”Zorlu Center için Yıllardır Daha İyi Ne Yapılabilirdi Diye Düşünüyorum, Bulamıyorum”

Emre Arolat ARKIMEET 2013'de bugüne kadar gerek sosyal medyada gerek internette ağır bir şekilde eleştirilen Zorlu Center projesinin tüm sürecini projenin tasarım ekibiyle birlikte anlattı.

Arolat, Zorlu gibi büyük projelerin yapıldığı dönemden sonra kullanıldığı döneme kadar geçen sürenin proje hakkında çok fazla şeyin söylendiği zor bir süreç olduğunu, Türkiye’deki mimarlık ortamının bu tür kompleks yapıları değerlendirme bağlamında uzun vakitler harcaması gerektiğini belirtti. Zorlu gibi geniş kapsamlı projelerin saatlerce konuşulması gerektiğine, tüm soruların sorulması ve projenin her yönüyle eleştirilmesi gerektiğine inandığını söyleyerek Zorlu Center projesini anlatmaya başladı.

Kerem Piker, sunuma EAA’nın 2007 yılındaki gündeminden söz ederek başlamak istediğini belirtti. Piker, Santral İstanbul projesi örneğinden yola çıkarak kamusal alan ile özel alan kavramına, kamuya ait alanın ne kadar kamusal olduğunu sorgulamak gerektiğine, bu kamusallık durumunun Zorlu sürecine de hakim olduğuna değindi. Sonrasında EAA bünyesinde 2007 yılında çalışılan Arketip, Bomonti Evleri, Kağıthane Ofis Park projelerinden örnekler gösterdi.

Kerem Piker, ”Zorlu Center için açık çağrı yapılmıştı ve yeterlilik dosyası isteniyordu. Yeterlilik için belirli bir metrekare inşa edilmiş projeniz olması, bir takım makaleler ve yönlendiricilerinin eğitim alanındaki belgeleri olması gerekiyordu. Biz de bu bahsettiğimiz projelerle ve makaleler ile bir kitap oluşturduk. Makalelerden bir tanesi 2003 yılında yayınlanmış olan Arrademento dergisindeki ‘site” adlı yazıydı.” dedi.

‘Site” için, kaybetmeyi göze alarak giriyoruz dediğimiz yarışmanın ana zemininde fikren yer alan bir yazı olduğunu söyledi.

Emre Arolat ”Bu arazi kamu arazisiyken oraya kimse giremiyordu. Burası bir kamu alanıydı ama kamusal bir alan değildi.’Türkiye’nin en pahalı arazisi, 800 milyon dolar gibi bir satış bedeli vardı.” diyerek aslında çok fazla eleştiri alan bu arazinin Zorlu’dan önce de kamusal bir alan olarak kullanılmadığını ifade etti.

”Gazetede Zorlu’nun araziyi aldığını okuduktan sonra, heralde Amerika’dan büyük kurumsal bir ekip getirecekler ve projeyi yaptıracaklar diye düşünmüştüm. Sonrasında şartnameyi görünce şaşırdım, duayenlerin içinde bulunduğu bir ön seçim kurulu vardı.” diye ekledi.

Arolat, Ahmet Zorlu’nun bir konuşmasında ”Biz burada açık bir proje yapmak istiyoruz” dediğini ve bundan çok etkilendiğini belirtiyor ve ekliyor, ”Kamusal alan konusunda ofiste çok uzun süren mavralar yapmışıtık ve yarışmaya katılma kararı aldık.” dedi ve sonrasında yarışma sürecinin kendileri için başlamış olduğunu belirtti. 

Yarışmanın Ön Seçimi için 117 Ekip Başvurdu

Süha Özkan moderatörlüğünde yürütülen yarışma sürecinin ön seçim kurulu Köksal Anadol, Doğan Tekeli ve Emre Aysu’dan oluşuyor. Bu ekip 15 civarında bir grup seçiyor ve sonrasında daha detaylı bir şartname ile ek bir süre verilmişti.

Arolat yarışma için seçildikten sonra tasarım sürecinin başladığını, 1 saatlik süreleri olan ilk sunuma hazırlanırlarken ingilizcesine güvenmediği için, ”Projeyi orada ingilizce sunmamak için 54 dakikalık bir video hazırlama kararı almıştık, kalan 6 dakikayı da kotarabileceğimi düşünmüştüm.” dedi.

Yarışma sürecinin danışmanlarından Murat Güvenç, ”28 yıl boyunca ODTÜ’de şehir planlama bölümünde çalıştım fakat bu süre boyunca Emre Arolat dışında hiçbir mimar gelip bana projesini sormadı.” diyerek Zorlu Center yarışma sürecine nasıl dahil olduğunu anlattı. Yarışma sürecinde Bilgi Üniversitesi’nde çalışan Güvenç, okul sonrası EAA ile buluştuklarında proje hakkında konuştuklarını, tartıştıklarını ve kendisinden arazinin vaziyet planının İstanbul’un genel yapısı üzerinde nereye oturduğu hakkında fikir aldıklarını belirtti.

EAA ortaklarından Gonca Paşolar projenin en çok eleştirilen konularından biri olan yoğunluk meselesine değindi. ”Proje hakkında konuşulurken burada ciddi bir yoğunluktan bahsediyoruz derken bu çevrenin neresinde duruyoruz diye çevre adalarda emsal incelemeleri ve hesaplamalar yaptık.” dedi.

Bu araştırmalarda Zorlu’nun 40 metre uzaklığındaki bir yapı adasında kullanılan TAKS değerinin 0.45, toplam inşaat alanının ise 2.7 emsalden daha fazla olduğu sonucuna ulaştıklarından bahsetti. Levazım bölgesinin ortalama 2.7 civarında bir emsali olduğunu keşfettiklerini bazı konut projelerinde neredeyse 3 emsale kadar çıkılmış olduğunu ekledi.

Sonrasında Rizzoli’nin çıkarmış olduğu Süha Özkan’ın editörlüğünde ”Mimarlığa Yeni Bir Bakış İstanbul Zorlu Center İçin Projeler” kitabından seçkiler sundu ve her ekibin projesinden örnekler yer alan kitaptan imajlar yansıttı.

Zorlu Center Proje Edinim Süreci

Kentsel Sarmal, Architektonika
Durgun Bir Anıtsallık, Mario Botta
İstanbul’a bir Simge, Coop himmelblau & Uras & Dilekçi
Kentsel Alanın Yeniden Yorumu, GAD & Odile Decq
Ayrıcalıklı Bir Avlu, Gregotti Asc. & ARUP
Kent İçinde Kent, Has Mimarlık &
Mekan Örgütlenmesi için Birim-Biçim, Selim Velioğlu
Karmaşanın Sakinliği, Umut İnan – Sude Mimarlık
Kentsel Bir Pencere, Cafer Bozkurt & ASP
Mega Özgünlük Arayışı, ERA
Kentsel Kanyonlar, Mimarlar Tasarım ve Hashim Sarkis
Yeni Bir Gök Çizgisi, Tabanlıoğlu
Kentsel Süreklilik, EAA

Projenin ana hedefi kabuk altındaki yoğunluğu hafifletmek olarak tanımlanıyor

Projenin tasarım ekibinde yer alan Rıfat Yılmaz ”Kent balkonundan projenin bittiğinde hakim olacağı manzaraya tüm İstanbul’un erişebilmesini amaçlamıştık.” dedi.

Ekip, arazinin herhangi bir bariyer ile kapatılmadığı zaman sürdürülebilir olacağına kendilerini inandırdıklarını, bugün olduğu gibi Zorlu Center’ın tam ortasını tasarlarken bir kentsel alanmış davranabilmek, hiçbir bariyer olmadan projeye girebilmek kolay cesaret edilebilir bir karar olmamasına rağmen bu kararı aldıklarını vurguladı.

Emre Arolat, proje için yapılan yoğun eleştiriler için ”Fener-Balat projesini yapmadım çünkü benim hayat görüşüme uygun olmayan bir proje fakat Zorlu Center gibi bir proje 10 kez karşıma gelse 10’unda da daha iyi yapmak için uğraşırım.” dedi.

Kabuğun gerçekten bir kamusal alana dönüşebilmesi ve buraya insanların çıkabilmesi konusunun ekibin en çok önemsediği mesele olduğu belirtildi.

”235.000 metrekare emsal hakkı ile 615.000 metrekare inşa edildi diyen arkadaşlar, kabuk altında akalan alanların hepsini emsal dışı olarak yorumluyorlar. Ben bu kadar az düşünülmesini gerçekten anlayamıyorum.” diyen Arolat mevcut emsalin dışına çıktıkları hakkındaki yorumları eleştirdi.

Arolat ”Kentsel açıdan çok tüketilebilir ve yaşanabilir bir proje gibi geliyor. İnsanların herhangi bir üst aramasına geçmeden içine girebilecekleri bir kamusal alan olmasını çok önemsiyorum. Burada her türlü sosyal sınıftan insanın varlığı bana çok çok önemli geliyor.” dedi.

Yarışma sonrasında 4 tane asil 1 yedek proje seçiliyor

Cafer Bozkurt, Hashim Sarkis, Tabanlıoğlu ve ERA yedek proje olmak üzere yarışma sonrasında 4 asil, 1 yedek proje seçildiğini ve her hafta düzenli olarak Zorlu Grubu ile buluşup 6-7 kişilik ekip ile haftalık programlar yapmaya başladıklarından bahsetti.

”Sanıyorum ilk ayın sonunda bir görüşmede kabuğun üzerinin kamu tarafından kullanılması ve özel alanlara kamunun yaklaşabiliyor olması sorgulanmaya başlandı. Yöneticilerden bir tanesi ”Bu kabuğun ucunu 2 metre kaldırırsak buraya kimse çıkamaz” dedi.

Bu talebin projenizi yapmayalım demek ile aynı şey olduğunu, bir sonraki toplantıda tüm projenin omurgasının bu kabuğun üzerine kurulu olduğunu ve böyle bir işte yer almak istemediklerini belirterek işten istifa etmek istediklerini bildirdiklerini söylüyor ve Zorlu Grubu ekibin sürece dahil olması için ikna ediyor.

Peki Zorlu Center sayılarla nasıl ifade ediliyor?

Yaklaşık 100 bin metrekarelik bir alan yeşillendiriliyor.
4 kuleden geniş olanı otel kulesi diğer üç kule rezidans kulesi.
2 salonu olan bir performans sanatları merkezi / kültür merkezi yer alıyor.
Porje 84bin metrekare arsa alanına oturuyor.
%40 taks ile emsale giren kısmı zemin kotu üstü 234.500 metrekare.
Toplam brüt alan 693.000 metrekare.

Ekip sunumun son bölümünde süreç içerisinde kaç mimar, kaç danışman, kaç farklı ekip ile birlikte çalıştıklarını, 6 yıllık süre zarfında kaç adet pafta, kaç kilometre kağıt teslim ettiklerini, kaç kapı detayı çizdiklerini, kaç saat toplantı yaptıklarını sayılara dökerek izleyiciler ile paylaştı.

Etiketler

8 yorum

  • metin-sahin says:

    10 Ekim tarihli, Arkitera’nın, Zorlu Center haberinde, projenin mimarının şu ifadeleri kullandığı belirtiliyor: ”Kentsel açıdan çok tüketilebilir ve yaşanabilir bir proje gibi geliyor. İnsanların herhangi bir üst aramasına geçmeden içine girebilecekleri bir kamusal alan olmasını çok önemsiyorum. Burada her türlü sosyal sınıftan insanın varlığı bana çok çok önemli geliyor.”.

    1. Bir kentsel alanın, mimar tarafından,”yaşanabilir” bulunmasını anlayabiliriz; ama “tüketilebilir” olarak değerlendirmesi hakkında ne düşünmeliyiz?. Bir kentin insanının, kentsel alanları, “tüketmek” amacıyla kullanması, tercih edilen, hedeflenen bir şey midir?.

    2.Bu “center”da (“merkez” değil, “center”), her türlü sosyal sınıftan insanın varolacağı ifade edilmiş.11 Ekim tarihli, Arkitera haberindeyse, “Meydan Katı, Prada’dan Louis Vuitton ve Bulgari’ye ünlü markaları ile lüks alışverişin yeni çekim merkezi olacağa benziyor. Meydan katında henüz 9 bin metrekarelik Beymen mağazası dışında hazır mağaza bulunmuyor. Yan yana dizilen Valentino, Burberry, Dior ve Fendi mağazalarının açılışa yetiştirilmesi için hummalı bir çalışma sürüyor.” Deniyor. Prada, Valentino, Burberry ve daha niceleri, bu “CENTER”in nasıl bir kamusal alanı olacağını, KAMUSAL ALANIN KARAKTERİ hakkında ip uçlarını bizlere veriyor…

    ODTÜ’den, 28 senedir kendisine herhangi bir mimarın danışmadığı; ama bu projenin danışmanlığını üstlenen akademisyen, herhalde “her türlü sosyal sınıftan insanın varolacağı kentsel mekan-kamusal alan” hakkında ilerleyen zamanlarda bu “center”in, “zorlu” analizlerini bizlere yapacaktır.

    – “kamusal alan, her türlü sosyal sınıf” gibi kulağı okşayan kelimelerin, sermayeye kılıf olarak giydirilmesini, zaman deşifre edecektir. Ne diyelim, “money for nothing”.-

  • celik-erengezgin says:

    Daha iyisi nasıl olur diye düşünüyormuş arkadaşımız.. Bence kafasını yormasın.. Öyle düşünmekle olsaydı çoktan bulurdu !.. Demek ki oradan bir yerlere varılmıyor !.. Kaç pafta ve kaç kilometre kağıt hesabı en güzel tanımıdır mimarlığın.. Bir de kaç metrekare ve kaç metreküp hesabını da ekledin miydi, akan sular durur..

    Bak şimdi aklıma geldi, bir de “kaç ton” olduğunu söyle, ortalık ayağa kalkıp selam dursun .. Öyle sosyal mosyal laflarından da hiç bir yerlere varılmazdı zaten.. Bence debelenme, koyver gitsin.. Bu tencere daha çoook su kaldırır.. Afiyetle yiyenler var oldukça !…

  • omer-yilmaz says:

    Zorlu Center uzun uzun anlatıldı ve herkesten tebrik mesajı geldi, benim hatırladığım sadece Ömer Selçuk Baz emsalle ilgili bir eleştiri yaptı.

    Bu durumda:

    a- EAA ve Zorlu ARKIMEET’e adamlarını göndererek övgü dolu sözler söylenmesini organize ettiler.

    b- Arkitera bir yolunu buldu ve tüm eleştiri getirecekleri susturdu.

    c- EAA ekibi sunumdan önce hipnoz çalışarak tüm salonu etkisi altına aldı.

    d- EAA ekibi sunumu bilerek çok uzun hazırladı ve herkesin cılkı çıksın kimse soru soramasın planları yaptı.

    e- Türkiye’de bir yapı için mimarın karşısına geçerek ona eleştiri getirecek ortam yok. Böyle bir kitle de yok.

  • celik-erengezgin says:

    Bari benim de tebriklerimi kabul buyurun lütfen.. Eleştiri tahammülsüzlüğü kol saldığında oluşan dokunulmazlık zırhı, bir gün kaybedildiğinde, çıplak gerçek kimseyi mutlu etmeyecektir.. Bana sorarsanız, İstanbul’un bağrına saplanan ne ilk ne de son hançerdir..

  • vehbi-durust says:

    Çok ortada adeta bağıran bir yapı olmuş, ilk intiba bu. Şehre tepeden bakıyor, en büyük benim diyor sanki. Dünya dışarısında ancak benim içimde der gibi bakıyor çevresine. Bir bina her şeyi kapsamalı ve içinde yapılır kılmalı mı gerçekten? Bu derece hakim ve baskın olmalı mı şehre ve ortamına? Yapıldığı şehir İstanbul olunca, biraz tevazu, her yapı için şart gibi. Bu da biraz daha yere yakın, insana yakın olmayı gerekli kılabilir. Yükseldikçe yükselen binaların İstanbul ile bir bağı yok gibi… Saygılarınmla

  • bay-cambaz says:

    birisi, zorlu centerin sanki 1/1000 ölçekli bir makette yanlışlıkla 1/500 olarak yapılıp yerine konulmuş bir bina gibi durdugunu söylemişti.

    bir scale komutu ile toparlanabilir yani yapı, o kadar büyütmeye gerek yok.

  • celik-erengezgin says:

    Bunca eleştiri gayreti, acaba vakit kaybı mıdır diye düşünmeye başladım.. Eğer İstanbul’u bu denli etkileyen bir heyula ile karşılaşmasaydık, belki de “beşer şaşar !” der geçerdik.. Ama bu “obez merkezin” sorunları hayli ağır.. Yani konuşmak, vicdani bir mecburiyet haline geliyor bizler için..

    Ancak büyüklüğü ve projesinin kilo hesabı ile anlatılabilen bir yapı, mimari bir değer olmaktan zaten hayli uzaklaşmış demektir.. İnsani sorunlar adına bir sorgulama, ölçeksel kaygılar, yaşamsal kolaylıklar, ulaşım için özel gayret içermeyen, çevresel uyum ve siluet tasası, temiz ve sürdürülebilir enerji endişesi taşımayan bir tasarım..

    Hatta hatta, deprem güvenliği ve panik tahliyesine ilişkin sadece “merak etme sen” diye geçiştirilebilen, ürkütücü boyutta bir hormonlu yapı.. Allah saklasın.. Mahcup olmaya bin kere razıyım..

    Ekoloji adına ise sadece, halı saha yapar gibi, yani yine metrekare hesabı yeşil alanlar içeren bir tanıma kaldı işimiz.. O şirin yeşillikler yüzünden ”en birinci eko yapı !” unvanını da kaparsa hiç şaşmayın.. Al gülüm ver gülüm yarışmalarında da, kim bilir hangi ülkelerde, daima ipi göğüsleyecektir eminim..

    Ezcümle; mesleki başarıdan değil, ancak ticari bir başarıdan söz edilebilir.. Buraya böyle imar verenler de hizmet madalyasını hak ediyor bence.. Ama “kime hizmet ?” diye de sorgulamayın artık..

    Sanırım arsa parasını anca kurtardı işveren.. Allah için, alan razı veren razıdır yani !.. Toplum razı mıdır ırgalayan yok !.. Sosyetemin güllerine de bu yakışır zaten..

  • ebubekir-simsek says:

    Torun Center faciasından sonra birden aklıma Emre Bey’in ”Zorlu Center için Yıllardır Daha İyi Ne Yapılabilirdi Diye Düşünüyorum, Bulamıyorum” lafı geldi tekrar.

Bir yanıt yazın