1. Ödül (7. Bölge), İstanbul Senin, Haliç Kıyıları Tasarım Yarışması

1. Ödül (7. Bölge), İstanbul Senin, Haliç Kıyıları Tasarım Yarışması

PROJE RAPORU

Önsöz

Haliç, İstanbul ve Beyoğlu platolarını birbirinden ayırarak, tarihi ve kültürel dokusuyla yüzyıllardır Boğaziçi girişinde İstanbullulara ev sahipliği yapmaktadır. Proje konusu olan Perşembe Pazarı, Tersane, Kasımpaşa ve Haliçport bölgesi tarihsel süreçte kent dinamikleri içinde önemli bir yer edinmiştir. Yoğun bir kentsel belleği bünyesinde barındırmak¬ta ancak mevcut kentsel durumu yüzünden bu birikimi kullanıcılarına yansıtamamaktadır. Öneri projede kıyı hattı boyunca edinilen tarihsel, kültürel referanslar “Lebeke” kavramı altında toplanmaktadır. Tayfta birbirine yakın iki parça anlamına gelen bu kavram projenin düşünsel tasarım kararlarını karşılamakta ve Haliç’in iki yakasına gönder¬me yaparak kıyının geçmişini canlandırmaktadır.

Haliç’in bir iç deniz sonucu oluşan durgunluğa ve sakinliğine karşılık, belleğinde biriktirdiği zenginlikler, önerilen projenin yalın ancak bu potansiyelleri ortaya çıkaracak güçle olması gerektiğini göstermiştir. Tasarım, verilerini Haliç’in kendisinden alarak var olanı yansıtmakta, gün yüzüne çıkartmaktadır. Önerilen yaya izleği olan Lebeke, bir “dokuma parçası” gibi işlenmektedir. Çevresindeki referansları kendisiyle bağlantılı hale getirerek, ziyaretçilerine mekanın öyküsünü aktarmaya yardımcı olmaktadır. Kaybolan izleri, unutulmuş mekanları en az müdahale ile Haliç’in kendisine iade etmektedir. Tasarım yaklaşımı, bu müstesna coğrafi armağanın, İstanbul’un tekrar cazip bir bölgesi olması için fırsat olduğunu bilmekte ve “mıknatıslı kuşak” gibi ziyaretçilerine kılavuzluk etmektedir.

Tasarım alanına dair çözüm arayışları sırasında özün, esas olanın gözden kaçmasının en kolay olduğunun bilinci ile, Lebeke Haliç’in dinginliğine ve zarafetine eklenerek şekillenmiştir.
Tasarım ekibi olarak, Lebeke ile Perşembe Pazarının tarihi dokusuna bakarak yürüdüğünüzü, ortaya çıkarılan sur duvarlarını inceleyip, kaybolmuş sokakların izini takip ettiğinizi, Arasta çarşısında Türk kahvenizi içip, iskeleden bindiğiniz kayık ile Tersaneyi İlk defa bu kadar yakından keşfettiğinizi, Su Altı Arkeoloji Müzesi’nde batıkları incelediğinizi, meydana kurulan geleneksel pazarda alışveriş yapıp, Paşabahçe Vapuru ile müze deneyiminizi tamamladığınızı, Kasımpaşa meydanına gelmeden Fatih Sultan Mehmet’in indirdiği gemilerin izinde karşı kıyıya bakıp Haliç’in yok olmuş Tersane gözlerinden meydana sızan suyun sesini dinlediğiniz, Kasımpaşa deresinin izine bakıp, dere kenarında kurulan yaşantıyı hayal ettiğinizi ve Lebeke boyunca doğal ve yapay peyzajı gözlemlediğinizi hayal ediyoruz.

Kıyı Çizgisi

Haliç kıyı tasarımı ele alınırken güncel, yakın geçmiş ve orijinal kıyı izleri araştırılmıştır. Alman Mavileri, Pervititch, Nomidis, Nirven, Goad ve Müller – Wiener haritaları detaylı incelenerek her üç dönemdeki kıyı izleri ortaya çıkarılmıştır. Osmanlı dönemi kıyı hattı ile güncel kıyı hattı arasındaki kısım sahil basamaklarına dönüşürken, Osmanlı kıyı hattı ise sahil boyunca uzanan yaya yolunu oluşturur. Nomidis haritası kullanılarak çizilen bölgenin orijinal kıyı hattı ise tüm haliç boyunca uzanacak ve kaybolan tarihi eser izler (Ceneviz sur kapıları, iskeleler, meydanlar), güncel odak yapılar ve gelecek projeler (Haliçport) ile etkileşime giren ve kıyıya kimliğini iade eden süreğen bir izleğe dönüşecektir.

Dekovil Hattı

Haliç kıyıları, asırlar boyunca Bizans ve Osmanlı ticaretinin odak noktasını oluşturmaktaydı. Ticaret gemileri ile kente getirilen ürünler, iskelelerden başlayarak sahil boyunca uzanan ve geliştirilebilen bir raylı sistem olan Dekovil hattı sayesinde depolara ulaştırılmaktaydı. Pervititch haritalarının yanı sıra, Sebah &Joaillier fotoğrafları da kullanılarak çıkarılan Dekovil izleri, bisiklet yoluna evrilerek projeye dahil edilmiştir. Dekovil durakları ise bisiklet parklarına dönüştürülmüştür. Köprü bağlantı noktalarında ise bisiklet yolu sürekliliğini sağlamak adına rampalar tasarıma dahil edilmiş ve proje alanındaki önemli eşikler aşılmıştır.

İskeleler

Osmanlı dönemi kent gravürlerinde karşımıza çıkan Ceneviz surları 19.yy’da döneminde yıkıma uğramıştır. Sur duvarlarının Haliç’e açılan kapıları, birer ticaret iskelesine sahip idi. Günümüze ulaşamayan bu iskelelerin izleri Goad, Nirven ve Alman Mavileri incelenerek belirlenmiş ve izleğin birer parçası olarak tasarıma dahil edilmiştir. Kaybolan iskelelerin yanı sıra Osmanlı döneminden günümüze ulaşmış olan Kasımpaşa, Hasköy gibi iskeleler ve Haliçport projesi kapsamında tasarlanan iskeleler de izlek ile buluşturularak bütünlük sağlanmıştır. Güncel durumda izlek sadece Haliç Tersanesi’nde ayrı çalışmaktadır. Tersanenin gelecekte kamulaştırılma ihtimali öngörüsü ile Meyyit iskelesi üzerinde bir köprü alanı planlanmıştır. Bu sayede izlek kesintisiz bir şekilde Tersane -Kasımpaşa meydanı arasındaki kısıma bağlanacaktır.

Ceneviz Sur Kapıları

Galata surlarının yıkımı sonucu, kenti Haliç ile buluşturan kapılar günümüze ulaşamamıştır. Sur kalıntıları arasında sadece iç kapılardan Yanık kapı üzerindeki tarihi arma ile günümüze ulaşmıştır. Karaköy kapısı ise harabe halindedir. Muller-Wiener’in tarihi haritaları kullanarak belirlenen sur kapılarının izleri, simgesel kapı öğeleri ile belirginleştirilerek, izleğe eklenmiştir. Her bir kapı Galata’dan gelen ziyaretçileri Haliç ile buluşturmaktadır. Kapılara yerleştirilecek Qr kodları ile tarihi bilgiler ve öneri rotalar ziyaretçilerle paylaşılacaktır.

Kaybolan Cami İzleri

Raimondo D’Aronco’nun tasarladığı Karaköy Camii’nin, Adnan Menderes’in imar kararları sonucu, sökülerek Kınalıada’da tekrar yapılması planlanmıştı. Parçaları taşıyan geminin sulara gömülmesi sonucu yapı günümüze ulaşamamıştır. Cami’nin iç mekan ve dış mekan fotoğraflarının yeterli detaylı olmaması nedeniyle yapının tekrar inşası gündeme gelmesine rağmen, sağlıklı bir sonuç veremeyeği düşünülmektedir. Bu nedenle, Alman Mavileri verileri kullanılarak yapının zemin kat izi meydana dönüştürülmüştür. Bir diğer kayıp cami izi olan Nişancı Mescidi de zemin izi korunarak meydanlaştırılmıştır.

Esnaflar

Farklı tarihi haritaların yanı sıra akademik araştırmalardan da elde edilen veriler neticesinde proje alanında bulunan geleneksel esnaf ve ticarethaneler belirlenmiştir. Geçmişten günümüze ulaşanlar olduğu gibi, kahvehane, şıracı, yelkenci, peksimetçi, dalgıç gibi birçok ticaret ve zanaat kolu günümüze ulaşamamıştır. Bu veriler ışığında kaybolan meslekler workshop atölyeleri ve satış birimleri olarak proje alanında izleğe eklenen birimler olarak yerleştirilmiştir. Bu yapıların yanı sıra, Azapkapı arastası ve Müze meydanında kurulan pazar alanında da bu iş kolları yaşatılacaktır.

Günümüze Ulaşmamış Meydanlar

Perşembe pazarı, mahalle dokusunu, imar planı neticesinde yapılan yıkımlar sonucu kaybetmiştir. Sokak dokusunun izlerini kent belleğine iade etmek, geçmişte kurulan sosyal ve kültürel bağı referanslar ile bölgeye geri kazandırmak önemlidir. Bu bağlamda meydanlar birer hafıza mekanları olarak projeye dahil edilmiştir. Günümüze ulaşamamış olan Mandum, Yağkapanı, Karakol ve Hasköy cami meydanlarının yanı sıra, Azapkapı, Çeşme, Kasımpaşa, Müze (Pazar alanı), Buğulu Hamam meydanları da işlenerek tasarıma eklenmiştir.

Heykeller

Proje alanında iki adet heykel bulunmaktadır. Bunlardan Mimar Sinan heykeli mimari olduğu Azapkapı Camii’nin doğusunda bulunurken, 3. Selim döneminde Kaptanı-deryalığa yükselen ve donanmada köklü değişiklikler gerçekleştiren Cezayirli Hasan Paşa heykeli, inşa ettirdiği divanhane ve kışlasının bulunduğu Kasımpaşa meydanındadır. Her iki heykel de izlek tasarımının dahilinde yeniden konumlandırılmıştır. Bunların yanı sıra, Kasımpaşa meydanında Fatih Sultan Mehmet’in gemileri Haliç’e indirdiği noktayı gösteren gravür referans alınarak bir heykel grubu tasarlanmıştır.

Kaybolan Sokak İzleri

1980’lerde Haliç kıyılarının yeşil alana dönüştürülmesi projesi kapsamında, Perşembe Pazarı bölgesindeki yapılar için yıkım kararları alınmış fakat bu kararlardan sadece bir kısmı uygulanabildiğinden, hem var olan tarihi doku tahrip edilmiş hem de amaçlanan yeşil alan projesi uygulanamamıştır. Bu yıkımlar sonucu, kent belleğindeki birçok sokak izi de ortadan kaybolmuştur. Günümüze ulaşmayan Kalafat Caddesi, Yelkenciler Sokak, Yemeniciler Caddesi gibi sokak izleri ve isimleri tasarlanan projeye entegre edilerek yeşil alan içindeki yaya güzergahlarını oluşturmuşlardır.

Kurşunlu Han

1540 – 50 yılları arasında inşa edilen Kurşunlu Han günümüzde hala imalatçıların üretim alanı olarak çalışmaktadır. Balıkpazarı kapısından başlayarak Kurşunlu Han, Kuyumcu Han, Muhafaza Bedesteni, ve Yelkenci Han boyunca uzanan bir gezi rotası tasarlandı. Bakım ve onarım işlemleri ile fonksiyonunu koruması amaçlanan han yapısının batı cephesindeki kapı açılarak güzergahın sürekliliği sağlanacaktır. Girişinde bulunan Korint sütun başlığı onarılarak görünür hale getirilecektir. Mekan sokak festivali ve workshop atölyelerine ev sahipliği yapacaktır.

Muhafaza Bedesteni

Muhafaza (Fatih) Bedesteni, 1453-81 yılları arasında, Ayasofya vakfına gelir getirmesi amacıyla inşa edilmiştir. Bedesten’in çatısı dört sütun tarafından taşınan dokuz kubbe ile örtülmüştür. Geleneksel plan şemasına sahip olup Kayseri ve Kastamonu bedestenleri ile benzerlik gösterir. Orijinal halinde iç mekanda tezgahlar kurulurken dış mekanda ise dükkanlar bulunmaktaydı. Günümüzde büyük değişikliklere uğrayan yapının iç planı kapalı dükkanlar oluşturularak tamamen değiştirilmiştir. Dört kapısından ikisi kapatılan yapının, orijinal planına göre restore edilmesi ve iç mekandaki dükkanların kaldırılarak sosyal etkinliklerin gerçekleşeceği kamusal bir alan olarak kente iade edilmesi önerilmektedir.

Yelkenci Han

17.yy Osmanlı Han örneklerinin en önemlilerinden olan Yelkenci Han günümüzde harap haldedir. İsmini yelken bezi üretiminden alan hanın plan izleri Goad Haritası’nda detaylı olarak çizilmiştir. Yine hanın güneyinde bulunan ve hana ait olan mescid yapısının planı bulunmaktadır. Bu veriler kullanılarak yapının aslına uygun restore edilmesi önerilmektedir. Mekan, kürekçi kapısıyla buluştuğu noktada izleğe bağlanacaktır. Yapının, yelken kulübü olarak işlevlendirilmesi planlanmıştır. İskeledeki yelken parkı ile koordineli çalışacaktır.

Dikey Yaya Aksları

Yayaların Perşembe pazarı – Galata arasında kurduğu ilişki, gerek yeni açılan yollar, gerekse plansız yıkımlardan dolayı etkilenmiştir. Günümüzdeki oluşan araç trafiği, otopark gibi nedenlerden dolayı daha olumsuz bir hal almıştır. Proje, yaya öncelikli yaklaşımı ile Galata’dan Haliç’e uzanan koridorları kente geri kazandırmaktadır. Yine, Tersane Caddesi boyunca yaya ulaşımı sıkıntılıdır. Şişhane parkından Tünele uzanan bir yaya ailesi düzenlemesi yapılarak, bu hat güçlendirilmiş, hem de dikey akslar arası ikincil bir bağ oluşturulmuştur.

Türbeler

Proje alanı eski mahalle kimliğini kaybetmiş olduğu için kültürel birçok öğe güncel dokunun içinde unutulmaya yüz tutmuş bir haldedir. Yelkenciler Sokak ve Kalafat Caddesi arasında bulunan ve zemin altı kotta kaybolmuş olan Yunus Baba Türbesi, basamaklarla ulaşılabilen bir mekana dönüştürülmüştür. Aydınlatma düzenlenmesi de yapılarak görünürlüğü arttırılacaktır. Yine aynı şekilde Kurşunlu Han’ın güney batı hücresinde bulunan ve günümüzde ulaşılamayan Kuyun Baba Türbesinin de erişilebilirliği sağlanacaktır. Son olarak Kasımpaşa Meydanı ile kuzeydoğusunda bulunan Turabi Baba Türbesi arasındaki yaya ilişkisi kuvvetlendirilecektir.

Ceneviz Sur Kalıntısı

Konstantinopolis, 330 yılında Roma İmparatorluğu’nun yeni başkenti olduğunda, şehir yönetimi idari bölgelere ayrılmıştır. 13. idari bölge olan ve Regio Sycena adıyla da anılan Galata bölgesi, önce Cenevizlilere, 14.yy’dan sonra ise Venediklilerin hakimiyetine geçen bir serbest ticaret bölgesi olarak kendi surlarına ve savunma sistemlerine sahip idi. Galata surlarından günümüze korunarak ulaşabilen kısmı Azapkapı’daki sur kalıntılardır. Sahilden Galata’ya doğru uzanan bu kısım ayakta kalan son sur kapısı olan Yanık kapı ve yanındaki kule ile sonlanır. Çevre düzenlemesi ve devamı olan yıkılmış sur izleriyle ilişkisi sağlanacak, aydınlatma elemanları ile görünürlüğü arttırılacaktır.

Arkeolojik Kazı Alanı

Goad, Nirven, Alman Mavileri ve Nomidis haritalarında semtteki yapılar ile sur duvarlarının ilişkisi görülür. Konutlar, han binaları, sebiller zaman içerisinde sur duvarlarına eklemlenmiş, bir bütün oluşturmuşlardır. Fakat günümüzde bu ilişki tamamen ortadan kalkmıştır. Haritalar referans alınarak proje alanı boyunca sur temellerini ortaya çıkarmak için arkeolojik kazılar yapılacaktır. Ortaya çıkan kalıntıların strüktürel cam katmanların içinde korunması sağlanacaktır. Bu sayede sur izleri ziyaretçilerin görsel erişimine açılarak kente geri kazandırılacaktır. Haliçport bölgesinde ise Osmanlı döneminde donanmanın ele geçirdiği esirlerin tutulduğu ve 1539 yılında yanarak yok olan zindan yapısı bulunmakta idi. Bölge Muller-Wiener haritası referans alınarak kazı alanına dönüştürülecektir. Bagno adıyla bilinen zindan alanının arkeolojik park olarak Haliçport projesine dahil edilmesi önerilmektedir.

Buğulu Hamam Meydanı

Funda kapısından çıkan ve Galata istikametine yönlenen Buğulu Sokak, Buğulu Hamam yapısı ve onu Alaadin Cami’ne bağlayan avlu ile devam etmekteydi. Yol açma çalışmaları sırasında yıkılan cami ve hamam yapısına dair elimizdeki referanslar çok kısıtlıdır. Goad ve Nomidis haritalarında bulunan kubbe izleri, kaybolan yapı hatırasının kent kimliğine geri kazandırılmasında kullanılacaktır. Yapı sınırı meydana dönüştürülmüştür. Hamamın kubbe izleri ise zemine yansıtılarak meydandaki kuru havuz ve fıskiyeler oluşturulmuştur.

Azapkapı Meydanı

Azapkapı Camii, Mimar Sinan tarafından 1577 yılında inşa edilmiştir. Yapının zemin katında günümüzde atıl durumda olan dükkan yapıları bulunmaktadır. Bunlara bağlı olarak günümüze ulaşmamış bir arasta çarşısı da caminin güneydoğusuna doğru uzanmakta idi. Cami avlusunu çevreleyen bir dükkan sırası ile buna dik konumlanmış iki paralel sokağa bakan dükkan dizisi, Sultanahmet Camii arastası ile birlikte şehirde bulunan bu tipolojiye sahip iki Osmanlı dönemi yapısından biridir. Azapkapı Arastası referans fotoğraflar ve haritalarda belirlenen planlar kullanılarak aslına uygun olarak tekrar inşa edilecektir. Yine yapının batısında denize bakan alan cami meydanı olarak düzenlenerek, izleğe bağlanacaktır. Arasta dükkanları bölgede 17.yy’da da varlığı bilinen geleneksel üretim yapan esnaf ve zanaatkarlara ayrılacaktır.

Azapkapı Sebili

Azapkapı Sebili’nin, cami ve kent ile olan ilişkisi, hem Atatürk köprüsünün alanı daraltması hem de sebil önünün otopark olarak kullanılması yüzünden bölüntüye uğramıştır. Goad haritasında Cami ile kurduğu ilişkinin Sebile ait bir meydan ile güçlendirildiği görülmektedir. Alan yayalaştırılacak, meydan ise tasarıma yeniden eklenerek, yapının aktif olarak kullanımı sağlanacaktır. Yine mahdum meydanında kaybolmuş sebil meydana entegre bir şekilde izini koruyarak zeminde bir su öğesine dönüşecektir. Proje alanındaki Verdizar kadın ve Kedhüda Yahya Ağa sebillerine ulaşım da izlek rotası dahilinde gerçekleştirilebilecektir.

Yapı Sınıfı ve Cephe Önerisi

Proje alanı birçok sivil mimari örneğini barındırmaktadır. Zamanla yapılan yanlış müdahaleler sonucu bu yapıların gerek cepheleri gerekse kat yükseklikleri deformasyona uğramıştır. Bu doğrultuda tescilli yapılar ve sivil mimari örneklerinin uygulama çalışmaları için söz konusu yapıların Koruma Kurulu arşiv belgeleri uyarınca (cephe) restorasyonları hazırlanmalıdır. Sivil mimari örneği olmayan yapılara ise geri kalan doku ile uyum sağlaması adına, alanda bulunan 19.yy örneklerinde sıkça rastlanan tuğla cephe uygulaması yapılacak ve çevre yapılar ile uyum kurmaları sağlanacaktır.

Yayalaştırma ve Otopark Alanları

Perşembe pazarı alanı, bölgede bulunan ticaret yapılarının işletmecileri ve ziyaretçilerinin oluşturduğu araç trafiği kaosunun içinde kalmıştır. Araç park alanları hem Tersane Caddesinde hem ara sokaklarda hem de kıyı şeridi boyunca, kontrolsüz bir şekilde yayılmıştır. Tasarlanan projede yaya odaklı mekanlar oluşturma amacı güdülmüştür. Bu doğrultuda Perşembe Pazarı yayalaştırılacaktır. Açık otopark alanları kaldırılarak, ulaşım için toplu taşıma (metro, otobüs, vapur, deniz taksi) özendirilecektir. Gerekli durumlarda Karaköy, Şişhane Kasımpaşa kapalı otoparkları kullanılacaktır. Azapkapı Cami ve Müze için sınırlı sayıda araç kullanımına sunulan açık otopark yeri ayrılmıştır.

Kuru Doklar ve Kızaklar

Haliç Tersanesinde Sırasıyla 3. Selim, 2. Mahmud ve Sultan Abdülmecid zamanında inşa ettirilen kuru doklar ve kızaklar bir arada bulunurken, Taşkızak ve Camialtı tersanelerinde ise sadece kızaklar bulunmaktadır. Haliçport projesinde kamusal alana entegre edilen kızaklar, Haliç Tersanesinde kullanılmaya devam edecektir. İlerleyen dönemlerde Tersane’nin kamusal alana dönüşme ihtimali doğrultusunda kızakların açık hava sineması ve peyzaj alanlarına dönüşmesi önerilmektedir. İzlek Tersane boyunca tasarıma eklenmiştir. Kamusal alana dönüşüm ile beraber bir uçtan Meyyit iskelesine, diğer uçtan Müze Meydanına bağlanacaktır.

Sualtı Arkeolojisi Araştırma Alanı

Osmanlı arşivleri incelendiğinde, Tersane bölgesinde birçok gemi kazasının gerçekleştiği görülmektedir. Müller – Wiener’in hazırladığı incelemede Bizans ve Osmanlı döneminde batan gemiler ayrıntıları ile tasvir edilmiştir. Sadece 1573 yılında 300 gemi ve 6 kadırganın Tersane civarında battığı, 1704 yılında büyük bir Fransız gemisinin, 1959’da Neveser’in, 1970’lerde Marmara Gemisi’nin Tersane önünde sulara gömüldüğü örneklendirilmiştir. Bu bilgiler ışığında Haliç Tersanesi’nin işlevini koruması ile birlikte, Tersane civarının Sualtı Arkeolojisi Araştırma Alanı olması, bulunan eserlerin ise tasarlanması önerilen Su Altı Arkeoloji Müzesinde sergilenmesi önerilmektedir.

Su altı Arkeoloji Müzesi ve Meydanı

Pervititch haritaları ve Fruchterman fotoğraflarında, Tersanedeki tarihi yapıya bitişik kırma çatılı iki yapı olduğu görülmektedir. Bu yapıların kuzeyinde bir ahşap yapı grubu daha görülür. Su altı araştırma alanında bulunan eserlerin, bu alanda kurulacak bir müzede araştırılması, depolanması ve sergilenmesi önerilmektedir. Müze tasarımında var olan tarihi yapının korunmuş, ona bitişik olan ama günümüze ulaşmamış kırma çatılı yapılar ise plan izine sadık kalınarak yeniden yorumlanması ile projeye dahil edilmiştir. Müzede ayrıca, 17.yy meslek gruplarında bölgede faaliyet gösteren dalgıçlar referans alınarak, su altı araştırmalarına katılmak üzere dalgıçlık eğitimleri verilmesi önerilmektedir. Kuzeydeki yapı grubunun zemin izi izleğe eklenerek bir meydana dönüşecektir. 17.yy’da bölgede kurulan terziler pazarı, iskele pazarı, kulaksız pazarı, debbağ pazarı, perşembe pazarı, kasımpaşa pazarı referansı ile bu meydan pazar alanına da dönüşebilecektir.

Paşabahçe Vapuru

İkinci dünya savaşı sırasında savaş gemisi olarak inşa edilmesi planlanan Paşabahçe vapuru, savaşın bitmesi sonucu şehir hatları vapuruna dönüştürülmüştür. Hizmetini tamamladıktan sonra yaşı itibariyle sökülmek üzere ihaleye çıkan tarihi geminin, belediyenin karar değişikliği sayesinde tekrar yüzer hale getirilmesi planlanmıştır. Tersanede onarılmayı bekleyen vapurun tamir edildikten sonra, Su altı arkeoloji Müzesi’nin ek yapısı olarak hizmet vermesi önerilmektedir. Tasarımda, zemin altı kotu makine dairesi olarak korunurken, dijital oda, kalıcı sergi salonu eklenmiştir. Zemin katta VR salon, işitsel salon ve sergi holü yer alır. Birinci katta ise geçici sergi salonu, kafe ve oturma birimleri düzenlenmiştir. Vapur, Haliç ve boğaz hattına gezici sergi olarak dahil edilecektir. Öneri rota düzenlemesi yapılmıştır.

Haliç’in Gözleri

16.yy’da donanmasını güçlendirmek isteyen Osmanlı imparatorluğu Kadırga Tersanesi’nin yetersiz kalması üzerine Galata’nın batısındaki koyda yeni bir tersane alanı inşa etmeye başlar. 1513-14 yılları arasında 50 göz olarak tasarlanan yeni tersane, 1571 yılında 125 göze çıkar. Bitişik nizam yerleşen bu gözlerin açıklıkları içten içe 5,5-7 metre arasında, boyları ise 20-40 metre arasında değişmektedir. Piri Reis’in Kitabı Bahriye’sinde yerleşimleri gösterilen Haliç Tersanesi’nin gözlerinin izleri günümüze ulaşamamıştır. Müller – Wiener ‘in çizdiği plandan yaklaşık yerleri belirlenen gözlerin izleri kıyı hattına eklenmiştir. Suya inen tersane kızaklarını temsil eden gözler, metal profillerden oluşur. Orijinal açıklıkları gözetilerek yerleştirilen gözler eğimli tasarımları sayesinde suyun kıyıya sızmasını sağlar.

Gemilerin İndiği Yer

15. yy Avrupa menşeili gravürlerde, kuşatma sırasında Fatih Sultan Mehmet’in gemileri indirdiği güzergah tasvir edilirken Haliç Tersanesi’nin Kasımpaşa meydanı ile buluştuğu alan, gemilerin indirildiği nokta olarak gösterilmiştir. Pervititch haritalarında bu alanda Haliç’in kıyıya sokulduğu ama günümüze ulaşamamış derin bir koy görülmektedir. Alan, Müze ve Kasımpaşa Meydanını ayıran bir kanal tasarımı ile düzenlenecek ve Haliç’e indirilen gemileri tasvir eden soyut heykeller yerleştirilecektir. “Pruva” adlı çalışma, tekne güvertesi ve bodoslamaları soyut olarak ele alırken, gücü temsil eder. Bir yaklaşmayı, ulaşmayı ve fethin başlangıcını simgeler. Heykellerin ön parçası çift cidarlı metalden, gövdeleri ise cam elyaf takviyeli betondan oluşmaktadır.

Kasımpaşa Meydanı

1782 yılında Cezayirli Hasan Paşa tarafından denizcilerin eğitimi ve konaklaması için Divanhane’ye yakın bir konumda yaptırılan kışla yapısı günümüzde aslına uygun olarak yeniden inşa edilmektedir. Pervititch haritalarında görüldüğü gibi kışla yapısı Kasımpaşa Meydanı ile bir bütün halinde çalışmakta idi. Günümüzde kamusal kullanıma sunulması planlanan kışla yapısı yaya öncelikli bir araç trafiği kurgulanarak Kasımpaşa Meydanı ile birleştirilecektir. Kışla, kuzeyindeki kapalı otopark, Divanhane, Kasımpaşa İskelesi, “Pruva” ve Su altı Arkeoloji Müzesini bir araya getiren bir kent odağı olarak şehre kazandırılacaktır.

Kasımpaşa Dere izi

Kasımpaşa Meydanı, Kasımpaşa Deresi, Baruthane Deresi ve Tatavla Deresi yataklarının birleşerek Haliç’e döküldüğü noktada bulunmaktadır. Yer bilimleri açısından riskli sınıfta bulunan alanda, 17.yy’da dere kenarlarında dizili evler ve üretim tesisleri bulunmaktaydı. Nüfusun ve yerleşimin bölgede artması sonucu kirlenen dere yatakları için 18. ve 19.yy’da ıslah çalışmaları yapılmış, Mimar Yezmund’un 1893 tarihli çizimlerinde bu projeler detaylandırılmıştır. Günümüzde çökme tehlikesi altında olan bu alan için gerekli rehabilitasyon çalışmalarının yapılması önerilmektedir. Kent kimliğinde önemli bir yer edindiği fotoğraflardan ve Osmanlı dönemi planlarında görülen, Kasımpaşa deresinin izi kıyıda açılacak bir cep ile meydana eklenecektir.

Divanhane Peyzajı

1770 yılında kaptan-ı deryalığa yükselen Cezayirli Hasan Paşa, Çeşme Deniz Savaşı sonrası büyük bir kayıp yaşayan Osmanlı donanmasını güçlendirmek için, Kasımpaşa’da bir kışla konak, ve cami inşa ettirmiştir. Evcilleştirdiği aslanı ile dolaştığı bilinen paşanın bir heykeli Kasımpaşa Meydanı’nda bulunur. Günümüzde aslına uygun olarak yeniden inşa edilen kışla ve Divanhane binasının, kamusal alana dönüştürülmesi önerilmektedir. Yapının orijinal peyzaj tasarımı Pervititich haritalarında ve Alman Mavilerinde bulunmaktadır. Döneminin önemli peyzaj tasarım örneklerinden olan Divanhane peyzajı bu veriler doğrultusunda tekrar kente kazandırılacaktır.

Etiketler

Bir yanıt yazın