Waterloo Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Binası

Tasarımını LGA Architectural Partners'ın üstlendiği projede eski ipek fabrikası mimarlık fakültesine dönüştürülüyor.

Projenin mimari ekibi LGA Architecture Partners yeni fakülte binasını anlatıyor:

Kanada’daki Waterloo Üniversitesi’nin, Riverside’daki eski ipek fabrikasına taşınan mimarlık fakültesi binası; mimarlık, kentsel dönüşüm, sürdürülebilir tasarım eğitimi için yapı ölçeğinde model oluşturuyor.

Grans River’ın kıyısındaki bina Cambridge’in şehir merkezini işaretliyor. Tarihi cephede tuğla ve yığma taşın ilişkisinden doğan düzgün ritmin yanında kullanılan yeni çelik çerçeve pencereler, tasarımda uygulanan mimari stratejiyi, var olan yapının çağdaş detaylarla tekrar tariflenmesi kararını sembolize ediyor.

Yapının içindeyse eski fabrika binasının geniş zeminleri stüdyo alanları ve kritikler için kullanılar dinamik yüzeyler haline geliyor. Zeminden oyulan, dikey dolaşımıda içine alan avlu, yapıya 3 kat yüksekliğinde havadar bir merkez sağlarken aynı zamanda nehre ve çevreye bakış anları sağlıyor. Farklı kotlarda avlunun çevresine toplanan oditoryum, kütüphane, kritik alanı gibi mekanlar yapının anahtar ortak alanlarını oluşturuyorlar. Okul içinde dolaşmanın tek yolu avludan geçmek olduğundan avlu hacmi sürekli etkileşim ve ortaklık sağlayan bir mekana dönüşüyor.

Yeni mimarlık fakültesi bina montajıyla ilgili de didaktik bir model sağlıyor. Mekanik sistemin açıkta bırakılmış bağlantı unsurları, arkasını görmeye izin veren delikli çatı sistemleri yapıdaki elemanların ne için kullanıldıklarını ve nasıl inşa edildiklerini takibe izin veriyor.

Tasarım sürecinde “fazla tasarlamamak” üzerine verilmiş karar doğrultusunda yüzeylerin çoğu ham ve kalıcı malzemeyle tasarlandı.  Aynı zamanda malzemelerin yaratıcılık, sergileme ve dönüşüm açısından uygun olmasına dikkat edildi. Tuvalet bölmelerinde bile mantar panoların kullanıldığı yapıda oditoryum, kütüphane gibi ayrıksı mekanlar ise daha ince bitirişlerin olduğu, ustalığın işin içine girdiği bir alayışla ele alındı.

Pratiklik ve sürdürülebilirlik  tasarım sürecinde ve malzeme seçiminde en önemli kriter oldu. Kalitenin sadece dış görünüş olmadığı görüşünden yola çıkarak fazladan yeni malzeme kullanımı ve inşaat atığı mümkün olduğunca sınırlandı. Metrekare başına 30 dolarlık bir bütçeyle ve toplam 14 aylık bir sürede, halihazırda var olan mimari elemanlar yeniden kullanılarak, bina tamamlandı.

Yerel işletmelerin fon sağladığı ve devlet tarafından da desteklenen proje. Özel sektör-kamu ortaklığının örneklerinden biri haline geldi. Cambridge’in terk edilmiş endüstri bölgelerinden birine doğru şehir merkezini genişleten proje aynı zamanda nehir kenarındaki yürüyüş aksına bağlanarak şehir sakinlerine kullanabilecekleri bir kafeterya, sergi alanı ve oditoryum olanağı sağladı. Öğrencilerin kuvvetlendirdiği yerel ekonominin yanı sıra gece ve gündüz canlılığını koruyan fakülte binası şehre sürekli hayat katan bir unsura dönüştü.

Etiketler

Bir yanıt yazın