Mimar Sinan’ın Söylettikleri (II)

Cengiz Bektaş'ın 30 Temmuz 2012 günü Evrensel Gazetesi'nde yayınlanan yazısı.

Mimar Sinan söylencelerinin düşündürdüklerini anlatıyordum ya…

Daha sonra ki çağlarda da geçerli olmuştu Sinan’ın izlediği ilkeler. Uymayanlara da halk, kendi yöntemiyle tepki göstermişti…
Sinan’dan sonra, Eminönü’ndeki Yeni Cami’nin yapılması için Yahudi vatandaşların oradaki yerleri zorla alınmış… Bu nedenle camiye halk “zulmiye” adını takmış…
Şimdi sussa da, bağışlamadığını sırası gelince gösteriyor işte insanımız…
Dağ başına cami neden yapılır?
Ardından çevresine ne gelecek dersiniz?
Osmanlı (?) biçeminde “villa”lar mı?
Nasıl bir kazanç kapısı olacak bu girişim?
Hele, milyarlar dökülerek (umarım haramsız) yapılan, mimarlığı-mimarları utandıran, kopya olmaktan öte hiçbir özellikleri olmayan beton yığınlarına “Mimar Sinan” adı verilmiyor mu?
Sinan fırıl fırıl dönmüştür yattığı yerde…
Neden mi?
Çünkü Sinan (anlam olarak aktarırsam) diyor ki:
“Gelecek kuşaklar, çağımın koşullarını düşünerek, yaptıklarıma “insaf ” ile bakacaklardır umarım.”
Bu sözü, geleceğe, kendinin geçileceğine inanan, ancak gerçek ustalar söyler…
Selçuklu, Osmanlı kopyası işler düşünenler, çağdaş olamadıkları için, geçmişte kalakaldıkları için eskinin sandığına el uzatıyorlar. Gerçek Osmanlılığın ya da Selçukluluğun ne olduğunu kuşkusuz bilmiyorlar…
Yol göstericileri böyle olunca, kimileri de “Osmanlı Mahalleleri” kurmağa kalkışıyorlar…
Az mı gördük böylelerini geçmişte, giderek yirminci yüzyılda bile…
Bu davranışlar kendini büyüksemenin en açık göstergeleridir.
Bu ülkede, bundan iki bin yıl önce,
“İnsanı kent yaratır!” denmiştir. İnsan, insanın yoğun olduğu, daha iyi yetişmeleri için gerekli donanımların tam olduğu kentlerde insan olur.
Bakın Selçukluya, Osmanlıya, gösteriş için- kendi doyumu için yapılmamışlardır camiler. Hemen hepsi çağlarıyla çağdaş okulu, yöre yönetiminin toplanma yeri, hukuku geçerli kılacak görevlinin çalışma yeri, sağlık evi, “imaret”i ile bir bütünün içinde yer almışlardır. Çağlarının sosyal- kültürel özekleridir… Onları yaratanlar, “Dağ başında cami mi olur? Cami toplanılan (cem olunan) yerdir. Yeri toplumun ortasındadır.”diyeceklerdir.
Ama, toplumun (hazinenin) olanaklarıyla kendilerine anıt yaptırarak büyüklenmeğe kalkışanlar, Sinan’ın çağından, onun yapıtlarıyla oluşturduğu söylemden ne denli geride olduklarını bir an önce öğrenmeliler. Yoksa onlarla birlikte biz de utanacağız geçmişimizin karşısında…

Etiketler

Bir yanıt yazın