Bienal’in İlkleri Yeni Bir Soluk Getirir mi?

14. Venedik Mimarlık Bienali'nde bu sene ulusal pavyonlarıyla ilk defa katılan 10 ülke yer alıyor.

Fundamentals teması altında düzenlenecek olan 14. Venedik Mimarlık Bienali’ne bu yıl 66 ulusal pavyon katılıyor. Fakat aralarında Türkiye’nin de buluğu 10 ülke için Fundamentals sergisi bir ilk olacak.

14.sü gerçekleştirilecek olan Bienal’in belirli bağlamlara oturduğu hatta kalıplaşmış söylemleri doğurmaya başladığı eleştirileri bile getirilebilir. Tabii ki her yeni tema ve her yeni küratör ile birlikte ortaya çıkan üretim süreci çoğu zaman sonuç ürünlerden daha fazla tartışılır olsa da söz konusu yeni ülkeler ve pavyonlar olduğunda bu yerleşik zeminde yeni katılımcıların nasıl söz sahibi olacağı her zaman heyecan verici oluyor.

Gelin gitmeden ön hazılığı birlikte yapalım.

Dominik Cumhuriyeti’nde Hala Yaşayan Bir Rejim

Dominik Cumhuriyeti’nin pavyonunun küratörü Laboratorio de Arquitectura Dominicana (LAD) oldu. Mussolini’den etkilenen, Rafael Trujilo tarafından inşa ettirilen 1955 Fair of Peace and Fraternity of the Free World fuarını konu alacak.

Konu edilen fuar alanı, geçmişten bugüne formal informal, gece-gündüz,linear-linear olmayan kullanımları ile birçok farklı fonskiyonel amaçla kullanılmıştı. Dolayısıyla yapının modern kurgusunu, yerel vurgularını eşelemeyi ve barındırdığı ikilemleri ortaya çıkarmayı hedefliyor.

Costa Rica ve Metropoller

Ticollage City başlığı ile açılacak olan sergi 1914-2014 yılları arasında Costa Rica’nın metropoliten alanlarının gelişmine odaklanacak.

Hemen belirtelim Ticos: Costa Rica’da yaşayanlara verilen ad. Ve bugün nüfusun %64’ü kentlerde ve %4’ü GAM (Greater Metropolitan Area ) adını taşıyan alanlarda yaşıyor.

Oliver Schütte küratörlüğündeki pavyon, GAM alanlarında yaşanan gelişmeleri irdelemenin, yeni yy’da kentsel gelişimi, banliyöleşmeyi yeni kimlik kazanan kentsel aktörleri tanımlamak adına önemine vurgu yapıyor ve 2014 yılında açıklanan parlemento binasını odağa alıyor. Yarışma sonucu elde edilen tasarım ve çevre ile ilişkisi bu sene ilk kez katılımcı olan Costa Rica’nın incelemesine tabi olacak.

Kenya ile Yıldızlara Doğru

Paola Poponi küratörlüğündeki pavyonun teması Back to the(se) Stars!

Poponi’ye göre proje; Back (geçmiş) ile geleceği (yıldızlar) en iyi şekilde bütünleştirilmiş hali. Bugünü anlamanın en iyi yolunu geçmişi, geçmişte yaşanan çelişkileri ve sonuçlarını analiz etmekte gören Poponi, Kenya’nın tüm bu süreçten kimliğini kaybetmeden çıktığını belirtiyor.

Tüm bu deneyimin Kenya asıllı sanatçı Armando Tanzini’nin ve İtalyan sanatçı Renato Mambor’un eserleri üzerinden sunulacağı pavyonda, bireyin süreçte yorumlanışı ve sosyal dokunun mimar egosu ile okunuşunun nasıl değiştiği ortaya konulacak.

Fas Pavyonu’nda Madencilikten İzler

2005 yılında mimar kardeşler Selma Mikou ve Salwa Mikou tarafından kurulan Mikou Stüdio, Fas Pavyonunu temsil edilecek.

Pavyonda ekibin geliştirdiği “Çölde yaşamak/ Inhabiting the desert” isimli proje, Büyük Sahra’nın batısında yer alan Boucraa bölgesinde maden kazılarının mekanda bıraktığı izleri ve zamanında istismar edilmiş alanı yeniden düzenlenmeyi deneyecek..

Yeni Zelanda’nın Evrenselde Kimlik Arayışı

Deneyimli mimar David Mitchell, Yeni Zeland pavyonunun küratörlüğünü üstleniyor.

Rem Koolhaas’ın Absorbing Modernity: 1914-2014 teması ışığında pavyon, ulusal kimliğe dair Yeni Zelanda’nın neleri taşıyabildiği ve neleri yitirdiğinin araştırmasını sunuyor olacak.

David Mitchell sergi ile ilgili şu açıklamayı yapıyor: “Yeni Zelanda’nın mimarlık tarihi 100 yıllık bir geçmişe oturuyor. Bu geçmiş hem evrensel stilden hem de geleneksel mimariden izler taşıyor. Fakat Pasifik’in genleri bu mimariyi özel kılıyor. Hafif dokusu, uzantıları ve geniş çatıları ile Avrupa’nın ağır yapılarından kolayca sıyrılıyor.

John Walsh’a göre pavyon Koolhaas’ın bu sene bienalde modernite ile ilgili sorgulamak istediği; ulus kimliği, gelenekler gibi kavramlar ile modern mimarlık arasındaki ilişkiye, çelişkilere vurgu yaparak doğru bir yere oturuyor.

Endonezya’da Malzeme ve Zanaatkarın İlişkisi

Sergi Last, Loneliest, Loveliest teması çerçevesinde yerel pratik ile evrensel arasında Yeni Zelanda’yı tartışma zeminine taşıyacak.

100 yıllık yapı pratiğine odaklanan Endonezya Pavyonu, inşa sürecinde girilen ilerlemeyen rağmen hala başvurulan insan gücüne dikkat çekiyor.

Craftsmanship: Material Consciousness isimle açılacak olan sergi üretim sürecinde yer alan, işçi, mimar, mühendis, müdür herkesi zanaatkar olarak tanımlıyor ve onların madde ile olan ilişkisine odaklanıyor.

Sergi Endonezya’nın pratiğinde olan 6 temel malzemenin: kereste, taş, tuğla, beton, metal ve bambo, zanaatkarı ve zaman ile ilişkisini anlatarak, sürece farklı bir bakış açısı sunmayı hedefliyor.

Pavyonun küratörleri Avianti Armand, Setiadi Sopandi, Robin Hartanto, David Hutama ve Achmad Tardiyana

Fildişi Sahili’nin Doğal Kaynaklarını Keşfi Üzerine

Bienale çok az kalmasına rağmen hakkında az detay bulunan Fildişi Sahili pavyonu, temadan bir adım geri çekildiğini duyurarak, ülkenin kültürel elementlerine odaklanacağını belirtmişti.

Mekansal olarak modernitenin keşfiniiç mekan ve dış mekan olarak aktaracak gibi gözüken ekip, ülke için neredeyse kutsal bir anlam taşıyan ahşabı ve açık alanları birer simge olarak kullanacak.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde Hafıza Yapıları

Bienale bu yıl ilk kez katılan kalıcı bir pavyonlardan biri de Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait. Zayed Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Michele Bambling’in küratörlüğünü yaptığı “Hafıza Yapıları” isimli proje, Türkiye Pavyonu’nda sergilenecek Hafıza Mekanları projesine benzerliği ile dikkat çekiyor.

Modern mimari eserlerin yerini birer birer ikonik yapıların almasıyla kentledeki bu hızlı dönüşümü eleştiren proje, son yüz yıllık zaman diliminde hafızalarda yer etmiş modern mimari eserleri canlandıracak.

1914-2014 yılları arasında yerelden moderne, modernden çağdaşa mimari geçişleri ortaya çıkaracak olan sergi özellikle 1970-80’li yılların modern mimarlık kültürüne odaklanıyor.

Türkiye Pavyonu ve Modernizmden İzler

Bienal bu yıl bizler için çok daha heyecanlı çünkü bu yıldan itibaren Türkiye, bienalde 20 yıl süreyle kalıcı bir sergi mekanına sahip olmuş oldu. VitrA ve Schüco sponsorluğunda İKSV tarafından desteklenen Türkiye Pavyonu’nda bu yıl küratörlüğünü Murat Tabanlıoğlu’nun, proje koordinatörlüğünü ise Pelin Derviş’in yaptığı “Places of Memory” projesi yer alacak. Sergi ekibinde ise Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Candaş Şişman, Metehan Özcan ve Serkan Taycan bulunuyor.

Bienalin ana temasını bireysel algı ve deneyimler üzerinden ele alacak projenin çıkış noktasını Tabanlıoğlu’nun hayatının farklı evrelerinde eşik niteliği taşıyan İstanbul’daki üç bölge oluşturuyor. Proje, Taksim-Salıpazarı, Bâb-ı Âli ve Büyükdere Caddesi gibi kent mekanlarından hareketle mekan kavramının kendisine odaklanarak ekipteki her tasarımcının öznel bakışını ortaya koymasına olanak veren bir temel üzerinde yapılanacak.

Tartışmalar yerel modernler, yere özgü evrenselliklerden yola çıkarak; mimarlığın bugün küreselleşme ile içerisinde bulunduğu kimlik bunalımını, geçmiş ile anlamlandırma çabasına girmiş gibi gözüküyor. Bulanık 21.yy sürecini tanımlamak, modernitenin bugünkü yerini anlayabilmek adına şimdiden güzel bir yere giriyor gibi. Daha fazlası için ArkiteraBienalde etiketini ve #arkiterabienalde hashtagini takip edin!

Etiketler

Bir yanıt yazın