“Kamusal Alanda Korkmadan Sanat Yapacağız”

7 Eylül Cumartesi günü açılışı yapılan IABA Uluslarası Mimarlık Bienali'ne mimarlık camiasının yanı sıra, halkın ilgisi de oldukça yoğundu.

Oturum, açılış konuşmaları ile başladı. Sözü alan; Mimarlar Odası Antalya Şube Başkanı Osman Aydın, bienalin yalnızca mimarlık mesleğine değil, Antalya’nın tanıtımına da önemli katkı sağlayacağını söyledi. Aydın, TBMM’de kabul edilen Torba Yasa ile meslek odalarının işlevsizleştirilmeye çalışılmasından dulduğu üzüntüyü de dile getirdi.

Ardından sözü alan Mimarlar Odası Genel Sekreteri Necip Mutlu ise Torba Yasa ile meslek odalarının yetki alanlarının kısıtlandığını, sindirilmeye çalışıldığını belirterek Mimarlar Odası olarak toplumu uyarma görevini yürütmeye devam edeceklerini dile getirdi. Mutlu ayrıca, yaklaşan yerel seçimlere vurgu yaparak, belediye başkanlarına “tavsiyelerde” bulundu.

Heyecanla beklenen bir başka konuşma ise Bienal’in kuratörü Prof.Dr. Abdi Güzer’in konuşması idi. Bienalin, ardından çok fazla tartışma ortamı yaratacağına inandığını belirten Güzer, “Özelliklle genclerin sahiplenmesi sayesinde bir zenginlik ortya çıktı diye düşünüyorum birdahaki bienale kadar da tartışmaların süreceğine inanıyorum,” dedi.

Bienal Başkanı Tülin Görgülü’nün konuşması ise gündemin en güncel kamusal alan tartışmalarına yönelik heyecan verici bir konuşma oldu.

Görgülü, “Mimarlığın kesitini ortaya koyan, 1 ay sürecek bir karnaval olacak! Korkmadan çekinmeden kamusal alanda sanat yapacağız!” dedi

Şablonun günümüz siyasi ve sosyal gündemine çok güzel referans verdiğini belirten Görgülü, artık şablon karşıtı eylemlerin başladığını, insanların şablona karşı durduğunu belirterek; “Gündelik yaşamın şablona sokulmaya çalışıldığı bir noktadayız. Buna karşı olarak da sokaklar gökkuşağına boyanıyor. Gökkuşağı eylemleri çıktı. Şablon karşıtı bir yaşam ortaya çıktı. Bu çok ümit verici.” dedi.

Kavramın hem bir aynılaşma hem de bir karşı duruş olduğuna dikkat çekti ve bunun bienal kapsamında ortaya konan “deneysel mimarlık” bağlamında ele alındığını belirtti.

Modernizmi de Tüketim Nesnesi Haline Getiren Mimarlığın TOKİ’den Farkı Var mı?

Açılışın ikinci bölümünde Mimarlığın Şablonu / Şablonun Mimarlığı Sergisi’nde işleri bulunan mimar ve sanatçıların katılımı ile bir forum düzenlendi.

İlk olarak sözü alan Onat Öktem; tema üzerinden çalışırken ele aldıkları şablon temasını tektipleşme üzerinden okuduklarını, geldikleri noktada ise “Tektipleştirme dışındaki şablonların ne olduğu?” sorusundan yola çıkarak ilerlediklerini belirtti. “Şablon mimarlık ya da tektipleştirme denince hep TOKİ eleştirilir ama sadece bu mu? Tektipleştirme dışındaki şablonlara da bakmak lazım çünkü mimarların da bunda çok büyük payı var!” diyen Öktem, mimarların tasarım aşamasından sonra topluma dayattıkları ya da bıraktıkları izler üzerine konuşmasını sürdürdü.

İkiKereBir Mimarlık’tan Hakan Evkaya, bienal için yaptıkları çalışmadan bahsetti. Ttasarımın, imar planı gibi önceden alınmış kararlar ile baştan bir şablona oturduğunun altını çizen Evkaya, yaptıkları tasarım ile ilgili “Basit bir kent modeli üzerinde, bir takm modüller düşündük. Bunu kentlinin nasıl ele aldığıyla ilgilendik. Kentsel gridin bizi nasıl şablonlaştırdığına, ona kentlinin nasıl müdahele edeceğine dair bir vurgu yapmak istedik!” dedi.

“Biz şablon tasarımcıları gibi bir de şablon kullancıları var… Bir sistemin açıklarını bulmak gibi” diyen Ali Dur’un çalışması ise kentsel alanda hackerlık okumaları sunuyordu. Şablon ve mimarlıktan önce şablon kavramının kendisine odaklandığını belirten Dur’un çalışması üzerine Abdi Güzer, “Mekan hackerlığını düşünebilir miyiz? Sorusunu izleyicilere yöneltti…

Bu bağlamda yaşamın talep ettiği aynılaşma, aynılaşmanın talep ettiği yaşamın yıkımını öngörmek konuşuldu. Şablonda sadece mimar mı suçlu tartışmaları açıldı.

“Modernizmi de tüketim nesnesi haline dönüştüren mimarlıkla TOKİ’yi farklı görmüyorum,” diyen Abdi Güzer, bu kısır döngünün bir arz talep meselesi olduğunun unutulmaması gerektiğini vurguladı.

Forumun sonunda sözü alan Celal Abdi Güzer, işlerin geneline bakıldığında yapılan “interaktif” ve “katılımcılık” vurgusuna değinerek kavramın yıllar içerisinde değişim gösterdiğini, hatta mimarlık eğitimi içersinde de anlamının farklılaştığını belirtti. “Bu statik bir kesitin binaya yansıması olamazmış” diyen Güzer, “Kentsel hareketlilık Türkiye’de çok yoğun ve hızlı! Mekanla insan arasındaki ilişki sürekli yeniden tanımlanan bir şey. O yüzden tüm bu işler beni çok heyecanlandırıyor. Nihai ürüne devşirilmeyecek bir işe bakmak!” dedi.

Bienal’de yer alan işler ile ilgili izlenimlerimizi ve yaptığımız çok özel söyleşileri hafta boyunca paylaşmaya devam edeceğiz. Bienal ile ilgili tüm haberleri iaba2013 adresinden takip edebilirsiniz.

Etiketler

Bir yanıt yazın