“Tatilde Kaçtığımız Hayat, Tatilin Ta Kendisi”

"VÇMD Mimarlık Buluşmaları: Başkalaşan Turizm Mekanları"nın 2.si 27-28 Nisan tarihlerinde Antalya'da düzenlendi.

VitrA ve TSMD işbirliğinde yürütülen, turizm yapılarının ve toplumsal talebin dönüşümünü anlamak üzere mekansal gözlemi hedefleyen projenin Antalya ayağında, mimar ve akademisyenlerden oluşan 20 kişilik ekip “turizm yapısı olarak otel” ve “turizm olgusu olarak tatil” kavramlarını yuvarlak masa toplantısında ele aldı.


Demet Mutman koordinatörlüğünde gerçekleşen buluşmanın ilk günü Cahit Tolunay ve Ayhan Geveli rehberliğinde, Antalya’nın özellikle sektörel kırılmalarında tetikleyici rol üstlenen ve/veya günümüz turizm yapıları içerisinde talebin aynası ve turizm sektöründeki güncel beklentileri sorgulamaya yardımcı yapılar gezildi.

Miracle Resort, Hasan Sökmen

Kervansaray Lara, Emre Arolat

Mega Saray, Tuncay Çavdar

Cornelia Diamond, Tuncay Çavdar

Topkapı Palace, Hasan Sökmen

Cender Hotel, İlyas Engiz, Mehmet Alakavuk

Buluşmanın 2. gününde ise “turizm yapısı olarak otel” ve “turizm olgusu olarak tatil” kavramlarını “tasarımcı” ve “turist” gözüyle nereye taşıdığımız yuvarlak masa toplantısının çıkış noktası oldu.

Demet Mutman’ın konuşması ile başlayan toplantıda söz alan konuşmacılardan Celal Abdi Güzer, özellikle Antalya’da yapay bağlam yaratmanın bir tasarım ve pazarlama yöntemi olarak ortaya çıktığını, sonucunda ise çevreye küsmüş odakların doğduğunu belirtti. Bu örneklerin başını Hasan Sökmen’in Topkapı Palace projesinin çektiğini belirten Güzer, “Amerika’da Las Vegas’ı anlayabiliyoruz, çölün ortasında hiçbirşeyin olmadığı bir yerde bağlam yaratma çabası… Ama Antalya için güç. Topkapı Palace projesi için durum Las Vegas için az da olsa benzerdi. Lokasyon proje ilk planlnadığında aynen Vegas gibi kuru, sadece denizin olduğu bir yerdi. Proje başarıya ulaşınca trend oldu,” dedi.

Konuşmasının devamında tatil olgusunu ele alan Abdi Güzer, “Tatilde kaçtığımız hayat, tatilin kendisi haline geliyor. Yemek saatiniz belli, rezervasyonunuz 3 ay öncesinden yapılmış. Tüm bunların normal hayattan ne farkı var?” diyerek tartışılması gerekenin Antalya’da sektörün mimarlığı geri besleme biçimleri ve toplumun taleplerini analiz yöntemleri olduğunu belirtti.

Tuncay Çavdar ile de Antalya’da bir çok projede yer almış olan Ayhan Geveli, Demet Mutman’ın “Tasarımlarınızda sizi neler etkiliyor?” sorusu üzerine, özellikle 80-90’lı yıllar arası sadece denizin olduğu Antalya’da hikayesi olan mekanlar yaratmak için uğraştıklarını, fark yaratacak bir unsur aradıklarını belirtti. “Tasarım yaparken yanlız değilsiniz!” diyerek tesiste kalacak olandan, tesisi yaptırana kadar herkesin tasarımda söz sahibi olduğuna, dolayısıyla değişen toplumsal yapının turizm mekanlarının “işlevsel” ve “biçimsel” olarak değişmesinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekti.

Genel sektörel eğilimin Antalya’nın ekolojik değerlerini tehdit ettiği kabulü üzerinden, çözüm odaklı olarak, ekoturizm yaklaşımlarına değinen Demet Irklı Eryıldız, özellikle birer “kapalı sistem” gibi çalışan turizm tesislerinin, bugün sürdürülebilir turizmin öncelikli temellerinden “yerel halk kültürü” ve “yerel halk katılımını” dışladığını belirtti.

Doğadan ilham alan fakat bunu doğayı taklit ederek yapan turizm mekanlarından örnekler sunan Eryıldız, bunun bir adım olduğunu fakat ekoturizmde önemli olanın malzeme, yerel ekonomi ve çevresel faktörler olduğunu belirtti.

Tartışmanın sonunda büyük ölçekli işletmelerin, bireysel turizmin gelişmesi ve teknolojinin ilerlemesi ile farklı bir boyut kazanacağından yola çıkılarak tasarımcıların “mass turizm” yerine daha katılımcı, yapı ölçeğinde değil, yereli gözeterek daha büyük ölçekte düşünen ve kenti 4 mevsim yaşatabilecek modellerin geliştirmesi gerektiği çünkü turizm mekanlarının sadece tasarımı ilgilendiren bir alan değil, toplumun 4 mevsimde 10 gününü ayırdığı bir ayna olarak, politik, sosyolojik ve felsefi bir olgu olduğu ortaya konuldu. 

Buluşma boyunca çekilen özel fotoğralara http://instagram.com/arkitera hesabından ulaşabilirsiniz.

Etiketler

Bir yanıt yazın