Kapısız penceresiz binada kentsel dönüşüm sergisi

Marmara ve Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencileri, Tarlabaşı’daki kentsel dönüşümün politikalarının mağdur ettiği insanları, yok ettiği kültürleri resim, heykel ve enstalasyon (yerleştirme sanatı) çalışmalarıyla anlatıyor.

Savaş sonrası harabeyi andıran, Tarlabaşı’daki sokaklarda kalan az sayıdaki insanın gündelik yaşantısını sanatın dilinden öğreniyoruz, ‘Dıvısıon Unfolded- Part Two’ sergisinde. Öğrenciler eserlerini Tarlabaşı’da kapıları ve pencereleri olmayan, sıvaları dökülmüş 13 nolu binada sergiliyor. Üç katlı binayı temizlemek oldukça güç olmuş öğrenciler için ama temizlikten sonra duvarlara resimlerini çizmeye, heykeller için kalıplar hazırlamaya başlamışlar. Silva Albertini, Paulo Mierzowsky, Cem Aktaş, Ürün Ünal, Kathrin Sohlbach, Keita Nakasone, Alex Yair Von Pentz sergide eserleri yer alan öğrencilerden bazıları.

Enstalasyonlarda, tiner çeken çocukların yaşadığı ortam, Taksim ve Tarlabaşı arasındaki çelişki, zihinsel hafıza yansırken; duvar resimlerinde ise hayat kadınları, travestiler, mahalle sakinleri karşımıza çıkıyor. Serginin ilk açılışı geçen hafta, ikinci açılışı ise önceki gün yapıldı. Zorunluluktan dolayı sergi süresi bir günle sınırlı. İlk açılıştan sonra birçok eser parçalanmasına rağmen; öğrenciler mahalle sakinlerinin kendilerine çok fazla destek olduklarını vurguluyor. Önceki gün yapılan açılış öncesinde öğrenciler bozulan ve kırılan çalışmaları tekrar düzenliyordu. Örneğin kırılan şişeleri öğrenciler tekrar yaptıkları enstalasyonun bir parçası haline getiriyorlardı.

İlk Başlarda Tedirgindik…

Ürün Ünal, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde okuyor. Ünal, bu fikrin Erasmus’la üniversitelerine gelen İtalyan arkadaşlarından ortaya çıktığını söylüyor. Böyle bir çalışma yapmaya karar verdiklerinde çevrelerindeki arkadaşları, ‘Oralar tenha, ıssız ve tehlikeli yerlerdir. Yapamazsınız edemezsiniz” demiş. İlk başlarda tedirgin olduklarını gizlemiyor. Duydukları tedirginlik zamanla, Tarlabaşı’da azda olsa komşularının desteğiyle bir iç huzura dönüşmüş.

Ünal, çalışmalarını hazırlarken mahalle sakinlerinden Süleyman Derya’nın kendilerine çok yardımcı olduğunu söylemeden geçemiyor. Yeri geldiğinde dışarıdan su getirmiş, yeri geldiğinde alçı karmış Süleyman Derya. İlk haftaki sergiye mahalleli kadınların ve çocukların yoğun ilgi gösterdiğini aktaran Ünal, birlikte fotoğraflar çekildiklerini belirtiyor. Sergi sırasında mahallenin çocuklarının yaptıkları resimleri ressam ablalarına abilerine göstermek için heyecanla gelişine tanık oluyoruz. Öğrenciler, kimi eserlerin çok beğenildiğini kimi eserler içinde bundan bir şey çıkmaz gibi olumlu ve olumsuz eleştiriler alıyorlar.

Bina Çöplük Halindeydi…

Alex, İstanbul’a Verona’dan geldi ve projenin de fikir babası aynı zamanda. Yaptıkları çalışmaların salt kendilerini ilgilendirmediğini hatırlatan Alex, amaçlarını Tarlabaşı halkıyla etkileşime geçebilmek ve onlar için güzel şeyler yapabilmek olarak açıklıyor. İlk geldiklerinde 13 nolu apartmanın çöplük halinde olduğunu belirtiyor. Serginin yapıldığı apartman önceleri bir tabakhaneymiş ve bir dönem de tekstil işlerin de kullanılmış. Alex, çalışmalarında apartmanda bulduğu derileri, eski ayakkabıları enstalasyonlarında kullanarak değerlendiriyor. 

Bir Yanda Taksim Bir Yanda Tarlabaşı

Marmara Üniversitesinden Hazal ve Özer ikinci sergiye katılan arkadaşlar. Hazal, ikinci sergiye katılış sebebinin destek amaçlı olduğunu söylüyor. Verono’dan gelen Alex ve arkadaşlarının sergi çağrısına Türk sanatçılardan destek alamamış. Türk sanatçının az olmasından ötürü Hazal da bu açığı kapatmak için katılmış sergiye. Özer ise Tarlabaşı’na ilk defa bu sergiyle girmiş ve çok şaşırmış. Özer “Bir tarafta görsel imajlarla dolu Taksim’i görürken; öte yandan savaş sonrası harabeye dönen Tarlabaşı’nı gördüm” diyor. Özer çalışmalarında ise Tarlabaşı denince akla ilk gelenlerden olan hayat kadınlarını ve travestileri işlemiş.

Etiketler

Bir yanıt yazın