Hafıza Tüneli

Bernhard Denkinger Architect gönüllü bir grubun çağrısıyla Steyr-Münichholz Toplama Kampı mahkumları tarafından inşa edilen bir sığınağı Holokost sergi mekanına dönüştürdü. Sığınakta açılan sergi de mahkumlara adandı.

Sivil halkı hava bombardımanından korumak için yapılmış olan 140 metre uzunluğunda U şeklindeki tünel sisteminde sığınak bölümü, girişlerden vakum kilidi ile ayrılıyor.

Sergi için merkezde yer alan uzun koridora, 10 adet aydınlatılmış panel yerleştirilmiş. Burada sergilenen dökümanlar Steyr-Münichholz Toplama Kampı’nın nasıl hayata geçirildiği ve orda kalan mahkumların yaşam koşullarını anlatıyor. Ziyaretçiler bu alana, birbirine bağlı 5 aydınlatılmış cam bloğun tanımladığı yarı dairesel bir giriş alanından geçerek ulaşıyorlar. Labirent yollar da en sonunda sığınak alanına varıyor.

Steyr-Münichholz Toplama Kampı mahkumları tarafından 1943’te inşa edilen bu yapı özgün haliyle korunmuş. Derme çatma ve zayıf koşullar altında oluşturulan taş işçiliğinin izlerini duvarlarda ve tavanlarda görmek mümkün. Bununla birlikte tünelin 210 cm tavan yüksekliğine sahip olabilmesi için zemin düşürülmüş. Bu bazı yerlerde zeminde 40 cm kazılara sebebiyet vermiş. Bu çalışmalar sonrasında zemin, ince, sıkıştırılmış beyaz kireçtaşı-çakıl karışımıyla kaplanmış.

Acil durum ve güvenlik aydınlatmaları siyah renkli metal kutulara yerleştirilmiş. Böylece durakları birbirine bağlayan ve yatayda devam eden bir form oluşturulmuş. İki çıkış kapısı da, dışarıdan görünecek şekilde yeni çelik ve beton çerçevelere sahip. 

Sergi mimarisi, tanımlı mekanlar yaratarak bu yer altı yapısının belirli mekansal ve duyusal özellikleri için “algı pencereleri” açmayı hedefliyor. Tünel sistemini dinamik hareketten statik duruma doğru birbirine zıt pasajlara bölerken ziyaretçinin durup düşünmesini sağlıyor.

Tünel dış dünyadan karanlık bir mekan olmasıyla ayrışıyor. Serginin içinde sunulduğu, bu dünyadan getirilen ışık ise karanlığın içindeki bazı bölgeleri açığa çıkarıyor. Bu ışık yoğunluğu sergi boyunca değişiyor ve rotayı sadece belirginleştiren dağınık ışık, duraklarda daha yoğun bir hal alıyor. Tünelin merkezinde yer alan ışık enstalasyonları karanlığa karşı aydınlatılmış adalara dönüştürerek ziyaretçiyi çekiyor.

Toplama kampının ortasından erişilen Hava Saldırıları Odası, 4 sunum hattının bir araya geldiği nokta. Burada genel bir izlenim oluşturmak amacıyla yavaş yavaş yoğunlaşan hava saldırılarına ait tekil resimler sergileniyor. Bu fotoğraf serisinin sonunda da en son 1944 yılında toplama kampı üzerine yapılan bombardımanın havadan bir görüntüsü yer alıyor. Suçlular Odası’nın girişinde ise bireysel “suçlu profilleri”nin minimal bir sunumu mevcut. Bu sunumda 1993 yılında toplama kampından geriye kalan son barakanın yıkılışı anlatılıyor.

Algı ve Sunum

Sunum farklı vurgular yapabilmesi için iki basit sistem üzerinde kurgulanmış. Giriş alanı ve merkez ışıklı elemanlarla vurgulanıyor. Çelik sac yüzeyin camla oluşturduğu boru biçimindeki sistem aydınlatılmış odaları birbirine bağlıyor ve arka bölümdeki serginin ikinci kısmını oluşturuyor.

Tüm parçalarıyla birlikte aydınlatılmış elemanların 3 boyutlu tasarımı, resimler, dökümanlar ve yorumların katmanlı algısına izin veriyor. Durak noktalarına yaklaştıkça; zengin içerikli resim, döküman ya da metinlerin sanki sergiden farklı bir yerde durduğu izlenimi veriliyor.

Boru sistemi aynı zamanda ilgi çekici fotoğraf ve dökümanların sergi yorumlarından daha ön planda durmasını sağlıyor. Sergilenenler; sergilenmeyen ve hatta tahrip edilmiş ya da artık var olmayan dökümanların ve objelerin küçük görünür temsilcileri olarak ele alınıyor. Siyah arka planın kenarlarına yerleştirilen dökümanlar da sonsuz bir kumaşın kesilmiş bir parçası gibi gözüküyor. Böylelikle, süreğen ve tutarlı bir alan algısı yaratılırken, aynı zamanda objelerin izole ve ayrı doğalarına da vurgu yapılıyor.

Etiketler

1 Yorum

  • tulay-balpinar says:

    İnsanlık tarihinin yüzkarası mekanlar…
    Peki günümüz,…
    Yada yarınlar…artık herkesin özgür yaşam hakkı olduğunu kavrayacak mıyız…
    Yoksa yarınlarında böyle mekanları mı olacak….
    Yazık , onca çağlar boyu mutlu bir dünya yaratamamış olmanın acısı yüreğimde….
    Tek bir kişini gözyaşı dahi yetmeli insanlığı utandırmaya….
    Oysa gülersen herkes seninle güler, ağlarsan yalnız ağlarsın diye yetişmişti insan…
    O yüzden her ağlayan yapayalnız bu dünyada hala

Bir yanıt yazın