Sınırları Bulanıklaştıran Bir Mimar: Sou Fujimoto

Mimarlığa dair fikirlerini kendisinden dinlemeden önce özet bilgi isteyenler için Sou Fujimoto.

Çağdaş mimarlığın en önemli ismilerinden biri Sou Fujimoto. 43 yaşındaki genç Japon mimar, alışılmışın dışındaki mimari tarzıyla adından söz ettiriyor. Şeffaflık ve hafifliği ön planda tuttuğu ilginç tasarımları çoğu zaman “Burada nasıl yaşanabilir ki?” sorusunu akıllara getiriyor. Mesela beyaz çubuklardan oluşan bir otobüs durağı veya dışarısı ile içerisinin ayırt edilemediği bir ev düşünün… Yani “bütün bildiklerinizi unutun” diyor Fujimoto’nun mimarlık düşüncesi bizlere.


Tokyo’da otobüs durağı projesi

Sınırları aşan projelerin mimarı Fujimoto, aslında hiçbir zaman mimar olmayı planlamamış. Çocukken Antoni Gaudi’nin çalışmalarından çok etkilendiğini itiraf ediyor ama lise yılları boyunca Einstein’a hayranlık duymuş. Tokyo Üniversitesi’ne fizik okumayı planlayarak kaydolmuş ama yolu mimarlıkla kesişmiş. Mimarlık fakültesinden dereceyle mezun olduktan sonra bir ofise girip çalışmak istememiş. İlk büyük işini ise bir pskiyatrist olan babası sayesinde almış; Çocuk Psikiyatrisi Rehabilitasyon Merkezi projesi. Beyaz küplerle bir küme gibi tasarladığı bu proje medyanın ilgisini çekmiş ve kariyeri böylece başlamış.

“Ben arada kalmış mekanları yaratmayı seviyorum”

Fujimoto’nun ilginç mimari tasarımları bildiğimiz sınırları aşarak farklı bir mekan kurgusu yaratıyor. Ona göre doğal-yapay, içerisi-dışarısı, basitlik-karmaşıklık, küçük-büyük arasındaki sınırlar önemli değil, “ben arada kalmış mekanları yaratmayı seviyorum” diyor. Kendi mimari tarzını “ilkel gelecek” olarak adlandıran Fujimoto, tasarımlarını mağara tarzı yerleşimlerle ilişkilendiriyor. Mağaralar gibi istemsizce oluşmuş mekanların biçimi onu heyecanlandıran. Yani bir şekilde formsuz formlar olarak tanımlıyor işlerini. “Mimarlığı birlikte yaşama ile bağımsız yaşama arasında bir şey olarak görüyorum” diyen mimar, geometrik formundan ötürü kompleks görünen ama aslında oldukça basit bir mimariyi ortaya koyan tasarımlar yapmaktan hoşlandığını da ekliyor.


House NA


HouseNA

Bu kadar iddialı ama aynı zamanda naif düşüncenin ürünü tasarımlarının müşterilerce nasıl karşılandığı ise çoğumuzda merak uyandırıyor. Özellikle Japon evleri tasarımlarıyla tanınan Fujimoto, başlı başına yaşam üzerine kurulu bir mekan üretimi anlayışına sahip. “Japonya’da insanlar satış değeriyle ilgilenmiyor” diyen Fujimoto, bu sebeple insanların gündelik yaşamı için daha önce keşfedilmemiş çözümler bularak konforlu mekanlar yaratmayı umut ettiğini ifade ediyor. Yani aslında insanları o mekanla ilişkilendirecek yeni yollar üretmesi mimarın çalışmalarını özel kılıyor. Geleceğe dair üretmeyi sevdiğini söyleyen mimar, tasarımlarıyla da bir bakıma “mekan ile mahremiyet arasındaki sınırların bulanıklaştığı çok da uzak olmayan bir gelecekte insanlar nasıl mekanlarda yaşayacak?” sorusunun yanıtını veriyor.

“Mimarlık ile doğa arasında daha özgür hareket edebileceğimize inanıyorum”

Fujimoto’nun işlerinde öne çıkan önemli özelliklerden biri ise doğa ile mimarlık arasında keskin çizgilerin olmayışı. Doğal öğeleri projelerinde sıkça kullanan mimar, onları birer peyzaj öğesi gibi düşünmeyerek mekan üretiminin bir parçası olarak konumlandırıyor.


HouseN

Fujimoto’nun son çalışması Tokyo’da bir alışveriş caddesinde tasarladığı karma kullanımlı yapı. Aynı caddede Christian Dior mağazasını tasarlayan SANAA, Tod’s mağazasını tasarlayan Toyo Ito, Prada mağazasını tasarlayan Herzog & de Meuron gibi önemli mimarların projeleri de yer alıyor fakat Fujimoto etkisi bu caddede kendini belli ediyor. Dört katlı bina birkaç noktada sokaktan geriye çekiliyor ve çeşitli yerlerde filizlenen ağaçların etkisiyle binanın kendisi göğe doğru yükselen bir orman gibi görünüyor.

Musashino Sanat Üniversitesi Kütüphanesi projesinde ise duvarlar yerine kullanılmış tavana kadar yükselen ahşap kitaplıkların etrafını camla kaplayarak etrafındaki ormanı vurgulamak için camın yansıtıcı etkisinden faydalanmış. Burda yapının ve ağaçların nerede başlayıp bittiği belirsiz.


Musashino Sanat Üniversitesi Kütüphanesi

Fujimoto ilginç biçimde doğa ile yapılı çevre arasında bir paralellik olduğunu vurguluyor. Kırsalda geçen bir çocukluğun ormanı ile 21. yüzyılın kentlerindeki insan eliyle inşa edilmiş yapılaşmanın benzerliğine dikkat çekmek istiyor. “Ormanın karmaşıklığı ve bereketi ben büyürken benim için bir başlangıç noktasıydı. Şimdi Tokyo’dayım ve Tokyo’nun kendisi bir yapay durum içinde organik bir düzenin ormanını andırıyor.” diyerek ne salt mimari ne de salt doğa olan fakat ikisinin birleşimi bir yaşam alanının yaratılabilmesi için arayışta olduğunu belirtiyor.

Bu kısa yazının Fujimoto’nun mimarlık düşüncelerine dair az da olsa fikir vermiş olacağını umuyoruz. Çağdaş mimarlığın önemli temsilcilerinden olan Sou Fujimoto’nun mimarlık felsefesini ve projelerini kendisinden dinlemeye sayılı günler kaldı. Trakya Cam tarafınan “Mimarinin şeffaf yüzü” sloganıyla yola çıkan T Buluşmaları‘nın ilkinin konuşmacısı olan Fujimoto, 11 Aralık’ta İstanbul’da mimarlarla buluşacak. 

Etiketler

Bir yanıt yazın