Zaha Hadid’in Mimarlık Sahnesine Çıkışı

New York'ta 1988 yılında düzenlenen Dekonstrüktivist Mimarlık Sergisi, Zaha Hadid ve birçok önemli ismi bir araya getirmişti.

Bugün; eğrilerin, dalgaların ve organik formların mimarı Zaha Hadid(1950-2016)’in doğum günü. Anıtsal binalarıyla ve kendine has çizgileriyle tanınan Zaha Hadid 1950 yılında bugün doğdu. Hadid şu anda mimarlık dünyasının en çok tanınan isimlerinden biri. Ama merak eder de bunun sebeplerini araştırmak istersek Zaha’nın gençlik yıllarına gitmek gerekir. Orada karşımıza çıkan bir olay onun kariyerinin kırılma noktalarından biri olacaktır: 1988 yılında New York-MoMA’da düzenlenen Dekonstrüktivist Mimarlık Sergisi.

23 Haziran-30 Ağustos 1988 tarihleri arasında MoMA’da düzenlenen serginin küratörlüğünü Mark Wigley ve Philip Johnson üstlenmişti. Sergi, o yıllarda mimari üzerinde yeni yeni etkisi hissedilen dekonstrüktivizm akımına odaklanmıştı. Küratörler serginin temasını, fransız filozof Jacques Derrida’nın 1960’larda ortaya attığı “Dekonstrüksiyon” kavramı ve “Rus Konstrüktivizm”i çevresinde şekillendirmişlerdi.


Fotoğraf: Archdaily

Philip Johnson sergiyi aşağıdaki gibi anlatıyor:

“ Gotik veya Romanesk gibi günümüz sanatını etkisi altına alacak yeni bir mimari tarz arayışımızın üstünden yaklaşık altmış sene geçti. 1932’de yapılan “Modern Mimarlık” sergisi, yirmili yılların mimarisini özetliyordu. Önceki yarım yüzyılın aktörlerinin Mies van der Rohe,      Le Corbusier, Gropius ve Oud olacağını bize söylüyordu.

Bu sergide ise böyle bir amaç yok. Yeni bir tarz ortaya koymak kulağa güzel gelse de, bugün böyle değil. Dekonstrüktivist mimarlık yeni bir tarz olarak yorumlanamaz. Hiçbir hareketi temsil etmez ve asla bir inanç değildir. Kuralları yoktur.”

Sergi kataloğunun tamamına şuradan ulaşabilirsiniz.


Fotoğraf: Archdaily

Bugün, “yıldız mimar” olarak tanımladığımız 8 mimarın tasarımları, 1988’de MoMA’daki sergide görücüye çıkar. Johsnon’ın “tarz” tanımının aksine; o yıllarda henüz yer edinmemiş bir kavram olan dekonstrüktivizm bu sergi ile birlikte ve daha sonrasında büyük bir etki yaratacak ve sergiye katılan 8 mimarın tanınmasında önemli rol oynayacaktır. Hadid, Eisenman, Gehry, Libeskind, Tschumi, Koolhaas, Prix ve Swiczinsky serginin davetli katılımcıları olacak ve mimarlık dünyasına yeni bir soluk kazandıracaktır.


Fotoğraf: Archdaily

Zaha Hadid’in o güne kadar henüz tamamlanmış bir yapısı bulunmuyordu. Çizimleri, gerçekdışı ve inşa edilemez olarak değerlendiriliyordu. Sergiye, 1983 yılında girdiği bir yarışma projesi olan “The Peak” ile katıldı. Bir tepenin üstünde konumlanan projede, Zaha’nın topoğrafya ve iç mekanlarla bütünleşen üslubu göze çarpıyordu. Proje, biribirinden bağımsız üç yatay bloktan ve bloklar arası mekansal boşluklardan oluşuyordu. Zaha Hadid bu işiyle, yapı ve arazi ilişkisini yeniden yorumluyordu.


The Peak, Fotoğraf: Dezeen

Frank Gehry’nin sergiye yolladığı iki işten birisi kendi eviydi. 1978’de tamamlanan proje, geleneksel dokunun aksine patlayan kütleleri ve malzemelerin farklı kullanımlarıyla dikkat çekiyordu. 


Gehry Evi, Fotoğraf: Archdaily

Rem Koolhaas, “Boompjes” olarak da bilinen çalışmasıyla sergiye dahil oldu. Görsel malzemeler, perspektif ve aksonometrik çizimler MoMA sergisinde yer aldı. Proje, Zaha Hadid’inkiyle benzerlikler içeriyordu. Koolhass, Londra’daki mimarlık okulunda Z.Hadid’in öğretmeniydi.


Boompjes, Fotoğraf: OMA

Daniel Libeskind sergiye, 1987’deki “Berlin City Edge” yarışmasını kazandığı proje ile katıldı. Proje, sadece çizimlerden ve bir maketten oluşuyordu. “City Edge” ortaya koyduğu biçimler, açılar ve kesitlerle bugün bile üzerine sıkça konuşulan bir proje olmuştu.


City Edge, Fotoğraf: Frac-Centre

Bernard Tschumi de sergiye kazandığı bir yarışma projesiyle katılanlardandı. 1982’de Paris’te açılan yarışmada gösterdiği başarıyı MoMA sergisine taşıdı. “Parc de la Villette” projesi, kırmızı metal küplerin akslarla ilişkisini ve geometrik formların kompozisyonunu ortaya koyuyordu.


Parc de la Villett, Fotoğraf: Archdaily

Wolf Prix ve Helmut Swiczinsky’nin yürüttüğü mimarlık ofisi Coop Himmelb(l)au, sergiye üç farklı proje göndermişti. Viyana kent merkezindeki bir apartman için yaptıkları çatı modellemesi bunlardan biriydi. Proje, kanat şeklindeki etkileyici formu ve açık bırakılmış strüktürüyle dikkat çekiyordu. 


Rooftop Remodelling, Fotoğraf: Archilovers

MoMA’daki “Dekonstrüktivist Mimarlık” sergisi katılımcıların kendilerini göstermesi için uygun bir ortam sunmuştu. Zaha Hadid de bu sergi ile birlikte mimarlık anlayışını ortaya koymuş ve mimarlık sahnesine adımını atmıştı. Ortaya çıkan bu akım sonraki yıllarda etkisini daha da hissettirecek ve Zaha Hadid bu akımın en önemli temsilcilerinden biri olacaktı. 

Etiketler

Bir yanıt yazın