“Bu Yarışma Öğrencilere Gerçek Mimarlıkla Tanışma Fırsatı Sunacak”

Küçükarmutlu Mahallesi Yerinde ve Yerlisiyle İyileştirme Ulusal Mimari Fikir Projesi Yarışması Raportörlüğü, jüri üyeleriyle yarışma özelinde bir röportaj yaptı.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Sarıyer Şubesi tarafından açılan ve son başvuru tarihi 6 Kasım olan Küçükarmutlu Mahallesi Yerinde ve Yerlisiyle İyileştirme Ulusal Mimari Fikir Projesi Yarışması ile ilgili raportörlük, jüri üyeleriyle bir söyleşi gerçekleştirdi.

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

Devrim Çimen: Devrim Çimen, mimarım. Bir mimarlık ve kentsel tasarım ofisinin kurucu ortağıyım, aynı zamanda Bilgi Üniversitesinde yarı zamanlı mimari stüdyo dersi vermekteyim.

Orkun Özüer: 2000 yılında İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümünden mezun oldum. 2005 yılında “İnsana İlişkin Veriler Işığında Mimari Tasarım ve Öne Çıkan Mekansal Kavramlar” başlıklı tezimle yüksek mimar; 2012 yılında “Mimari Tasarımların Ekolojik Açıdan Geliştirilmesine Yönelik Ölçütler Kılavuzu Önerisi” başlıklı tezimle doktor unvanı aldım. Akademik olarak araştırma, çalıştay, sergi, konferans etkinlikleri ile teorik derslerde görev ve yürütücülükler üstlenmekteyim. Mimari ve kentsel tasarım, kentsel dönüşüm, ekolojik tasarım mesleki anlamda çalışma alanlarımdır. Katıldığım mimari proje yarışmalarında, biri uluslararası olmak üzere 7 birincilik, toplam 30 ödül kazandım. Halen hem akademik hem de serbest mimarlık çalışmalarımı sürdürmekteyim.

İnci Olgun: Lisans mimarlık eğitimi sonrasında yine Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Kentsel Tasarım lisansüstü programı ile ölçekler arası mekân araştırmaları ve proje çalışmalarına başladım. Doktora tezini kent belleği ve mekân okumaları üzerine tamamladım. 2001 yılından itibaren Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümünde planlama ve kentsel tasarım stüdyolarında yürütücü olarak çalışmalarımı devam ettiriyorum. Yapılı çevreyi destekleyen doğal ve yapay sistemlere, kentsel tasarım stratejilerine ilişkin araştırma ve projelerin içinde yer aldım; söz konusu başlıklara ilişkin çeşitli yayınlar, atölyeler, sergiler, kitap çalışmalarını gerçekleştirdim. Mimari ve kentsel tasarım ölçeğinde yarışmalara katılarak, çok disiplinli bir platformda kent ekolojisi ve kentsel senaryolara ilişkin araştırmalarımı derinleştirmeye çalışıyorum. Özellikle sürdürülebilirlik, ekolojik planlama ve tasarım, yerel yeşil bina sertifika sistemi, kentsel tasarım rehberleri, kamusal mekan kültürü ve mekanın morfolojik biçimlenişi halen yoğun bir şekilde sürdürmekte olduğum proje çalışmalarının içeriğini oluşturmaktadır.

Murat Çetin: Lisans ve Yüksek Lisans Eğitimimi ODTÜ mimarlık bölümünde tamamladıktan sonra İngiltere’de Sheffield Üniversitesi’nde kentsel dönüşüm ve dönüşen kentin morfolojisi konusunda doktora çalışmamı yaptım. Dönüşümde Balıkesir Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak mensubu olduğum Koruma Kürsüsünde Kentsel Koruma ve yapı rehabilitasyonları üzerine kuramsal ve uygulamalı çalışmalar yaparak özellikle Balıkesir ve ilçelerinde pek çok onarım ve restorasyon çalışmaları gerçekleştirdik. Daha sonra Yeditepe Üniversitesi’nde gerek İç Mimarlık gerek Mimarlık bölümlerinde öğretim üyesi olarak görev yaptıktan sonra, 2009-2011 yılları arasında S.Arabistan’ın Kral Fahd Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışırken bir yandan da mimari tasarım firmalarına danışmanlık yaptım. Çeşitli uluslararası atölyeler yürüttüm. Katıldığım ulusal mimarlık yarışmaların bazılarından ödüller aldım. Mimarlığı, tasarlamayı, mekansal problemleri anlamayı ve çözmeyi, bunlara dair araştırma yapmayı, okumayı, çizmeyi, uygulamayı, uyguladığım hakkında yazmayı seviyorum. Halen Kadir Has Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktayım.

Aydan Balamir: ODTÜ Mimarlık Bölümü mezunuyum. Yüksek lisans tezimi geleneksel ve çağdaş konut mimarisinde katılımcı tasarım üzerine, doktora tezimi mimarlık eğitiminde akademik ve modern yaklaşımlar üzerine yaptım. 1997-2011 yılları arasında Kapadokya ve Ankara Koruma Kurullarında görev yaptım. Meslek kuruluşlarının komite ve kurullarında çalışmaya devam… Düzenlediğim bir mimarlık sergisi ve serginin kitabı nedeniyle 2011 yılında Avusturya Cumhuriyeti Altın Liyakat Nişanı ve Uluslararası Mimarlık Eleştirmenleri Komitesi Julius Posener Ödülü verildi. Son yılların başlıca görevleri arasında Ağa Han Mimarlık Ödülleri teknik raportörlükleri, Mimarlar Derneği-1927 Yönetim kurulu başkanlığı ve ODTÜ Senato üyeliği sayılabilir. Araştırma konularım modern mimarlık tarihi ve kuramı, konut yerleşimleri ve tasarım eğitimi üzerine yoğunlaşıyor.

Bu yarışmayı diğer mimarlık yarışmalarından ayıran özellik sizce nedir?

Devrim Çimen: Küçük Armutlu yarışması gerek konuyu ele alış gerekse bu ele alışı örgütleme anlamında bildiğimiz süregiden yarışmalardan ayrılıyor. Normalde yarışma süreçleri daha mekanik ve kompartmanlara bölünmüş halde iken, yani idare, yerel halk, jüri ve yarışmacı ilişkileri katı bir biçimde tarif edilirken bu yarışmada bu ilişkiler daha iç içe geçmiş ve birbirine bilgi ve deneyim aktarabilecek bir biçimde ortaya çıkıyor. Ayrıca yarışmada bir ödül olmaması ve gönüllülük esasına dayanıyor olması da aslında bunu bir yarışma değil aksine dayanışma ve kolektif bir üretim sürecine dönüştürme potansiyelini barındırıyor.

Orkun Özüer: Yarışmalar her mimar için mesleğe bağımsız ve özgür bir tasarımcı olarak katılmak için bir fırsat, ayrıca da mimarlık mesleğine yeni fikirlerin kazandırılmasını sağlayan bir ortamdır. Bu yarışmanın şartnamesinde yer alan “Yarışmanın amacı, yüksek toplumsal değer ve kentsel-mimari potansiyeller barındıran bu mahallenin, rantsız, yıkımsız, mevcut sosyal bütünlük (mahalle kültürü) bozulmadan ve kendiliğinden bir dönüşümün olanaklılığını kanıtlayan örnek bir -Yerinde ve Yerlisiyle İyileştirme Projesi ortaya koymaktır” cümlesinden yola çıktığımızda bu yarışma, mimarların, kent plancılarının, peyzaj mimarlarının ve bu eğitimi alan öğrencilerin meslek etiğinin gerektirdiği bir ortamı oluşturmaları (ve halktan öğrenmeleri –OA) için büyük bir fırsattır. Katılımcıların hiçbir maddi ödül beklemeksizin, bilgi, deneyim ve öngörülerini, kamunun en çok ihtiyaç duyduğu bir konuda, tamamen karşılıksız olarak ortaya koymaları mimarlık etiğinin kuvvetlenmesi açısından çok büyük bir önem taşımaktadır.

İnci Olgun: Her proje yarışmasını benzersiz kılan, şartnamenin sunduğu program doğrultusunda katılımcıların farklı bakış açılarına sahip tasarımları ile önemli bir bilgi hazinesi yaratmasıdır. Özellikle ihtiyaç programı ile belirlenen fonksiyon başlıkları arasında dengenin oluşturulmasına yönelik çaba zengin kombinasyon seçeneklerini ortaya çıkarır. Küçük Armutlu Yarışması ise örgütsel ve teknik yapısı ile gelecek proje bilgilerini belirli çerçeveye sahip alışılagelmiş kavramların ve rekabet kültürünün ilerisine taşımayı hedefliyor. Ortak bir toplumsal vizyon için aslında rekabete değil katılımcı olmaya davet ediyor. Bu daveti ise yerin kimliğini en iyi şekilde sahiplenen ve savunan, yaşam alanı kalitesinde ne istediğini bilen Küçük Armutlu sakinleri yapıyor ve uygulamaya yönelik beklentilerini de dile getiriyor. Profesyonel veya amatör olsun, tüm yarışma projelerinin temel dinamiği olan mesleki birikimin uygulama süreci ile tamamına vardırılma fırsatı tasarım ve planlama ile uğraşan her profesyonelin ve meslek adayının katılım istencini arttıran bir gerekçedir. Ülkemizde pek çok proje yarışması açılmakla birlikte çok azı gerçekleştirilebilmektedir. Küçük Armutlu Yarışması’nın şartnamesinde de açıkça vurgulandığı üzere, önerilen projelerde yerin doğası ile uyumlu pratiğe dönük çalışmaların beklentisi, kendisini pek çok yarışmadan çok daha başka bir yerde konumlandırmaktadır. Yarışma rekabetini sadece sonuçları ödüllendirilen bir seremoninin ötesine geçip, toplumun dahil olmasını ve gözlemlemesini teşvik ederek, gerçekleştirilecek uygulamalar ile ihtiyaçların karşılanmasını hedeflemektedir.

Murat Çetin: Bu yarışma kurgulanışı itibarıyla mahalledeki kolektif yaşamın doğasına uygun biçimde ‘yıkıcı rekabetçi’ nitelikten arınmış bir karakter sergiliyor bence. Ayrıca yarışma, yarışmacı adayları ile mahalleliyi (tam da yarışmanın başlığına ve içeriğine uygun biçimde), bir araya getirmeyi başından itibaren hedefliyor ve bu doğrultuda sadece yer görmeyi zorunlu kılmakla kalmıyor; yer görme faaliyetini mahallelilerden oluşan bir organizasyonla yapıyor. Bu sayede yer görme sıradan bürokratik bir işlem veya tasarımcı açısından teknik bir aşama değil, kentsel dönüşüm baskısı altında ezilen ve direnen ‘yerli’ ile onlarla birlikte çalışarak kentsel dönüşüm klişelerinin ötesinde bir alternatif sunmaya aday olmuş ‘tasarımcının’ bir araya gelmesini, birbirini dinlemesini, anlamasını sağlayan toplumsal bir eyleme dönüşüyor. El yapımı yerel ve eşdeğer ödüllerinden gönüllü jüri üyelerine ve arı gibi çalışan raportörlerine, gezici ön kolokyumlarından yer görmeye gelenleri nasıl ağırlayacaklarını bilemeyen mahalle halkına tüm boyutlarıyla farklı başlayan bu yarışma sosyal medyada daha yayınlandığı günden itibaren, ‘yarışma-değil-dayanışma’, ‘yarış(ma)-eşlik et’ gibi ifadelerle olumlu tepkiler aldı. Mimarlığı sıradan ve sadece bir ‘yapı yapma faaliyeti’ olarak gören, kendini bir mutlaka zengin bir müşteri bulmak zorunda hisseden mimar ve mimar adaylarının bu alanda yapılacak ne kadar çok şey olduğunu fark etmeleri için bir fırsat sunuyor bu yarışma. Ayrıca kentte yapılaşma, barınma, sosyal/mekansal ayrışma ve ötekileştirme, kentsel direnme, kent hakkı mücadelesi adına pratikte neler olageldiğini fark etme ve bunların sadece kitap ve makalelerde yazmayıp yanı başımızda her gün nasıl şiddetle gerçekleştiğini ve bizim bunları nasıl görmeden geçip, gündelik mücadeleye kendimizi kaptırıp, mesleğimizi yozlaştırdığımızı fark etme şansı sunuyor bu yarışma…

Aydan Balamir: Sisteme hizmet eden değil, alternatif oluşturan bir yarışma. Kent mekânındaki yerleşik işleyişlere direnen kolektif bir hareketin, meslek topluluğu tarafından desteklenişi, ulusal bir yarışma yoluyla gerçekleşiyor. Ancak bu yarışma rekabet üzerine değil, dayanışma ve ortaklaşma üzerine kurulu olduğu için tasarımın toplumsallaşması yönünde bir deneyim olacak.

Kentsel dönüşüm uygulamalarına bu yarışmanın nasıl bir alternatif üretebileceğini ya da sürece nasıl bir katkı sağlayacağını düşünmektesiniz?

Devrim Çimen: Türkiye’de kentsel dönüşüm uygulamaları genelde bir alanın tümden yıkılarak aşırı yoğunlaşmış, yaşam-mekân kalitesinin çok geri planda olduğu bir kurguda yeniden üretilmesi olarak karşımıza çıkıyor. Küçükarmutlu örneği ise bir dönüşümden çok rehabilite etme, iyileştirme, kentsel kamusal altyapısını güçlendirme ve bu yolla mahallenin yaşamsal ve mekânsal kalitesini arttırmayı amaçlıyor. Bu anlamıyla yarışma bize, bu tür mahallelerin yaşayanlarıyla birlikte düşünerek ve üreterek ele alınmasının alternatif bir yöntem olarak mümkün ve ciddi bir alternatif olabileceği gerçeğini bize kanıtlama şansı veriyor.

Orkun Özüer: Kentsel dönüşüm uygulamaları, ülkemizde ne yazık ki oldukça ciddi tartışmalara neden olmaktadır. Bunun nedeni, bu çalışmaların genellikle, “tepeden-inmeci” ve “kapalı” bir tavırla ele alınması ve yine genellikle sonucun soylulaştırmaya neden olup, mevcut halkı yerinden ederek, alışkın oldukları yaşam biçimlerinden soyutlanmasına neden olmasıdır. Ayrıca çoğu uygulamada mevcut doku büyük ölçüde yok edilmekte ve çevrenin kimliği tamamen değiştirilmektedir. Bu yarışmanın, temelde idarecilere bir yol haritası oluşturacağı ve bu hataların tekrarlanmayarak, “katılımcı” ve “şeffaf” bir süreç sonunda mevcut halka ve çevreye saygılı projeler elde edilmesine imkan sağlayacağı düşünülebilir.

İnci Olgun: Bir önceki soruya verilen cevapta da belirtildiği gibi yarışmaların en önemli misyonu rekabetin aynı tasarım problemlerine getirilen çözüm önerilerinin farklı zenginlikler içermesine dayanmasıdır. Doğru ya da yanlış çözümden çok birbirine göre alternatifler içeren çözümler elde etme şansının son derece yüksek olmasıdır. Yarışmalar proje fikirlerinin verimliliğini yere özgü tecrübe, ilke ve dokuların dikkate alınması ile sağlar. Bu yarışmayı diğer proje yarışmalarından farklı kılan yerin sahiplerinin tüm yarışma sürecinde beklenti ve görüşlerini paylaşıma açık hale getirerek mekânsal problemlere çözüm üretme konusundaki kararlılıklarıdır. Söz konusu durum özellikle kentsel dönüşümün yarattığı gerilim ve sahipsizlik düşünüldüğünde önemli bir örnek teşkil etmektedir. Yarışmanın organizasyonuna yönelik istenç, rekabete dayalı proje üretim biçimi olan yarışmayı katılımcı bir yapıya dönüştürürken, tasarım ve planlama açısından uyarıcı bir ortam yaratmakta, katılımın çok boyutluluğunu başarılı bir mekânsal kurgu için ve yaşayanları ile birlikte gerçekleştirmektedir; tepeden dayatılan bir karar ile değil.

Murat Çetin: Daha önce de belirttiğim gibi kentte nasıl bir mücadelenin bizim hemen yanı başımızda ve nasıl kıyasıya sürdüğünü, kentsel planlama, tasarım, mimarlık klişeleri ile nasıl bu mücadelenin ezilen taraflarını göz ardı etmemiz ve bunu mesleki çerçeveye dayandırarak nasıl da içimizi rahatlatma becerisi edindiğimizi ve dolayısıyla aslında nasıl ahlaksızlaştığımızı fark etme fırsatı sunan bu yarışmanın, yarışmacı adaylarında yaratacağı ani etkinin bir yandan mimari yaratıcılığı tetiklemesi de söz konusu olabilir, diğer yandan bu yaratıcılık yerine bir tür mahcubiyet duygusu yaratarak klişelerden arınıp gündelik hayat pratikleri ile bir mimari üretmeyi deneme şansı da sunabilir. Bu anlamda adına ‘kentsel dönüşüm’ denen, hem kullanıcıya hem tasarımcıya başta çok keyifli bir bağımlılık ve keyif etkisi veren o ölümcül hastalığın tuzağına düşmeden, orada yaşayanlardan ve onların mekanlarından oluşan bu bünyenin gerçek ihtiyaçlarını anlayacak ve bu doğrultuda bünyenin unsurları olan yerel insanlarla birlikte bir çözüm, bir yerel ilaç üretmeye yönelik bir farkındalık yaratacağını umuyoruz bu yarışmanın…

Aydan Balamir: Türkiye’de kentsel dönüşüm kisvesi altında yapılanlar, ne kentle ne de dönüşümle açıklanabilir. Uygulamaların çoğu aslında kentin antitezidir; dönüşümün ise uğursuz bir çeşidi olarak belirir. Ya mevcut bir kent dokusu bütünüyle kazınıp yerine yüksek bir rant kapısı yaratılmakta, ya da kent değil düpedüz kır olan bir yer kentsel dönüşüm alanı ilan edilip, yine/yeni/yüksek bir rant kapısı, bu sefer yoktan var edilmektedir. Her ikisi de aynı sona sahip farklı film senaryoları, bu yarışmanın konusu değildir. Yaşadığı yere sahip çıkan, kentini de kırını da canla başla sahiplenmiş bir toplum kesiminin yaşam alanlarını onarmak ve iyileştirmektir amaç. Küçukarmutlu için nelerin nasıl dönüşebileceğini birlikte arayıp, cevaplarını da birlikte bulmayı ümit ediyoruz.

Bu yarışmanın öğrencilere ve eğitim süreçlerine katkısı açısından neler sağlayacağını düşünmektesiniz?

Devrim Çimen: Küçük Armutlu yarışması kentle ve mekanla uğraşan öğrenci arkadaşlarımızı içine doğdukları kentsel meselelere farklı bakış açıları ile çözümler önerme konusunda cesaretlendirecektir diye düşünüyorum.

Orkun Özüer: Belirttiğim üzere, ülkemizde -çoğu kamuoyunda ciddi tartışmalar yaratan- çok sayıda kentsel dönüşüm uygulaması söz konusu olmakla birlikte, mimarlık lisans eğitiminde bu konu üzerinde yeterince durulamamakta ve ancak yüksek lisans ve doktora düzeyinde çalışmalar yapılabilmektedir. Bu yarışma, lisans öğrencilerinin de, ülkemizi böylesine ilgilendiren bir konuda kafa yormalarına neden olacak ve daha önce belki de hiç ya da oldukça az bilgi sahibi oldukları bir konuda kendilerini geliştirmelerine olanak sağlayacaktır. Kentsel Dönüşüm kavramı artık sadece belli başlı uzmanların araştırmalarının bir parçası olmaktan çıkıp mimarlığın temel bir araştırma alanı olarak kabul edilmeli, bu yarışma kapsamındaki anlayışın doğrudan mimarlık eğitiminin içinde yer alması düşünülmelidir. Bu sayede, daha bilinçli bir kuşak yaratılacaktır.

İnci Olgun: Her yarışma bireysel ya da ekip olarak nihayeti uygulama ile neticelenebilecek bir araştırma ve mesleki egzersiz istasyonudur. Üretilen çalışmaların sergi ile paylaşılarak tartışmaya açıldığı ve deneyimlerin birbirine aktarıldığı mesleki kültürün önemli bir paylaşım alanıdır. Katılımcı olmak ile rekabet etmek arasındaki hassas dengeyi koruyan ve bilgiyi daha ileriye taşıyan yarışmalar hiçbir zaman tam anlamıyla yeterli olmayan eğitim sürecinin alternatif takviye araçları. Çoğu zaman proje başlıklarının iç içe geçtiği, ölçeklerin karıştığı bu değerli alıştırma projeleri ilgili olduğu konuya özgü ve benzersiz bilgi edinme fırsatları sağlamaktadır. Daha da önemlisi mesleki eğitimin önemli ve mutlaka dahil olunması gereken ara yüzleri olarak yarışmalar, öğrenmenin her daim devamlılığının göstergesidir.

Murat Çetin: Bir eğitimci, bir yarışmacı ve naçizane bir uygulamacı olarak, mimarlık eğitiminin mimari gerçekliğe ulaşmakta çok yetersiz kaldığını söyleyebilirim. Ancak bunu diğer meslektaşlarımın her zaman kastettiği gibi ‘öğrenciler piyasa koşullarını ve yapı tekniklerini öğrenemiyorlar’ anlamında değil, onların tam da tersine piyasa koşullarını öğrenmek için ne kadar aciz kaldıklarını hissettiren; bir yandan toplumsal olgulara, insan davranışlarına dair birtakım temel yazıları ezberlemek zorunda bırakan; bir yandan ‘piyasa koşullarını bir an evvel öğrenmem lazım’ dedirtirken bir yandan da ‘ne kadar da yüce ve toplumsal bir iş yapıyorum yahu’ ikilemi arasında bırakıp, için için ve gizliden “nasılsa bu ezberleyip kopya çektiğim Harvey – Lefebvre metinlerinden ne bana ne memlekete bişey çıkmaz, ben bi kurumsal şirkete girip yükselip müdür olayım”sıradanlığına düşüren; bu yüzden de kentte ve kırsalda yapılabilecek pek çok mekansal görevi ıskalayan bir eğitimsel yetersizlikten söz ediyorum. Bu tür yarışmaların, öğrencileri tıkıldıkları sözde stüdyo mekanlarından, okullarından garajlarından bindikleri ve evlerinin garajlarında inip bıraktıkları arabalardan, sonra önüne yapıştıkları AutoCAD ve 3D Max monitörlerinden, ‘render beklerken’ sosyal medyaya takılarak mimarlığı unutmaktan kurtarıp, sokağa, gerçek insanların gerçek mekansal problemlerine, gerçek imkansızlıkların yönlendirdiği sahici yaratıcılığa, sürekli maruz kaldıkları mimarlık medyasında tanımlanan belli insanların tekelindeki cafcaflı mimarlığın yerine, barınma faaliyetinin büyük çoğunluğunu oluşturan gerçek mimarlıkla da tanışma fırsatı sunacağından eğitim için çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Aydan Balamir: Yarışmanın öğrenciye ve eğitim sürecine katkıları, belki hemen değilse de, uzun erimde hissedilecek bir deneyim ve birikim zenginliği olacaktır. Bazı deneyim/birikim paketleri kişiye hayat boyu eşlik eder ya, bu da onlardan biri olmaya adaydır kanımca. (Öğrenciliği ve eğitim sürecini yaşla sınırlama eğiliminde olmadığımı da, bu fırsatla not etmiş olayım.)

Eklemek istedikleriniz…

Devrim Çimen: Umuyorum birlikte yukarıda sıraladığım tüm konuları başarı ile gerçekleştirebilir ve Türkiye kentleşme tarihine özgün bir katkı ile not düşmüş olabilir ve bir etki yaratabiliriz.

Murat Çetin: Bu kadar yoğun ve gönülden bir hevesle hazırlanılan bir yarışmaya katılımın olabildiğince fazla olmasını umuyorum. Yarışmanın bu konuda yeni tartışma ve açılımlar başlatmasını diliyorum. Yarışma sonrasında gerçekleşecek kolektif uygulama aşamasını da sabırsızlıkla bekliyorum. Herkese başarılar ve emekleri için şimdiden teşekkürler…

Aydan Balamir: Katılımın yüksek olmasını diliyorum. Maddi karşılığı olmayan bir yarışma için bilgisini, emeğini ve heyecanını ortaya koyabilecek her yaştan gençlere ve bilgelere ihtiyacımız var.

Etiketler

Bir yanıt yazın