Katılımcı (1. Kategori), Cami Tasarımı Fikir Yarışması

PROJE RAPORU

Hz. Muhammed’e (S.A.V.) ilk vahiy inmesiyle birlikte etrafında İslam’ı kabul eden çok az bir grupla ayetlerin ve dinin gereklilikleri ile ilgili sohbetler yapmışlardır. Bu sohbetlerin yapıldığı peygamberin evi (Mescid-i Nebevi) ilk cami kabul edilir. Zamanla İslam dininin çok sayıda insan tarafından kabul edilmesiyle birlikte yeni dinin kurallarının ve çözümlerinin öğrenildiği, konuşulduğu ve tartışıldığı, cemaatle birlikte namaz kılınabilen büyük mekânlara ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. İlk olarak gölge yapmak amacıyla sadece üstleri örtülen bu mekânlar zamanla cami yapısına dönüşmüştür. Bu yapılar aynı zamanda insanları bir araya getiren sosyal mekânlardır. Zaten Arapça kökenli olan “Cami” kelimesi “toplayan, bir araya getiren” demektir. İslamiyet’in ilk yıllarından günümüze kadar değişimler geçiren cami yapıları kentlerin odak noktalarında yer almışlardır. Bu nedenle camiler etrafında şekillenen kentler, kent kimliğini yansıtan en önemli öğelerden biridir. Geçmişten günümüze kadar gelebilen camiler incelendiğinde bulundukları coğrafyadan, iklimden, kültürden, malzemeden kaynaklanan yerel özellikleri ile kimliklerini yansıttıkları görülür.

Ancak Anadolu’da Sinan ile doruk noktasına çıkan cami mimarisi bu tarihten sonra çok gelişim gösterememiştir. Son yıllarda Türkiye’de herhangi bir yerel ve kültürel veri dikkate alınmadan inşa edilen camiler tek tip, taklitten öteye geçemeyen bir mimariye dönüşmüştür. Bu da toplumda klasik Osmanlı Cami biçimlerinin “doğrudan kullanımı” gerekliliği algısına neden olmuştur. Bu şekilsel algı esasında İslam kültüründeki caminin yeri ve önemini yansıtmamaktadır. Günümüzde camiler kentlerin sıkışmış alanlarında, bir apartmana bitişik ya da bir apartmanın üzerine kubbe yerleştirilmiş ve yanında bir minaresi olan kimliksiz yapılara dönüşmüştür. Oysaki İslam ve Türk kültüründe cami kentlerin odak noktasında bulunan sosyal bir yapıdır ve kentin sembolüdür. Fethettikleri yerlerde İslam uygarlıkları kültürlerinin sembolü olan cami yapılarının inşasına kentsel ölçekte, hem iç hem de dış mekânda çok önem vermişlerdir.

Bu bağlamda cami mimarisinin öncelikle sosyal yapı olarak kent içindeki önemini ve yerleşimini dikkate alan bir yaklaşımla, İslami kurallar çerçevesinde, camilerin sembol elemanları ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin kimliği, mimari yapısı ve kültürü dikkate alınarak aşağıdaki tasarım kararları verilmiştir.

• Kent içinde odak noktası oluşturabilecek sosyal bir yapı olması
• Kent ölçeğinde erişilebilirliği sağlanması
• Proje alanın içindeki erişimin kent içi erişimi ile bütünleştirilmesi
• Parselin topografik özelliklerine uygun kütle yerleşiminin yapılması
• Bölgenin kimliği ve kültüründeki cami mimarisinin yeri ve simgelerinin analizi
• Cami mimarisinin simge elemanları ile birlikte yorumlanması

Proje alanı kentsel ölçekte analiz edildiğinde ticari, eğitim, sosyal ve konut alanlarının kesiştiği odak noktasındadır. Bu nedenle tasarım kararları ile ideal bir bütünlük yaratan proje alanı caminin sosyal bir yapı olmasına olanak vermiştir. Köşe parselde yer alan proje alanında kent içi erişim aksları, yapı fonksiyonları ve topoğrafyası göz önünde bulundurularak kuzey-güney doğrultuda 2, doğu-batı doğrultuda 1 olmak üzere 3 ana aks belirlenmiştir. Bu 3 aks cami alanının kendi içindeki erişim aksı ile bütünleştirilerek caminin her yönünden engelli-engelsiz herkes tarafından girilebilen davetkâr ve mütevazı bir yapı olmasını sağlamıştır.

Cami yapısının bulunduğu bölgede algılanabilmesini daha güçlü hale getirmek için arazinin topoğrafyasında bulunan kotlar kullanarak iki farklı kademelenme ile 2 avlu oluşturulmuş ve üst kotta bulunan avluya cami yerleştirilmiştir. Caminin yerleştirildiği avluda sert zemin kullanılmış, yer yer bölgede yetişen ağaçlarla kısmen yeşillendirilmiştir. Bu avlu gerektiğinde son cemaat yeri olarak da kullanılabilecektir. Yapılan kademelenme gerektiğinde kullanılabilecek son cemaat yerini alt kotta bulunan avludan ayırmak için de avantaj oluşturmuştur. Caminin yakınında bulunması gereken şadırvan, Kuran Kursu ve ıslak hacimlerin de bu avluda konumlandırılmasına karar verilmiştir. Lojman yapısını hem görsel hem de fiziksel olarak camiden uzak tutmak amacıyla alt kotta bulunan avlunun batı köşesine yerleştirilmesi uygun görülmüştür. Oldukça geniş olan bu avlu lojmanın mahremiyeti sağlandıktan sonra, insanların bölgenin sıcak ikliminden dolayı dinlenebileceği, serinleyebileceği ve sosyalleşebileceği yeşil bir alan olarak tasarlanmıştır. Bu şekilde alanın iklim ve topoğrafyası dikkate alınarak cami, lojman, Kuran Kursu ve ıslak hacimler proje alanına yerleştirilmiştir.

Caminin kütle oluşumunda mimari tasarım kararı insanların iç huzur bulacağı, manevi olarak huzura ereceği yer olabilecek sade ve mütevazı bir yapı olarak verilmiştir. Bu kararda Kâbe’nin ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin minimalist, mütevazı, sade ve insan boyutları ölçek olarak kullanılmıştır.

Cami plan düzlemi 3 kademeden oluşmuştur. Birinci kademe ana ibadet alanını dıştan saran insan boyutlarında çizgisel bloklardır. Bu bloklar “Şüphesiz mescitler, Allah’ındır. O halde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin” (Cin Suresi, 18) ayetinde belirtilen insanın fani hayatın kargaşasından kurtulup manevi hayatın huzuruna erişmek için ikinci kademe olan ana ibadet mekânına geçmeden önce huzura geçiş çizgisi olarak simgelenmiştir. Bu çizgisel bloklar göz seviyesinin altında tutulmaya çalışılarak hem caminin cephesinin görünmesine hem de caminin yüksekliğinin insan ölçeğine indirilmesi amaçlanmıştır. Çizgisel bloklar aynı zamanda minare ile bağ kurarak bu huzur çizgisini güçlendirmiştir.

İkinci kademede Allah’ın olan mescitler, O’nun huzuruna çıkacak insanların iç huzurlarının sağlanacağı ana ibadet mekânı sade tutulmuş ve iç mekânda 6 metre yüksekliğindeki brüt beton duvarlar arasından açılan ince uzun hatların pencerelere dönüşmesi ile sade ve naif bir ışıklandırma yapılarak mistik bir ortam oluşturulmaya çalışılmıştır.

Üçüncü kademe ise sade ve pür olan dörtgen ana ibadet alanının üzerine yüksek bir dörtgen daha oturtulmuştur. Bu yükseklik ile caminin yüksekliği iç mekânda daha ferah bir ortam oluşturmuştur. Ayrıca bu kademe ile dış cephede kubbe hissi verilmeye çalışılmıştır. Bu içeriye çekilerek yükseltilen kademenin üst yüzeyinde yer yer pencereler kullanılmıştır.

Mihrap ana mekândan kademe kademe geri çekilerek koparılmış ve sade bir şekilde biçimlendirilmiştir. Mihrap yan duvar yüzeylerinden alınan ışıklılarla vurgulanmıştır.

İlk minber Medine’den Şam tarafına doğru dokuz millik bir mesafede bulunan ormandan kesilen ılgın ağacından 3 basamak olarak yapıldı (Buhârî, Cum’a, 26). Hz. Muhammed (S.A.V.) vefat edince ilk halife Hz. Ebu Bekir (R.A.) edebinden dolayı minberin ikinci basamağında, Hz. Ömer (R.A.) de ilk basamağında hutbe okumuşlardır. Ancak Hz Osman (R.A.) ise bir basamak daha inseydi cemaatle aynı düzlemde bulunacaktı. Bu durum sünnete aykırı olduğundan o üçüncü basamağa kadar çıkmıştır. Bu hadislerden yola çıkılarak caminin minberi ılgın ağacı ile üç basamak tasarlanmıştır.

“Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu sebeple secdede çok dua etmeye bakın!” (Müslim, Salât 215. Ebû Dâvûd, Salât 148; Nesâî, Tatbîk 78) hadisinden anlaşılacağı üzere insanın manevi olarak Allah’a en yakın olduğu an secde halidir. Bundan dolayı biz insanların Allah’a yakın olduğu anda “Şüphesiz Allah’ın yanında Hz. İsa’nın durumu Hz. Adem’in durumu -yaratılışı- gibidir. O’nu -Adem’i- topraktan yarattı sonra ona ‘ol’ dedi, o da hemen oluverdi” (Ali İmran, 59) ayetinde insanın topraktan geldiğini hatırlatmak ve manevi ruhaniyeti yaşatmak için Allah’a en yakın olunan secdede insanın nefes aldığında ölümü, nefsi ve fani hayatın kaosundan kopuşunu hissetmeleri istenmiştir. Bu nedenle secde eden insanların toprak kokusunu hissetmeleri amacıyla ahşap kaplı zeminde insanın secdeye gittiği alanda filtreli ahşabın altına 5 cm. lik toprak hat döşenmiştir.

Kadın ve erkek için farklı girişleri olan ana ibadet alanı zemin katta erkekler ve üst katta kadınlar mahfili olmak üzere ikiye bölünmüştür. Erkek girişi mihrabın tam karşısında kuzey yönde bulunmakta olup, görevli odası bu girişin sağında yer alır. Bu girişin solunda kadınlar için ayrılmış giriş kısmı mahremiyet açısından bölünmüştür. Ancak kadın girişi bağımsız olmasına karşın erkekler kısmına geçebilecek erişim sağlanmıştır. Doğu yönünde bulunan kadın girişi merdiven ve asansörle üst kata, kadınlar mahfiline çıkar.

Minare İslamiyet’in ilk yıllarında namaza çağrı olarak adlandırdığımız ezanın duyurulması amacıyla fonksiyonel olarak ortaya çıkmış ve zamanla sembolleşerek günümüze kadar gelmiştir. Günümüzde insanları ezan sesiyle namaza, daha doğrusu Allah’a çağıran minarelerin fonksiyonel bir amacı olmamasına rağmen sembolik olarak kullanılmaktadır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi Mimarisi incelendiğinde medrese, cami ve pek çok yapıda su öğesi sıklıkla kullanılmıştır. Mardin medreselerinde suyun insanla olan hikâyesinde suyun başlangıç noktası doğumu, döküldüğü kanalı çocukluğu ve gençliği, devamında geçtiği ince uzun bölümler olgunluk ve yaşlılık çağını temsil eder. En son büyük havuzda biriken su ise ölümü simgeler. Buradan da su havuzdan kanallarla ovaya ulaştırılır ki burada canlıların toprağa geri döneceği anlatılır. Bu nedenle bu projede insanın bir damla sudan var olduğu ve yaşamın kaynağı/başlangıcı olan su öğesi, Allah’a ulaştıran namaza çağrının ilk basamağı olan ezanın okunduğu minareden başlamasına karar verilmiştir.

Doğumdan ölüme kadar geçen zorlu hayat çizgisinin hatırlatıldığı su öğesi caminin batı köşesinde yer alan minarenin âlem bölümünde cam yüzeye ALLAH (C.C) yazılı yerden başlatılmıştır. Şerefe olarak düşünülen kısımda su biriktirilerek zemine düşürülmüş ve biriken su caminin dört tarafında kanallar boyunca dolaştırılarak şadırvana ulaştırılmıştır. Kanallar boyunca dolaşan su erişim aksını aksatmayacak şekilde yer yer görülebilmektedir. Şadırvandan gelen su alt kota ulaşan avluya küçük bir şelale gibi dökülür ve tekrar bir kanalla avluda bulunan havuzla son bularak ölümü anlatır.

Caminin doğu yönünde üst kotta bulunan avluda 24 kişilik Kuran Kursu ve kadın-erkek tuvaletleri bulunmaktadır. Bu kısımda plan düzleminde yapılan birinci kademelenmenin huzur çizgisi olarak nitelendirilen çizgisel bloklar mahremiyeti de sağlamıştır. Bu yapıların hepsinde doğal havalandırma sağlanmış olup, cami ile erişim kolaylığı bulunmaktadır. Caminin kıble yönü olan güneyinde bulunan dış mekânda merdivenlerle ve yaya aksı ile ulaşılabilen oturma mekânları yerleştirilmiştir. İnsanların su içerek ferahladığı, abdest alarak bedensel kirlerden kurtulduğu caminin şadırvanı caminin giriş cephesinin önünde konumlanmıştır. Kütlesel olarak cami yapısı ile bütünleşmiş sade bir şekilde tasarlanmıştır.

Alt kotta bulunan avluda cami görevlisi için 2+1 lojman, zemin+ 1 kat olarak tasarlanmıştır. Bu avluda bulunan lojman yapısı üst kottaki camiye hem görsel hem de fiziksel uzaklığı ile mahremiyeti sağlanmıştır. Ayrıca lojmanın alt kotta bulunuşu cami siluetini de ezmemektedir.

Proje alanında yer alan cami ve lojman yapısının dış yüzeyleri bloklar şeklinde tasarlanan yöresel taş malzeme ile kaplanmıştır. Huzur çizgisini oluşturan duvarlar, Kuran Kursu ve ıslak hacimler brüt beton malzeme ile yapılarak dil birliği ve bütünlük sağlanmıştır. Tasarlanan cami projesi hem yapıların plan ve cepheleri ile hem de peyzaj ve çevre düzenlemesi ile bulunduğu kent parçası içinde odak noktada, erişilebilir, insanların bir araya gelebileceği bir sosyal yapı olma niteliğini kazanmıştır.

Etiketler

Bir yanıt yazın