Tavus Kuşunun Çirkin Ayağı

Bu insanoğlu var ya, insan, işte ondan korkunuz.
İspanyol atasözü, ¨Tanrım beni kendimden korusun!¨ der; ¨Defianda me dios de mi…¨
Tıpkı Latin deyişi, ¨İnsan insanın kurdudur’¨, yer bitirir sözüne benziyor; ¨Homo homini lupus…¨
İnsan dediğimiz açgözlü canlı varlık, kendi refahını başkasının felâketinde arar!

Bodrum’un 2019 yılında, yani bugünden sayarsanız parmak hesabı, hepi topu üç yıl sonra dağ taş, dere tepe, Azmakbaşı’ndan Karatoprak’a kadar ev üstüne ev olacağını kötümser-hayâl ile düşünüp bir fotoğraf karesine sığdıranların işi, Halicarnassus’u müteahhit-inşaatçı firmaların sömürü ve tâlan memleketi yapmasından kolaydır.
Bodrumlu Barış Balcı‘nın bilgisayarından çıkma bir fotoşop bina kirliliğini ele veriyordu; bu yazıya da ilham oldu. Beyaza boyalı oldu mu, kendiliğinden ve itirazsız Bodrum mimarisi sayılan evlerin üst üste yığıldığı, nefes alınamaz biçimde insanın aradan kaybolduğu, birbirinin aynısı ve tekrarından başkası olmayan binaların sıkış tıkış resmedildiği fotoğraf, elbette bir Photoshop…
Fakat fotoğrafın kudreti var; bizi ürkütüyor… Fotoşop denilen bilgisayarla bir görüntünün arzu edildiği biçimde değiştirilmesi tekniği artık pek kolay; seksenlik hanımı yirmisinde resmedip güzellik yarışmasına aday gösterebilirsiniz.
Eskiden, fotoğrafçıların anelin boya dedikleri özel bir malzemeyle siyah-beyaz fotoğrafa yaptığı kara kalem çalışma benzeri şeye Rötüş denirdi.
Rötüş sözcüğü Fransızcadan ithaldir; retouche: yeniden dokunmak gibi mi çevrilmeli ey Fransızca bilenler!
Fotoşoplu fotoğrafa bakınca bunalıyorsunuz; ben kaçacak yer arandım.
Gerçi evlerin birbirine yaslandığı başka kompoziyonlar da vardır, sanatta…
Lâkin bunlar sevimlidir, böylesi gibi değil!

Alınız, mesela, İrlandalı ressam Peter Donnelly‘in Kiremitçi başlıklı tablosunu, muhtemelen bir İtalyan kasabasını resmeder.
Dikkatle bakınız, bir çatıda kiremit döşeyeni göreceksiniz…
Bu resim sizi boğmaz, evler sevimlidir, içinde güzel kadınlar yaşar, makarna pişirilir, kapılarında bisiklet veya Vespa motosiklet vardır, balkondan balkona çamaşır kurutulur, arada yıkanmış sütyenleri ve kadın çamaşırlarını şıp şıp suyunu damlatırken görürsünüz, peynir eşliğinde şarap içilir, komşu evlerde dul kalmış Sophia Loren güzelliğinde İtalyan hanımları da vardır belki, hatta bu yüzden gidip orada yaşayasınız gelir; lâkin Bodrum’un beyaz evlerinden oluşan inferno-cehennemî görüntüsü bana yandım Allah dedirtir.
Endüstrileşme ve sanayi hamlesi öncesinde, sonrasında Avrupa kültürü, edebiyatı ütopik eserlerle doldu taştı.
Avrupalı insan kömür solumaktan kaçacak yer arıyordu, kendisine…
Thomas More‘un 16.yüzyılda yazdığı Ütopya eserinden sonra, bu alanda birçok iyimser, bizlere en güzelinden gelecek vaat eden eserler ortaya çıktı.
Nâzım‘ın ¨Güzel günler göreceğiz çocuklar!¨ dizesi, sosyalist ütopyanın ta kendisidir; biz hâlen onu göremedik.
Fakat bunun tam tersi olan Dystopia-distopik, Türkçe söylenişiyle kötümser hayâl eserleri de ardı ardına sökün edecekti.
Orwell‘in 1984’ü artık sakız edilmiş olduğundan bu alandaki kötümserliğin başyapıtı diye hemen akla gelir; daha niceleri var…
Rus yazar Zamyatin‘in Biz adlı eseri de pek meşhurdur; ruhunuzu keder bassın istiyorsanız, okuyunuz.
Ama bugünlerde bize neş’e lâzım; isterseniz sonraya bırakın…
Bodrum’un yakın geleceğini bize distopik, berbat, rezalet gösteren bu fotoğrafın biraz daha iyimser biçimini resim olarak yapan Rus ressam Sergey Tyukanov‘u şimdi seyre almak zorundayız.


Aya gidip yerleşen insanoğlunun orayı nasıl dünyaya benzettiğine ait bir sanat eseriydi, bu…
Hilâl-ayın tamamı binayla kaplı, yeşil alan yok, onun yerine saksılarda yetiştirilmiş bitkiler var, palmiye ağacına mı benziyor yoksa!
Ortada insan görmüyoruz, görmesek de olur, zaten insan dünyayı bu hâle sokmadı mı, ne yüzle ortaya çıkacak ki!
Hilâl-ayın hemen aşağısındaki terk edilmiş, içine edilmiş yer ise dünyamızdır.
Gözümüz oradan hemen uzaklaşıyor.
Pislettiği yere bak[a]mayan insan yerine, kakasını örten kedi daha iyidir…
Demek hilâl hâlindeki ay bizim ütopyamız, dünya ise distopyamızdır; hayırlı olsun.
1955 doğumlu, bereketli ressam Tyukanov, bir süre sonra bu resminin devamını da resmetti.

Bu kez, ay-hilâl’i dünyaya benzetip orayı da mahvetmiş insanlığı resmediyordu.
Yangın yerinin külüne dönmüş bir tabiat kötümser hayâlin örneğidir.
Ayın dünyaya bu kadar yaklaşacağını resmetmek saçma gelmesin, bunun romanını yazan da var: İtalo Calvino bir hikâyesinde ayı yaklaştırır yeryüzüne, insanlar zıplayarak aya geçer, canları sıkılınca dünyaya döner. 
Kozmikomik Öyküler kitabında okuyunca saçma demeyiniz, resmi bile yapıldı işte…
Diyeceğim şuncacık şey şu ki, Bodrum’u tüm yarımadasıyla beraber Sergey Tyukanov’un resmine benzetmek isteyenler, kârdan başka şeyi görmeyen sermayedar takımı, bana göre tavus kuşudur.
Heybetli, rengârenk görünüşle kanadını açıp çalım satan tavus kuşuna haddini bildiren, hele bir gururunu kırıp yere doğru baksa hemen göreceği gibi çirkin, kabarık derisiyle, upuzun cadı tırnaklarıyla o rezil, dinazorlar zamanından kalmış ayaklarıdır.
Sermayenin hâkimiyetini tavus kuşuna o yüzden hep benzetirim.
Siz siz olunuz, sakın ha, renklere aldanmayınız…

[Yazı, aynı zamanda, Bodrum Baskısı gazetesi, www.bodrumbaskisi.com adresinde yayımlanmıştır.]

Etiketler

Bir yanıt yazın