Ayhan Tayman’ın Fenerbahçe’deki Yapıları Yıkılmak İsteniyor

Gül, Tayman ve Damla Apartmanları... Bugün ne yazık ki bu üç yapı da kentsel dönüşüm adı altında yürütülen rant çılgınlığına kurban edilmek isteniyor.

Ayhan Tayman, 1950 sonrası modern Türkiye mimarlığının kuşkusuz çok önemli, ancak yeterince yayınlanmamış ve dolayısıyla çok tanınmamış bir temsilcisi. İTÜ’den 1950 yılında mezun olan Tayman’ın 1950’den 1960’ların ortasına kadar katıldığı çok sayıda yarışmada 10 birincilik ödülü bulunuyor.

İlk birincilik ödülü 1953 yılında Gündüz Özdeş ile birlikte katıldığı İzmir Fuarı Sergi Sarayı yarışması. Bu dönemde İTÜ’de iki yıl Paul Bonatz’ın asistanı olarak çalışıyor. Daha sonra Maçka yerleşkesinde öğretim görevlisi olarak ders veriyor. Uygulanan yarışma projelerinden biri olan, Enver Tokay ile birlikte katıldığı, AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi, Anfiler ve Kütüphane yapılarını da içeren Tadil ve Tevsi projesi 1950’lerin Uluslararası Stil anlayışının önemli bir temsilcisi sayılmalı. 1955 yılında olasılıklarla bazı değişikliklerle gerçekleştirilen, Ayten Seçkin ve Behruz Çinici ile birlikte tasarladıkları, bugün YİBA Çarşısı adını taşıyan Ankara Kapalı Çarşı ve Büro Binası da yine bir birincilik ödüllü yarışma projesi. Bir başka önemli yarışma projesi de Erzurum Atatürk Üniversitesi yerleşkesi. Enver Tokay, Hayati Tabanlıoğlu ve Behruz Çinici ile birlikte tasarlanan bu kapsamlı proje 6 fakülte binası, yurtlar ve lojmanları içeriyor. Ayrıca Ankara Ev Ekonomisi ve Tarım Okulu projesi de yarışma sonucu uygulanmış tasarımları arasında.


Gül Apartmanı

Ayhan Tayman, 1964’te yarışmalardan uzaklaşarak, İstanbul’da, çoğunlukla kat karşılığı olarak gerçekleştirdiği, tasarımlarını da kendisinin üstlendiği nitelikli konut yapıları üretmek üzere kendi inşaat şirketini kuruyor. Böylece en yoğun olarak Nişantaşı bölgesinde olmak üzere, İstanbul’un birçok semtinde 60’lı ve 70’li yılların geç modern mimarlığının özelliklerini taşıyan birçok nitelikli konut yapısı gerçekleştiriyor. Bu odaklardan birisi de Fenerbahçe.

Tasarımları oldukça benzeyen Gül ve Tayman Apartmanları, prekast balkon parapetleri ve yalın güneş kırıcı ve metal korkuluklarıyla 70’lerin geç-modern stilinin çok nitelikli ve artık benzerlerine çok rastlanmayan nadir örneklerinden. Yapı, sağır ve saydam yüzeylerin dengesi ve hareketli bir kütle düzenlemesiyle brutalist akımın temsilcisi olarak tanımlanıyor. Gül Apartmanı özellikle, çatı katındaki bazı niteliksiz düzenlemeler ve balkon tadilatları dışında oldukça iyi korunmuş ve bakımlı bir yapı. Peyzaj düzenlemesi de korunmuş durumda olan bahçede 3’ü 60 yaş üzerinde olan birçok ağaç bulunuyor. Bazı müdahalelere uğramış olsa da özgün cephe tasarımıyla ve giriş holüyle dikkat çeken birkaç yıl sonrasının Damla Apartmanı da aynı özellikte bir yapı.


Tayman Apartmanı (solda) ve Damla Apartmanı (sağda)

Bugün ne yazık ki bu üç yapı da kentsel dönüşüm adı altında yürütülen rant çılgınlığına kurban edilmek isteniyor. Bütün bunlar, mimar Ayhan Tayman 80’lerinde, Gül Apartmanı’nın alt katında kurulmuş olan diyaliz düzeneğine bağlı olarak yaşama savaşı vermekteyken oluyordu. Ayhan Tayman’ın kızı, Nazlı Tayman yapıların değerinin anlaşılması ve alt katta kurulmuş olan düzeni korumak için büyük bir mücadele veriyordu. Ayhan Tayman’ı ne yazık ki 23 Eylül 2014 günü kaybettik.

Yapını korunması için çabalar sürecek. Yapının, İTÜ öğretim üyeleri Prof. Sinan Mert Şener ve Prof. Necdet Torunbalcı tarafından hazırlanmış, herhangi bir risk bulunmadığını gösteren ve güçlendirmenin mümkün olduğu sonucuna ulaşan bir değerlendirme raporu bulunuyor. Öte yandan Kadıköy Belediyesi’nde, yapımcı firma yönlendirmesiyle bir risk tespit firması tarafından binaya zarar verilerek hazırlanan ve kat maliklerine gösterilmeyen bir rapor olduğu biliniyor. Yapının korunması için destek veren uzman ve mimarlar konuya Kadıköy Belediyesi’nin de sahip çıkmasını bekliyor.

Etiketler

13 yorum

  • yavuz-basoren says:

    çok saçma bir haber bence, muhalafet olucam derken komik durumlara düşmeyin. kentsel dönüşüm falan binalar yıkılıyor tamam da özellikle bu mimarın binaları neden yıkılsın? Birsürü bina yıkılıyor o civarda. Ayrıca yarışma projelerini görmedim ama bu binalarda hiçbir özellik yok, dümdüz beton,. Türk mimarlığının özeti gibi..

  • zafer-akay says:

    Öncelikle yorumlarınız ve kullandığınız özenli dil için teşekkür ederim. 🙂 Yapının sağlıksız ve çökecekmiş gibi durduğu vs yorumları sadece gülümseyerek karşılıyorum. Konuyu anlamak isteyenler öncelikle İTÜ gibi ülkemizin en temel mühendislik otoritesinin verdiği rapora bakmalı. Ranttan gözü dönmüş müteahhitlerin bir şekilde raporlar düzenleyebilmesi ise ülkenin acı bir gerçeği sadece. Bu koşullarda burada yapının teknik özelliklerini tartışmak çok yersiz.

    Zaten benim ilgilendiğim konu “Çağdaş Türkiye Mimarlığı”. Herkesin yapılarla ilgili öznel değerlendirmeleri olabilir. Ama nesnel olarak bu yapılar döneminin mimarlığının en özgün ve nitelikli örnekleridir. Tek sorun ise üstündeki niteliksiz ve kaçak eklentiler. Örneğin Gül apartmanının çatısındaki eklentiler. Merak ediyorum birisi çıkıp bu eklentilerin nitelikli olduğunu iddia edebilir mi?

  • aykut-koksal says:

    Zafer Akay yapıların niteliğine ilişkin dikkate alınması gereken bir saptama yapıyor, yapıların “70’lerin geç-modern stilinin çok nitelikli ve artık benzerlerine çok rastlanmayan nadir örneklerinden” olduğunu söylüyor, “sağır ve saydam yüzeylerin dengesi ve hareketli bir kütle düzenlemesiyle brutalist akımın temsilcisi olarak” tanımlanabileceğini belirtiyor. 1970’ler, bu niteliklere sahip düzeyli yapıların çok sayıda olmadığı bir dönem. Öte yandan, özellikle 1970’lerde inşa edilmiş bir yapının deprem risklerine karşı epey korumasız olduğu da bilinen bir gerçek. Akay’ın belirttiği gibi güçlendirme mümkünse (çünkü her yapı için mümkün olmuyor), bu binaların korunması için çaba harcamak son derece anlamlı gözüküyor.

  • yavuz-basoren says:

    Özlem Hanım’ın yazdıkları doğruysa ki doğru olduğuna inanıyorum durum her açıdan çok vahim. Hem binanın kendisi hem bu haber hem de yanlışı savunmak hiçbir kanuna ve vicdana sığmaz. Belkide rant bu konu özelinde binayı yıkıp yeniden yapmak değil, kendi evinin m2si küçülecek diye daha sağlıklı bir bina yapımına engel olmaktır. Kanunsuz yollarla çıkar sağlamak ve bu çıkarı korumak için kendi ve başkalarının hayatını riske atmak! Özlem Hanım’ın anlattıklarından ben bunu anlıyorum.

    Bu haberin ısmarlama bir haber olduğunu düşünüyorum ve bu siteye yakıştıramıyorum. Neden mi? Çünkü sorduğum soruya Zafer Akay Bey hala bir yanıt vermedi. Başlıkta aynen şöyle yazıyor. “Ayhan Tayman’ın Fenerbahçe’deki Yapıları Yıkılmak İsteniyor”. Sorum şu “Neden birileri Ayhan Tayman’ın Fenerbahçe’deki yapılarını yıkmak istesin?” Dertleri ne bu adamların? Bildiğiniz bir şey varsa yazın biz de öğrenelim lütfen.

    Mimar değilim ve herhangi bir binayı eleştirmek için mimar olmanın gerekmediğini düşünüyorum. Tasarımcı olarak da gayet eleştiri yapabilirim. Çünkü biz de biliyoruz de stijl ne demek kolon ne demek kaçak kat ne demek mimarlık fakültesi bitirip mimar olamamak ne demek.

    Hadi diyelim bu yapı 1970 de yapılsın ve brutalist akımın bütün özelliklerini bünyesinde barındırsın, dünyanın en önemli en şaheser binası olsun! peki içindeki insanlar korku içinde yaşadıktan ve herhangi bir depremde yerle bir olduktan sonra bunların ne önemi var? 1999 depremini ne çabuk unuttunuz?

    Beğenmeyen gitsin başka yerde otursun denmiş kara mizah resmen, bana bir şey olmasın başkasına olsun yani öyle mi? Adam binanın brutalist formunu beğendi aldı bir daire, sen de yıkılmasın dedin tehlike arzetmesine rağmen kent hafızası dedin modern mimarlık dedin korudun. Sonra depremde bina yıkıldı adam öldü! Boş laf!

    Ayrıca kent hafızasının, Türkiye’de modern mimarlığın temsilcisi ise bu bina, yazık bu memlekete!

  • zafer-akay says:

    Herşeye rağmen saygılı bir üslup kullananlara teşekkürlerimle bana yöneltilen soruları yanıtlayayım: Elbette bu bölgede birçok yapı statik zorunluluk olmaksızın, rant için yıkılıyor. Ayhan Tayman’ın yapıları “Çağdaş Türkiye Mimarlığı” açısından özel olduğu için bu sayfada ele alındı. Başka mimarların yapıtları da benzer biçimlerde ele alınmıştır. Burada çatı katıyla ilgili hukuksal tartışmalara girmek gerçekten yersiz oluyor. Hukuksal boyutu bizim ilgi alanımıza girmiyor. Çatıdaki eklentilerin “nitelikli” olduğunu söyleyen var mı diye sormuştum. Yanıt gelmemiş. Yani sükut ikrardan geliyor. Çatı ve balkon eklentileri binayı bozmuştur. İnkar edilemeyen gerçek budur.

  • zafer-akay says:

    Sn Eker:

    Birkaç konuda sizi uyarma ihtiyacı hissettim:

    1. Bu sitenin okurlarının meslek insanları olduğunu hatırlatırım. Dolayısıyla burada hiçkimse bu yapıların riskli vs olduğuna inanmayacaktır. Meslekten olmayan insanları korkuttuğunuz gülünç söylemler burada işe yaramayacaktır. Bu binalar sapasağlam, zeminde de sorun yok. Asıl riskli binalar başka yerlerde. Ama müteahhitler orada rant görmedikleri için bu yapılara göz dikmişlerdir. Bunu bütün mimarlar bilir.

    2. Birçok yorumunuzda insanların kişilik haklarına saldırılarda bulundunuz. Bu platform herkesin görüşünü açıklamasına izin verir. Ancak hukuksal işlemlere yol açacak saldırgan tutumdan vaz geçmelisiniz. Lütfen yorumlarınızı gözden geçirin ve düzenleyin. Burada bu imkan var. Yorumlarınızın bazı bölümlerini kaldırmanız bence çok uygun olacaktır.

    3. Çatıdaki eklentinin Ayhan Tayman tarafından yapıldığı iddiası çok gülünç. Bu eklentinin kendisini çok üzen bir olay olduğu açıktır. Bu iddianızı da kınıyorum. Yakın zamanda kaybettiğimiz değerli bir insanın anısına yaptığınız bu saldıryı kabul etmemiz mümkün değildir.

    Lütfen uyarılarımı dikkate alın. Burada herkesin görüşüne saygı duyuluyor. Ama saygı karşılıklı olmalıdır.

  • zafer-akay1 says:

    Özlem hanım:

    Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya devam ediyorsunuz.

    Bilimi temsil edenler müteahhitlik firmaları ya da belediyeler değildir. Siz diplomanızı Belediye’den mi aldınız?

    Bilimi üniversite temsil eder. Örneğin İTÜ bir bilim kurumudur. Kadıköy Belediyesi bir bilim kurumu değildir. Bilimi doğru yerlerde aramanızı tavsiye ederim.

    İnsanların kişilik haklarına saldırmak ciddi bir konudur. Hukuksal etkileri olabilir. Ölenlere saygı da önemli toplum kurallarından biridir. Davranışınızı düzeltmenizi ve önceki yorumlarınızdaki bazı bölümleri silmenizi dilerim.

    Benim hakkımda kişisel yorumlar yapmanız da yersiz oluyor. Benim bu konuyla ilgimi merak ediyorsanız, blogumdaki çeşitli yazılara bakabilirsiniz. Tutumumun kişisel bir yanı yok. Modern mimarlık mirasımızın korunmasıyla ilgili çalışmaktayım. Birçok meslektaşım gibi…

    http://rktr.co/1tiwoPK

    http://rktr.co/1D1zYyP

    http://rktr.co/1tiwoPM

  • zafer-akay1 says:

    Cem bey bu bahsettiğiniz rapor kaç TL karşılığında hazırlanmıştır? Bu para kim tarafından ödenmiştir? Bu soruları yanıtlayın.

    Bir de bizim bahsettiğimiz İTÜ tarafından hazırlanmış rapor var. Bu rapor tamamen bilimsel bir yaklaşımla objektif olarak hazırlanmıştır.

    Benim hakkımda kişisel yorumlarda bulunurken dikkatli olun. Benim yapının sağlamlığı hakkında kanaat bildirme hakkım var. Sizlerin de olduğu gibi. Benim kanatim Ayhan Tayman’ın mesleki birikimine ve yaptığı üretimin hassaslığına dayanıyor.

    Güneşi balçıkla sıvayan ranta hizmet eden kanundur. Bu kanunla mücadele etmek durumundayız. Bizim mesleki ve siyasi anlayışımız bunu gerektiriyor. Kentlerimizi talan ettirmeme gayreti içindeyiz.

  • zafer-akay1 says:

    Cem bey, malesef yanlış bir yerde bulunduğunuzu söylemek durumundayım. Gelebileceğiniz yer mimarlığın/mimarların bilimsel olamayacağı mı? Bizim sözünü ettiğiniz raporun altındaki imzalar açık: Prof. Dr. Necdet Torunbalcı, İnş. Yük. Mühendisi, İTÜ Yapı ve Deprem Mühendisliği Birimi ve Prof. Dr. Sinan Mert Şener, Yük. Mimar, İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı. Siz bu raporu incelediniz mi? Gerçi konunuz elektronik mühendisliği ama bir bakıp fikir edinmeye çalışın.

    Sizin bahsettiğiniz raporların altındaki imzalar kimin acaba? Açık isimler var mı? Yoksa bir şirket mi? Malesef her yıl meslek odaları tarafından onlarca meslektaşa meslekten uzaklaştırma cezası veriliyor. Acaba onlardan birileri mi? Onu bile bilemiyoruz. İsmi belirtilmeyen mühendislerin yazdığı raporlar, ismi belirtilmeyen mimarların yaptığı “brütalizm” yorumları. De Stijl hakkında fikir sahibi mimarlık meraklılarının, ağzından çıkanı kulağı duymayan küçümsemeleri.

    Bu yazı 166 kez paylaşılmış durumda. Bu paylaşımlar bu yazının ana fikrinin mimarlar toplumu tarafından ne kadar benimsendiğini gösteriyor. Karşı görüşlere saygı duyuyoruz. Burada bulunuşumuzun nedeni de bu. Fakat kişilik haklarına yapılan saldırılar karşısında uyarılarda bulunmamız doğaldır. Görüşleriniz savunuldu. Bence bu platformda gereksiz gerilimlere neden olmamak için bu tartışmayı artık sonlandırmalıyız.

  • zafer-akay1 says:

    Cem bey, bakın benimle ilgili yaptığınız bir yorumu kopyalıyorum:

    “Üslup yönünden karşınızdakini eleştirirken takındığınız vakar, kibar, naif tarzınız hoş ama, aynı oranda da boş ne yazık ki.”

    Bu ve bunun gibi bir sürü yorum yapıldı. Ben bunların hepsini gülümsemeyle karşılıyorum. Bu ortamlarda hoşgörü gerekli çünkü. Birbirini tanımayan insanların burada kavga etmesi kadar gereksiz bir konu olamaz.

    O nedenle, lütfen sakin olmaya çalışın. Sakin olmayacaksanız burada bulunmanız kendinize zarardan başka bir işe yaramayacaktır. Benim hakkımda kişisel yorumlarda bulunmaktan kaçının. Bu sizi daha zor duruma sokacaktır. Fikirleriniz varsa savunabilirsiniz tabi ki.

  • yavuz-basoren says:

    Zafer Bey,
    Ölmüş bir insanın mutlak bir saygıyı hak ettiği ve eleştirilmemesi gerektiği fikrine nereden kapıldınız merak ediyorum? Yaptığı binada kaçak kat varsa ve bunu Özlem Hanım’a bizzat bilgi vermeden satmışsa (kendi iddiasıdır “Size ne soylendi bilemem ama bana kacak ev satildi “) tabi ki eleştirilebilir. Hatta bana böyle birşey yapılsa çok daha sert eleştirilerde bulunabilirdim.

    Size yönelttiğim soruya gelirsek, sizin de belirttiğiniz gibi birçok bina rant için yıkılıyor bunların içinde Ayhan Tayman’ın binaları da yıkılmak isteniyorsa yazının başlığı aynen şu şekilde olmalıdır “Ayhan Tayman’ın Fenerbahçe’deki Yapıları da Yıkılmak İsteniyor” Yani -de -da bağlacı kullanmanız lazım. Sadece bu binalar değil, birçok binayla birlikte bu binalar da yıkılmak isteniyor demeniz lazım. Güzel dilimizdeki güzel bağlaçlardır cümlenin anlamını değiştirir. Yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırır. Tavsiye ederim kullanın. Başka bir niyetiniz yoksa tabi.

    İtü konusuna gelirsek; üniversitelerin amacı bilim üretmek, inovasyon, nitelikli bireyler yetiştirmek, ülkenin bilimine sanayisine sosyal ve kültürel hayatına pozitif katkılar sağlamak vs gibi birçok amaçları vardır. Binalara riskli raporu vermek bence üniversitelerin görevlerinden biri değildir. Gerektiğinde bilgisine başvurulur ama binlerce binaya rapor vermemelidir. Çünkü daha önemli görevleri vardır bir üniversitenin. İsmi fark etmez herhangi bir üniversiteye neden bu kadar güvendiğinizi de anlayamıyorum. Buyurun şu yazıyı bir okuyun üniversiteler ne hale gelmiş bir görün,
    http://rktr.co/1o6wSXe
    http://rktr.co/1C9jTF7

    Şimdi diyeceksiniz ki İtü’yü küçümsüyor, karalamaya çalışıyor falan valla ben demiyorum İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür anlatıyor kendi okulunu.

    Ayrıca mimarlık meraklısı biri olarak kafamı her gün duvarlara vuruyorum bu elit zümreye nasıl dahil olamadım diye 🙂

    Rantın her türlüsüne karşıyım sağlam bir bina ise yıkılmasın, ama Özlem Hanım’ın dediği gibi riskli bir bina ise tehlikeli ise, isterse dünyanın en önemli yapısı olsun yıkılmalıdır. İnsan hayatı her şeyden önemlidir. Son sözüm budur.

  • zafer-akay1 says:

    Her paragraf için ayrı ayrı gülümsedim. 🙂 Siz son zamalarda fazla komplo teorisi okumuş olmayasınız?

    Benim sorduğum yanıtlanamayan soruların sayısı giderek artıyor. O katın kime nasıl satıldığı vs buradaki ilgi alanımızı oluşturmuyor. Sonuçta o katın nitelikli bir ek olup olmadığını sordum. Niteliksiz bir ek olduğu konusunda herkes aynı fikirde.

    Bu konuya da şurdan geldik: Gül Apartmanı önemli bir yapı mı? Yapılan 166 paylaşım bununla ilgili bir ipucu verdi. Bu yapı biz mimarlar için önemli bir yapı. Değerli mimarı Ayhan Tayman da. Bunu görürseniz mutlu olacağız.

  • omer-yilmaz says:

    Tüm yazışmaları okuyamadım (ARKIMEET etkinliğimiz olmasa üşenmez okurdum.) ama okuduğum bir kaç mesaj sonrası Kadıköy’de yaşanan vahşet karşısında sessiz kalmayı da doğru bulmuyorum.

    Elvan Altan’ın Arkitera gibi bir platformdaki yorumlara şaşkınlığının nedeni yapıda hissesi olan birilerinin de konuya dahil olması. Bence bu beklenmeyecek değil beklenecek bir durum.

    CHP’nin %75 oy aldığı Kadıköy bugün kentsel dönüşümün en önemli merkezi. Evet çekinmeden en önemli merkez iddiasında bulunabilirim.

    Arkitera da Fenerbahçe’de bilenler vardır. Bu konuya bahis apartmana benzer bir apartmanı yıkamadılar hemen yakınımızda. 6 ay sürdü. Şunu bilelim: Kadıköy’deki dönüşümün depremle falan ilgisi yok tamamen rant için.

    Hal böyle iken deprem falan demek -haklı olunan durumlar olsa bile- komik oluyor. Hepimiz biliyoruz neler olduğunu. Belediye, mimar ve mülk sahibi üçlüsü ahlaksız bir dönüşümü yapıyorlar bugünlerde. Ve evet bu ahlaksızlığın içinde hepimiz varız.

Bir yanıt yazın