Arayış Peşinde Bir Mimarlık

Bugün Bilgi Üniversitesi'nde Eric Owen Moss'u dinlemeden önce mimar hakkındaki bilgilerinizi tazelemek isterseniz sizi aşağıya davet edelim...

Amerikalı mimar Eric Owen Moss, çağdaş mimarlığın öne çıkan isimlerinden biri. Kendisinin mimarlık düşüncesini belli kalıplara sığdırarak tartışmak yerinde olmasa da Moss, dekonstüktivist mimarlık stiliyle öne çıkıyor. Aslında postmodern referanslar ve modernist soyutlamaların ikisini de reddederek kendi tarzını konumlandıran mimar, dekonstrüktivizm ile postmodernizmi harmanlamayı seviyor. Çarpışan hacimler ve ayrışmış biçimleri ortaya koyan, ahşap, çelik, cam, alçı ve akrilik gibi çeşitli malzemeleri bir araya getiren yapıları dekonstrüktivist tarzın özelliklerini taşıyor.

“Kendimi Rahat Hissedersem Mutlu Olamam”

Tabii Moss’un alışılmadık mimari tasarımlarını sadece biçimsel özellikleriyle ele almak eksik bir anlatı oluşturur. Dışarıdan çılgınca görünen bu yapıların ardında mimarlık teorisi ve felsefesi adına yeni düşünme biçimleri geliştiren Moss’un tasarım teorisinin, çağdaş mimarlık tartışmalarını stil veya ideoloji çekişmesinin ötesine geçirdiği ifade ediliyor. Eleştirmenlere göre aslında Moss’un yapılarını beğendirmek gibi bir kaygısı yok çünkü onun istediği, yapılarını tasarlarken sarfettiği çabayı insanların anlayabilmesi. Uzun yıllar Los Angeles mimarlığının kötü çocuğu olarak anılan Moss’un, kimi zaman da “yapılarını ne kadar çok insan anlayabilirse çalışması o derece tamamlanmamıştır” düşüncesiyle hareket ettiği bile öne sürülmüş.


Pterodactyl ofis binası (Culver City, Kaliforniya)

Yaşamın bilinmezliği ve belirsizliği ile ilişkilenmeyi ilginç bulduğunu söyleyen Moss, “bilmemenin” gücünün mimarlığa sirayet etmesi gerektiğinden yana. Mimarlığa bakış açısını, inanç ve felsefeden yararlanarak kurgulayan mimar bunu anlatmak için “gnostisizm” kavramını kullanıyor. “Bir bilme biçimi” şeklinde tariflediği Gnostic* mimarlığı şöyle açıklıyor: “Gnostic mimarlık harekete, metodolojiye, sürece, tekniğe veya teknolojiye inanç ile ilgili değildir. Mimarlığı sürekli devinim halinde tutmak için bir stratejidir.”


Umbrella karma yapı (Culver City, Kaliforniya)

Mimarları Yaratıcılığa Çağıran Bir Kent: L.A.

1973’te Los Angeles’ta kendi adını taşıyan ofisini açan Eric Owen Moss, o tarihten bugüne L.A.’de birçok projeye imza attı. Los Angeles’ta üretmenin mimarlar için ayrıcalıklı bir durum olduğunun farkında olan Moss, ancak üzerine basarak kendisini Los Angeles mimarlığının savunucusu olarak görmediğini de ifade ediyor: “Los Angeles mimarlıkta kahramanlar yaratma ve yeni mimarlıklar ortaya koymak bakımından şanslı bir konumda. Ama kendimi hiçbir zaman Los Angeles mimarlığının savunucusu olarak görmedim, belli fikirlerin zaman zaman da belli kişilerin savunucusuyum”


The Box ofis binası (Culver City, Kaliforniya)

Los Angeles’ın mimarlara kendilerini geliştirmeleri için fırsat sunan ve farklı mimarlık tarzlarına kucak açan bir kent olmasının hakkını veren Moss, tasarımlarını kenti dönüştürmenin bir aracı olarak ortaya koyuyor. Belki de mimarın en önemli işleri arasında yer alabilecek projesi Los Angeles ve Santa Monica arasındaki küçük kent Culver City’de oluşturduğu uzun soluklu yenileme projesi. 1988’den bu yana devam eden projede, çöküntü bölgesine dönüşen alanda üç bölge belirlenerek buradaki toplam 44 binanın yeniden inşası çalışmaları yürütüldü. Tasarlanan her yapının dışa dönük, kentle ilişki kuruyor olmasına özen gösteren Moss, yalnızca mimari değil ulaşım, altyapı gibi kentsel ölçekte çalışmalar da yürütmüş.

Eric Owen Moss ve projeleri hakkında çok daha fazlasını öğrenmek için Kalebodurla Mimarlar Konuşuyor kapsamında 4 Mayıs’ta Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenecek konferansa davetlisiniz! Bu linke tıklayarak kayıt yaptırabilirsiniz.

* Sezgi veya derin düşünce yoluyla edinilebilen bilgi

Etiketler

Bir yanıt yazın