3. İstanbul Tasarım Bienali Basına Tanıtıldı

3. İstanbul Tasarım Bienali, 20 Ekim Perşembe sabahı Galata Özel Rum İlköğretim Okulu'nda yapılan basın açılışıyla tanıtıldı.

Basın açılışına konuşmacı olarak İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, 3. İstanbul Tasarım Bienali küratörleri Beatriz Colomina ve Mark Wigley ile İstanbul Tasarım Bienali Direktörü Deniz Ova katıldı.

3. İstanbul Tasarım Bienali, birlikte “BİZ İNSAN MIYIZ?” teması altında “insan” ve “tasarım” arasındaki yakın ilişkiyi derinlemesine inceleyecek. Bienal, tasarımı insanlığın başladığı andan itibaren yeniden düşünmeyi hedefliyor. Bunun için de ilk ayak izlerinden en yeni dijital ve karbon ayak izlerine, son 2 saniyeden 200.000 yıl öncesine kadarki zaman dilimine odaklanıyor.

Her şeyin tasarlandığı bir çağda, artık “iyi tasarım” olgusuna sığınmadan, “tasarım”ı yeniden düşünmeyi hedefleyen bienalin sergileri Bedeni Tasarlamak, Gezegeni Tasarlamak, Yaşamı Tasarlamak ve Zamanı Tasarlamak adlı 4 farklı proje “küme”sinden oluşuyor.

Bedeni Tasarlamak başlığı altında sergilenen projeler, insan bedeninin nasıl sürekli yeniden inşa edilen bir yapı olduğunu farklı yönleriyle keşfe çıkıyor. Bu bölümde ellerimizin benzersiz işleyişinden beyin üzerine yapılan son araştırmalara kadar farklı işler görmek mümkün. Gezegeni Tasarlamak bizi geniş topraklar ve ekolojilerdeki insan tasarımı üzerine yeniden düşünmeye davet eden bir dizi proje sunacak. Yaşamı Tasarlamak, üretilen yeni mekanik, elektronik ve biyolojik yaşam formlarını inceleyecek. Zamanı Tasarlamak bizi, en eski tarihlerdeki ilk insan aletleri ve süslemelerden, insanlara kendilerini 2 saniye kadar kısa bir sürede tekrar tasarlayabilme olanağı veren sosyal medya kanallarına uzanan yeni bir tür arkeoloji ile tanıştıracak.

3. İstanbul Tasarım Bienali Katılımcıları ve Projeler

Dünyanın dört bir yanından mimarlar, sanatçılar, tarihçiler, yönetmenler, koreograflar, arkeologlar, bilim insanları, laboratuvarlar, merkezler, enstitüler, STK’lar ve öğrenciler tarafından hazırlanan 70’in üzerinde proje, 3. İstanbul Tasarım Bienali’nde ziyaretçilerini bekliyor.

Bienal antik dönemden bugüne uzanan bir zaman dilimine bakıyor. Sergilerde Yenikapı’da bulunan 8.500 yıllık Neolitik ayak izlerinin İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bienal için özel olarak üretilen replikalarından, insanların yaşamına 1983 yılında giren cep telefonlarını antropolojik bir yaklaşımla ele alan insan-cep telefonu karışımı “Homo cellular”a, ve 2 Saniyede Tasarım kavramının sosyal medyadaki en yeni formlarına kadar pek çok çalışma izleyicilerle buluşuyor.

13. yüzyıl Arap-İslam Rönenansı ürünleri otomatonlar, bugünün programlanabilir makinelerine meydan okuyarak insan ve makine arasındaki sınırı silikleştirirken, şeffaf derisi altında iç organları görülebilen, 1927 yılında gerçek boyutta bir insan modeli olarak tasarlanan “Cam Adam”, Dresden Hijyen Müzesi’nden bienale gelerek 1938 yılından sonra ikinci İstanbul ziyaretini yapıyor.

Tacita Dean’in 16 mm’lik filmi “Yaşayan Servet”, Japonya’da zanaat ustası bir “yaşayan servet”in bir gününü belgeliyor. Diller Scofidio + Renfro’nun video yerleştirmesi “Konuşulmayan” ise Charles Darwin’in “ifadeler arasında en özgün ve insani olanı” olarak tanımladığı yüz kızarmasını inceliyor. “İzolasyon Enstitüsü” projesinde Lucy Mcrae, insan evriminin dış uzaydaki “aşırı yalnızlaştırıcı” etkilerini keşfediyor.

Orkan Telhan, “Mikrobiyal Tasarım Stüdyosu: 30 Günlük Simit Diyeti”nde 30 gün boyunca her gün genetiği değiştirilmiş farklı bir mayayla hazırladığı simitleri bienal ziyaretçilerine ikram ediyor. Sanatçı Ali Kazma ise son videosu “Güvende” ile izleyenleri, insanlar için hayati önem taşıyan tüm ekinlerin tohumlarının saklandığı, Norveç anakarası ile Kuzey Kutbu’nun ortasında yer alan Svalbard Adaları’ndaki Küresel Tohum Deposu’nun bilinmeyen koridorlarına götürüyor.

Martha Rosler, Güney Afrika’da yöresel topluluklarla çalıştığı 1990 yılında tanıklık ettiği konut adaletsizliğini belgeleyen “Güney Afrika: Nehri Köprüsüz Geçmek” adlı yeni video çalışmasını sunuyor.

Princeton Üniversitesi Seung Laboratuvarı ve Columbia Üniversitesi’nin Zuckerman Enstitüsü’nün önde gelen nöro-bilimcilerinin ortak projesi “1 Beyin, 100 Milyar Nöron, 100 Trilyon Bağlantı” beynimizi hem bir tasarım mekanizması hem de bir plastik mimari örneği olarak ele alan yakın dönem yaklaşımlarını görselleştiriyor. İş, yaklaşık 80 milyar nöron ve 100 trilyon sinapsı yoğun bir ağ ile birbirine bağlayan insan beyninin ilk bütünlüklü haritasını çıkarıyor, beynin nöron ve sinir yollarının dijital ve fiziksel modellerini sergiliyor.

Forensic Architecture ise “Maymun Yasası” adlı çalışmasında, 2015 yılında Arjantin’de bir ceza istinaf mahkemesi tarafından insan hakları bahşedilen maymun Sandra’nın örneğinden yola çıkarak, insanın diğer canlı türlerine uyguladığı çevresel şiddeti sorguluyor.

Joyce Hsiang ve Bimal Mendis, dünyayı “sınırsız” tahayyül eden “7 Milyarlık Şehir” projeleriyle “her şey farklı olabilirdi” derken, Evangelis Kotsoris ve Rurger Huiberts dünyaya en uzak insan yapımı uzay aracı Voyager 1’in hikâyesini anlattıkları “Voyager: Yıldızlararası Boşlukta İnsanlık” projeleriyle tasarımın dış uzaya kadar uzanabileceğini gösteriyor.

Bager Akbay’ın “Çoban”ı ise, 3. İstanbul Tasarım Bienali için özel bir sergi yapma amacını taşıyan bir otomaton. Neticesi önceden kestirilemeyen bir süreçle çalışan Çoban, geleceğin robot sanatçıları için tamamen otonom bir küratöryal ve idari sistemin araştırmasını yapıyor.

Dünyaca ünlü koreograf William Forsythe, “Soyutlar Kenti” projesinde, ziyaretçileri sergiyi gezerken bir taraftan bedenlerini yeniden tasarlamaya davet ediyor. Thomas Demand’in “Kontrol Odası” ise, Fukuşima Nükleer Santrali’ndeki bir kontrol odasının kâğıttan bir modelini fotoğraflayarak, tasarımın felaketlerdeki rolünü yeniden düşünmeye çağırıyor.

Tomás Saraceno, “Eklembacaklınotlar… Karanlık Ağlar…” projesinde, farklı türden bir dizi örümceğin birbirlerinin tasarımlarının üzerinden geçerek karanlık ağlarla kurduğu karbon-fiber yapının çizimiyle, bu örümcekleri “kozmik astronotlar” olarak hayal edebilmenin kapılarını aralıyor.

Laura Kurgan ve Center for Spatial Research işbirliğiyle gerçekleştirilen “Çatışma Şehirciliği: Halep” projesi, geçtiğimiz 5 yıldır iç savaşın yaşandığı Suriye’deki yıkımı anlayabilmek için çağdaş haritalama tekniklerinden yararlanıyor. Proje antik şehir ve etrafındaki dehşet verici yıkımı gözler önüne seriyor.

Mimar Mitch McEwen, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu’nun sokağa açılan dükkânlarından birine yaptığı “Sim Felaketi” adlı yerleştirmesiyle, kalkınma, arazi paylaşımı, kültürler, sınıf çatışması ve çoklu kişiliklerin “şizofrenisinin” devreye girdiği gece hayatı mekânlarından hareket ediyor, İstanbul’un tamamına yayılan bu “sim”in izini sürüyor…

26 Üniversitenin Katılımıyla ‘İnsan ve Tasarım İlişkisi’

3. İstanbul Tasarım Bienali bu yıl Türkiye’nin 6 kentinden ve Hollanda’nın Lahey kentindeki Kraliyet Sanat Akademisi’yle birlikte 26 üniversiteyle işbirliği kurarak, temaya farklı bakış açıları sunan projeleri izleyicilerle buluşturuyor. Üniversite ve benzeri akademik kurumların yaptığı çalışmaların sergileneceği Akademi Programı, panel ve söyleşiler ile de desteklenecek.

İstanbul Aydın Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Doğuş Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, FMV Işık Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, MEF Üniversitesi, Okan Üniversitesi ve Özyeğin Üniversitesi projeleri kendi yerleşkelerinde; Başkent Üniversitesi, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Kastamonu Üniversitesi, Lahey’deki Kraliyet Sanat Akademisi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Trakya Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesi’nden projeler İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla Mimarlık Fakültesi’nin ev sahipliğinde; Hacettepe Üniversitesi, İTÜ Taşkışla Mimarlık Fakültesi’yle birlikte Beykent Üniversitesi Sanat Galerisi’nde; Marmara Üniversitesi, Sultanahmet’te yer alan Marmara Üniversitesi Cumhuriyet Müzesi Galerisi’nde; Medipol Üniversitesi, Beykoz Belediyesi – Ahmet Mithat Efendi Kültür Merkezi’nde, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde ve Özyeğin Üniversitesi, Çekmeköy Yerleşkesi’ne ek olarak ATÖLYE İstanbul’da program kapsamında yer alacak.

Yaratıcı Mahalleler Programıyla Tasarım Tüm Kente Yayılıyor

İstanbul Tasarım Bienali, tasarıma farklı açılardan yaklaşan tasarım stüdyoları, mimarlar ve markaları, kendi mahallelerinde düzenlenecek etkinliklerle öne çıkarma hedefiyle bu sene ilk defa Yaratıcı Mahalleler başlıklı bir etkinlik de hayata geçirdi. Yaratıcı Mahalleler Programı kapsamında, Karaköy, Eminönü, Beyoğlu, TomTom Mahallesi, Nişantaşı, Akaretler, Beşiktaş, Şişli, Ortaköy, Levent, Etiler, Arnavutköy, Kuruçeşme, Sarıyer, Kadıköy ve Büyükada olmak üzere 16 mahallede 38 farklı marka farklı etkinliklerle 4 hafta boyunca kent sakinleriyle buluşacak.

Yaratıcı Mahalleler Programı kapsamında, 23 Ekim Pazar günü 12.00-19.00 arasında Salon İKSV’de “Mahallelerin Hafızalardaki Renklerinden”, “Albüm Kapakları Tasarımı”na, farklı sektörlerden isimlerin katılacağı “Mahalle Sohbetleri” başlıklı bir söyleşi de düzenleniyor.

Bienal süresince ayrıca Yaratıcı Mahalleler Programı’nın görsel kimliğini oluşturan Alametifarika’nın kurucu ortağı ve kreatif direktörü Uğurcan Ataoğlu tasarımıyla, Akaretler Meydan’ında Beşiktaş Belediyesi desteğiyle bir sokak uygulaması da gerçekleştirilecek. Aynı sokakta bulunan Alametifarika’nın içindeki tele mandalla iliştirilen gündelik notlar, eskizler, prova baskılar, fotoğraflar, duvarlarda yazan özlü sözler, motivasyon görselleri mahallenin tellerine uzanarak vitrinlere taşacak.

Tasarım Rotaları

Geçtiğimiz yıllarda büyük ilgi gören, İstanbul’un farklı bölgelerindeki tasarım odaklı ofis, mağaza, atölye, imalathane ve mimari yapıların ziyaret edildiği Tasarım Rotaları, bu sene de devam ediyor. Bienalin açık olacağı dört hafta boyunca Beyoğlu, Çukurcuma, Tophane, Pera, Galata, Karaköy, Nişantaşı, Sultanahmet, Kuzguncuk, Fener ve Balat bölgelerini kapsayacak 6 farklı rotada yapılacak gezilerle katılımcılar farklı “tasarım hikâyelerine” tanıklık edecek. Tasarım Rotaları’nın biletleri Biletix, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu ve Alt Sanat Mekanı’ndaki gişelerden ve İKSV’den alınabilir. Tasarım Rotsatış sistemi ve İKSV’den alınabilir. Tasarım Rotaları’yla ilgili ayrıntılı bilgilere ve yeni eklenecek rotaları bizinsanmıyız.iksv.org adresinden takip edebilirsiniz.

Türkiye’de Tasarımın 200 Yıllık Serüvenini 50’den Fazla Uzman Mercek Altına Aldı

3. İstanbul Tasarım Bienali’nin kavramsal çerçevesine paralel olarak, Pelin Derviş’in geliştirdiği ve yürütücülüğünde Türkiye’den farklı disiplinlerden uzmanlarla Türkiye’deki tasarımın 200 yıllık tarihi üzerine kapsamlı bir çalışma yapılıyor. Türkiye Tasarım Kronolojisi adlı projesinde ambalaj, grafik tasarım, iletişim ve reklam, konut, mobilya, peyzaj, sanayi yapıları gibi alışılagelmiş konulara ilave olarak, bugüne kadar tasarım açısından yeterince ele alınmamış aydınlatma, oyuncak, müzik, seramik, sağlık, sivil örgütlenmeler gibi alanların da dahil olduğu 13 farklı alan, Tanzimat’tan günümüze uzanan bir zaman diliminde incelenecek.

Studio-X Istanbul’da yer alacak Türkiye Tasarım Kronolojisi kapsamında bienal süresince Cumartesi günleri bir tartışma serisi de düzenlenecek. Proje dâhilinde yapılacak etkinlikler bizinsanmiyiz.iksv.org adresinden takip edilebilecek.

Açık Çağrının Sonucunda Belirlenen 5 Proje, İstanbul Tasarım Bienali’nde

Küratörler Beatriz Colomina ve Mark Wigley, bienal teması eksenindeki tartışma alanını en geniş yaratıcı odaklara açmak ve düşüncelerine 3. İstanbul Tasarım Bienali’nin kalbinde yer vermek amacıyla bir açık çağrı yaparak herkesi bienalin temasını yansıtan iki dakikalık bir video hazırlamaya davet etti. 36 ülkenin 68 şehrinden gelen 200’den fazla başvuruyu değerlendiren jüri tarafından seçilen 5 video bienalde Galata Özel Rum İlköğretim Okulu’nun 5. katında sergilenecek. Kriterlere uyan diğer 141 video çalışması da yine aynı mekânda farklı bir bölümde ziyaretçilere sunulacak.
İstanbul Tasarım Bienali ile e-flux işbirliğinde yeni bir proje: “Superhumanity”

3. İstanbul Tasarım Bienali, sanatçı projeleri ve küratöryel çalışmaların duyurulduğu dünyanın en önemli arşiv ve yayın platformlarından e-flux ile özel bir işbirliği başlattı. Bienal küratörlerinin, e-flux’ın kurucusu Anton Vidokle ile mimar ve akademisyen Nikolaus Hirsch işbirliğinde geliştirdikleri Superhumanity adlı proje, tasarım ve mimaride yaygınlaşan fikirlerin buluştuğu yeni bir platform olarak başlatılan e-flux Architecture’ın da ilk projesi oldu.

Farklı ülkelerden 50’ye yakın yazar, bilim insanı, sanatçı, mimar, tasarımcı, filozof, tarihçi, arkeolog ve antropolog tarafından yazılan makaleler, Eylül ayının ortasından itibaren e-flux üzerinden 100.000’in üzerinde kişiye gönderiliyor. Bienal sürecince sergi alanında da yer alacak yazılar, bienalin ardından bir kitap olarak da yayımlanacak. Ayrıntılı bilgi ve yazılan makaleler için: http://www.e-flux.com/architecture/superhumanity/

Etiketler

Bir yanıt yazın