Sign of the City Awards’a Tepki Yağıyor

Hürriyet tarafından dağıtılan gayrimenkul ödülleri Sign of the City Awards üzerine akademik çevrelerden de tepki geldi.

Hürriyet tarafından organize edilen, bu yıl ikinci kez düzenlenen ve geçtiğimiz hafta ödülleri dağıtılan Sign of the City Awards‘ı İleri Haber sayfasında sert bir dille eleştirdi. “Türk inşaat ve gayrimenkul sektörünü uluslararası normlara taşımak ve sektörü en iyiye teşvik etmek” amacıyla düzenlendiği belirtilen ödüllerin jürisinde Türkiye’nin önemli mimarlık okullarından profesörlerin de yer alması akademik çevrelerde rahatsızlığa yol açtı.

Konut, ticari projeler, kentsel tasarım uygulamaları, mimari tasarım gibi çeşitli kategorilerde bu yıl toplam 31 ödül verildi. Ödüllerin amacının “kentsel mekanı parçalayan gayrimenkul tekellerinin icraatlarının meşrulaştırılması” olarak değerlendirildiği Melih Fırat Ayaz imzalı “Gayrimenkul tekellerine ödül: Ne de güzel talan ettiniz kenti!” başlıklı haberde kısaca şu ifadeler yer aldı:

… Neresinden tutsak elimizde kalacak bu yarışmada belki de en absürt nokta meselenin akademi ile ilgili boyutu.

Yarışmanın jüri başkanı, benim de öğrencisi olduğum Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Şehir ve Bölge Planlama Bölüm Başkanlığı, Mimarlık Fakültesi Dekanlığı gibi önemli görevlerde bulunmuş, şimdi de okulun Mimarlık Fakültesi’ne bağlı Kentsel Tasarım Araştırma Merkezi Müdürü olan Prof. Dr. Güzin Konuk.

Konuk, Hürriyet’e yaptığı açıklamasında, “Sign of the City çok önemli bir platform. Birlikte yarışmak çok önemli çünkü küreselleşme sürecinde kentler yarışıyor. Kentler, kentsel projelerle yarışıyor, sizler de bu platformda yarışıyorsunuz. Yarışmada sürdürülebilir geleceğin en önemli bileşenlerini ortaya koyduk; ekonomik, ekolojik ve toplumsal boyut. Kategorilerimize baktığımızda bu üç boyutu da görebilirsiniz” diyor.

Aynı zaman da Tarlabaşı’nda yürütülen ‘soylulaştırma projesi’nde başrolde olan ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın da kısa bir süre öncesine kadar yönetim kurulunda yer aldığı yandaş Çalık Holding’e ait Tarlabaşı 360 projesinin danışma kurulunda yer alan Güzin Konuk, içlerinde AVM, yüksek katlı konut ve ofis projelerinin yer aldığı çalışmalara ödül verirken, planlama biliminin son 20-30 yılını meşgul eden tartışmaların odağında yer alan sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde hareket ettiklerini ve bu ilkenin bileşenlerini oluşturan ekonomik, ekolojik ve toplumsal boyutun, ödül alan projelerde ‘eşgüdüm halinde’ olduğuna kanaat getirdiklerini belirtiyor.

Jüri başkanlığında MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Güzin Konuk’un yer alması da akademik çevrelerde tepkiyle karşılandı. Görüşlerine başvurduğumuz akademisyenlerin konuyla ilgili değerlendirmesi ise şu şekilde:

 Hepimizin bildiği ve aşağıda kısaca açıkladığımız süreçler içinde;

• “Yeni Türkiye” diyerek ortaya atılan düzen içinde inşaat sektörünün sorunlu konumu,
• “yeni sermaye” odaklarının kentsel mekan üzerinde sağladıkları büyük rant,
• Bu faaliyetlerin yarattığı “sanal kalkınma” imgesi ile orta sınıfların kandırılması,
• Metropolden “kovulan” sanayi ve gecekonduların arazilerinin doyumsuz ve sınırsız bir biçimde sürekli olarak aynı gruplara tahsisi ile ortaya çıkan haksız rekabet ortamı,
• “Sürdürülemez” bir zenginleşme modeli olan inşaat çılgınlığının ekonomiye verdiği kalıcı zarar ve orta gelir tuzağında patinaj yapan bir ekonomimiz,
• Daha hızlı ve daha çok inşa etme çılgınlığı sürecinde “olağan” gösterilen korkunç yol kazaları
• Ve özellikle sağlıksız ve denetimsiz şantiyelerdeki işçi ölümleri,
• Soma’dan, denizli’den, gaziantep’ten vb. Maden ocaklarından, kömür ocaklarından, heslerden sömürülen tüm topraklardan ve insanlardan metropole aktarılan sermaye ve burada üretilen yeni rant,
• Tüm bunlar sonucunda kentlerde yaşam niteliğinin sürekli düşmesi, metropollerin yaşanamaz hale gelmesi,
• Aynı biçimde kentsel mekan kalitesinin, kamusal mekanın tümüyle göz ardı edilmesi,

Diğer yandan, bu süreçte kimi akademik birimlerin ve sorumlusu akademisyenlerin;

• Araştırma merkezlerinin kendi iç kuralları, yönergeleri doğrultusunda çalışmaması, kendi yönetim kurulları ile bile bilgileri paylaşmaması,
• Kimi öğretim üyelerinin bu merkezleri bir “iş alma”, sermaye ve güç odaklarıyla doğrudan ilişki kurma aracı olarak kullanması,
• Kişisel başarı, para ve şöhret uğruna akademik etikten uzak ve saydam olmayan faaliyetlerde bulunması,
• “Planlama ve tasarım” konusunda örnek alınması gereken kimi öğretim üyelerinin bu merkezlerin adını da kullanarak hukuksuz, planlara aykırı, kentsel mekanı tahrip eden uygulamaları ödüllendiren süreçlerin içinde yer almaları,
• Kentsel dönüşüm adı altında yapılan insan-toplum-doğa-mekan-çevre katliamlarına uzmanlık alanı planlama ve koruma olan kimi akademisyenlerin bu merkezler aracılığı ile katkı koyması

kabul edilebilir, onaylanabilir davranışlar değildir. İlgililerinden ivedilikle bu konularda açıklama bekliyoruz.

Etiketler

Bir yanıt yazın