Londra’nın Gelecekteki Gece Manzarasında Sanal Gerçeklik Deneyimi: “Third Age of Light”

Aydınlatma tasarımı stüdyosu Speirs + Major tarafından tasarlanan sanal gerçeklik deneyimi, RSA'daki yerleştirmeyi ziyaret edenleri Londra'nın Üçüncü Işık Çağı'nın sanal gerçeklik ortamında keşfe çıkarıyor.

Görseller: Speirs + Major

Speirs + Major tarafından tasarlanan Sanal Gerçeklik deneyimi “Third Age of Light” isimli yerleştirme Londra RSA’da (Royal Society of the Arts) 28 Mart’ta ziyarete açıldı.

“Kamusal aydınlatma ne içindir?” ve  “Gelecekte hava karardıktan sonra kentsel alanı nasıl deneyimleyeceğiz?” sorularına yanıt arayan yerleştirme “Third Age of Light”, Londra’da deneysel bir Sanal Gerçeklik deneyimi sunuyor.

Aydınlatma tasarımı stüdyosu Speirs + Major tarafından tasarlanan deneyim, Londra’nın kamusal alanlarının yakın gelecekte geceleri nasıl yaşanabileceğini inceliyor. Kasım 2017’de Paris’te gerçekleşen kentsel aydınlatma sergisinden sonra VR (Virtual Reality) deneyiminin içeriği, toplumsal davranışların ve yeni teknolojilerin Londra’nın gece manzarasını nasıl değiştirebileceği konusundaki bazı soruları yanıtlayacak şekilde tamamen güncellendi.

Birinci Işık Çağı’nda sınırlı teknolojik imkânlarla geceyi aydınlatmadaki yetersizlik ve İkinci Işık Çağı’nda aşırı aydınlatmaya bağlı ışık kirliliği görüldüğü belirtiliyor. Speirs + Major, bunların ardından gelen potansiyel bir Üçüncü Işık Çağı’nı iletişim araçlarıyla ve ışıkla dolu, ancak karanlığın rolünün bir kez daha somut hale geldiği dünya olarak tanımlıyor.

Ziyaretçiler üç sanal alanı keşfedebiliyor: South Bank, King’s Cross ve Primrose Hill. Her alan için oluşturulan farklı temalar çevre, enerji, topluluklar, iletişim, ağlar, alışveriş, kültür, kimlik, arttırmak (augment), sağlık gibi konuları inceliyor.

Tasarlanan Üçüncü Işık Çağı’nda gelişmiş optik mühendisliği ve yapay zekâ ile gece görüşü deneyimi arttırılıyor. Taşınabilir ve giyilebilir akıllı aydınlatmalar ile aydınlatma kişiselleştirilebiliyor.

Sokak aydınlatması geçmişte kalıyor. Aydınlatma, yapılı çevreyle bütünleşik olarak tasarlanıyor. Binaların, yolların ve sanat eserlerinin yüzeyleri ışık yayan canlılarla (biyolüminesans) ve nanoteknolojiden yararlanılarak aydınlanıyor.

Biyomühendislikle geliştirilen ağaç, çimen, mantar ve su yosunu türleri elektriğe ihtiyaç duyulmadan destekleyici aydınlatma elemanları olarak kullanılıyor.

Gecenin karanlık doğasına saygı duyuluyor. Doğada korunan “karanlık bölgeler”, ışık kirliliğini azaltıyor. Böylece aydınlatmanın kentin doğal çevresine etkisi azaltılıyor ve gökyüzündeki yıldızlar Londra’ya geri dönüyor.

Londra’nın Üçüncü Işık Çağı’nda karanlığa, çevreye ve sağlığa saygı gösteren teknolojinin getirdiği yeni ve heyecanlı kamusal aydınlatma olasılıkları deneyimleniyor.
Etiketler

Bir yanıt yazın