Hasköy’ün Üzeri Toz Kaplı Cevheri: Yün İplik Fabrikası

İstanbul Gedik Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, MİM 302 Tasarım Stüdyosunda; Yrd. Doç. Dr. Özlem BELİR yürütücülüğünde Bengisu SAYGUN tarafından tasarlanan ŞEHİR KÜTÜPHANESİ projesi.

PROJE RAPORU:

     İstanbul ili Beyoğlu ilçesi Hasköy semtinde yer alan tasarım alanı; Rahmi Koç Müzesi karşısında ve Haliç’e yakın 15 dönümlük bir alandadır. 1953 yılında kurulan Hasköy yün iplik fabrikası, günümüzde işlevini yitirmiş ve terkedilmiş halde durmaktadır. Bazı zamanlarda çeşitli sosyal faaliyetlerin yapıldığı geçici plato olarak da kullanılmaktadır.

     İhtiyaçlar göz önüne alınarak; fabrika alanının tüm İstanbul’a hizmet edebilecek sosyal ve kültürel alan olarak kazanılması ve fabrikayı koruyup üzerine yeni işlevler kazandırılarak o cevherin tekrar ışıldamasını sağlamak temel amaç olarak hedeflenmiştir.

     Araştırma ve öğrenmeye imkân sağlayan her yaşa hitap eden büyük çaplı kütüphane, çok amaçlı salon, seminer salonları, restoran-kafe, satış noktaları, sergi alanları, çeşitli bilgi ve okuma yarışmalarının düzenlendiği birimler ve ağaç gölgelerinde kitap okumayı sağlayacak peyzaj düzenlemeleriyle güncelliğini yitiren alan tekrar nefes almaya başlamıştır.

PROJEYE YAKLAŞIM:

     Proje alanının genel yaklaşımında; arazi çevresinde gecekondu yapılaşması olduğundan proje içe dönük olarak kurgulanmıştır. Avlu oluşturularak sosyal alanlara bu avludan dağılım sağlanmış, aynı zamanda avlu yeşilin ve huzurun buluştuğu bir nokta olarak tasarlanmıştır. Avluda bulunan ağaçların sağladığı gölgeler sayesinde insanların kitap okuyabilecekleri, dinlenebilecekleri, hayal kurabilecekleri ve şehrin sıkıntısından uzak insanların nefes alabilecekleri bir odak noktası oluşturulmak istenmiştir. Aynı zamanda küçük çocuklara okuma alışkanlığını kazandırmak ve okumayı daha eğlenceli hale getirmek için okuma yarışmalarının düzenlendiği eğlenceli birimler, çeşitli satış noktaları ve sergi alanları avlunun çevresinde kurgulanmıştır.

     Hasköy caddesine paralel fabrika binası korunmuş ve yeniden işlevlendirilerek İstanbul halkının istedikleri zaman kendi kitaplarını alarak okuyabilecekleri, ders çalışabilecekleri ana kütüphaneden bağımsız “kendi kitabını okuma birimi” olarak yeniden tasarlanmıştır. Kütüphaneye giriş Piri Mehmet Paşa parkı aksı dikkate alınarak yeşilin insana verdiği pozitif enerji ve trafiğin uygunluğu düşünülerek giriş Kırmızı Minare sokağından sağlanmıştır. Binaya giriş ise Kalaycı Bahçe sokağına cephesi olan fabrika binasından sağlanmıştır. Bu fabrika binası yeniden işlevlendirilerek kütüphanenin sesli birimleri, idare ve çocuk kütüphanesi bu yapıda çözümlenmiştir. Ayrıca görme engelli vatandaşlarımız için oluşturulan sesli kütüphanenin kayıt birimleri yine bu bina içinde çözümlenmiştir. Şaban Deresi sokağına cephesi olan prekast yapılı fabrika binası da yeniden yapılandırılarak kütüphanenin ana kısmı burada tasarlanmıştır. Bilgi ve hikâyelerle dolu, düşüncelere dalınabilecek, dört bir yanı sakin ve saygılı bir ortam hayal edilerek kurgulanmıştır. Binanın yapısını bozmadan demir konstrüksiyon ile asma kat çıkılmış ve bu düşünceler asma katta da devam ettirilmiştir. Bu yapıda eski tip halatlı ve ferforje demir konstrüksiyon ile kuyusu tasarlanmış asansör kullanılmış, avluya geçiş ise bu yapıdan sağlanmıştır. Bu yüzden bu yapıda sesli ve sessiz kısım cam bölmeyle ayrılmıştır. Avlu kütüphanenin saklı bahçesi olarak tasarlanıp kütüphaneye gelen kişilerin çeşitli sürprizlerle karşılaşıp sürekli ilerlemek isteyeceği, merak duygusunun ve hayallerin doruklara ulaşacağı bir ütopya yaratıp onun hayata geçirilmesi istenmiştir. İnsanların eğlendiği, bilgilendiği bir yapıda düşünülmüş, çeşitli seminerlerin yapıldığı, tiyatroların oynandığı, insanların buluştuğu bir mekân olarak tasarlanmıştır. Avluda olan heyecan, sürpriz ve merak duygusu bu mekânda da devam ettirilmiştir.

     Kütüphane için doğal ışığın önemli olduğu düşünülerek yapının cephesinde belli bir düzende ve sıklıkta yarıklar bırakılarak ışığın; içeriye bantlar halinde düşmesi ve ritmik oyunlar oynayarak girmesi sağlanmıştır. Bu sayede kütüphanede dolaşırken, kitap seçerken veya koridorlarında oturduğumuzda keskin olmayan ama aydınlık ve cephedeki ritmik izleri taşıyan ışık demetlerini kontrollü bir şekilde almamız sağlanmıştır. Yapının cephesi tek renkli bej tonda doğal taş ile kaplanmış bu sayede yanında bulunan tarihi Rahmi Koç Müzesinin Lengerhanesine uyum sağlayarak bütünlük oluşturmuştur. Bina dışarıdan bakıldığında monoton ve soğuk yapı olarak algılanabiliyordu. Bu algıyı bozmak için içeride ahşap malzeme seçilmiş ahşabın verdiği sıcaklık ve samimiyet o soğukluğu bozmuş içeriye giren o ritmik ışıklar ise sıkıcılığı, o monotonluğu bozmuş oluşan o tezatlıklar heyecan duygusunu kaybettirmemiştir.

     Sonuç olarak; Bir yapının yıkılarak yenisinin yapılması ekonomik açıdan zarar getireceği gibi hava kirliliği, gürültü kirliliği  gibi çevreye verdiği birçok zararı vardır. Ayrıca kullanıcıların özellikle fonksiyon değişikliği ile kendilerini o mekâna ve çevresine ait hissedemeyeceğinden ait oldukları cevreden koparılabiliyor istemedikleri başka bir hayatı yaşamak zorunda kalabiliyorlar. Oysa önemli olan o saklı cevheri duyabilmek,görebilmek, onunla konuşabilmektir. Sonra küçük dokunuşlarla onun tekrar ışıldamasını sağlayabiliriz. Biz bu duygular ışığında projeyi kurguladık, tasarladık ve yün iplik fabrikasına yaşam hakkı tanıdık. 

Etiketler

Bir yanıt yazın