Mimarlık Yarışmaları: Açık Hava Müzesi olarak Gelibolu

Gelibolu'ya farklı zamanlarda açılan yarışmalar sonucu inşa edilen yapılar kendi zamanlarının ruhunu yansıtıyor.

Gelibolu’da 1944’ten bu yana inşa edilen şehitlik, anıt ya da müze projeleri farklı zamanlardaki mimari akımları, yaklaşım tarzını yansıttığı için bu yapılar Yarımada’ya bir mimarlık açık hava müzesi görünümü katıyor. Gelibolu’nun özel durumunu yaratan koşullar bu yapıların günümüze dek (bazılarında değişiklik ya da ekleme olmasına rağmen) ulaşmasını sağladı.

Bu yazıda, Gelibolu’daki tüm yapılar yerine sadece Türkiye’de Gelibolu için açılan mimarlık yarışmalarının öne çıkanları ele alınacak. Yarışma, aynı alan için birçok farklı bakış açısı ve çözümü değerlendirmek, arasından seçim yapmak ve jürinin bakış açısıyla en uygun ya da değerli olanı ödüllendirmek demek. Bu sebeple yarışma projeleri, sadece işveren ve mimarın değil, daha kolektif bir bakış açısını yansıtması açısından önemli. Bu yazıdaki hedef, ”hafıza mekanları” oluşturma çabasında olan Gelibolu’da bu özel alanda uygulanmış yarışma projeleri için ufak bir arşiv çalışması yapmak.

1944 Çanakkale Zafer ve Meçhul Asker Anıtı Yarışması

Yarışmanın birincilik ödülü Y. Mimar Feridun Kip, İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş’a gitti ve tasarladıkları anıt Morto Koyu’na bakan tepeye inşa edildi. Kuşkusuz bu yapı, boyutları ve konumuyla Gelibolu Yarımadası’nda en dikkat çekenlerden biri. Boyut olarak devasa olan anıt, uzak çevreden bile rahatlıkla görülebilir. Bu yapı, kendi çağının anıt yapma pratiğini taşıması açısından oldukça değerli. Anıtsal olması ve yapı tipolojisi açısından, Anıtkabir benzeri bir hafıza yapısının oluşturulması olarak düşünülebilir.

Arkitekt, 1944/03-04, Sf. 52-65.

1970 Conkbayırı Mehmetçik Parkı Anıtı ve Parkı Yarışması

1970 yılındaki bu yarışmanın asli jüri üyeliğini Turgut Cansever, Levent Aksüt, Doğan Erginbaş, Günseli Aru ve Ercüment Kalmık yapmıştı. Kazanan ODTÜ Mezunu Mimar Ahmet Gülgönen oldu. Proje,  “dikilitaş” ya da “yazılı kaya” gibi tarihsel anıt tipolojisinin uyarlaması olarak görülebilir. Mevcut topoğrafya ve doğa elamanlarına en az müdehalede bulunulması ve yapının ölçek olarak mütavazi boyutta tutulması jüri üyeleri tarafından projeyi öven özellikler olarak dikkat çekiyor. Bu Meçhul Asker Anıtı’ndan 26 yıl sonra mimari çevrelerde anıt yapılara bakış açısı değişmeye başladı. Artık görüldüğü üzere; yeni dönemde devasa anıtlar yerine mütevazi, çekingen hafıza yapıları yüceltilmeye başlandı.

Mimarlık, 1970/11, Sf. 34-42

1984 Çanakkale Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kabatepe Sembolik Şehitliği

Metin Hepgüler’in kazanan tasarımının inşaatına 1995 yılında başlandı ve 1996 yılında tamamlandı. Bu yapı, daha önce değinilen iki anıt örneği gibi geçmişteki anıt tipolojilerine referans vermiyor. Bu anlamda hafıza mekanına farklı bir bakış açısı getiriyor. 45 derecelik açıyla ”düşman askeri”nin çıktığı koya doğru yönelen anıt 35 tonluk yükten oluşuyor. Tabi ki açıklaması olmadan niyeti ilk bakışta anlaşılmayan bir yapı.

Sonrasında bulunduğu alana Kabatepe Tanıtım Merkezi inşa edildi.

1997 Gelibolu Yarımadası Barış Parkı Fikir Proje Yarışması (Uluslararası)

1994 yılında çıkan yangın sonrası Gelibolu’nun mercek altına alınması ve korunması konuları gündeme gelip, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de desteğiyle Orman Bakanlığı ve ODTÜ arasında yapılan sözleşme sonucu hayata geçirilen yarışma. Uluslararası Mimarlar Birliği kurallarına göre yapılan ilk Uluslararası fikir ve yarışma projesi olması açısından da ilgi çekici. Kazanan Norveçli ekibin ana fikri Gelibolu’nun mevcut değerlerine saygıyla yaklaşma, yeni eklemeler yapmak yerine varolanı sergileme, yanlışları düzeltme ve bozukları onarma kaygısı taşıması. Aslında bu yarışmanın birinci seçilen projesinin yüceltilen tutumu, dokunmamak, inşa etmemek üzerinedir kısaca. Yarışmadaki ”barış” teması ”huzurlu” bir ortam yaratma amacıyla yaşatılmaya çalışılmış. Bu yarışma süregelen anıtsallıkta küçülme ve mevcut coğrafyayı koruma anlayışının son noktası olarak görülebilir.

2009 Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kabatepe Tanıtım Merkezi

Metin Hepgüler’in tasarımı olan Kabatepe Şehitlik Projesi’ne benzer bir sembolik yaklaşım bu projede de görülebilir. Şöyle ki yapının toprağa gömülmüş olması mezarlığı, yükselen iki anıtsal duvar Çanakkale Boğazı ile Asya ve Avrupa kıtalarını sembolize ediyor. Benzer sembolik yaklaşımlara projenin birçok öğesinde rastlanabilir. Yine geçmişe yönelik örneklerden esinlenmek ya da onlarla benzeşme isteğindense kendi sembolik değerlerini üretme çabasında olan bir yapı. Binanın tasarım aşamasındaki alt yazısını okumadan, yapı elemanlarının temsil ettiği anlamları tahmin etmenin olanağı yok.

Bu yapı yarımadadaki hafıza yapısı öncüllerinden fonksiyonel olarak ”ziyaretçi deneyimi” üzerine yoğunlaşması bakımından ayrılıyor. Projenin önemli bölümlerinden olan simülasyon merkezinde amaç ziyaretçilere, hazırlanan senaryo çerçevesinde, Çanakkale Savaşı’nı senaryoda öngörülen sunum tekniklerini kullanarak anlatmaktır. Bu durum, hafıza mekanında görsel ve işitsel farklı katmanlar oluşturuyor.

2012 Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Ağadere Hastanesi ve Şehitliği Fikir Projesi Yarışması

Şu anda inşaat aşamasında olan kazanan proje bir çok sembolik öğe taşıyor. Kazanan ekibin kendi anlatımlarıyla ana yaklaşımı şu şekilde özetlenebilir: Gösterişten uzak, coğrafyanın kendi özelliklerine vurgu yapan ve topoğrafyaya saygıyla yaklaşarak ziyaretçilerin geçmişte yaşananları duyumsamaları, şehitlerle aynı havayı solumaları ve kendileriyle başbaşa kalmaları.

Proje hayata geçtiğinde vadettiği ziyaretçi deneyiminin yaşanıp yaşanmayacağı daha açık belli olacak. Fakat burada daha önemli olan, yaklaşımın bir önceki yarışma kazananı gibi ”ziyaretçi deneyimi” üzerine yoğunlaşması.

Öncelikle Gelibolu’nun yarışma geçmişinde birinci seçilen projelerin uygulanmış olması dikkat çekici. Her yarışmada olduğu gibi seçilen jürinin ve yarışmayı düzenleyen kurumun bakış açıları kazananın belirlenmesi konusunda önemli. Bunları teker teker analiz etmek çok uzun bir çalışma gerektirir. Bu yazıdaki amaç ise kısa bir arşiv çalışması yapmak ve genel olarak kazanan projelerin tasarım yaklaşımlarına daha yakından bakmaktı.

Diğer öne çıkan durum ise Gelibolu’da kavramlar üzerine kurulan bir mimarlık pratiği. “Hafıza”, “anıtsallık”, “temsiliyet”, “sembolizm”, “tarihi referans” ya da “ziyaretçi deneyimi”… Her projenin bir altyazısı, arka planda beslendiği hafıza ve değerlerin sembolik yapılaşması var. Bütün bunların sentezi olan mimari yansımaları görme imkanı vermesi açısından Gelibolu Yarımadası, önemli ve eşine zor rastlanır bir “mimarlık açık hava müzesi” olarak da düşünülebilir.

Etiketler

1 Yorum

  • omer-yilmaz says:

    Bunca yarışma açtığımız Gelibolu’nun halen hiç de tarihine yakılır bir durumda olmadığını söylemek yanlış olmaz.

    Yönetim – tasarım ilişkisi üzerinde ısrarla durmamız, zaman harcamamız gereken bir iş. Gelecekte de benzer sorunlarımız olacak. Tasarımın niteliği kadar yönetimin sürdürülebilirliği de gündemimizde olmalı.

Bir yanıt yazın