Ruhr’dan Haliç’e Endüstriyel Dönüşümü Anlamak

Kültür, problemlerden potansiyeller yaratır mı?

Haliç Tersanesi’nde yaşanan süreç endüstriyel alanların dönüşümü konusunu tekrar gündeme getirdi.

550 yıllık geçmişe sahip bir tersanenin sadece İstanbul’un değil Endüstri Devrimi’nin merkezleri sayılan tüm şehirlerin de zenginliği olduğunu söylemek gerekir*. Dolayısıyla böyle bir alanda yapılacak projenin odağında yer alacak kavramları doğru belirlemek, alanın dönüşümünü kent vizyonu hatta belki dünya vizyonu ile paralel okumak gerekir.


Fotoğraf:Emirhan Kula

“Bugün varolan kentsel dokuyu en faydalı şekilde nasıl kullanabiliriz?” sorusuna cevap olarak alanı “düzleyerek” yap-işlet-devret modeli tamamen terkedildi. Bu denli özel kentsel dokuların fonksiyon değişiklikleri ile kente kazandırılması, kamusallaştırılması esas olarak görülüyor. Aksi takdirde bizce “İstanbul tarihi ile barışamazsınız!”

Henüz projeleri halka açılmamış olan ancak ihalesi yapılmış olan Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi’ne biraz yardımcı olalım.

Davetli olarak gittiğimiz D’Avıgnon Ruhr 2013 konferansından ve Almanya Ruhr Bölgesi’nden endüstriyel alanlarda kültür odaklı dönüşümün detaylarından bahsedelim.

Endüstriyel Estetik ve Gelecek

Endüstri Devrimi fiziksel üretim hızı ve şehirleri etkileme kapasitesi ile çağının yıldızı olmuştu fakat bugüne birçok kullanılmayan alan ve işsizlik sorunu bıraktı.

Özellikle 1960’larda gücünü iyiden iyiye yitirmeye başlayan sanayi yerine başka bir yıldızı koymalıydı. Sanayi bölgeleri kendini var eden neden ile yok olmaya başlamıştı. Çıkış yolu bulmaları şarttı.

Tüm problemlerden potansiyel yaratmak için “Kültür” anahtar kelime olarak belirlendi.

Endüstriyel mirasın estetiğini kavramak ise tüm dönüşüm anlayışın fiziksel temelini oluşturdu. Elde, ölçeği her ne kadar 21. yüzyıl kent üretimiyle kıyaslanamayacak olsa da “büyük” yapılar ve kent içerisinde kalmış kullanılmayan alanlar vardı. Fakat bu alanlarda ve yapılarda bugünün kentinde bile kaybolmayan bir devasa estetik ve -kanaatimce- materyallerinde kendini ortaya koyan renklerindeki soğukluk ile bir çekicilik vardı. Yavaş düşünüp hızlı hareket ettiler. Böylece tarihsel öneme sahip bu mirasa nasıl doğru müdahele edilebileceğini ince eleyip sık dokudular.

Ruhr Bölgesi’nin dönüşüm dinamiği de aslında birçok Avrupa kentinin kendine sistemde yeni bir yer bulmasına çok benziyor. Kültürü dönüşümün temeline alıyor.

Sahip olduğu kömür yatakları nedeniyle Endüstri Devrimi’nden 1990’lara kadar bir sanayi bölgesi olarak öne çıkan Ruhr, son 10 yıl içerisinde kentsel vizyonunu hizmet ve kültür odaklı bir metropol olarak kurguladı.
Bölgenin kısaca tarihçesine bakıldığında zengin taş kömürü yatakları ve çelikhaneleri nedeniyle 19. yüzyılın başlarından itibaren Ruhr, dünyanın dört bir yanından işçileri kendine çeken önemli bir sanayi bölgesiydi. 1960’lı yıllarda ise madencilikle sanayiden elde edilen karın gittikçe azalması bölgede büyük yapısal değişimlere yol açtı.

Bölgenin ekonomik ve sosyal açıdan çöküşünü engellemek için ilk olarak 1963 yılında Bochum Ruhr Üniversitesi kuruldu. Ruhr, sanayinin başat sektör olduğu dönemde 200.000 işçiye ev sahipliği yapıyordu. Bugün ise bölgede iki yüz bine yakın öğrenci var.Kısa zamanda bölgeyi önemli bir bilim ve araştırma merkezi haline getiren bu yatırım, bilim, hizmet ve teknoloji bölgesi olma yönündeki çalışmaların ilk etabını oluşturdu.
Yüzlerce müze, tiyatro, konser alanı, sanayi anıtı ile her sene yaklaşık 10 milyon turiste ev sahipliği yapan Ruhr Bölgesi’nin hedeflediği vizyon doğrultusunda ilk kazanımı ise “Kültür ile Değişim – Değişim ile Kültür” sloganıyla Essen Ruhr Metropolü’nü temsilen 2010 Kültür Başkenti olarak seçilmesi oldu.

Yeni Kimlik

Ruhr’un sanayi alanları çeperlerinde gelişmiş bugün ise seyrelen kent silüeti bugün dünyaca ünlü mimarların eserleri ile önemli bir dönüşüme sahne oluyor.

Zollverein bu dönüşüme heybetli yapısıyla sahne olan en ünlü alanlardan biri.


Zollverein Kulesi


Zollverein Maden Ocağı

OMA’nın masterplanı ile hayata dönen Zollverein kömür madeni, bölgenin sanayi geçmişini ve kentin bugün kazandığı vizyonunun adeta bir temsili olmuş durumda. Bölgenin ünlü mimarlar ile fiziksel tabanı güçlü bir kültürel dönüşüme adım attığını Zollverein’e girdiğinizde hissetmek mümkün (alan günün her saati izin almaksızın, ücret ödemeksizin girilebilen kamusal bir mekan).


Zollverein Müze Girişi


Zollverein Müze Girişi


Zollverein Müze Girişi

Kömür madeni bugün sergi salonu, müze restaurant ve atölyeler için kullanılıyor. Basit eklemeler ile fonksiyon değiştiren mekan artık bir turizm ve çekim merkezi. Ayrıca dönüşümün anahtarı olan kültürün üretimine de ev sahipliği yapıyor. Bazı alanlarda sizi geçmişte yaşanmışlıkları sorgulatıp biraz hüzünlendirse de OMA’nın iyi bir iş çıkardığını söylemek mümkün.


İşçilerin yıkandığı alan şu anda sergi salonu olarak kullanılıyor.


İşçilerin yıkandığı alan şu anda sergi salonu olarak kullanılıyor.

Dönüşüm ile hayat bulan bir diğer alan ise Nordsternturm – Video Art Centre. Zollverein’e göre daha küçük bir ölçeğe sahip olan video merkezinin fonksiyon karar aşamasında bölgede “video” sanatının desteklenmesi gerektiği, yeterinde pratik alanının bulunadığı gerekçesiyle, dönüşümün bu yönde olmasına karar verilmiş. Kültürel kimliğin bir diğer boyutu da böylece ulaşılmış olunmuş.


Nordsternturm – Video Art Centre- Herkül Heykeli

Bu noktada tüm bu kararlarının NRW- North Rhine-Westphalia Kültür Sekreterya’sıyla birlikte alındığını belirtmekte fayda var. Kurum kamu tabanlı çalışmakta ve kültür başkenti etkinlikleri başta olmak üzere dönüşüm projelerinin sürdürülebilirliğini sağlamak üzere sanat, spor vb etkinlikleri halen sürdürmekte. Bunun yanısıra dönüşüm alanlarında yapılan uluslararası konferanslara uluslarası basını davet ederek yapılan projeleri anlatiyor ve açık, şeffaf bir proje sürecine işaret ediyorlar.

Forum ve Bize Pay

D’Avıgnon Ruhr’un sloganı: “Kültür, Anahtardır”. Dolayısıyla konuşmalar da ağırlıklı olarak kültürün farklı dinamikleri üzerinde şekillendi. “Kültürün yapabileceklerini görmek, sanatın ve tasarımın yapabileceklerini görmektir” mottosuyla yola çıkan koordinasyon ekibi genel kültür endüstrisi akımının aksine programa yerel sanatçıları davet ettiklerini çünkü “just do it” jenerasyonunun kültür üretimine doğrudan katılabildiklerine inandıklarını belirtti.


Genel olarak kültür endüstrisinin ne denli kurumsallaştığı ve bu bağlamda toplumsal yapıya ne denli katkıda bulunduğu ekseninden yola çıkarak lokal ve yeni jenerasyon sanatçıların Avrupa’nın yeni kültür politikalarının genel çerçevesini oluşturması gerektiğini, dönüşüm gibi uygulamalarda da bu genel kararların baz alınması gerektiği vurgulanan konular arasında yerini aldı.

Forumun alt başlığı “Spillover Efect” ti. Kültürel gelişimin ve bu bağlamda endüstiryel yapıların dönüşümünün tartışıldığı oturumlarda, Bilbao efektinin her zaman güvenilir olamayacağı, tepeden inme kültürel dönüşümlere, yani bir binanın ya da bir tasarımın tüm kenti ve toplumu değiştireceğine inanmamının güvenilir olmayacağına vurgu yapılırken, önemli olanın binalar değil, ilişkiler ağı ve sürdürülebilir aktörler arası ilişkiler olduğu tartışıldı. Kafamızda İstanbul için bir ampul yandı. İstenildiği kadar harika projeler yapılsın, doğru toplumsal ilişkiler kurulmadan, sürdürülebilir bir kentsel yaşam elde edilemez.

Forumun bir diğer önemli özelliği ise 4 grup 1 gün boyunca alan için workshop yaptı ve forumun sonunda sunumlarını izleyiciler için paylaştı.

Sunulan fikirlerden öne çıkanlar ise gençlerin kültürün konusu ama aktörü olamaması ve özellikle kamusal alanın parçası olamaması oldu.

Kazanan proje: Urban Space: Kamusal alana ne kattınız? Köpeğinizi mi bilgisayarınızı mı getirdiniz? Peki ya kendinizi?

Kültürün geleceğin anahtarı olduğu ve kavramın gücüne olan güven gerçekten etkileyiciydi. Tüm forum bittikten sonra sorular ardı ardına konuşuldu belki bizim de sormamızda fayda var:
Biz kültürü ne olarak anlıyorduk?
Kültürün aktörleri kimler?
Dönüşümün aktörleri kimler?
Kim için dönüşüm?
Nasıl dönüşüm?

Bu soruların cevaplarını aramaya başlarsak belki kentlerimizi daha katılımcı, şeffaf politikalarla şekillendirebilir ve toplum tarafından kabul görecek projelerin üretimine sağlam adımlar atarız. Bir başlangıç…

Etiketler

Bir yanıt yazın