Mies van der Rohe’nin Tasarladığı Benzin İstasyonu, Topluluk Merkezi Olarak Dönüştürüldü

Mies van der Rohe'nin 1969'da Montreal'de tasarladığı benzin istasyonu La Station, Les Architectes FABG tarafından nesiller arası topluluk merkezi olarak dönüştürüldü.

Fotoğraf: Steve Montpetit/Les Architectes FABG

Mies van der Rohe’nin Kanada’daki tasarımı La Station benzin istasyonu, nesiller arası topluluk merkezi olarak dönüştürüldü. Ludwig Mies van der Rohe’nin tasarladığı tek benzin istasyonu olan yapı, 1969’da Montreal’deki Nuns’ Island’da kullanıma açılmıştı.

Adadaki alışılmadık derecede minimalist istasyon, “less is more” sözünün sahibi Mies van der Rohe’nin tasarım anlayışını yansıtan özellikler taşıyor. İstasyon dört ana unsurdan oluşuyor: her iki ucunda biri tamamen cam cepheli, diğerinde tuğla ve cam kullanılan iki dikdörtgen planlı yapı, gaz pompaları, ortada bir görevli kabini ve tüm yapıyı örten geniş düz çatı.

Toronto Üniversitesi’nden Hollandalı mimarlık tarihçisi Hans Ibelings yapıyı şöyle değerlendiriyor:

Benzin istasyonunun ortada ve iki yapının yanlarda olması oldukça istisnai. Genellikle bunun tersi şekilde ortada bir yapı ve etrafında pompalar olur. Bu tasarım, standart bir benzin istasyonundan çok, bir Mies yapısına benziyor.

Benzin istasyonu, 1960’larda inşa edilen Champlain Köprüsü ile adaya erişim sağlanabildikten sonra 60’lı yıllarda Nuns Island’da tasarlanan dört Mies yapısından biri.

Benzin istasyonunun cam odasında küçük bir mağaza, lavabolar ve bir ofis bulunuyordu. 1996 yılında istasyona bir oto yıkama tesisi kuruldu. Yapı, 2008 yılında kapatılıncaya kadar bir servis istasyonu olarak işletildi.

Benzin istasyonu, yeni hayatına nesiller arası bir topluluk merkezi (la maison des générations) olan La Station olarak devam edecek. Yeniden işlevlendirme, daha önce Montreal’deki F1 yarış pistinin padokları için Bauhaus’tan ilham alan Montrealli mimar Éric Gauthier ve ofisi Les Architectes FABG tarafından 2012’de gerçekleştiriyor.

Mimar Éric Gauthier, Mies’i taklit ederek çoğaltmak ya da sadece yapıyı restore etmek istemediğini belirtiyor:

Mies’in klasik geleneğe ve kültürümüzün değerlerine bağlı bir güzellik anlayışı vardı. Bazıları onun yalnızca bir teknisyen olduğunu düşündü ancak Mies, hiç de öyle değildi. Güzellik fikrini iletmeye çalışan idealist bir insandı.

Mies’in yapı konseptini arka plan olarak benimseyen Gauthier, gerekli olmayan tüm özellikleri istasyondan kaldırıyor: “Yapılması gereken şeyin ‘Mies’ten daha fazla Mies olmak’ olduğunu düşündüm.”


Yapının ruhunun korunması gerektiğini düşünenlerin eleştirilerine yanıt olarak Gauthier şöyle diyor:

Böylece mevcut yapıdaki eksik unsur olan pompalara odaklanmaya karar verdik. Binanın bir benzin istasyonu olduğunun ipucu olan pompalar artık orada değildi. O yapıları, hava girişi ve çıkışı sağlayan kutularla yeniden yarattık.

Mimarlar ayrıca ısıtma ve soğutma için çatıya donanım yerleştirmek yerine, jeotermal enerjiyi ve Kanada kuyu tekniğini (Canadian well technique) kullanıyorlar. Çatıdaki düz çelik levha, istasyona güçlü bir görsel unsur sağlayan parlak beyaz neon lambalarla kaplanıyor.

Gauthier, insanların geceleri istasyondan yakıt almalarına yardımcı olmak için kurulan özgün aydınlatma tasarımı, topluluk merkezi için tekrar uygulandığını belirtiyor.

Mimar Gauthier, dünyanın önde gelen Mies uzmanlarından biri olan Montrealli ikonik mimar Phyllis Lambert’in sonuçtan memnun kaldığını belirtiyor. Gauthier, istasyonun hala ayakta olmasının Phyllis Lambert’in Montreal mimari mirasını koruma konusundaki çalışmalarının sonucu olduğunu söylüyor.

Özgün yapının mümkün olduğunca korunması için hasar görmüş ve aşınmış metal elemanlar, yenileriyle değiştirilmek yerine maliyetteki artışa rağmen tamir ediliyor. Artık işlevsel olmayacak garaj kapıları korunuyor ve özgün siyah boyası ile boyanıyor.

Kamu yararı için inşa edilen nesiller arası bir topluluk merkezi La Station’ın müdürü Kunthy Chhim, Siyah Oda’yı (The Black Room) masa tenisi ve bilardo masaları, kanepeler, bilgisayarlar ve oyun konsolları ile gençlerin kullandığını belirtiyor. Siyah Oda, tamamen camla çevrili ve adını zeminin renginden alıyor.

Beyaz Oda (The White Room), 50 yaş üstü insanların İspanyolca derslerinin yanı sıra dans ve çizim dersleri aldığı bir etkinlik merkezi olarak hizmet veriyor.

Chhim, kullanıcıların yapının olağandışı düzenine hızlı bir şekilde uyum sağladığını belirtiyor:

Üyeler binanın mimarisini gerçekten takdir ediyor. Siyah kutuplar ve cam duvarlar bize aynı anda yapının hem içinde hem de dışında olduğumuz izlenimini veriyor. Dışarıda kar fırtınası varken, yoga ya da rahatlama egzersizi yapmak inanılmaz bir deneyim.

Etiketler

Bir yanıt yazın