Eskişehir’i ‘Bilmeyen’ Bilirkişiler ve Kılıçoğlu Sineması

"Kentin kültür yaşamına katkılarıyla cumhuriyet çağdaşlığının simgesi olmuş ünlü sinemayı ticari kullanıma kurban etmek, toplumsal gelişmenin bellek zenginliğini yok etmektir."

Bu vurgulama geçen seneki yazımızdaydı… Mimar Abidin Mortaş’ın 1959’da kente kazandırılan ünlü “Kılıçoğlu Sineması”nın, “sıradan bir ticaret yapısı”na dönüştürülmek istendiğini duyunca demiştik ki: “sinemayı ‘kentin kültür yaşamı’yla bütünleşen ‘anı değerleri’yle koruyan Koruma Kurulu üyelerinin eleştirilmesi Eskişehir’e hiç yakışmıyor.” (12 Ağustos 2010-Cumhuriyet)

Geçen bir yıl içinde kurul üyeleri “teşekkür”le onurlandırılmak yerine görevlerinden uzaklaştırıldılar! Rant projesi uğruna kentin belleğini yok etmek isteyenlerin açtıkları davada, mahkeme “bilirkişi”lerden görüş istedi… Üçü de Konya Selçuk Üniversitesi’nden belirlenen “akademik bilirkişi”lerin, kentin “çağdaşlaşma tarihi”ni önemseyecekleri beklenirken raporlarının sonucunda özetle diyorlar ki:

“Yapı, mimari, tarihi, yapım tekniği, estetik özellikleri ve kent belleği açısından korunması gerekli kültür varlığı özelliği taşımıyor.”

Pes! Ey bilirkişiler, pes!..
Siz hiç o sinemayla birlikte Eskişehir’de yaşadınız mı? Kentin ilk “sinemalı yıllar”ının çağdaşlaşma sürecine olan kültürel katkılarını nasıl önemsemezsiniz? Yapıldığı dönemde elbette ki tarihi yapılardaki eski tekniğin artık uygulanamayacağını nasıl bilmezsiniz? Yapı ilk betonarme uygulamalarımızdan biri olmasına rağmen, proje ve inşaatındaki dikkat, zarafet ve inceliğin bugünkü sayısız betonarme yapıdan çok daha özenli, çağdaş bir mimarlık kültürünü yansıttığını nasıl görmezsiniz? 60 yıl önceki bir sinema yapısında, işlev ve proje arasındaki mükemmel uyum sizi hiç heyecanlandırmadı mı?

Bütün bu soruların, ne yazık ki “hayır” şeklinde yanıtlandığı; hatta yapının “sadece sinema”! olarak tasarlandığını vurgulayan raporun hocalarını da açıklayalım: Sanat Tarihi Bölümünden Prof. Dr. Remzi Duran ve Prof. Dr. Osman Eravşar ile Mimarlık Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Osman Nuri Dülgerler.

Kamusal sorumluluk
Mahkemeler sadece hukuk bilgileriyle karar vermekten çekindikleri teknik konularda haklı olarak bilirkişi görüşlerine başvururlar… Bu nedenle bilirkişilik, hele ki şehircilik ve mimarlık gibi emlak rantı ile toplumsal çıkarların çatıştığı konularda, sadece uzmanlığı değil, kentsel ve toplumsal sorumlulukları da gerektiren kamusal bir görevdir.

Aynı nedenlerle Mimarlar Odası, geçen yıllarda iki kez geniş katılımlı “Bilirkişilik Sempozyumları” düzenledi… Hukukçuların da katıldıkları oturumlardaki şu saptama özellikle “yargı” açısından çok önemliydi: “Mahkemeler bilirkişi seçerken konunun kamusal yükümlülüklerini de gözetebilecek uzmanları yeğlemelidirler.”

“Bilirkişi nitelikleri” açısından şu değerlendirmeler de eşdeğer öneme sahipti: “Raporlarının kişisel değil, toplumsal çıkarları gözeten bir yükümlülükle düzenlenmesi, uygulamanın temel ilkesi olmalıdır.”

Eskişehir’de asla yitirilmemesi gereken Kılıçoğlu Sineması’nın kent belleğinden sökülüp alınmaması yönündeki koruma kararına açılan davada, işte bunları gözetmeyen ve “kente yabancı kişiler”ce düzenlenmiş bilirkişi raporu, hukuk tarihimize tanımlamaktan çekindiğim özelliklerle geçiyor… hele ki raporun birçok yerinde Koruma Kurulu’nu haklı çıkartacak değerlendirmelere rağmen; yapının yıkılmasına izin veren “sonuç” bölümüyle “bilirkişi tarafsızlığı”na da gölge düşürüyor.

Bu ve benzer bilirkişiliklere karşı gereken önlemlerin alınması ise giderek “aciliyet” kazanıyor.

Etiketler

1 Yorum

  • ugur-oncu says:

    Yapı ilk betonarme uygulamalarımızdan biri olmasına rağmen, proje ve inşaatındaki dikkat, zarafet ve inceliğin bugünkü sayısız betonarme yapıdan çok daha özenli, çağdaş bir mimarlık kültürünü yansıttığını nasıl görmezsiniz? 60 yıl önceki bir sinema yapısında, işlev ve proje arasındaki mükemmel uyum sizi hiç heyecanlandırmadı mı?

Bir yanıt yazın