16. İstanbul Bienali 14 Eylül’de Kapılarını Açıyor

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen 16. İstanbul Bienali, 14 Eylül’de ücretsiz olarak kapılarını açıyor.

Küratörlüğünü sanat dünyasının önde gelen isimlerinden akademisyen ve yazar Nicolas Bourriaud’nun üstlendiği Yedinci Kıta başlığını taşıyan bienal, günümüzün en acil konularından ekolojiyi farklı açılardan ele alan eserlere ev sahipliği yapıyor. İnsanlığın sebep olduğu doğal veya kültürel atıklara antropoloji ve arkeolojinin araçlarıyla bakan güncel sanat çalışmalarına yer veren bienal, sanat ve ekoloji arasındaki ilişkiyi de tartışmaya açıyor.

16. İstanbul Bienali bu yıl Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin Tophane’deki yeni binasının yanı sıra Pera Müzesi ve Büyükada’da ziyaretçilerini ağırlıyor.

25 ülkeden 56 sanatçının 220’den fazla eserinin sergileneceği bienale, Türkiye’den 8 sanatçı katılıyor. Birbirinden farklı alanlarda çalışan sanatçıların bienal için özel olarak ürettiği 36 yeni eser de İstanbul’da ziyaretçilerini bekliyor.

10 Kasım’a kadar Koç Holding katkılarıyla ücretsiz olarak gezilebilecek 16. İstanbul Bienali, sadece sergileriyle değil, farklı alanlardan isimlerin katılımıyla gerçekleştirilecek ücretsiz etkinlikleriyle de Yedinci Kıta başlığı üzerine düşünmeye davet ediyor. Bienalin odağına aldığı sanat, ekoloji ve antropoloji gibi konular arasındaki ilişkilere farklı yaklaşımlar sunan önemli düşünürler, bilim insanları ve sanatçılar bienalin bu yılki kamusal programının katılımcıları arasında yer alıyor. Bienal boyunca bir yandan gündelik yaşantımızın birer parçası olarak kanıksadığımız nesneler ve meseleler tartışmaya açılırken, bir yandan da farklı yaklaşımların bir araya gelmesiyle oluşabilecek yeni işbirlikleri keşfe çıkılıyor.

16. İstanbul Bienali Basın Toplantısı

16. İstanbul Bienali’nin 10 Eylül Salı sabahı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fındıklı Kampüsü, Osman Hamdi Bey Salonu’nda gerçekleştirilen basın toplantısında İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer ve küratör Nicolas Bourriaud birer konuşma yaptı.

İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı konuşmasında, “İstanbul Bienali, 1987 yılından bu yana, İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenleniyor. Dünyanın dört bir yanından güncel sanat akımlarını kentimize taşıyan, mekâna özgü üretimleri teşvik eden, kentin tarihi yapılarının sanatla yeniden keşfedilmesine fırsat yaratan İstanbul Bienali, bugün uluslararası arenada en önemli güncel sanat etkinlikleri arasında sayılıyor. İstanbul Bienali’nin yakaladığı başarı ve hem ulusal hem de uluslararası düzeyde gördüğü yoğun ilgi nedeniyle, gurur duyuyoruz. 10 Kasım’a dek ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek olan bienalin yüzbinlerce izleyiciye ulaşmasını bekliyoruz. Bienalin gündeme taşıdığı konuların böylesi geniş kitlelerce tartışılacak olması bize büyük heyecan ve mutluluk veriyor. Bienal küratörümüze, tüm sanatçılarımıza, serginin hazırlığını başarıyla tamamlayan ekiplere ve bienale destek veren tüm kurum ve kuruluşlara içten teşekkürlerimi sunuyorum,” yorumlarında bulundu.

Toplantıda konuşan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, “Koç Holding ve Vehbi Koç Vakfı olarak, yalnızca ülkemizin değil, dünyanın en önemli çağdaş sanat etkinliklerinden olan İstanbul Bienali’ni desteklemeye 2007 yılında başladık. Bu çok değerli organizasyona desteğimizi kuruluşumuzun 100’üncü yılı olan 2026 yılına kadar sürdürecek olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bienalin tüm ziyaretçiler için ücretsiz bir sergi haline getirilmesine ve bu sayede rekor sayıda sanatsevere kapılarını açabilmesine imkân tanıyan sponsorluğumuzla Türkiye’de sanatın gelişimine destek olmak bizleri ziyadesiyle gururlandırıyor. Hepimiz gayet iyi biliyoruz ki; toplum olarak daha iyi bir gelecek arzu ediyorsak, yaratıcılığa ve cesur adımlara, şimdi her zamankinden daha fazla ihtiyaç var! İstanbul Bienali’nin bu yılki teması; okyanuslarda yüzen devasa atık yığınına bilim çevrelerinin verdiği isim olan ‘Yedinci Kıta’. Pasifik Okyanusu’nun ortasında bulunan ve insan kaynaklı atıkların oluşturduğu bu plastik yığınının büyüklüğü 3 milyon kilometrekareden fazla. İnsanlığın kendi eliyle, tek yaşam kaynağı olan dünyaya verdiği büyük zararın geleceğimizi nasıl tehdit ettiğini anlatmak için herhalde sanattan daha etkili bir araç olamazdı. Gücünü kültürden ve evrensel değerlerden alan sanatçıların, bizleri bu konuda daha çok sorgulamaya ve yarınlarımıza yönelik cesur adımlar atmaya teşvik edeceklerine inanıyorum. Hepimizin ortak arzusu olan temiz dünya kendiliğinden var olamayacağına göre, her bireyin buna göre kendi sorumluluk alanını belirlemesi gerekir. Ancak bu gönüllülük duygusunu yaratabilmek için, her şeyden önce durumun vahametine yönelik farkındalığı artırmalıyız. İstanbul Bienali’nin tüm paydaşlar nezdinde bu amaca da hizmet etmesi en büyük temennimdir,” dedi.

İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer ise, “İklim krizinin tartışmasız bir gerçek olduğu, insanların yaşam biçimlerini, üretim ve tüketim sistemlerini temelden değiştirmek zorunda oldukları bir zamandayız. Tüm bu acil tartışmalar içinde sanatın farklı perspektifler sunması, alternatif gelecek hayalleri kurması kaçınılmaz. Nicolas Bourriaud’nun küratöryel, teorik ve akademik çalışmalarını yansıtan, disiplinlerin iç içe geçtiği bir çerçevede sanatçılar da üretimlerini yeni araştırma konularını kapsayacak şekilde gerçekleştirdiler. İstanbul Bienali olarak önceliklerimizden biri sanatçıların, bienalin kavramsal çerçevesinden yola çıkarak deneysel bir alanda çalışmaları, araştırma ve üretim süreçlerini İstanbul’da, bienal ekibiyle birlikte şekillendirmeleriydi. Bienale davet edilen 56 sanatçının 36’sının bu sergi için yeni eserler üretmesi bize gurur veriyor,” dedi.

“Yedinci Kıta, yağmur ormanlarının yandığı ve plastik moleküllerinin okyanusları doldurduğu, içine girdiğimiz yeni dünyanın adı,” diyen 16. İstanbul Bienali Küratörü Nicolas Bourriaud da basın toplantısında yaptığı konuşmada, “Davet ettiğim sanatçılar, insan ve insan olmayanların, makinelerin, atıkların, hayvan hayatının ve ağaçların alttan alta yeni formlar ürettiği bu araziyi keşfediyor. Bir nevi antropolog gibi çalışıyorlar. Fikirlerin ve insanların yüzyıllar boyunca başkalaşıma uğradığı, çevrenin önemli bir mesele haline geldiği İstanbul, bu kapitalosen operası için kusursuz bir sahneydi,” ifadelerini kullandı.

16. İstanbul Bienali’nin basın toplantısını takip etmek ve açılış haftasında sergileri gezmek için, uluslararası sanat çevrelerinden eleştirmen, küratör, müze ve galeri yöneticileri ile basın mensupları da dahil olmak üzere yurtdışından 5.000’in üzerinde konuk İstanbul’a geldi.

Yedinci Kıta

Küratör Nicolas Bourriaud Yedinci Kıta temasını ve izleyicileri sergide nelerin beklediğini şöyle anlatıyor:

“16. İstanbul Bienali’ne hâkim olan ve ona adını veren Yedinci Kıta imgesi, Antroposen çağının küresel ısınmayla birlikte en gözle görünür sonuçlarından biri olan, Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki devasa atık yığınına referans veriyor. Popüler bilimde “Yedinci Kıta” olarak anılan bu kütle, 3,4 milyon kilometrekare genişliğinde, 7 milyon ton ağırlığındaki bir plastik yığınından meydana geliyor.

Bu kıta, bilimin ve siyasi eylemin sınırları içinde bulunan bir alandan kaynaklanıyor. Bu imge hepimiz için artık fazlasıyla tanıdık: Sanayi atıklarından görünmez olan okyanusların, plastik torbaların ve kulak temizleme çubuklarının arasında yüzen balıkların ve diğer deniz canlılarının imgesi. Ama 16. İstanbul Bienali, bu kıta düşüncesini ciddiye almak ve bu kaypak alanı insanların ve insan haricindeki varlıkların mecburen bir arada var olduğu, henüz keşfedilmemiş bir arazi olarak değerlendirmek niyetinde. Bir zamanlar Avrupalı yerleşimcilerin göklere çıkardığı “yeni dünya”nın olumsuz arka yüzü bu. Zor kullanılarak istila ve işgal edilecek bir kıta değil, tam tersine, neredeyse bizim ruhumuz duymadan, bizim yaşam ve üretim biçimlerimizden doğmuş, bizim eserimiz olarak kurulmuş bir millet. Toplumlarımızın aynadaki sureti olan yedinci kıta, yaşamak istemediğimiz, reddedip attığımız şeylerden oluşmuş bir ülke.

Yedinci kıtayı kavrayabilmemiz için bizlere sanatçıların antenleri, onların tercümanlığı, onların antropolog damarı lazım. İsterim ki bu sergiyi gezmeye gelenler, her ne kadar sunulan şeyler aşina gelse de, her sanatçıyı uzaklardaki bir toplumdan haber getiren biri gibi görsün.

Sergiyi ziyaret edecekler olarak sizler de bu sergideki sanatçıların oluşturduğu kabilelere, sizi içinde gezdirecekleri topluluklara, yansıttıkları veya uydurdukları kavramlara ve nesnelere kendinizi bırakıp katılsanız yeter. İşte o zaman siz de bu yeni dünyanın antropologları olup çıkacaksınız.”

16. İstanbul Bienali Mekânları ve Sanatçılar

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, 1937’de Türkiye modern sanatının başlıca eserlerini korumak, geliştirmek ve kamuyla paylaşmak amacıyla kurulmuştu. 2005’te 9. İstanbul Bienali ve 2011’de 12. İstanbul Bienali’nin de gerçekleştirildiği 5 numaralı Antrepo binasının müzeye dönüştürülmesi için çalışmalar sekiz yıldır devam ediyordu. Kısa bir süre önce müzenin danışmanı olarak Vasıf Kortun’un görevlendirilmesiyle birlikte hız kazanan hazırlık sürecinin ardından müze, 2020 baharında, tasarımı Emre Arolat’a ait olan yeni binasında kapılarını açmaya hazırlanıyor.

Bienalin ana mekânı olarak konumlanan müzede 37 sanatçı ve sanatçı kolektifinin Antroposen çağını farklı perspektiflerden ele alan gerçek ya da kurmaca hikâyelere dayalı eserleri yer alıyor.

Sanatçılar: Deniz Aktaş, Özlem Altın, Jonathas de Andrade, Korakrit Arunanondchai, Ozan Atalan, Radcliffe Bailey, Rebecca Belmore, Dora Budor, Johannes Büttner, En Man Chang, Mariechen Danz, Elmas Deniz, David Douard, Simon Fujiwara, Anna Bella Geiger, Claudia Martínez Garay, Pakui Hardware (Ugnius Gelguda & Neringa Černiauskaitė), Eloise Hawser, Marguerite Humeau, Suzanne Husky, Rashid Johnson, Feral Atlas Collective, Eva Kot’átková, Agnieszka Kurant, Tala Madani, Jared Madere, Turiya Magadlela, Ursula Mayer, Güneş Terkol & Güçlü Öztekin, Mika Rottenberg, Max Hooper Schneider, Ylva Snöfrid, Jennifer Tee, Suzanne Treister, Ambera Wellmann, Haegue Yang, Müge Yılmaz, Phillip Zach.

2015 yılından itibaren İstanbul Bienali mekânlarından biri olan Pera Müzesi, bu yıl da bienali ağırlıyor. Müze, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Oryantalist Resim Koleksiyonu’nun yanı sıra Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri ve Kütahya Çini ve Seramikleri koleksiyonlarını barındırıyor; aynı zamanda önemli sanatçı ve koleksiyonlarla birlikte geçici sergilere ev sahipliği yapıyor. İstanbul Bienali’nin Pera Öğrenme iş birliğiyle geliştirdiği öğrenme programı ve Pera Film’in İstanbul Bienali kapsamında hazırladığı film programı da sergi boyunca müzede izleyiciyle buluşacak.

Pera Müzesi’nde yer alan 16. İstanbul Bienali sergisini ziyaret edenler, herhangi bir tarih veya arkeoloji müzesinde yer alması muhtemel, ancak tarih kitaplarında yer almayan hayali uygarlıkları keşfetme imkânı bulacak.

Sanatçılar: Anzo [José Iranzo Almonacid], Pia Arke, Charles Avery, Norman Daly, Ernst Haeckel, Evru/Zush, Sanam Khatibi, Melvin Moti, Glauco Rodrigues, Luigi Serafini, Paul Sietsema, Simon Starling, Piotr Uklański.

Tarihi boyunca farklı kültürleri bir araya getiren Büyükada da 16. İstanbul Bienali mekânlarından biri olarak izleyicilere beklenmedik keşifler sunacak. Büyükada’daki eserler izleyicilerin sergiyi görme hızını yavaşlatarak hem mekânsal hem de zamansal açıdan bienal deneyimini zenginleştirirken, şehirden uzakta bir parantez niteliği taşıyacak. Büyükada’da yer alan Hacopulo Köşkü’nde Monster Chetwynd, Taş Mektep’te Hale Tenger, Mizzi Köşkü’nde Glenn Ligon, Anadolu Kulübü’nde Armin Linke ve Ursula Mayer, sahilde Andrea Zittel’in eserleri yer alacak.

Sanatçılar: Monster Chetwynd, Glenn Ligon, Armin Linke, Ursula Mayer, Hale Tenger, Andrea Zittel.

İstanbul Bienali’nden Şehre Kalıcı Eser

16. İstanbul Bienali, Koç Holding desteğiyle şehre kalıcı bir eser de bırakıyor. Kuşağının en yaratıcı isimlerinden Monster Chetwynd’in masallardan ve mitolojiden esinlenerek yarattığı oyun alanı formundaki heykel Maçka Sanat Parkı’nda İstanbullularla buluşuyor.

İstanbul Bienali otuzuncu yaşını kutladığı 2017 yılında, 2007–2026 Bienal Sponsoru Koç Holding’in desteğini alarak, İstanbul’a her bienalle birlikte kalıcı bir eser armağan etmek üzere yola çıkmıştı. 2017’de Ugo Rondinone’nin Buradan Nereye Gidiyoruz? başlıklı neon heykelini şehre kalıcı olarak kazandıran bienal, bu sene de dünyaca ünlü sanatçı Monster Chetwynd’in kolektif etkileşime açık bir eserini İstanbul’a ve İstanbul’un çocuklarına armağan ediyor.

Bu seneki proje kapsamında Monster Chetwynd’in 16. İstanbul Bienali’ne özel olarak bir çocuk parkı mizanseniyle kurguladığı Gorgon’un Oyun Alanı başlıklı açık hava yerleştirmesi Maçka Sanat Parkı’na yerleştirildi.

“Kolektif geliştirme”ye önem veren sanatçının gündelik olanla şiirsel olanı birbirine yakınlaştıran çalışması İstanbul’un sokak kedilerinden, Yerebatan Sarnıcı’nda yer alan Medusa heykellerinden ve İtalya’daki Bomarzo Bahçeleri’nden ilham alıyor.

16. İstanbul Bienali’nde Canlı Performanslar

16. İstanbul Bienali çeşitli sanatçıların canlı performanslarına da ev sahipliği yapıyor.

İstanbul Bienali’nin 2017 yılında başlattığı kalıcı eser projesi kapsamında, bir eseri kalıcı olarak Maçka Sanat Parkı’nda sergilenmeye başlayacak olan sanatçı Monster Chetwynd, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Dans Bölümü öğrencileriyle birlikte, 13 Eylül Cuma günü eserin yer aldığı parkta bir performans gerçekleştirecek. British Council desteğiyle hayata geçen proje kapsamında Chetwynd’in bienalin ön izleme günlerinde MSGSÜ öğrencileriyle birlikte gerçekleştireceği iki günlük atölyenin sonucunda parkı ziyaret eden herkese etkileyici bir performans sunulacak.

Açılış haftasında, 16. İstanbul Bienali’nin en renkli sanatçılarından Jared Madere, minik katılımcılarla (6-7 yaş ve üstü) bir dizi performansı gerçekleştirecek. Bir gülme yarışması etrafında kurulu olacak performans, yüzü bulut desenleriyle kaplı bir vücut geliştirmeci ile küçük bir grup çocuğun katılımıyla yürütülecek. Turiya Magadlela açılış akşamında gerçekleştireceği 1 saatlik dikiş performansının yanı sıra açılış haftasında 5 gün boyunca bienal kapsamında bir performans sergileyecek. Ylva Snöfrid ise açılış haftası boyunca aralıksız sürecek performansta sergi mekânında yaşamaya ve çalışmaya devam ediyor olacak.

Bienal boyunca ise Max Hooper Schneider’in eseri kapsamında her Cumartesi gerçekleşecek performansta bir kukla ustası, Schenider’in eserindeki videoda yer alan iki ana karakterin çatışmalı diyaloglarını canlandıracak. Jennifer Tee kendine ayrılan alanda şair Jane Lewty ile birlikte seçtiği kitaplar ve şiirlerden okumalar gerçekleştirecek. Sanatçı Eva Kot’átková’nın yine bienal boyunca devam edecek performansı süresince yapıtın “çalışanları” mekândaki kumaş parçalarını birbirine dikerken bazı performansçılar da önceden hazırlanmış kısa hikâyeleri sesli okuyacaklar.

16. İstanbul Bienali Kamusal Programı

16. İstanbul Bienali, sekiz hafta boyunca üç farklı noktada gerçekleşecek ücretsiz sergilerin yanı sıra çeşitli buluşmalar, konuşmalar ve film programıyla Yedinci Kıta temasını farklı açılardan ele alıyor.

Bienalin bu seneki kamusal programı farklı disiplinleri bir araya getiren üç bölümden oluşuyor.

Programın üç bölümünden biri bienalin açılış ve kapanış haftalarına denk gelen 14 Eylül ve 9 Kasım 2019 tarihlerinde düzenlenecek “Yedinci Kıtayı Keşfederken” başlıklı tartışma serisi. “Antroposen çağdaş düşünceyi ne şekilde ve ne ölçüde dönüştürebilecek?” sorusundan yola çıkan seri kapsamında her bir düşünür sergiden bir sanatçıyla eşleştiriliyor ve her ikisinin kısa müdahaleleri bir tartışmayla son buluyor. Tartışmalara katılacak sanatçılar arasında Johannes Büttner, Monster Chetwynd, Mariechen Danz, Elmas Deniz, Eloise Hewser, Agnieszka Kurant, Elizabeth Ursula Mayer ve Phillip Zach yer alıyor.

Tartışma serisinde antropolog Umut Yıldırım; bitkisel evreni felsefenin konusu haline getiren eko-politika üzerine çalışmalarıyla Doç. Dr. Emanuele Coccia; antropoloji, sanat, dijital kültür ve deneysel etnografi ekseninde çalışan Doç. Dr. Jennifer Deger; şamanizm ve moleküler biyoloji ilişkisini inceleyen antropolog-yazar Jeremy Narby; geç liberalizme eleştirel kuram üzerinden bakan Prof. Dr. Elizabeth Povinelli; beyin, mikroplar, salyangozlar, yapay zekâ gibi pek çok oluşumu birlikte ele alarak antropolojiye “etik sonrası” bir pencereden bakmaya çağıran Doç. Dr. Tobias Rees; Lyon ENS’den felsefeci Patrick Degeorges ve yazılarında normatif aklın bir eleştirisini sunan Prof. Dr. Laurent de Sutter gibi önemli isimler bulunuyor.

Kamusal program çerçevesinde gerçekleşecek bir diğer bölüm ise iklim değişikliği-enerji ekonomisti ve performans sanatçısı Ayşe Ceren Sarı, çevrebilimci ve sanatçı Serkan Kaptan ve küratör Yasemin Ülgen’den oluşan birbuçuk (Ekoloji ve Sanat Çalışmaları) tarafından tasarlanan “sindirim programı” olacak. Su, Benzin, Beton, Patates ve İşlemci başlıkları altında gerçekleşecek bu herkese açık etkinliklerde, gündelik yaşantımızın birer parçası olarak kanıksadığımız, sıradan gibi görünen nesneler tartışmaya ve araştırmaya açılıyor.

Önizleme günleri boyunca ise bienal sanatçılarının farklı disiplinlerden isimlerle biraya geleceği bir konuşma serisi gerçekleşiyor. Bienal sanatçılarından Ozan Atalan, Feral Atlas Collective, Armin Linke, Jared Madere, Ursula Mayer, Hale Tenger ve Haegue Yang farklı konular etrafında Büyükada’da yer alan Anadolu Kulübü ile Beyoğlu’nda yer alan İKSV Alt Kat ve Kıraathane’de düzenlenecek farklı formatlarda düzenlenen sohbetlerde çalışma pratiklerini ve ilham kaynaklarını paylaşıyor.

Kamusal Program ile ilgili detaylı bilgi ve program için: https://bienal.iksv.org/tr/kamusal-program-ogrenme-programlari

16. İstanbul Bienali Film Programı

Kamusal program çerçevesinde ayrıca, Pera Müzesi’nde bir film programı gerçekleştirilecek. Pera Film’in 20 Eylül-10 Kasım tarihleri arasında sunacağı program, dünyanın dönüşümünü, medeniyetlerin çağlar boyunca yaşadığı geçişleri ve insanın evrendeki etkilerini ele alan yapımlara yer verecek. Türünün ilk örneği olan filmler, felaket senaryolarından yola çıkan kült yapımlar ve gerçekliği ustalıkla gösteren belgesellerden oluşan bu seçki, ilgililerini sinema tarihine bir de Yedinci Kıta’dan bakmaya çağıracak.

Seçkideki on uzun metrajlı ve sekiz kısa film arasında, Kanada’nın Kuzey Québec bölgesindeki yerli İnuit halkının hayatını anlatan, sinema tarihinin ilk uzun metrajlı antropoloji belgeseli sayılan Kuzeyli Nanook; Fransız sinemacı, bilim-insanı Jean Painlevé’nin sürreel sinema tarihinde önemli yer edinmiş kısa filmlerinden oluşan Bilimin Sesleri seçkisi; çevrimiçi tanışma siteleri dolandırıcılığı etrafında hikâyesini kurgularken, Gana’daki faillerin bakış açısından tüm bir endüstriyi ortaya koyan belgesel Sakawa ve bir grup astronotun yolunun başka bir gezegene düşmesiyle başlayan bambaşka bir yaşam formunu ele alan Maymunlar Cehennemi de yer alıyor.

İstanbul Bienali’nden Çocuklar ve Aileler İçin Özel Etkinlikler

• Bebekli Sabahlar

16. İstanbul Bienali kapsamında Bernard van Leer Vakfı desteğiyle yayımlanan çocuk kitabına ek olarak ebeveynler ve bakım verenleri 0-18 aylık bebekleriyle birlikte Yedinci Kıta’yı deneyimlemeye çağıran İstanbul Bienali’nde Bebekli Sabahlar turları da düzenleniyor. Bienal süresince her Çarşamba, Pera Müzesi’nde saat 10.00-11.00 arası ücretsiz olarak gerçekleştirilecek turlara katılım için http://rezervasyon.iksv.org/bebeklisabahlar2019 adresinden rezervasyon yaptırmak gerekiyor.

• Çocuklar ve Gençler için Öğrenme Programı

16. İstanbul Bienali, Koç Holding’in desteğiyle çocuklar ve gençlerin bienal ile tanışmasını sağlayan bir program da sunuyor. Pera Müzesi işbirliğiyle bienal kapsamında müzede yapıtları sergilenen on üç sanatçının çalışmasından esinlenerek çocuklar ve gençlere yönelik ücretsiz atölyeler düzenleniyor. Atölye çalışmalarında katılımcılar, iklim krizi, nesli tükenmekte olan canlılar, enerji kaynakları ve insanların dünyadaki ekosistem üzerindeki küresel etkisi üzerine sorular sorup tartışmalar yürütme, farkındalık kazanma ve kendi eserlerini yaratma imkânını yakalıyor.

Bienal boyunca çocuklar ve gençlere yönelik olarak ücretsiz gerçekleştirilecek öğrenme programı, 17 Eylül-10 Kasım tarihleri arasında bienalin açık kaldığı süre boyunca devam edecek. Atölyeler Pazartesi hariç her gün Pera Müzesi’nde gerçekleştirilecek. Atölye kapasiteleri okul grupları için 30, hafta sonu grupları için 15 kişiyle sınırlıdır. Bu nedenle atölyelere katılım Pera Müzesi web sitesinden ulaşılabilen rezervasyon formu üzerinden gerçekleştiriliyor.

Bienalden Yeni bir Çocuk Kitabı

16. İstanbul Bienali çocuklara özel ücretsiz kitap yayınlarına da devam ediyor. İstanbul martıları Opti ile Pesi’nin Opti ile Pesi: Bu Dünya Hepimizin adlı ikinci macerasında Yedinci Kıta’ya yaptıkları yolculukta kahramanlara Greta adlı güvercin de katılıyor. Yekta Kopan’ın yazdığı, Gökçe Akgül’ün çizdiği yayın, Burcu Ural Kopan’ın yayın yönetmenliğinde hazırlandı. Hazırlık aşamasında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü akademisyenlerinden Doç. Dr. Feyza Çorapçı’dan akademik danışmanlık desteği alınan kitap, merak uyandırıcı hikâyesi, eğlenceli çizimleri ve renkli tasarımıyla okuma ve izleme sürecini keyifli bir oyuna dönüştürüyor. Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak üç dilde yayınlanan Opti ile Pesi: Bu Dünya Hepimizin, tüm bienal mekânlarından ve anlaşmalı kitabevlerinden, ücretsiz olarak temin edilebiliyor.

16. İstanbul Bienali’nden Podcast Serisi

16. İstanbul Bienali, ayrıca bu seneki başlığı Yedinci Kıta’yı farklı açılardan ele alan bir podcast serisi hazırladı. Bu seride bienalin devam ettiği iki ay boyunca sanatçılar, bienal ekibi, akademisyenler ve farklı meslekten konuklarla Antroposen ve ekoloji alanında yapılmış sohbetler yer alacak.

Sanatın Yedinci Kıta ve Antroposen kavramlarına hangi açılardan yaklaştığına ve insan merkezli düşüncenin sınırlarına dair farklı bakış açılarının yer aldığı seri, bienalin kamusal programına ve sergilere ek olarak, farklı bir mecrada yeni tartışmalar açmayı hedefliyor.

Araştırmacı ve yazar Nora Tataryan’ın hazırlayıp sunduğu Yedinci Kıta podcast serisini Spotify üzerinden dinlemek için:
https://open.spotify.com/show/30rVieQwPIdh3FUrgKGi6P?si=rHzjHs1hQcCwQ_BNy8pb1g

Etiketler

Bir yanıt yazın