Online dünyada güven ilişkileri

Bienalle canlanan İstanbul'daki güçlü sergilerden biri de Cumhuriyet Sanat Galerisi'nde

İstanbul için sanat vakti Bienal ile başlar. Ne zaman Bienal başlar, sanat galerileri en sükse yapan projelerini açıklar; kurumlar büyük sanat etkinlikleriyle Bienal’in hızına yetişmek için adeta yarışır. Ekonominin ve kültür endüstrisinin başkenti İstanbul’un tempoyu başka kentlere kaptırmaya, maalesef, hiç niyeti yok. Doğal olarak manzara bu yıl da değişmedi, 12. Uluslararası İstanbul Bienali her zamanki gibi ‘görkemli’ bir açılışla bereketini de beraberinde getirdi ve çok sayıda rakip etkinlik yarattı.

Bunlardan biri de Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi’nde devam eden ISEA 2011 (Inter-Society for the Electronic Arts/ Uluslararası Elektronik Sanatlar Sempozyumu 2011) kapsamındaki ‘Uncontainable’ sergisi.

Kapıdan içeri girdiğinizde hem çok etkileyici bir sergi mekânıyla hem de bu devasa mekâna yayılan bir ‘elektronik sanat’ sergisiyle karşılaşacaksınız. Dahası, global sanat camiasından katılım göz önüne alındığında en az Bienal kadar renkli bir içerikle bulaşacaksınız.

Bence ‘Uncontainable’ yeni medya, teknoloji ve sanat ilişkisi konularını kurcalayanları bir hayli memnun edecek.

Sanal örtünün altındaki biz

Özellikle Hollandalı sanatçılar Karen Lancel ve Hermen Maat’ın Tele-Trust adlı video çalışması görülmeye değer. Amsterdam’da yaşayan sanatçılar kamusal alanda yarattıkları ‘buluşma mekânları’nı adeta birer ‘sosyal içerikli heykel’e dönüştürüyor; bu alanları birer ‘sosyal laboratuvar’ olarak kurguluyorlar. Lancel-Maat ikilisinin İstanbul’da sergiledikleri iş ise akıllı telefon kullanıcılarının bizzat üzerlerine giyerek deneyimleyebileceği örtülü bir yerleştirmeden oluşuyor. Bu örtüyü giyip ekran karşısına geçtiğinizde yüzünüz online ‘database’in bir parçası oluyor ve hiç tanımadığınız kullanıcılar sanal ortamda örtüyü indirip sizi görebiliyor. Böylelikle siz de gerçek bireylerle sanal performansın bir parçası oluyorsunuz.

Bitkiler dile geliyor

Yeni medya ve mobil teknolojilerle insanî ilişkiler arasındaki dengeleri sorgulayan bu çalışma kullanıcıdan “Online dünyada birbirimize nasıl güveniriz” sorusunu düşünmesini talep ediyor ve onu mühim meselelerle başbaşa bırakıyor şu saptamayla: “Kişisel iletişim teknolojilerini bir zırh gibi kuşandığımız bedenlerimiz, şeffaflığı daha çok talep ettiğimiz bu yeni sosyal eko-sistemde, aslında kolayca incinebiliyor…”

Scenocosme’un projesi Akusmaflore ise sergi mekânında karşılaşabileceğiniz en heyecan verici çalışma. Doğal bitkilerle oluşturulmuş küçük bahçede dokunduğunuz her bitki farklı bir müzik yayıyor. Bitkilerin sizinle konuştuğu bu müzikli dil, bitkiye olan yakınlığınıza veya vücut sıcaklığınıza göre farklı tonlara bürünebiliyor.

14 eylülde başlayan ISEA 2011 (Inter-Society for the Electronic Arts/ Uluslararası Elektronik Sanatlar Sempozyumu 2011) kapsamındaki sempozyum ve sergilerin İstanbul’da gerçekleşmesine önayak olan ekibin başında ise Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Lanfranco Aceti var. Ekip, nanoteknoloji, çağdaş sanat, kamusal alandaki sanatsal performanslar, şehir ekolojisi, disiplinlerarası çalışmalar ve Doğu ile Batı arasındaki kültürel ilişkiler temalarına odaklanarak hazırladıkları sunum ile Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa, Asya ve Avustralya’dan gelen teklifleri geride bırakarak, etkinliğin İstanbul’da yapılmasını sağlamış.

Her yıl dünyanın farklı bir kentinde düzenlenen ve bu yıl da 17’nci buluşma için İstanbul’u seçen ISEA kapsamındaki ‘Uncontainable’ sergisini 7 ekime dek görebilirsiniz.

Etiketler

Bir yanıt yazın