Kentsel Alanların Yeniden Tasarlanması

Rotterdam'lı peyzaj mimarı küresel çalışıyor, yerel düşünüyor.

Hollanda’nın ikinci büyük şehri Rotterdam, dünya çapında avrupanın en büyük limanına ev sahipliği yapmasıyla biliniyor. Fakat peyzaj mimarlığı dünyasında, Rotterdam son yirmi yılı aşkın süredir peyzaj mimarlığını yeniden tanımlayan kişi olan West 8 firmasının kurucusu olan Adriaan Geuze’nin memleketi olarak bilinir. 71 çalışanı olan Geuze; mimarlığı, şehir planlamasını ve kentsel tasarımı biraraya getiriyor ve onun bu disiplinlerarası yaklaşımı kamusal alanların tasarım yollarının değişmesine yardım ediyor. Sadece memleketinde değil farklı bölgelerde de çalışıyor.

48 yaşındaki Geuze Hollanda Almanya sınırı yakınında olan Wageningen Üniversitesi’nde peyzaj mimarlığı okudu ve 1987’de West 8 firmasıyla çalışma hayatına başladı. Geuze, firmanın alışılmadık isminin Hollanda hava raporunun sert rüzgarlar için kullandığı bir terimden geldiğini söylüyor. “Ayrıca telefona kaydetmek için de oldukça kısa bir isimdi” diye ekliyor.

West 8’in atılım yaptığı projesi 1991’de Rotterdam’daki halk meydanı tasarımıydı. Tiyatro Meydanı, el hareketleriyle yakılan vinç şeklinde lambaların da bulunduğu şehrin bu yaya alanı içindeki yükseltilmiş, katılımcı bir alan. Geuze tasarımını, Rotterdam’ın dok alanlarının şiirsel bir yansıması olark adlandırıyor.

Netterlands Kröller Müller Museum’daki Dört Mevsim Heykel Bahçesi (1995-2005), Singapur’un One North Bilim Kompleksi’ndeki Tropikal Park (2004 – sürüyor), Madrid’te şehiriçi otoyolların gömülmesinden sonra alan kazanımının arttırılmasına yönelik hırslı bir master plan (2006 – sürüyor ) tanınmış projeleri arasında yer alıyor.

Şu günlerde West 8 dünyanın iki büyük şehrindeki önemli projeler üzerinde çalışıyor; Londra South Bank’te bulunan, dalgalı haliyle İngiliz kıyı şeridindeki beyaz kayalıkları anımsatan Jubilee Gardens ve Newyork City’s Governor’s Island’da bulunan büyük deniz parkı.

Adriaan Geuze’yle Rotterdam’daki evinde konuştuk.

West 8 de çalışıyorken mimarlığı, peyzaj mimarlığını ve şehir planlamayı birleştiriyorsunuz. Sizce bu disiplinlerin farklılığı nedir?

Mimarlıkta bir müşteri, bir görev, bir bütçe ve bir konum vardır. Normalde bir parkta siz onu tasarlamayı seçtikten sonra bile bir sürü soru vardır. Amaç ne? Girişler nerde? İnsanlar bu alanı nasıl kullanacak? Bazen bir konum bile olmaz. Bazen bir konum bile olmaz. Peyzaj mimarlığı ve şehir planlamada tasarım ve mimarlıktan daha büyük bir ölçekte iş yaparız. Buna rağmen mimarlığın gerçek farkı daha etkileyici olması. Mimarsanız nihai sonucu belirleyebilirisiniz. Şehir planlama ve peyzaj mimarlığında ise durum bu değil. Sonucu belki etkileyebilirsiniz, hepsi bu.

Kentsel tasarım bölgesel hatta yöresel kalırken, Gotik katedrallerden Modernist ofis blaklarına kadar bina stilleri uluslararası oldu. Bu fark neden?

Bahçe tasarımı ve peyzaj mimarlığı insanların ruhuna daha yakın. Bir park bir kişinin birebir doğa algısının ifadesidir. Doğa algısı ise kişisel değil kültürel bir olgudur. Örneğin İngilizler doğa konusunda Hollandalılardan tamamen farklı bir zihniyete sahipler. Hollandalılar doğayı yapabileceklerine inanır. İngilizler ise doğanın kendiliğinden varolduğuna ve onu koruma zorunluluğuna inanır. Aynı şeyi görüyoruz ancak bu tamamen farklı şeyler ifade ediyor.

Rotterdam’daki Tiyatro Meydanı sizin anahtar projelerinizden birtanesi. Geleneksel bir greenpark yerine, sahne gibi ve oldukçe kentsel bir mekan olan bir meydan yaratmak için sizi heyecanlandıran nedir?

Bu görevdeki bir tanımlamaydı. Meydan tamamen otopark alanının üzerinde bulunuyor bu yüzden ağaç dikemedik. Yapabilmeyi isterdim ama bunun bir yolu yoktu. Meydan’ın kenarını yeşil tasarladık fakat öyle olmadı. Bugün Meydan’ı çevresinde çift sıra ağaç olacak şekilde yeniden tasarlıyoruz. Böylece Meydan çevresinde yeşil bir cephe olacak. Gerçekleştirmeye bu yıl başlıyoruz. Yeşil olmadan mutlu değilim.

Konteyner taşımacılığının gelmesi birçok limanı çoğu insanın ziyaret etmediği hatta görmediği izole ve otomatik zonlar haline getirdi. Rotterdam Limanı nasıl bir yerdir?

İyi havalarda Rotterdam dokları insanlarla doludur. Bir program yoktur ama herkes kendi yolunu buluyor. Tüplü dalmaya, balık tutmaya gidiyorlar, yamaç paraşütü yapıyorlar ya da motorsiklet kullanıyorlar. Burası özel doğa çevresiyle Hollanda’nın tamamından farklı bir yer. Burada deniz ve kara buluşuyor. Kuşlarla ya da çiçeklerle ilginen insanlar buraya gidiyorlar ve çıldırıyorlar çünkü burada daha önce hiç görmedikleri şeyleri görüyorlar. Burada foklar ve balinalar da dahil herşey var hatta insan yapımı olan yeni dok alanlarında orkideler bile bulabilirsiniz.

Jubilee Gardens için yaptığınız tasarım birkaç yıl önce bitti ancak çalışma neden henüz başlamadı?

Belediye Eski Başkanı Ken Livingstone kente yeşili getirmenin çok önemli olduğunu düşünüyordu ve tüm araziyi kontrol edebilmek için bir stratejisi vardı. Buranın durumu oldukça karışık. Toprak altının bir kısmı bir gayrımenkul şirketine ait. Hava hakları genel merkezi parkta yer alan Shell’e ait ve miras yoluyla kalan bazı korumalı görünümlü koridorlar var. Livingstone daha fazla kontrolcü davranıyordu fakat buna rağmen yasal şeyler yapmak zorundaydı. Şimdi 2008’de seçilen yeni Belediye Başkanı Boris Johnson’ın yeni bir stratejisi var. Bu stratejinin hak sahipleri arasında herhangi bir park yapılması için anlaşma ağlayacağına inanıyorum.

İklim değişikliğinin dünya çapında su seviyelerini yükseltmesi bekleniyor. Hollanda ne tarz problemlerle karşılaşacaktır?

Hollanda ağır bir saldırıya uğrayacaktır. Deniz seviyesi yükselecek ve daha yüksek hendekler inşa etmemiz gerekecek hatta karanın bir kıssmından bile vazgeçebiliriz. Gelecekte aşırı bir kuraklıkla karşı karşıya kalacağız. Rhine Nehri’nde botlar için bile yeterli su kalmayacak. Hollanda’da yeterince nehir suyu kalmadığında hendeklerin ve kum tepelerinin altından denizin etkisi artacak ve bu bitkileri öldürecektir. Problem şu ki iklim değişikliğinden dolayı Hollanda peyzajı daha çok pompalamaya ihtiyaç duyacaktır. Pompalamanın tarihsel etkisi ise organik toprakların azalması ve böylece Hollanda’nın tamamen batmasıdır.
Hiç şüphesiz ki Hollanda’nın ciddi problemleri olcaktır. Ama iyi haber şu ki Hollandalıların iki yeteneği var. Bir kara yapmak ve bittiğinde bu karayı boyamak. Bu Hollanda kültürü. Büyük yazarlarımız yok ya da iyi müziğin ülkesi olarak bilinmiyoruz. Bizim gezegendeki konumumuz bir arazi yapmak ve bunu boyamak.

Yani Hollanda kaderine terkedilmiş değil?

Hollanda vazgeçilecek son ülkedir.

Etiketler

Bir yanıt yazın