2. Ödül, 11. Uluslararası Genç Mimarlar Fikir Projesi Ödülleri

PROJE RAPORU

CTRL+C

Her üretim tarzı, kendine özgü mekânlar üretir. Dahası, üretim ilişkilerine toplumsal varlık kazandıran, mekânsal varlıklarıdır. Ancak, üretim tarzı ile üretilen mekân arasında tam bir karşılıklılık olmayabilir; feodalizmin çözülmesi ve ticaret kapitalizminin yükseldiği dönemdeki Rönesans kenti örneğindeki gibi, mekânları üreten, üretim tarzları arasındaki çelişkilerdir de. Diğer yandan üretim ilişkileri, mekânın üretimi sürecine, kendi çelişkilerini de aktaracaktır. Bu yüzden mekânın, mekâna kazınmış izleri vardır.

Varılan nokta dünyanın bir resim gibi nesneleşmesidir. Mimarinin bütün sembolik ve kozmolojik referanslarından sıyrılması ve teknik bir meseleye indirgenmesi, tasarımın deneyimden uzaklaşması ve soyut bir seviyeye varması anlamına gelir. Mimari temsil, mimari sürece dahil olarak düşünülmesi gereken bir olgudur; salt sonuca ulaşmak için kullanılan bir araç değil. Ulaşılması hedeflenen maddi sonucun bina olduğunu varsayıyoruz. Hâlbuki temsilin kendisi mekân üzerine düşünmenin ve düşünce üretmenin bir parçasıdır.

Bütün kozmolojik ve metafizik bağlarından kopan mimarlık ya teknik bir alana sıkışır ya da kişisel bir beğeni meselesine indirgenir. Pallasmaa da evrendeki varoluşsal deneyimi göz ardı eden dünyayı bir resme indirgeyen ve şeylere dışarıdan bakan seyirciler haline gelmemize neden olan “retinal mimari”yi eleştirirken duyuların etkileşimini ve tenselliğin etkin olması gerektiğini söyler. Maddi ve plastik özelliklerinden uzaklaşan, zanaattan kopan mimari seyirlik bir dekora dönüşür; tektonik mantığın otantikliğinden uzaklaşır. Şöyle der Pallasmaa: “Günümüzde mimarinin entelektüel ve kavramsal boyutlarına yapılan aşırı vurgu fiziki, duyusal ve cisimleşmiş özünün yok olmasına daha da katkıda bulunur.” Mekânizasyon öncesi zanaat üretiminde üretim tekniği nesnenin imgesinden ayrı düşünülemezdi. Bu eleştirilerin ortak noktası insan ve evren arasındaki bir bütünleşme, kozmolojik bir düzen ve uyumun bozulmasıdır.

Proje, günümüz bilgisayar ve dijital iletişim teknolojisindeki hızlı değişim, günlük yaşantımızın her alanında olduğu gibi, “mekan” kavramının da değişimini irdelemektedir. Özellikle günümüzde müzeler, sanat galerileri, fuarlar gibi sergi mekanları sanal ortama taşınmıştır. Bu teknolojik olanak ile fiziksel yer değiştirmeye gerek kalmadan dünyanın her yerindeki müzeler, sergiler gezilebilmektedir. Özellikle engelli insanlar için bir fırsat gibi görünen bu sistem gerçekte ne kadar faydalı?  Kişinin gerçek- fiziksel ortamları algılarken zihninde oluşan “mekan algısı” ile sanal ortamlarda gezerken mekanı algılaması karşılaştırılmakta ve sanal gerçeklik teknolojileri kullanılarak oluşturulan dijital mekanın gerçek insan algısına ne denli yaklaşabileceği sorgulanmaktadır.

Bugüne kadar makinelerin ürettiği ürünlerin mimarlığı nasıl etkilediğini konuştuk. Ancak bugün farklı bir açıdan bakacak olursak “ Mekan, makinelerin ürettiği ürünlerden değil de makinenin kendisine dönüşürse? ” öngörüsü üzerine odaklanmalıyız. Geleceğin drone ve hologram teknolojilerinin engelliler için müze tasarımında etkili elemanlar olarak kullanılmıştır.

CTRL+C bilgisayar ortamında bir dosyayı çoğaltmak için kullandığımız en basit komuttur. Buradan yola çıkarak sanal mekanların üretilmesi, çoğaltılması ve sergilenmesinin oluşturduğu yapay atmosferin sonuçları ortaya çıkarılmaktadır. CTRL+C üzerinde bulunan kamera ve sensörler yardımıyla mekan ve objeleri tarayarak sanal simülasyonlarını oluşturmaktadır. Kurulumunun hızlı olması, hızlı hareket etmesi ve hızlı çeşitlenebilmesi önemli özelliklerindendir. Bu sayede engelli insanların ulaşamadıkları noktalara kolayca erişir ve tarayarak insanlara hologram olarak sergiler. Fiziksel bir engel oluşturmadığı için her yer bir anda bir müze ve sergi alanına dönüşebilmektedir.

İhtiyaç duyduğu enerjiyi kendi üreterek sürdürülebilir ve özgür hareket kabiliyeti sağlar. Manyetik plaka pasif sistemi sayesinde enerji tüketmeden havada asılı kalabilmektedir. Üzerinde bulunan solar yüzey yardımıyla güneş enerjisinden faydalanırken, pervaneleriyle rüzgar enerjisinden faydalanmaktadır. Katlanabilir yapısı sayesinde depolama süresince daha az yer kaplamaktadır.

Etiketler

Bir yanıt yazın