterli sayıda yer verilmiş, doğrudan ya da dolaylı olarak ışık alması gerektiği düşünülen mekanlar yapı cephelerine yerleştirilmiştir ya da dolaylı yoldan ışık alması sağlanmıştır.

Ayrıca; tören alanıyla doğrudan ilişkili olarak servis aracı ve yolcu indirme cebine yer verilmiş olup, servis birimleri ve teknik hacimler için bu cepten kolay ulaşılan ayrı bir giriş tanımlanmıştır. Tören alanında anma etkinlikleri zamanında bulunması gereken acil durum araçları ve sedye yaklaşımı da bu cepten sağlanacağı düşünülmüştür. Servis holünün devamında wc’lerin yanı sıra, personel soyunma odasına da yer verilmiştir.

Mimari tasarımın tamamında; imar yönetmeliği ve yangın yönetmeliği şartlarına uyulmuştur. “Türkiye Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik” esasları gereğince, yeterli sayıda ve mesafede kaçış merdivenine yer verilmiştir.

Tasarımda; ekolojiklik, erişilebilirlik, sürdürülebilirlik, yapı ekonomisine katkı ve kentsel estetik ilkeleri projenin şekillenmesinde önemli birer yol gösterici olmuştur. Peyzaj dahil tasarımın tamamında engelli erişimi ve ulaşılabilirliği ön planda tutulmuştur.

“YÜRÜMEK, YÜRÜRKEN HİSSETMEK VE ANLAMAK”

Ziyaretçiler yapıya 4 m genişliğinde bir rampadan aşağıya inerek girerler. İnerken ufuktaki anıta doğru yaklaşırlar. Peyzaj ve yeryüzü yavaşça kaybolur. Geriye; gökyüzü, “anıt” ve üzerinde şehitlerimizin isimlerinin kabartmalı olarak yazıldığı “duvar” kalır. Burada, savaş sebebiyle güzel günleri göremeyen şehitlerimizi bir nebze de olsa anlamak adın; ölümün sessizliği ve yalnızca doğaya ait seslerin eşliğinde, farklı gölge etkileri ile dramatik ve ezici bir ortamın sağlanması amaçlanmıştır. Bu alanda kullanılan malzemelerin sadeliğinin yanı sıra; ışık ve bu ışığın yansımalarının ortaya çıkardığı minimalist atmosferin de etkisiyle, toprağın içine girme eylemini ve savaşın darlığını, kasvetini, çaresizliğini biraz da olsa hissettirerek; kendimizi dış dünyaya kapatmaktayız. Burada amaçlanan; bir yarığın içerisine girme duygusu değil, geçmiş zaman ve şimdiki zaman arasında bir bağ kurulabilmesidir.

Rampanın diğer tarafında kalan yapının cephesi “tabya” tipolojisi ile başlamış olup; cephede kullanılan malzemenin, beton duvarları kırılmış, dökülmüş, çatlamış, bozulmuştur. Kendine özgü dokusuyla, o döneme ait olmasa da; ardında bir yaşanmışlık olduğunu hissettirmesi ve bir geçmişi olduğu hissi vermesi de geçmiş ve günümüz arasındaki bağa dair bir şeyler söylediğini hissettirir.

Rampadan yavaşça yukarı çıkılmaya başlandığında; duvarın yüksekliği, eziciliği azalır ve aydınlığa kavuşulur. Savaş yolları artık Barış Meydanı’ na dönüşür. Burası; “anma(tören) alanı”dır ve karşımızda birlik-beraberlik ve barışın sonsuza dek devam edeceğinin simgesi olan “anıt”ı görürüz. Tören alanının diğer günlerde “açık geçici sergi alanı” olarak kullanılması önerilmektedir.

KONSEPT ANIT KURGUSU:

Anıt tasarımında 3 adet malzeme kullanılmıştır.

Anıtın sol tarafında Türk askerlerini temsilen “demir” malzemeye yer verilmiştir. Demir tek başına kullanıldığında mukavim bir malzemedir. Ancak; dış etkenler yüzünden zamanla zarar görür, aşınır, paslanır ve mukavemeti azalır.

Sağ tarafında Güney Kore’yi temsilen “beton” malzeme kullanılmıştır. Beton tek başına kullanıldığında rijit bir malzemedir. Ancak; dış etkenler yüzünden zamanla kırılganlaşır, mukavemeti azalır ve zarara daha açık hale gelir.

Tam ortada ise, göğe doğru yükselen ve birlikteliğin gücünü, dayanıklılığı, yıkılmaz bir bütün olmayı, Güney Kore’nin ve Türkiye’nin sonsuz kardeşliğini ve dostluğunu, geleceğe ışık tutacak sonsuz Dünya barışını simgeleyen “betonarme” malzeme kullanılmıştır. Beton ve demir bir arada kullanıldığında betonarmeyi oluşturur. Bu birliktelikte; beton demirin dış etkilere karşı korunumunu artırır. Demir ise betona bağlayıcılık katarak kırılgan yapıdan kurtulmasını sağlar ve güçlendirir.

KONSEPT DUVAR KURGUSU:

Kore’de savaşan Türk Tugayları, savaşın kaderini dört kez değiştirmiştir. Duvarda açılan dört adet yarık bunu temsil etmektedir. Türk Askerlerinin bu başarıları; savaş yolunda büyük birer ışık ve nefes olmuştur.

Kunuri ve Kumyangjang-ni Muharebeleri ile yenilmez diye nitelenen Çin ordularını yenerek BM kuvvetlerini büyük bir hezimetten kurtarmış ve BM ordularının Kore’yi terk etme düşüncesinden vazgeçmesini sağlamıştır. Taegyewovni (Seul) savunması ile başkent Seul’ün düşman eline geçmesine engel olmuş, Muharebe İleri Karakolu Muhabeleri’nden biri olan Vegas Muharebesi ile de ateşkes anlaşmasının yapılmasını sağlamıştır.

“BELLEĞE KAZINMAK”

Bellek Tüneli; bir anımsatma ve deneyim mekanı olup, burada konunun bellekteki kalıcılığını arttırmak hedeflenmiştir.”An”, “anlama” ve “anma” üçlüsü burada yeniden fakat daha “çarpıcı” bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Tünelden geçilen bu kısa süre zarfında, biraz da olsa geçmişte yaşananları, savaşın sancılı ve boğucu atmosferini ziyaretçiye aktararak, mekan çıkışında bizi karşılayan “kalıcı sergi”deki envanterlerin daha iyi anlaşılmasına ve algılanmasına yardımcı olması asıl amaçtır.

“Savaşın içindeymiş gibi”, savaşın yüksek sesleri ve duvarı çepeçevre saran ekrandaki simülasyon görüntüleri eşliğinde; dar, yarı karanlık kasvetli bir holden geçilmektedir. Holün diğer tarafı ise; bal mumu heykellerden yapılan askerlerin ve savaş alanının kısmi bir canlandırmasıdır. Mekanda kullanılan yüksek ses efektleri dolasıyla, mekanın tamamında ses yalıtımı yapılması ve mekandaki giriş ve çıkış kapılarının da aynı şekilde ses yalıtımlı olarak seçilmesi önerilmektedir.

Mekanın gereği olan, yaş ve sağlık konularındaki bir takım kriterleri sağlayan ziyaretçiler için hazırlanmış bir mekandır.

Etiketler

Bir yanıt yazın