1. Ödül, Mersin Sağlık Platformu (MESAP) Hizmet Binası Mimari Proje Yarışması

1. Ödül, Mersin Sağlık Platformu (MESAP) Hizmet Binası Mimari Proje Yarışması

Mimari Rapor

“Şehrin uzağındaki bir sitede oturup, şehrin uzağındaki bir yerde çalışan birinin gerçekteki kenti neye benzer? İşyeri, yol ve siteler arasında akıp giden hayatların imgesel olanla ilişkisi kaç dakikadır?”*

“Bir imge, yaşanabilir çevrede yön bulmaya dair bir değere sahip olmaksa, onun birtakım nitelikleri de bulunmalıdır. Yeterli olmalı, pragmatik anlamda bir doğruluk içermeli, bireyin çevresiyle istediği noktaya kadar ilişki kurmasını sağlayabilmelidir… İmgenin, açık uçlu olması tercih edilir. Değişime uyarlanabilir olmalıdır. Bireyin gerçekliği soruşturmasını ve düzenlemesini sürdürmeye olanak sağlamalıdır; Kişiye kendisinin doldurabileceği boşluklar bırakılmalıdır.” (Kevin Lynch)

Alan, bir “mekan”ın ötesine geçip, kullanıcı ve başta yakın çevre olmak üzere kent ölçeğinde bir “yer” sunmaya başlıyor. Mekansal üç boyutlu bir organizasyonun ötesinde, kendi yerinin ruhu ile oluşturduğu atmosfer, alanın karakterini oluşturmaya başlıyor. Kabuk perspektifin yarattığı üçgensel form, inşai faaliyetler nedeniyle yakın gelecekte artık varlığını kaybedeceği düşünülen doğanın değerine bir atıfta bulunmak adına alanda kullanılan portakal ağaçları ve kokusunun kazandıracağı bir kimlik, temelde imgeyi yaratan unsurlar olmaya başlıyor. Programla birlikte etkin olarak kullanılacağı düşünülen ve Lynch’ in tariflediği gibi kişinin kendisinin doldurabileceği bir boşluk olarak kurgulanan kamusal boşluk ve iç sokak, imgeyi güçlü kılan unsurlardan biri olmaya başlıyor. Çevresinde her biri kendi sınırlarını oluşturmuş ve sadece kendi iç duvarları arasında aktif kamusallık göstermeye çalışan siteler ve bunların aksine Mesap; sınırlarını yıkan, kabuğunu parçalayan, izole edilmemiş hali ile bir “steril mekan”a dönüşmeyen, temas ve etkileşim yüzeyini olabildiğince artırmış bütünselliğiyle bir karakter kazanarak, kamusal bellekte imgesel olarak var olmuş bir “yer” haline dönüşüyor. Bir mekanda yaşamakla bir “mekanı yaşamak” arasındaki ince detay böylelikle ortaya konmuş oluyor.

Bir yöntem, tasarlama prensibi, makro ve mikro ölçekler arasında bir yönetim binasından beklenen potansiyellerin ötesinde Mesap; arsa, çevre ve bağlam ilişkileriyle özel bir konuma sahiptir. Kentsel tahribatın yoğun olarak yaşandığı Mersin’in, belki de el değmemiş toprakları, şehrin kuzeyi yapının konumladığı yer. Bunlar ekseninde bugüne kadar ifade edilen doğa ve mimarlık ilişkisinde kendine bir çatışma alanı yaratan MESAP Hizmet Binası, böyle saptamalar üzerinden kendini şekillendiriyor.

Çevre dokuya bakıldığı zaman büyük çoğunluğu konut ve içeriye dönük bir yapılaşma unsuruna sahip olan siteler, sokak kavramının yitirilmesine ve kaybolmasına neden olmakta. Hizmet binasının bir tavır olarak sokak kavramını kendi içinde örgütlemeye ve tasarım kurgusuna eklemeye çalışan bir yapısı var. Zemin kotta yaklaşımımızda bizi karşılayan bir meydan ve yapı alanı içine doğru bizi alan bir sokak kurgusu ile karşılaşmaktayız. Yapı bu özelliğiyle kentsel rolünü yüklenmeye çalışıyor.

İklim olarak bakıldığında yaz sıcaklarının kuşkusuz bunaltıcı seviyelere geldiği Mersin’ de önerilen hizmet binası, kendi bağlamını yaratmaktan ziyade, mevcut bağlamla ilişki kurmaya çalışıyor. Parselin ve iklimin tasarım kararlarını şekillendirdiği düşünecek olursak, yapı bir yönetim binasının vaat ettiği açıklık şeffaflık kavramları üzerinden kendine bir tanım getiriyor. Açık ve yarı açık mekan üretimini zeminden başlayıp üst kota kadar örgütlemeye çalışan proje, her katta kendi açık ve yarı açık mekanını sunuyor. Katlar arasındaki görsel ve fiziksel ilişki de bu yapılanmaya eklemlenerek, kamusal mekanın sürekliliği sağlanıyor. Yapısal eleman olan merdivenleri de yapı dışına çıkararak yapı diline eklemlemeye çalışan Mesap hizmet binası, kotlar arasındaki ilişkinin sürekliliğini de sağlamaya çalışıyor.

MESAP Hizmet Binası, bütün bu söylemlerin yanısıra, Kuzey Mersin’ in kentsel tahribatın yaşanmadığı bu yerlerde, doğaya bir saygı duruşunda bulunmak istiyor. Zemine dokunurken bunu olabildiğince yavaş ve hassas yapmaya çalışıyor. Mekanın örgütlenme biçimlerini temelden alıp en tepeye kadar taşımaya çalışıyor. Kapanmaktan ziyade açılan, arsaya ve çevresine tanım getirmeye çalışan hizmet binası, yapısal, mekansal öğeleriyle akılda kalıcı bir iz bırakmak taraftarı.

Bir sosyalleşme mekanı olarak da öngörülen MESAP Hizmet Binası, bu sosyalleşmeyi kente de mal etmeye çalışıyor. Kentli olma olgusunun bir araya gelme, toplanma, karşılaşma, etkileşim, bilgi edinme gibi kavramların gittikçe yitirildiği Türkiye kentlerinde bu sorunsalları da karşısına alan Mesap, ürettiği açık mekanla buna yanıt aramaya çalışıyor.

Mesap, mekansal olarak elitist olma biçimlerinden sıyrılmaya çalışıyor. Elitist tavra mimari bir aralıkta karşı koyup özgürleştirici bütünleştirici bir mekan olgusuyla bakmaya çalışıyor. Mekansal aidiyetin salt belirli gruplara verilmesi ile gündeme gelebilecek bu tehlikeye karşın Mesap, böyle bir mekansal sınıflandırmayı olabildiğince kırmaya çalışıyor. Her bir disiplinin bir diğerinin açık alanına erişebildiği kurgu içerisinde yapı, bir bütün içerisinde interdisipliner bir karşılaşma, farkındalık ve etkileşim ara yüzü sunuyor. Yapı kullanıcısı için katsal bir aidiyetin ötesinde hacimsel bir açık alan – teras ilişkisi söz konusuyken, zemin kotta kurgulanan iç sokak ve karşılama alanlarıyla birlikte halkın da bu alanları kullandığı bir alana dönüşüyor. Meslek odalarının kendi özel kullanımları haricindeki alanların hem disiplinler arası, hem de halk katılımı ile aktifleşmesi ile birlikte, yaşayan ve kendi karakterini kazanan bir yapı olması öngörülüyor.

Kavramsal projeksiyonlarını yaptığımız Mesap’ta yapısal olarak bakmamız gerekenler ise şöyledir. Mimari program ikiye bölünmüştür. Giriş, sergi mekanı, lokal ve restoran olarak bir kütle, meslek odalarının olduğu diğer kütle. Bunlar kendi içinde yarı açık mekanlarını üretmişlerdir ve iki kütle arasında görsel ve fiziksel ilişki kurulmaya çalışılmıştır. Bu iki kütle bir araya gelerek bir iç sokak ve kamusal alanı tariflemektedirler.

Zemin kottan -7 kotundaki çok amaçlı salon ve fuayeye ulaşılmaktadır. Yapıyı saran ahşap kabuk yapının güneş kontrolünü sağlamaktadır. Yapı konumlanışı itibariyle iklimsel kontrolünü sağlamaya çalışmaktadır. Kütle plastiği üçgensel yapısıyla akılda kalıcı ve hatırlanabilecek bir kent imgesine dönüşmüştür.

* (Kaan Benli – Ali Cindoruk)

Etiketler

Bir yanıt yazın