Kopya cinayetler

Sinan'ın beton kopyalarının kopyası olan camiler için mimarinin 'kopya cinayetler'i diyebiliriz.

Türkiye’nin en eski mimari tartışmalarından biri camiler. Çarşamba Radikal Hayat’ta bu konuyla ilgili bir dosya yayımladık. Mimar Ahmet Turan Köksal’ın hazırladığı ‘camigor’ adlı blog hakikaten ilginç. İçinde neler var neler; herkes güzel ya da absürd bulduğu camilerin fotoğraflarını yüklemiş. Ama neye göre güzel ya da absürd? Böyle de bir mesele var.

Başbakan’ın Çamlıca Tepesi’ne devasa bir cami yaptırma fikri, bütün çılgın projelerinden farklı bir yerde duruyor. Çünkü bu, neredeyse bir ‘selatin camii’ projesi.

Malum, ‘selatin camileri’ Osmanlı padişahlarının kendi adlarına yaptırdıkları o görkemli yapılara verilen ad. Sultanın gücünü ve ihtişamını gösteren bu yapılar, aynı zamanda yaptıranların İstanbul’un siluetinde kalıcı birer yer edinmelerini de sağlar.

Fakat bu ihtişam meselesinin de İslam’ın ruhuna pek uymadığı ortaya çıktı. Muhafazakâr kesimin etkili kalemlerinden Ahmet Turhan Alkan’ın “Başbakan’ı severim; Çamlıca’yı daha çok severim” başlıklı Zaman’daki yazısını okuyun, anlarsınız. Kendisinden dünkü dosya için beğendiği ve beğenmediği camilerin bir listesini istedik. Ankara’da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptırdığı cami de Alkan’ın ‘olumsuz örnekler’ listesinde yer alıyordu. Oysa ben, o camiyi gördüğümde beğenmiştim.

Ne de olsa Sinan taklidi değildi ve özgün bir mimarlık arayışı gösteriyordu. Ama belli ki Ahmet Turan Alkan, öncelikle ‘görkemli’ olduğu için bu camiyi hiç sevmemiş.

Yıllardır seri şekilde üretilip çevremizi saran camilerin çoğu, Sinan’ın beton kopyalarının da kopyaları. Bu nedenle onları mimarlık adına ‘kopya cinayetler’ diye tanımlamak büyük olmaz gibi geliyor bana. Kopya cinayetlere dahil olmayan, mesela Vedat Dalokay’ın İslamabad’daki Şah Faisal Camii, yıllardır bir efsanedir. Ankara’daki kopya cinayet Kocatepe Camii yerine bir ara onun yapılması düşünülmüş… Ama Dalokay’ın bu ‘çok modern’ camisini de beğenmeyenler var. Mesela mimarlık çevrelerinin önemli isimlerinden Uğur Tanyeli, gereksiz ve anlamsızca kubbeyi yere koyduğu’ için bu caminin de makbul olmadığı görüşünü savunuyor. Tanyeli bu fikri, mimar Turgut Cansever’e referansla aktarıyor…

Benden geçer not alan Diyanet Camii, belli ki ne Ahmet Turan Alkan’ın ne Uğur Tanyeli’nin gözüne girebilir. Yani hepimiz, ‘kopya cinayetler’e karşıyız, ama yerine ne konacağı tartışmalı. Mesela yine dünkü dosyada görüşü yer alan mimar Emre Arolat’ın da bir cami projesi var. Büyükçekmece’deki Sancaklar Camii sadece birkaç duvardan ibaret gibi görünüyor çünkü neredeyse tamamen yeraltına doğru iniyor. Gerçekten çok farklı bir proje, ama eminim Sancaklar Camii’ni de beğenmeyecek çok kişi vardır.

Camiler ibadet etsin ya da etmesin herkesi ilgilendiriyor. En eski, zamana en çok direnen yapıların dini yapılar olduğu ortada. Yani bu büyük yapılar, bir kez inşa edildikten sonra belki yüzlerce yıl yaşadığımız kentin görüntüsünü belirleyen en önemli unsurlar olarak kalıyor. Bir mimari tartışma olarak bu işin daha çok uzun zaman devam edeceği muhakkak. Ama şimdilik ‘kopya cinayetler’e karşı çıkıp, ihtişamdan kaçınmak konusunda bir ortak akıl oluşmuş görünüyor. Bakalım Çamlıca’da neler olacak.

// <![CDATA[

// ]]>

Etiketler

Bir yanıt yazın