Tasarımın Gücü: High Line

Eğer tasarımın gücünün bir şehri dönüştürebileceğine inanmak istiyorsanız, bir model ve muştucu olarak High Line'ı ele alabilirsiniz.

Kentin uzun süredir işe yaramayan eski bir parçasının kamusal bir parka dönüştürülmesi için yarışma ile elde edilen projenin uygulanmaya başlamasından sonra bölgede ortaya çıkan hareketlilik gayrimenkul yatırımcıları, mimarlar ve bölge sakinlerini her geçen gün şaşırtmaya devam ediyor.


The High Line
Kaynak: The Friends of the High Line

Eğer tasarımın gücünün bir şehri dönüştürebileceğine inanmak istiyorsanız, bir model ve muştucu olarak High Line’ı ele alabilirsiniz. Kentin uzun süredir işe yaramayan eski bir parçasının kamusal bir parka dönüştürülmesi için yarışma ile elde edilen projenin uygulanmaya başlamasından sonra bölgede ortaya çıkan hareketlilik gayrimenkul yatırımcıları, mimarlar ve bölge sakinlerini her geçen gün şaşırtmaya devam ediyor.

High Line, 1930’ların başında New York’un taşımacılık altyapısına yapılan kapsamlı bir yatırım çerçevesinde inşa edilen, kentin Batı Yakası’ndaki fabrika ve depolara hizmet vermesi planlanan demiryolu hattına verilen isim. İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelişen karayolu taşımacılığının demiryollarının taşımacılıktan aldığı payı azaltmasıyla birlikte daha az kullanılmaya başlanan High Line, 1960’larda kısmen yıkılmış ve nihayetinde 1980 yılında yük trenlerinin hat üzerindeki seferlerine son verilmişti. O tarihten 2001 yılına kadar, yapının Manhattan’ın Batı Yakası’nda 34. Cadde ile Gansevoort Caddesi arasında ayakta kalan kısmı, yerden dokuz metre yükseklikte el değmemiş bir doğa parçası olarak varlığını sürdürüyordü. Körpe fidanlar ve yabani otlarla kaplanan raylar, kaybolan bir uygarlığın düşkünlüğünü yansıtırken, etrafında devam eden sağlıklı bir modern şehrin varlığı High Line’ı daha da garipleştiriyordu.

1980’lerin ortasından itibaren High Line’ın altında arsa sahibi olan özel kişiler, tüm yapının yıkılması için lobi çalışmalarında bulunmaya başladılar, 1990’larda seslerini iyice yükselttiler. High Line’ın sahibi olan Conrail, onun yıkılmasını istiyordu. Aralarında bölgedeki en büyük paydaşlardan olan Edison Parking’in de bulunduğu yerel mal sahiplerinden oluşan bir konsorsiyum yıkılmasını istiyordu. Şehir yönetimi de yıkılmasını istiyordu. Fakat dokunulmamış ve erişilmez haliyle High Line, geleceği hakkındaki hukuksal savaşlar devam ederken 20 yıl daha çürüyerek varlığını sürdürdü.


The High Line
Kaynak: The Friends of the High Line

Dönemin Belediye Başkanı Rudolph Giuliani, 2001 yılının sonuna doğru görevinden ayrılmadan hemen önce metruk demiryolu hattının yıkılması yönünde karar aldırmıştı, ancak yıkım kararı Friends of the High Line derneğinin başlattığı mahkeme süreci sonunda iptal edilmiş ve daha yaratıcı bir çözüm bulunması için harekete geçilmişti. Friends of the High Line derneği tarafından tanıtımı çok iyi yapılan bir tasarım yarışması ile aralarında 2,5 km uzunluğunda bir yüzme havuzunun da bulunduğu öneriler ile kamuoyunda bir bilinç ve destek yaratılması sağlanmış, ayrıca uygulanacak projeyi üretecek firmalara karar verilmişti. Birinci seçilen Diller Scofidio + Renfro mimarlık ofisi ve Field Operations’ın ortaklaşa geliştirdiği projenin çıkış noktasının, ziyaretçilerine çürüme ve yenilenmenin, bir şehrin en temel metabolizması olduğunu hatırlatmak üzere, mevcut demiryolunun yabanıllığının korunması ve doğal olan ile yapay olan arasındaki tarihi diyaloğa katkı sağlanması olduğu söyleniyor.

High Line’ı kamusal alan olarak kullanmak üzerine çeşitli düşünceler daha önce de üretilmişti. Aralarında mimar Steven Holl’un 1981 tarihli, demiryolunu “Manhattan Alpleri’nde asılı bir yeşil vadi” olarak tanımlayan planı da bulunan pek çok proje geliştirildi fakat, bunlar ya yasal çekişmeler içinde kayboldu ya da kent fanatiklerinin yarattığı birer anlamsız sersemlik olarak bertaraf edildi. Şimdiki High Line projesinin başarılı olmasının sebebi ise doğru zamanda doğru insanları bir araya getirmesi ve burada kamusal bir yeşil alan yaratılmasının herkes için kazanç getirecek bir şey olacağına herkesi inandırması oldu. İnsanların yeni keşfedilmiş demir çağı nostaljisine ve aynı zamanda da para şıngırtılarının eşlik ettiği yarın heyecanına hitap etmesi itibari ile, başlangıçta gerçekleşmesi çok zor görünen bu projenin, şimdi geriye dönüp bakıldığında başarılı olmasının kaçınılmaz olduğu anlaşılıyor.

Haziran 2005’te şehir yönetiminin High Line’in ses getiren bir plan ile korunmasına ve çevresinde yeni inşaatlar yapılmasına karar vermesinden önce, uyanık gayrimenkul spekülatörleri bir “High Line” mahallesinin bu potansiyelini kavramışlardı. 1990’ların ortalarından beri civarda gezinen Alf Naman isimli proje geliştirici 6 kadar mülk satın aldı. Naman bugün, biri High Line manzaralı bir otel ile biri Jean Nouvel diğeri Neil Denari imzalı iki condominiumun inşaatına devam ediyor.


High Line 23 (Solda) Kaynak: Neil M. Denari Architects
100 11th (Sağda) Kaynak: Nouvel Chelsea

Friends of the High Line’a ilk yardımda bulunanlardan, otel empresaryosu André Balazs ise 14. Cadde civarında, demiryolunun iki yanında iki arsa satın almış ve şu anda oraya The Standard isimli oteli inşa ediyor. Balazs, High Line’in kimin olduğu sorusuna bile cevap verilmemişken inşaata başladığını, bunun aslında bir kumar olduğunu fakat şu anda durumun çok iyi göründüğünü söylüyor. High Line’ın üzerine ata biner gibi oturan bir bina olacak olan otelden parka doğrudan giriş sağlanacak. Tamamıyla kamusal bir park yaratılmasını amaçlayan High Line projesi ile bu bağlantıların nasıl ve ne şekilde entegre edileceği konusunda tartışmalar devam etmesine rağmen Balazs, doğrudan geçişleri elde edeceğine emin.


The Standard Hotel
Kaynak: The Standard Hotels

The Standard’ın daha kuzeyinde, iki proje gerçekleştirmekte olan mimarık ofisi Della Valle Bernheimer civarda başka fırsatlar kovaladıklarını ancak işlerin artık iyice çığrından çıktığını dile getiriyor. “Mahallede arsalar inanılmaz bir hızda el değiştiriyor, bir çeşit cinnet var,” diyor Jared Della Valle ve ekliyor: “Bazı orta blok parseller hala satışa çıkıyor olsa da High Line üzerindeki A lokasyonları çoktan el değiştirmiş durumda.” Gehry’nin binasının yanındaki arsa için her ne kadar bir teklifte bulunmuşlarsa da fiyatın fırlamasıyla bu sevdadan vazgeçmek zorunda kalmışlar.


245 10th Avenue, 459 West 18th (Soldan Sağa)
Kaynak: Della Valle Bernheimer

High Line Parkı civarında gerçekleşen, gerçekleşmesi muhtemel ve inşa aşamasında olan projelerden bir seçki şöyle:


Kaynak: The Friends of the High Line

A. Chelsea Arts Tower, Kossar & Garry
B. 245 10th Avenue, Della Valle Bernheimer
C. Marianne Boesky Gallery, Deborah Berke
D. 200 Eleventh Avenue, Annabelle Selldorf
E. High Line 519, Lindy Roy
F. High Line 23, Neil Denari
G. Vesta 24, Garrett Gourlay
H. 555W23, Stephen B. Jacobs Group
I. The Tate, David Rockwell
J. 10 Chelsea, GKV Architects
K. Spike Building, Winka Dubbeldam
L. 100 11th, Jean Nouvel
M. IAC, Frank Gehry
N. Condo building, Shigeru Ban
O. 520 West Chelsea, Annabelle Selldorf
P. 12-story tower, Tamarkin
Q. 459 West 18th, Della Valle Bernheimer
R. Chelsea Modern, Audrey Matlock
S. Two mixed-use towers, Robert A.M. Stern
T. 23-story tower
U. The Caledonia, Gary Handel
V. High Line Building
W. DVF Studio, WORKac
X. Friends of the High Line offices
Y. The Standard Hotel, Polshek Partnership
Z. Whitney Museum satellite, Renzo Piano

Chelsea Arts Tower, Kossar & Garry
Yandaki parsellerden hava hakları satın alınarak 20 katlı olarak inşat edilen konut bloğu Chelsea Arts Tower’da sanat galerilerine de yer veriliyor.

Spike Building, Winka Dubbeldam
20. Cadde’nin köşesinde yer alacak olan Spike Building mevcut bir 19. yy. yapısı üzerinde 1 kat rekreasyon alanından sonra yükselen 7 katlı bir cam kütle.


Spike Building (Solda) Kaynak: Winka Dubbeldam Architects
The Chelsea Arts Tower (Sağda) Kaynak: Kossar & Garry

100 11th, Jean Nouvel
High Line’ın batısında, Hudson Nehri’nin kıyısında yer alacak olan bina farklı modüllerin bir araya gelmesinden meydana gelen kıvrımlı giydirme cephesiyle dikkat çekiyor. Şeçilen bu pencere düzeninin yarattığı doku, New York City’nin canlılığı, yoğunluğu ve değişebilirliği ile şiirsel bir analoji oluşturuyor.

High Line 23, Neil Denari
Mimar Neil Denari’ye göre, binanın High Line’e bitişik konumu ile işveren Naman’ın mümkün olduğunca fazla inşaat alanı yaratma isteği birleşince karmaşık bir tasarım problemi ortaya çıkmış. Sonuç ,oturduğu alandan taşan ve üç cephesinde 3 farklı fakat uyumlu karaktere sahip bir bina olmuş. Bitişiğindeki tasarımı Lindy Roy’a ait olan High Line 519 projesi ile birlikte bir süredir mahkemeye de intikal etmiş olan bir anlaşmazlık içinde aksayan inşaat süreci, geçtiğimiz günlerde düşen dava sonucu tekrar devam ediyor.


IAC, Kaynak: IAC Building

Etiketler

Bir yanıt yazın