Milyon Liralık İnşaatta 1100 Liralık Önlem Almamak!

Dün Teşvikiye Hüsrev Gerede caddesindeki söz konusu binanın mimarı Rıza Keten, Radikal'de beni ziyarete gelip, hikayeyi bir de ondan dinlememi rica etti. Dinledim.

İş Güvenliği Uzmanı Ahmet Yazıcı, inşaat sektöründe her yıl 300 ila 500 işçinin iş kazası nedeniyle hayatını kaybettiğini söylüyor. Milyonluk binalar için yapılacak bir korkuluğun, bir kaç basit tedbirin maliyetinin ise 1000 lirayı bile bulmayacağına dikkat çekiyor.

3 gündür Teşvikiye’deki bir bina üzerinden inşaatlardaki işçi ve çevre güvenliği, inşaat firmalarının çevre ve belediyeler ile kurdukları sorunlu ilişkileri dikkatlerinize sunuyorum.

Bu yazılara aldığım tepkilerden de anlıyorum ki, söz konusu inşaat şirketi, Keten İnşaat’tan çeken çok var ama Keten İnşaat gibisi de çok var. Yani burada sistemik bir sorunla karşı karşıyayız. Ki zaten bu yazıları yazmaya başlarken sadece tek bir bina ve tek bir inşaat şirketiyle meselenin bitmeyeceğini vurgulamıştım.

Dün Teşvikiye Hüsrev Gerede caddesindeki söz konusu binanın mimarı Rıza Keten, Radikal’de beni ziyarete gelip, hikayeyi bir de ondan dinlememi rica etti. Dinledim.

Beşiktaş Belediyesi tarafından şirketlerine haksızlık yapıldığını, bugün itibariyle mühürlenme ve yıkım sebebi olan projeye uygunsuzluğun (binanın arka tarafında her katta 2,5 metre proje dışına çıkılmış, belediyenin müfettişlerinin yaptığı tetkike göre) Belediye tarafından sonradan icat edildiğini iddia etti.

Ben de kendisine… “Rıza Bey, siz buraya kendinizi anlatmaya geldiniz fakat benim yazılarımın ana teması olan işçinin ve çevredekilerin can güvenliğini tehlikeye attığınız konusuna değinmiyorsunuz. İnşaatın tepesinden sallandırdığınız salıncakta bir işçi Allah’a emanet çalışıyor, yüzlerce kilo ağırlığındaki mermerler caddeye düşüp birinin canını alabilir, orası son derece işlek bir cadde, kaldırımı caddenin neredeyse ortasına kadar kapatmışsınız. Bunlar olur mu?” dedim.

Şöyle cevapladı: “Bu konuda haklı olduğunuz noktalar var. Yalnız belediye bize diyor ki inşaatın önünü kapat eşyalarını oraya koy. Ön bölümü kapatınca kaldırım da kapanıyor. Kaldırımı kapatma iskele yap dese belediye öyle yapardık. O salıncak dediğiniz alete de ihtiyacımız var, başka türlü taşları döndüremiyoruz.”

“Peki” dedim “O salıncaktan işçinizin düşmemesi veya dev bir mermerin yoldan geçen birini öldürmemesi için önlem aldınız mı?”

Rıza Keten’in cevabı: “Bundan sonra alırız. Yalnız hem o taşları döndürebileceğimiz hem de etrafı koruyacak iskele sistemi Türkiye’de yok, Almanya’dan mı getirtelim! Ayrıca şimdi siz yazıp durduğunuz için inşaata adım atamıyoruz. Zabıtalar günde 4 defa geliyorlar. Halbuki izin verseler binanın çevresini güvenlik için sararız.”

Diyecek söz bulamadım açıkçası. O kadar farklı yerlerde duruyorduk ki mimar Rıza Keten ile, “Madem güvenlik açığı olduğunu kabul ediyorsunuz niye bugüne kadar yapmadınız? Evet gerekli iskele nerede varsa oradan alın, Almanların canı can da bizimki ne” dahi diye uzatamadım. Zaten kendisi benim belediye zabıtalarıyla arasını düzeltmemi, böylelikle güvenlik önlemini alabileceğini yoksa her geçen gün para kaybettiğini belirtmişti.

Farklı yerdeyiz derken, bu derece yani… Hiç mübalağa yok, emin olun.

Mesele şu: İnşaat firmaları 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na (ve bu kanuna bağlı 100’e yakın yönetmeliğe) uygun çalışmak zorunda. Bunun denetimini yine kendi bünyesinde istihdam edeceği iş güvenliği uzmanı yapacak. Fakat takdir edersiniz ki iş güvenliği uzmanı maaş aldığı patronunu kanuna uymuyor diye Çalışma Bakanlığı’na şikayet etmekte gayet zorlanır. Dolayısıyla bu katiyen işlemeyecek bir sistem. Belediyelerin görevi ne? Onlar ancak bu inşaatlar çevreyi ve havayı kirlettiğinde, gürültüye sebep olduğunda devreye giriyor. İşçinin ve çevre halkın can güvenliğiyle ilgilenmiyor. Muhattap Çalışma Bakanlığı’nın müfettişleri, onları da ara ki bulasın. O yüzden İstanbul’un göbeğinde, işte bu inşaatta olduğu gibi, balkon ve cephelerde düşmeyi engelleyici korkulukla olmadan, çevre sakinlerini malzeme düşmelerinden korumak için yeterli koruma panelleri yapılmadan, asma iskelede çalışan işçiye emniyet kemeri, kemeri bağlayacağı can halatı, baret, iş yeleği verilmeden koskoca bir binayı dikebiliyorsun.

Halbuki sadece saydığım şu üç nokta hayati risk içeren konular olduğu için bakanlık denetimlerinde iş durdurma nedenidir.

Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum İş Güvenliği Uzmanı Ahmet Yazıcı durumun vahametini şöyle anlattı: “SGK istatistiklerine göre Türkiye’de inşaat sektöründe her yıl 300 ila 500 işçi iş kazası nedeniyle hayatını kaybediyor. Yani inşaatlarda her yıl bir Soma kaybediyoruz ve hiç bir yerde lafı bile geçmiyor! Ki bu istatistiklere kayıt dışı rakamlar dahil değildir. Tahmin edilenler bu rakamların 2-3 katıdır. İnşaat sektöründeki kar marjlarıyla kıyasladığımızda, alınacak iş güvenliği önlemleri maliyeti devede kulak denecek boyutta bile değildir. Örneğin sizin yazınızda belirttiğiniz ve videosunu koyduğunuz inşaatın cephelerine çalışanlar düşmesin diye yapılacak korkuluklar, ki hurda demirlerden yapılır, işçilik dahil 1000 lira bile tutmaz. Asma iskeledeki çalışanın yüksekten düşmesini engelleyecek can halatı ve kemeri sadece 100 lira. Yüz liraya bir canı kurtarabiliyoruz yani! Bu ve benzeri önlemler bir çok inşaatta, inşaat maliyetinin %0,1 ini bulmaz. İnşaatlarda çok düşük maliyetler ve basit önlemlerle yüzlerce ölümlü iş kazası engellenebilir.”

NOT: 10 gün önce Kayseri Melikgazi ilçesinde bir inşaatı denetleyen iş güvenliği uzmanı ve ona yol gösteren işçi maalesef iskeleden düştü, işçi yaralandı uzman ise hayatını kaybetti.

Etiketler

Bir yanıt yazın