2. Mansiyon, Pamukkale Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi ve Yakın Çevresi Mimari Proje Yarışması

MİMARİ RAPOR

Denizli, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir yer. Anadolu’nun kokusu üstünde. İçinde birçok antik kent ve tarih barındırıyor. Fakat burada bu kadar kültür birikiminin bulunmasına rağmen sanayisi ile ön plana çıkmış. Her yerde olduğu gibi Denizli de tarihinden ders çıkarmamış, günümüze taşıyamamış. Hem üniversite kampüsü hem de kent planın da çok ciddi sorunlar olduğu gözükmekte. Oysa şunu biliyoruz ki tarih bu tür yerlerde en iyi yol gösterici. Antik kentleri ve tarihi incelediğimizde günümüze modernize edebileceğimiz birçok bilgi var. Kent, yapı, kültür, yaşam, basitlik, sadelik, şiirsellik gibi daha okuyabileceğimiz ve günümüze modernize edebileceğimiz birçok ifade. Denizli’nin her neresinde bir yapı tasarlıyorsak oranın bilgilerini de göz önünde bulundurmak ve alana büyük ölçekten bakmak önemli.

Tüm bunlar ışığında yarışma alanına direk girmeden büyük ölçekten konuya bakıp okumalar yapmayı doğru buluyoruz. Bu okumaları ise 3 önemli konu ile açmak istiyoruz.

1- Yarışma alanı içinde yapının nereye konumlanacağı,
2- Antik kent – kent – kampüs ve coğrafi koşullar okuması ile bu seçtiğimiz yere yerleşimin tanımlanması,
3- Mimarlık fakültesinin iç kurgusunun günümüz çağına, gençlerin sosyal olgularına ve mimarlığın hissiyatına göre nasıl tanımlanacağı.

1- YERLEŞİM ALANININ BELİRLENMESİ

Tanımlanan yarışma alanı içinde alanın kuzeyine, batısında kampüsün batı girişi, kuzeyinde yurtlar, doğusunda ise güzel sanatlar fakültesi yapısı ile sınırlı alana yerleşmeyi uygun buluyoruz. Çünkü

a- “Güzel bir yerde inşaat yapmak, çoklukla, burayı mahvetmek oluyor“,

Mimarlık bir nesneden mekana uzanır. Oradan da, doğayla bağ kuruncaya kadar mekanlar arası bağlara uzanır” Alvaro Siza

Yarışma alanının güney bölgesindeki yeşil alana dokunmamayı, bunun yerine karmaşık kampüs içinde oluşturacağımız yeni mekanlarla, kampüs içindeki mevcut yeşil dokunun ilişki kurmasını sağlayarak bir süreklilik oluşturmayı doğru buluyoruz.

b- Tüm kampüs yerleşimini incelediğimizde rasgele de olsa oluşmuş bantlar bulunmaktadır. Bu bantlar sağlık bandı, eğitim bandı, spor bandı ve yeşil banttır. Biz ise bu bantlar içinde yeni bir bant öneriyoruz ”güzel sanatlar bandı”. Kampüsün batı girişi ile güzel sanatlar fakültesi arasında kalan bu yeni bant güzel sanatlar fakültesi ile yapılacak olan mimarlık fakültesi sayesinde yeni bir sirkülasyon bandıdır. Bu bant tüm üniversiteye sanatsal bir kaynak olacak yeni bir hareketlilik getirecektir. Bu bandın kurgulanması ile aynı zamanda mimarlık fakültesinin kendine ait aurasını da yaratacaktır.

c- Denizli kent dokusunda yolları bilmeseniz de size kendini belli eden dokusuyla kentte sizinle ilerleyen bir yaya yolu, bazen oturup soluklandığınız park, bazense karşınıza çıkan tarihi yapılarıyla kendisini tanımlayan bir yer oluyor. Bahsettiğimiz okuma yerdeki izler sayesinde oluyor ve sizi yönlendiriyor, yürütüyor, yeni keşifler yaptırıyor. Kampüsü incelediğimizde de kampüs içindeki omurga yol böyle bir şey. Cengiz Bektaş kenti çok iyi okumuş ve bu kurguyu kampüs içine yerleştirmiş. Cengiz Bektaş tasarımı olan kampüs içi bu omurga yol-iz sizi alıp sürüklüyor. Bu omurgayı-izi yarışma alanına da sokarak kent ve kampüs okumasındaki gibi onun bir parçası olmak istiyoruz.

2- ANTİK KENT -KENT- KAMPÜS VE COĞRAFİ KOŞULLAR OKUMASI

a- Oralı olmayı değerli buluyoruz. Bu yüzden yerin, kentin ve bölgenin bilgilerinin yerleşmede ve yapının oluşumunda karşılığını bulması gerektiğine inanmaktayız. Alana büyük ölçekten kent dokusuna baktığımızda parçalı bir durum gözükmektedir. Kampüsün içinde daha iri kütleler rastgele yerleşirken, kampüsün çevresindeki mahalle dokusu ise daha küçük parçalanmalardan oluşmaktadır. Bizim seçtiğimiz alan büyük kütlelerle küçük kütleler arasına sıkışmış bir arakesit olarak durmaktadır. Bu parçalı durumun seçtiğimiz alanda da ölçeğini bulması gerekmektedir. 16.000m2 lik bir yapının bu dokunun içinde bütün bir kütle olarak değil, kentin bu parçalı değerini üzerinde taşıyacak, arakesiti oluşturacak şekilde var olması gerektiğine inanmaktayız.

b- Şunu iyi bilmekteyiz ki Ege Bölgesi ve Denizli antik kentlerle yoğrulmuş bir bölge. Özellikle Laodikeia Antik Kenti ve   Hierapolis Antik Kenti çok değerli antik kentlerdir. Bu iki antik kent yerleşkesindeki bizce en önemli kavram şehrin vermiş olduğu şiirsel ifadedir. Tabiki de bu şiirsel ifade kendiliğinden oluşmamaktadır. Bu şiirsel ifadeyi oluşturan etkenlerin kübik kütleler, avlular-iç mekanlar, düzen, ritm, basitlik ve sakinlik olduğunu düşünmekteyiz. Ayrıca her iki antik kenti de incelediğimizde yerleşmenin küçük parçalarla ve katmanlaşarak oluştuğu gözlenmektedir. Bunun mahalle hissiyatında önemli bir yer tuttuğunu düşünmekteyiz.  şiirsel ifadeyi oluşturduğunu düşündüğümüz yukarıda saydığımız kavramların bizimde tasarımımızda karşılık bulması gerektiğine inanmaktayız.

c- Alana yerleşirken Güzel Sanatlar Fakültesi ile yerleşim alanımız arasında güzel sanatlar bandını kuruyoruz. Bu bantı kuzeye paralel olacak şekilde akslıyoruz. Çünkü mimarlık fakültesinin stüdyoları için stabil kuzey ışığının daha verimli olduğunu düşünüyoruz. Güzel sanatlar bantı kampüs yerleşkesi içinde yeni bir hareket, sosyal ve sanat alanı olacaktır. Aynı zamanda Cengiz Bektaş’ın tasarladığı kampüs omurgasının çok önemli olduğunu düşünmekteyiz. Bunun bir parçası olmayı değerli buluyoruz. Bu yüzden Cengiz Bektaş’ın tasarlamış olduğu yolun aynısını yapmayı değil o omurgayı farklı bir şekilde tamamlamayı ve ona tutunmayı değerli buluyoruz. Yeni omurgayı yaparken de Cengiz Bektaş tasarımı omurga ile yine Cengiz Bektaş’ın tasarlamış olduğu amfiyi dikkate alarak aralarındaki bağlantıyı kuracak şekilde tasarladık.

Başlangıçta tanımladığımız sorunlar ve bunlara çözüm bulmak için yaptığımız okumalar sonucunda alana kent dokusundaki gibi parçalı ve katmanlı, kendi iç avluları olan, antik kent okumasındaki gibi gridyen ve farklı yüksekliklerde kotlanarak doğaya akan, kampüs okumasındaki güzel sanatlar bandı ile ilişkili, kampüs omurgasına tutunan, alanın kuzey -güney-doğu ve batı boşlukları ile ilişki kuracak şekilde yerleşmeyi uygun buluyoruz.

3- STÜDYO ÇALIŞMA MODELİ

Denizli aynı zaman da 50.000’i aşan öğrenci nüfusuyla bir üniversite şehri. Pamukkale Üniversitesi şehrin sosyal, kültürel hayatına ve ekonomisine canlılık getirmiş. Eğitime yeni başlayan Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nden kent ve bölgenin nitelikli bir şekilde gelişimine fayda sağlayacak disiplinler arası meslek insanları yetiştirmesi bekleniyor. Bunu gerçekleştirmenin yenilikçi bir öğrenme ve deneyimleme ile mümkün olduğunu düşünüyoruz ve alışıla gelmiş dersliklerde mimarlık eğitimine alternatif açık stüdyo sistemi öneriyoruz.8×8 akslardan oluşan dikdörtgen bir prizmanın içine tam ortasında açık yeşil alan, jüri meydanı ve sosyal alan olan, bunun kenarlarında ise açık tasarım stüdyolarının olduğu yeni bir şema. Bu şema sayesinde öğrencilerin birbirleriyle ve mekanla daha iyi iletişim kurabileceğini, mekanı da deneyimleyebileceğini düşünüyoruz. Stüdyolar üstünde kısmen yapacağımız yüksek tavan ve ara kat sayesinde mekana daha iyi ışık almayı ve öğrenciler için bu ara katta dinlenme ve eğlenme alanları oluşturmayı hedefledik. Açık yeşil alan stüdyolar için iyi bir ışık kaynağı ve temiz hava kanalı olacaktır. Denizli gibi yılın büyük bir kısmının sıcak geçtiği bir ilklimde bu boşluk önemli bir hava sirkülasyonu yaparak mekanların soğutulmasına katkıda bulunacak- saatler süren çalışma ortamında açık yeşil alan-doğayla iç içe bir kaçamak sağlayacaktır.

Bu şema ile oluşan mekanlar arazinin büyüklüğüne, şekline ve istenen programa bağlı olarak çeşitli şekillerde bir araya getirilebilir. Araziye farklı doğrultularda yerleşme ile açık çalışma alanların bölümlenmesini-iç yoğunluğun azaltılmasını, iç-dış mekanların birbirine geçmesi ile doğayla bağ kurarak akışkan bir süreklilik sağlayacaktır.

  • Tasarımımızda bu birimler farklı yönlerde bir araya gelirken etaplama içinde önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Birbirinden dilatasyonla ayrılan bu birimler istenilen zamanda etaplar halinde eklemlenerek büyüyebilir. Bu büyüme sırasında sonradan yapılan etaplar önceden yapılan birimlerin çalışmasını engellemeyecektir.
  • Oluşturduğumuz şema bir araya gelişleri dışında kendi içinde de kullanım çeşitliliği gösterebilir. Bir birim tamamen açık stüdyo olabileceği gibi, tamamen kapalı stüdyolar, stüdyo ve sınıflar, stüdyo ve öğretim görevlileri, stüdyo-sınıf ve öğretim görevlileri şeklinde de olabilir.
  • Bir diğer önemli konu ışık, gölgeli alanlar ve iklimlendirme. Şunu iyi bilmekteyiz ki Denizli iklimi yaz ikliminin daha uzun sürdüğü bir ilklim. Bu yüzden yapının güneye bakan cepheleri daha kapalı – açık olan kısımlarında ise güneş kırıcılarla önlem alınmıştır. Stüdyolar için en iyi ışığın stabil olan kuzey ışığı olduğu için yapının güney cephesi mümkün oldukça açılmıştır. Yazın sert sıcağına karşı iç avlu önemli bir gölgeli alandır. Burada bulunan açık yeşil alan kendiliğinden iklimlendirme için önemli bir hava bacasıdır.
Etiketler

Bir yanıt yazın