The Iceberg

Julien de Smedt Architects'in tasarladığı 208 konut, Danimarka'da eskiden konteyner alanı olarak kullanılan liman arazinin dönüşüm projesi kapsamında tasarlanmış. Proje toplamda 800.000 m² 'lik bir endüstri alanını şehir hayatına katmayı hedefliyor.

Eski bir konteyner alanında yapılan konut projesini mimarları şöyle anlatıyor: 

Danimarka’nın ikinci büyük şehri olan Aarhus için büyük bir fırsat olan proje, eski ve artık kullanılmayan konteyner alanını sosyal olarak sürdürülebilir bir yöntemle yenileme olanağı sunuyor. Alanın şehrin yaşayan bir parçası haline gelmesi ve bu amaca uygun olarak kültürel ve sosyal donatılara, yeterli çalışma alanına ve çok çeşitli konut tiplerine sahip bir kentsel alana dönüşmesi amaçlanıyor. 

The Iceberg projesi ise, Avrupa’nın en büyük liman gelişim projesi olacak bu alanda tamamlanan projelerden ilki. Proje ilhamını Aarhus Koyu’nun manzarasından alıyor. Bir diğer tasarım kararı ise konutların her birinin manzarasını ve aldığı gün ışığını maksimize edebilmek; bir yandan da alanın kentsel bağlamını dikkate almak.

Iceberg, kapalı yapı bloklarının hakim olduğu masterplan kararlarını takip etmek yerine, dört tane L şeklinde kanattan oluşturuldu. Bu kanatlar arasındaki sokakların denize açılması sağlandı. Limana bakışın her daireden sağlanabilmesi ve gün ışığı alınabilmesi için blok kütleleri tepelerinden kesildiler. 

Bağımsız hacimler arasında görsel geçitler oluşturarak, buzdağları gibi bakışın kırılmasını sağlayan çatılar; yükselip alçalarak tepeler ve vadiler ürettiler. Böylece en arkada oturanların bile manzaradan yaralanabilmesi sağlandı. Binaları tepeler ve vadiler yapacak şekilde tasarlamanın bir diğer nedeni ise binaların ölçeklerini etraflarına ve iç mekanlara uygun hale getirebilmekti. Binalar içlerine dönük bloklar olmak yerine mimari olarak daha cazip, açık yapılar haline geldiler.

Seçilen bazı bölgelerde sokak kotuna kadar indirilen yapı yüksekliği, limana uygun bir ölçeğe ve karaktere getirildi. Diğer yerlerde yapılar yükseltilerek kentsel özellikler yakalandı. Böylelikle hem liman hem şehir ortak bir dilde buluştu.

Basit bir algoritmadan yola çıkarak şekillenen formlar, aynı yapı içinde farklı konut tipolojilerinin uygulanabilmesine izin verdi. Binaların yükseldikçe değişen geometrilerileriyle uyumlu olarak dairelerin boyutları da değişti. Dairelerdeki mekansal değişimlerin yanı sıra, hem daire sahiplerinin oturduğu hem de kiralık dairelerin olduğu binaların alanda yer almasıyla, sosyal çeşitliliğin yüksek olduğu bir topluluk oluşması ve alanın bir mahalleye dönüşmesi amaçlandı.

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın