Mansiyon (1. Kategori) (CM² Mimarlık ve Tasarım Stüdyosu), Cami Tasarımı Fikir Yarışması

PROJE RAPORU

Cami bir “iletişim mekan”dır. İnsanın kendi ile iletişimini, insanın Allah ile iletişimini, insanın insan ile iletişiminin gerçekleştiği yerdir cami. Bu iç dünyanın yanında; mekansal ve mimari dil olarak da çevresindeki doğal ve yapılı çevreyle ve insanlarla doğrudan iletişim halindedir. Mimarlık bu iletişimde ikinci bir dil görevi görür. Bir mimari eserin okunması ve anlaşılması gerekmektedir. İnsan mekanla, mekan da çevreyle bir bütündür. Bir ibadet mekanının tasarımında doğal ve yapılı çevrenin dikkate alınması zorunludur.

Eğimli bir bölgede yer alan proje arazisinin yakın çevresine bakıldığında; arazinin büyük çoğunlukta konut alanıyla çevrili olduğunu, hemen yakınında bir ticari küçük çarşı alanının bulunduğunu ve üst kotta da komşu ilişkide olduğu bir parkın varlığını görmekteyiz.

Tasarım alanı yakın çevresinde bulunan ticaret alanı, konut alanı, yeşil ve diğer bir takım kamusal alanlar ile kurduğu etkileşim yüzeyleri dikkate alınarak yapıda bütününde oluşturulan yönlendirici yüzeyler ve geçirgenlikler yapı kompleksi ve kent arasındaki “sınırları eriterek”, alanın “kentsel bağlam” açısından şekillenmesinde büyük rol oynamıştır. Ayrıca; veriler dahilinde, alan çevresinde yer alan ya da ileride yer alabilecek yapıların “gabari”leri göz önüne alınarak “kentsel ölçek” ile hassas bir ilişki kurulmaya çalışılmıştır.

Arazinin yakın çevresi ile ilişkisi düşünüldüğünde, proje alanını besleyebilecek “etkileşimi yoğun” olması beklenen noktalar tespit edilerek arazinin merkezinde özellikle ticari alanın yoğun olarak beslediği bir alan tanımlanmıştır. Bu alan bir cami avlusu olmanın yanı sıra, aslında yakın çevresinden beslenen ve yakın çevresini besleyen bir küçük kent meydanıdır. Bu meydanda ticaret alanı tarafından gelen yoğunluğu karşılaması ve camiyi beslemesi adına bir çay kahve ve sohbet salonu önerilmiştir. Düzenlenen meydanda su öğesine ve yeşil alanlara yer verilmiş olup, alanın kent ve kentliye katkı sağlaması önemsenmiştir. Fakat bu alanın tüm bunların en başında camide ibadetini gerçekleştirecek insanların namaz vaktinden önce ya da sonra hoşça vakit geçirebilecekleri, sohbet edip kaynaşabilecekleri bir alan olması fikriyle yola çıkılmıştır. Önerilen program ile proje alanının daha davetkar bir alan haline gelmesi hedeflenmiştir. Böylelikle meydana yalnızca vakit geçirmek için gelen bir insanda da camiye girip ibadetini gerine getirme isteği uyandırmak amaçlanmıştır.

Mekan insanla vardır. İnsan bedeni ve hareketleri, mekan ile sürekli bir iletişim halindedir. Mekanı oluşturan öğeler bedenin hareketini sınırlandırır ve yönlendirir. Meydana bakan alanda eğimli araziye sırt veren ana ibadet mekanı konumlandırılmıştır. İnsanı “kucaklamak” ve insanı meydana ve camiye “dahil etmek” amacıyla etkileşim yoğun noktalarda meydana ve camiye bir takım yönlendirici zemin, duvar ve peyzaj tanımlamaları yapılmıştır. Bu katı ve yönlendirici duvarlar ve kütle ibadete yani meydana toplar ve ardından camiye dahil eder. Araziye komşu olan tüm yönlerden gelen insanları “kucaklayan mekan kurgusu” ile camiye yönlendirme yapması sağlanmıştır.

MEKANIN SÖZÜ;
Her mekan bir söz barındırır. Mekanın kendisi ve içerdikleri, mekanın sözünü belirler. Mekanın mimari yapısı, mekanın içinde barındırdıkları insana yansır. Yani, mekanın kendisi ve içerdikleri bir araya gelerek mekanın mesajını ortaya koyar. Bu mesaj güçlü, zayıf, olumlu, olumsuz olabilir ancak yokluğu hiçbir zaman söz konusu değildir.” İnsan sürekli bir mekanın sınırları içindedir. Bu mekanlar, kendi işlev ve fikirlerine ait bir alan yaratır. Bu alana giren ve bu alanda zaman geçiren insanın duygu, düşünce ve hareketleri mekanın söylediklerinden etkilenir.

Camiler, cemaat ile ibadet edilmesi için kurgulanır. Ama ibadet sadece kişi ile Allah arasında olan bir şeydir. O yüzden camilerde cemaatle ibadet ederken aynı zamanda kişinin Allah ile baş başa olduğu hissinin aktarılması önemlidir.

Hz. Muhammed ilk vahiy gelmeden önce Hira Mağarası’na kafasını dinlemek ve kendini ibadete adamak için giderdi. Orası sessiz sakindi ve böylece Hz. Muhammed ibadetini yalnız ve sessiz bir ortamda huşu içinde yapabiliyordu.

AZLIĞIN ÇOKLUĞU, VARLIĞIN YOKLUĞU İÇİNDE;

Az, çoktur. Bir ibadet mekanında “az”, ibadete odaklanmamızı ve kendimize ve Allah’a olan farkındalığımızı arttırır. Bu düşünce ile yola çıkılarak; İslamiyet’in özünde olan tevazu anlayışı ile bütünleşik, yalın ve sade bir mekan kurgusu hedeflenip, insanın ibadetini yaparken “kendini bulma” sı ve Allah ile baş başa kalabilmesi fikrini kuvvetlendirmek amaçlanmıştır.

İnsanların canlı ve yaşayan bir meydan varlığının içinde kendini dış dünyadan tamamen yalıtıp, ibadetini yapabilmesi ve mekanın sadeliği, içe dönüklüğünde yaptığı ibadet ile kendini arındırıp yeniden dış dünyanın görkemine kapılması, zamandan ve dış dünyadan bir süreliğine koparak, yalnızca Allah ve kendisi ile baş başa kalması hedeflenmiştir. Bir nevi insanın kendini bir süreliğine dış dünyadan tamamıyla yalıtıp huşu içinde ibadetini gerçekleştirmesi asıl amaçtır.

Cami ile ilgili toplumun zihinlerde oluşmuş anonim bir yapı imgesi mevcuttur. Özellikle minare, kubbe gibi dışsal elemanlar günümüzde genellikle simgeseldir. Fakat yine de toplumun zihninde yer etmiş olan imgelerin toplum tarafından “mekansal karşılık” bulması gerekmektedir. Esasında, ibadetin kurallarının ve gerekliliklerinin de yüzyıllardır değişmemiş olması bunu beraberinde getirmiş olması yadsınamaz.

Eğimli bir arazide yer alan proje alanında, mevcut topografya ve çevre dokuyla bütünleşik ve meydana yüz verecek şekilde konumlanan bir ibadet mekanı kurgulanmıştır. Sessiz, sade bir arınma ve ibadet mekanı… Mekanın eğimden kazanılan topografyaya konumlanması bulunduğu eğime, yola, coğrafyaya bir adapte oluş şeklidir. Fakat tüm bunları yaparken; amaç sanki hiç yokmuş gibi topografyaya gizlenmek değil, üst kottan bakıldığında kubbe ve minareyle burada bir ibadet mekanının, bir caminin varlığını aktarmaktır. Camiye eklenen minare ve kubbenin caminin insanlarla ve yakın çevresiyle ruhsal, zihinsel, mekansal ve kentsel bir iletişim kurması kuvvetlendirmek istenmektedir. Arazide üst kottan bakıldığında buranın bir ibadet mekanı olduğu alt kottan bakıldığında ise geniş ve sürekli yaşayan bir meydana açılan bir cami algılanmaktadır. İbadet “yer” de yapılır. Allah’a ait olan “yer” mekansallaşıp, kubbe ile yükselerek ana ibadet mekanını tanımlar. Üst kottan bakıldığında topraktan göğe yükselen kubbe ve toprağı yarıp çıkan bir minare burasının bir mabed olduğunu insana aktarır.

Proje çalışma alanı olarak Diyarbakır ili seçilmiş olup, “kentsel doku bütünlüğü”nü sağlamak ve “kentsel üsluba sahip çıkmak” adına yerel malzeme olan siyah bazalt taşı (Diyarbakır taşı) tercih dilmiştir. Diyarbakır’ın geleneksel mimarisinde yer alan “avlu merkezli yerleşim”e ve “havuzlu avlu kullanımı”na günümüz yaşantısına uygun bir yerleşim önerisi getirilerek oluşturulan meydan desteklenmiştir. Arazinin en üst kotundan komşu olunan parktan gelen yeşil alanın arazi boyunca sürekliliği sağlanmaya çalışılmış, projede suyun saflığında insanın “kendi”ni görmesi için peyzajda su öğesine yer verilmiştir.

MİMARİ YAKLAŞIM VE PROGRAMATİK KURGU

Proje alanında; yerleşim kurgusu yapılırken, ihtiyaç programında yer alan ve projeye kazanç sağlayacağını düşünerek öneride bulunduğumuz mekanların ilişkileri kurulurken, fonksiyonların birbirine ve ana mekan olan camiye destek sağlayacak, birbirini ve camiyi besleyecek şekilde konumlandırılmasına dikkat edilmiştir.

Tasarıma yön veren ve tasarımı belirginleştiren birçok ölçütün varlığı söz konusudur. Ancak bunların içinde en belirgin olanı; cami içerisinde, ibadet sırasında mekanın sözü ve atmosferinin insana katması hedeflenenlerdir. Gelenekteki cami anlayışında var olan süsleme ve detaylardan arınmış, dış dünyanın görkeminden arınmış, mekansallığın en yalın haliyle ortaya konulduğu sakin bir mekan anlayışı ile bir iç mekan kurgusu tasarlanmıştır.

Arazinin üst kotundan doğal eğimi takip ederek inen merdivenler insanları meydana yönlendiriyor. Tanımlanan meydan caminin aynı zamanda bir “toplanma yeri” olma özelliğini zenginleştiriyor. Cami ile aynı meydana bakan çay ocağı ve sohbet salonu cami meydanını önemli ölçüde destekleyerek bu “meydanın gece gündüz yaşaması”na olanak sağlıyor.

Camiye biri ana giriş olmak üzere, 2 ayrı giriş tanımlanmıştır. Girişlerin her ikisinde de ayakkabılıklarda doğal havalandırılma ve doğal aydınlatma sorunu önemle dikkate alınırken, ayakkabılıkların ana ibadet mekanına dahil edilmemesi özellikle tercih edilmiştir.

Genel bir bakış açısıyla bakınca camilerin genellikle erkeklere yönelik tasarlandığı, kadınlar bu tasarımın dışında tutulduğu görülmektedir. Kadınlar için sonradan hazırlanan bölmeler ve mahfil şeklinde yerlerin varlığı, kadınlara bu ortama ait olmadıkları duygusu yaşatmaktadır. Bu nedenle tasarımda yer verilen kadınlar mahfili tasarım ile bütünleşik kurgulanmıştır.

Merkezi bir yerleşim üzerinde yer alan “kabuk”, üst döşemeden koparılarak içeriye “doğal aydınlatma” ve burada bulunan pencereler açıldığında mekana “doğal havalandırma” sağlamaktadır. Kubbenin merkezi oluşu ve tasarımdan gelen form ile dijital ya da yapay bir entegrasyon gerekmeden “akustiği sağlamak” planlanmıştır. Kubbe ile tavan döşemesi arasında yaratılan bu yarıktan, geceleri iç mekandaki sükuneti etkilemeyecek şekilde, göğe doğru yönlenen “ibadet ışığı” insanları ibadete davet etmektedir.

Kıble duvarının üzeri boyunca yer alan yarık, ibadet alanının yönelimini güçlendirerek, güneş ışınlarının da iç mekana süzülmesini ve yarıktaki pencereler açıldığında doğal havalandırmayı sağlamaktadır. Yarığın devamından yükselen sembolik minare, içi boş olarak tasarlanmıştır, buradaki amaç “baca etkisi” yaratarak içerideki kirli havanın dışarıya atılmasını sağlamaktır. Kıble duvarında minare ile sonlanan bu yarık, dışarıda belirgin şekilde varlığını gösterir. Bu aynı zamanda; üst kottan mabedin üzerine çıkılmasına engel teşkil eder.

Bay ve bayan wc ve abdesthanelerin çözümünde mahremiyete önem verilerek ve ıslak hacimlerin tamamında tavandan açılan bant pencere ile “doğal havalandırma” ve “doğal aydınlatma” sağlanmıştır. Abdesthanelerin yakınına ayrıca engelliler için wc ve abdest alma yeri tasarlanmıştır. Bayan wc- abdesthanelerinin yanında bebek bakım odasına yer verilmiştir. Abdesthanelerde kolay erişim sağlanan bir alanda Kur’an Kursu konumlandırılmıştır. Lojman, daha az yoğun bir alanda, konut alanlarına yüz vererek konumlandırılmıştır ve önünde kendine ait bir bahçe tasarlanmıştır. Lojman cami görevlisi tarafından kullanılacak olduğundan dolayı, konut giriş kapısının karşısına sadece abdesthane olarak fonksiyon yüklenen bir ıslak hacme yer verilmiştir. Projede olması gerekli olan teknik hacimlerin tamamı bodrum katta çözümlenmiştir. Isıtma sistemi olarak “yerden ısıtma” sistemi önerilmiş olup, ıslak hacimlerin altına elektrik ile ilgili sistem odalarının yerleştirilmemesine dikkat edilmiştir.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK / EKOLOJİKLİK / YAPI EKONOMİSİ

Diyarbakır ilinin iklimsel verileri göz önüne alınarak; yapı genelinde Diyarbakır’ın egemen yapı taşı olan “bazalt” kullanılmıştır. Kullanılan malzeme gelenektekinden farklı olarak modernize edilmiş ve çağımız teknolojilerine uygun biçimde şekillendirilmiştir. Sert taşlar grubuna giren bu taşın ocakların yakın oluşu ve dayanıklı olması tercih sebebi olmuştur. Sert bir kayaç olması nedeniyle, yıpranmaya, bozulmaya karşı dayanımı oldukça yüksektir. Dokusunun gözenekli olması ses ve ısı yalıtımı içinde uygun bir yapı taşı olmuştur.

Yapı bütününde tüm ıslak hacimlerde ve abdesthanelerde tavana yerleştirilen bant pencereler ile hem “doğal aydınlatma” hem de “doğal havalandırma” sağlanmaktadır.

Ana ibadet mekanında kıble duvarı boyunca açılan yarık ile hem doğal aydınlatma hem de doğal havalandırma sağlanmaktadır. Aynı zamanda minarenin içi boş bir şekilde kurgulanması, minareye baca işlevi yüklemektedir. Bu da ana ibadet mekanının devamlı olarak içerideki kirli havayı dışarıya tahliye etmesin sağlamaktadır.
Abdesthanelerden ve yağmur kanallarından toplanan su, arıtılıp depolanarak rezervuarlarda ve sulamada kullanılması planlanmıştır.

Cami mekanının eğime sırt vererek konumlanması ve arazi ile hemhal olması sebebi ile yalıtımı kuvvetlendirmek için çift cidarlı üst döşeme tasalanmıştır. Tasarlanan bu sistem aynı zamanda; kütlede sıcaklık değişimine yavaş tepki veren bir yapı elde edilmesine sebep olmaktadır. Yapı kabuğunun üzerinde yer alan, doğayla bütünleşen yeşil üst örtü ile yapıda doğal ısı yalıtımı sağlanmıştır.

Tasarım genelinde; ekolojik duyarlılıkları olan, enerji etkin, sürdürülebilir ve yapı ekonomisine katkı sağlayan bir anlayışla çalışılmıştır.

STATİK

Yapı genelinde taşıyıcı sistem betonarme karkastır. Tercih edilen betonarme taşıyıcı sistem yapım maliyeti olarak yapı ekonomisine katkı sağlamıştır.

Harim bölümünün üst örtüsünde geçilen açıklık dolayısıyla geniş ebatlı kiriş kullanılmış olup, çift cidarlı bir plak döşeme sistemi tasarlanmıştır. Kubbe hafif malzeme olan çelikten tasarlanarak, kirişlerin gerilimi ile kubbenin taşınması kolaylaştırılmıştır. Böylece; döşemeden kopuk duran bir kubbe etkisi sağlanmıştır.

Etiketler

2 yorum

  • mimar-bey-diyeceksiniz says:

    Ödül grubunun çoğundan iyi.

  • filiz-herdem-yilmaz says:

    Anıtsal formlara biraz fazla kaçılması, statiksel açıklamadaki yetersizlik vs gibi eleştirilecek noktaları var. Ama hak etmeyen bir sürü yüksek ödüllü proje varken tüm bunlara dili varmıyor insanın. Arazi kullanımı ve giriş bölümündeki davet hissi gayet başarılı. Seçilen projeler arasında bir veya iki projeden biri denilebilir. Emeğinize sağlık.

Bir yanıt yazın