Mart ve Nisan’da Edirne Süper Kent

2015’te başladığımız "Süper Kent" dosyasının 2016’daki ikinci durağı Edirne. Mart ve Nisan ayı boyunca sürecek dosyayı Edirne’ye dair haberler ve orada üretilmiş projelerin yanı sıra yapacağımız söyleşiler ve görüş yazılarıyla takip edebilirsiniz.

Antik dünyanın merkezindeki Trakya bölgesinin doğusunda, Arda, Meriç ve Tunca’nın kesiştiği yerde, önce Odrysai (Trak) sonra Hadrianapolis (Roma/Bizans) ve en nihayetinde Edirne (Osmanlı/Türkiye) olarak var oldu. 1362 yılında I.Murat tarafıdan ele geçirilen Edirne 90 yıl boyunca Osmanlı’nın ikinci başkentiydi ancak İstanbul’un fethi ve imparatorluğun doğuşu ile bu vasfını kaybetti.


Fotoğraf: Edirne Belediyesi Arşivi

Hadrianopolis ne İmparator Hadrian’ın ismini verdiği yegane kent ne de o ismi Edirne olarak yeniden üreten Osmanlı’nın biricik başkenti. Ancak Edirne, fetih sonrası dönemde yalnızca “önemli bir sancak kenti” veya “askeri ve ticari faaliyetler için stratejik nokta” da değildi; kentteki en önemli mimari eserlerinin birçoğunun aslında fetih sonrası döneme ait olması da bunun bir göstergesi. Böylelikle 17. yüzyıldan itibaren, İstanbul’a rağmen, sultanların sürekli ziyaret ettiği ve yapılı çevreyi dönüştürdüğü bir kent olarak varlığını sürdürdü. Bu süreklilik aynı zamanda kent arkeolojisi bakımından Edirne’nin diğer Osmanlı kentlerinden ayrışmasını da sağlıyor. Edirne, Osmanlı mimarisinin nerdeyse her döneminden, sivil, dini, yönetsel, ticari ve ulaşım gibi farklı farklı farklı işlevlere sahip yapının etraflıca okunabildiği açık bir kitap. Herkesin bildiği üzere bu kitabın içinde Mimar Sinan’ın otobiyografisinde başyapıtı olarak atfettiği Selimiye Camii dışında Sultan Beyazıt Camii, Eski Cami, Üç Şerefeli Cami ve Yıldırım Beyazıt Camii gibi son derece önemli dini yapıları da barındırıyor.

Ancak Türkiye Cumhuriyeti bu açık kitabın içine yerleşmedi. 19. yüzyılda Balkan harplerinde cephe olmuş ve Kurtuluş Savaşı öncesi Bulgar ve Yunan ve Osmanlı yönetiminde sürekli el değiştirmiş bir kenti teslim aldı. Kent, çeperinden geçen Meriç nehrinin çizdiği hududun batısında Yunanistan’a kuzeyinde ise Bulgaristan’a komşu bir biçimde konuşlanmış oldu. Bir zamanlar yönetsel hinterlandı Kırklareli, Tekirdağ, Gelibolu Dedeağaç (Alexandrupolis) ve Gümülcüne’ye kadar yayılan bir kentten, Türkiye’nin Kuzey Batı sınırını tutan ve 17. yüzyıldaki nüfusunun yarısına bile sahip olmayan, indirgenmiş kente dönüşmüş oldu. Edirne’nin Cumhuriyet döneminde kurduğu kentsellik de, kışlaları, karargahları, her şeye rağmen karmaşık sosyal yapısı ve çok yakın zamanda yaşanan Suriyeli göçmenler ile kurduğu ilişki de bir hudut kenti veya – Zeki Sayar’ın Arkitekt’in 307. sayısında yazdığı gibi- bir ‘serhat şehri kompleksi’ne sahip olması ile alakalı.


Fotoğraf: Ahmet Usal

Peki günümüzde Edirne’yi Edirne yapan nedir ve daha da önemlisi gelecekte Edirne’yi Edirne yapacak olan şeyler neler? Süper Kent Edirne dosyamızda bunlara değinmeye çalışacağız. Mart ve Mayıs aylarında Edirne etiketimizin altında, Edirne kent merkezindeki restorasyon ve kentsel tasarım çalışmalarına, merkez ve çeperindeki mimari miras alanlarına, kentte halihazırda kurulmuş ve olabildiğince canlılığı ile işleyen kamusal alanlar, envai çeşit heykellere, kentin ve ilçelerinin sınırları ve sınırlar ile kurduğu ilişkiler gibi konulara dair içerikleri izleyebilirsiniz.

Etiketler

Bir yanıt yazın