Mersin Kenti ve İkincil Konutlar

Metin, Fulya Pelin Başaran ve Havva Özyılmaz tarafından ortak kaleme alınmıştır.

Şekil 1. Mersin Kentinin Plansız Dönemde Oluşan Kentsel Bağlamını Gösteren Silüet (Ali Murat Merzeci Koleksiyonu, Aktaran Ünlü 2009)

Mersin 19. yy.’ın ilk yarısında ortaya çıkmış, kıyı şeridi boyunca yoğun ikincil konut yerleşimlerinin bulunduğu, Türkiye’nin güneyinde yer alan ve ülkemizin en büyük limanına sahip olan bir sahil kentidir.

Kentin, günümüzdeki Berdan Nehri, antik dönemdeki Kydnos Nehri üzerinde bir lagün olarak yer alan Rhegma Gölü’nün alüvyonlarla dolarak bataklık hale gelmesi sonucu, Çukurova Bölgesi için önemli bir liman işlevi gören Tarsus’un liman işlevini kaybetmesiyle ortaya çıktığı söylenmektedir (Ünlü 2009). İlk kuruluşu Neolitik döneme kadar uzanan, daha sonra Antik dönemde “Zephyrium” adıyla bilinen Mersin, Osmanlı döneminde kurulan kentler arasında özgün bir yerde bulunmaktadır. Kent, Tanzimat’tan sonra kurulan, dolayısıyla Tanzimat’la beraber ortaya çıkan yeni idari kurumlar ve nizamnameler çerçevesinde gelişen ve yönetilen bir kenttir. Tanzimat’tan önce diğer Osmanlı kentlerinde bulunan yapısal ve kurumsal özellikleri taşımadığından doğrudan yeni düzenin, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak yansıdığı bir yerleşim merkezi haline gelmiştir. Osmanlı kentlerinin 19. yy. öncesi yapısı içerisinde kimi zaman kaybolan ya da sadece belirli mahallelerinde gözlemleyebildiğimiz değişiklikler ve yeni kent dokusu, Mersin’de eski bir doku içinde kaybolmadan belirlenebilmektedir. Böylelikle Mersin, Tanzimat döneminin ilk ve en özgün Osmanlı kenti olmuştur (Yenişehirlioğlu ve ark. 1995).

Ünlü, Mersin’in kentsel gelişimini, planlı dönem ve plansız dönem olmak üzere iki döneme ayrılmaktadır. Kentin ilk planı olan 1938 Jansen Planı öncesindeki dönemi plansız dönem, Jansen Planı ile başlayan dönem ve sonrasını ise planlı dönem olarak ele almaktadır. Planlı dönem içinde belirli aralıklarla planlar üretilmiştir ancak planlama faaliyetleri 1980’lerden sonra giderek yoğunlaşmıştır. 1985 yılında ise plan üretme ve denetleme yetkilerinin yerel yönetimlere devredilmesi ile kent ve alan ölçeğinde birçok plan hazırlanmıştır (Ünlü 2007).

Mersin kentinin plansız dönem kentsel bağlamının oluşumunda, Tanzimat Dönemi’nde yaşanan gelişmelerin etkisi bulunmaktadır. Bu dönemde, Osmanlı döneminin ilk imar kanunu olan 1882 tarihli Ebniye Kanunu, modernleşme süreci kapsamında yürürlüğe girmiştir. Yasa, temelde yollarla ilgili düzenlemeler üzerine odaklanmıştır. Bu düzenlemeler, yolların düzgün hale getirilmesi, genişletilmesi, çıkmaz sokağın yasaklanması gibi düzenlemelerdir. Böylelikle kentte, ızgara örüntülü bir kentsel gelişme amaçlanmıştır (Akçura 1981; Çelik 1998, Aktaran Ünlü 2009).

Mersin’in kentsel gelişme süreci içinde, plansız dönemden sonra ilk imar planının elde edildiği 1938 yılı bir kırılma noktası durumundadır. 1938 yılında dönemin önemli şehirci-mimarlarından olan Hermann Jansen tarafından kent için ilk plan hazırlanmıştır. Ardından, 1963 yılında İller Bankası tarafından hazırlanan İller Bankası Planı yürürlüğe girmiştir. 1980 yılında İmar ve İskân Bakanlığı tarafından hazırlanan 1/25000 ve 1/5000 ölçekli planların ardından 1985 yılı, planlama yetkisinin yerel yönetimlere geçmesinden dolayı, diğer bir kırılma noktasına işaret etmektedir (Ünlü 2009). 1985 yılı sonrasında yerele dönüşün gerçekleşmesi ile planlama çalışmalarında sayısal olarak artış olmuştur. Bu dönemde, kent içindeki alanlara yönelik uygulama imar planları üretilmiştir. 1993 yılında ise Mersin kenti, büyükşehir statüsünü elde etmiş ve Mersin Belediyesi, yönetimsel ve mekânsal anlamda üç alt belediyeye ayrılmıştır. 1993 yılı sonrasında alan özelinde uygulama imar planları Akdeniz, Toroslar ve Yenişehir belediyeleri tarafından üretilmiştir (Ünlü 2007). 2004 yılında Mersin Belediyesi’nin sınırları genişlemiş, 22 ilk kademe belediyenin bağlı olduğu kentsel bölgeye dönüşmüştür. Son olarak 2008 yılında sınırlar yeniden belirlenmiş olup Mersin Büyükşehir’e bağlı, Akdeniz, Yenişehir, Toroslar ve Mezitli Belediyeleri olmak üzere 4 ilçe belediyesi kurulmuştur.


Şekil 2. 1970’li Yılların Başında Mersin Kentinin Silueti (Ünlü 2009)

Kısaca özetlenen Mersin’in kentsel gelişim sürecine bakıldığında günümüze kadar kentsel ölçekte birçok değişiklik yapılmıştır. 1950 sonrası sürekli göç alarak büyüyen kent, tarımsal yapıdan, limana dayalı ticaret, sanayi ve turizm gibi faaliyetleri barındıran bir ekonomik yapıya dönüşmüştür. Bu süreçte kentin ekonomik, demografik, sosyal, kültürel ve mekânsal yapısı da sürekli değişime uğramıştır. Özellikle artan nüfus yoğunluğu ve buna bağlı oluşan gerekliliklerle birlikte, imarlı alanda yoğun ve sosyal donatılardan yoksun tekdüze yapılaşmalar kentsel yapıyı etkileyen önemli gelişmeler arasında yer almaktadır. 1980’li yılların sonuna kadar kentin batı kıyı aksı boyunca yoğunlaşan kentsel gelişme alanları, daha sonra kuzey ve batı orman eteklerini de kapsamıştır (Sönmez 2009).


Şekil 3. 2015 Yılı Mersin Kentinin Silueti

1950’lerden sonra ülkemizde yaşanan hızlı ekonomik kalkınma ve toplumsal yapıdaki değişiklik, kentleşmenin artmasına ve buna bağlı olarak kent sakinlerinin kentin yoğunluğundan kaçmak için ikincil konut alanlarına yönelmelerine neden olmuştur (Kısa 1998). İkincil konutların kıyı şeridi boyunca yoğun bir şekilde yerleşimi son 40 yıl içerisinde gerçekleşmiştir. Bu yoğun yerleşmenin en büyük nedenleri arasında Turizm Teşvik Kanunu, Kooperatifler Kanunu, kıyıların spekülatif amaçlarla kullanılabilir olarak görülmesi ve turizm sektörünün ülke kalkınmasının en önemli unsurlarından biri olarak görülmeye başlaması yer almaktadır (Manisa 2007). 1980 ve 1990 yılları arasındaki zaman zarfında değişen ekonomi politikaları ve uygulanan planlama çalışmaları sonucunda kıyılarımız ekonomik ve ekolojik anlamda tehdit oluşturacak boyutlarda ikincil konutlarla dolmuştur. İkincil konut üretim artışı 1990-2000 yılları arasında da artan bir ivme ile devam etmiştir (Manisa ve Gül 2009). Bu noktada ikincil konut kavramına biraz değinmek gerekmektedir.

İkincil konutlar, kullanıcıları tarafından yılın belirli zamanlarında ve belirli sürelerde dinlenme, tatil yapma, kentsel yaşamdan uzaklaşma gibi sebeplerle rekreatif amaçlı olarak kullanılan genellikle fiziksel çekiciliği yüksek olan bölgelerde inşa edilen yapılardır (Cengizoğlu ve Özyılmaz 2016). Kısa, genel olarak ikincil konutları konumlarına, kullanım süresine ve yerleşme düzenine göre sınıflandırmaktadır (Kısa 1998). Bu üç başlığın her biri de kendi içerisinde iki tipe ayrılmaktadır. Konumlarına göre ikincil konutların ilki kent çevresinde (metropoliten bölge) konumlanan, daha çok hafta sonu evi olarak kısa süreli ve sık kullanılan ikincil konutlar, diğeri ise kent çevresinden uzak turizm bölgelerinde konumlanan, daha çok tatil evi olarak uzun süreli ve seyrek aralıklarla kullanılan ikincil konutlardır. Kullanım süresine göre ikincil konutların ilki daha çok hafta sonu evi olarak kısa süreli ve sık kullanılan ikincil konutlar, diğeri ise daha çok tatil evi olarak uzun süreli ve seyrek aralıklarla kullanılan ikincil konutlardır. Yerleşme düzenine göre ikincil konutların ilki mülkiyeti bir aileye ait olan arsa içinde, parçalı veya bütüncül şekilde o ailenin gereksinimleri ve istekleri göz önünde bulundurularak tasarlanmış tekil yerleşme düzeninde ikincil konutlar, diğeri ise mülkiyeti bir aileye ait olan ya da belirli süreler içinde mülkiyet hakları elde edilmiş, birden fazla konutun aynı arazi parçası içerisinde yer aldığı farklı işletme tiplerinde inşa edilen toplu yerleşme düzeninde ikincil konutlardır (Kısa 1998).

Günümüzde Mersin kenti merkez ilçelerinden olan Mezitli Belediyesi kıyı şeridinde bulunan çoğu konut yapısı 1970’li yılların başından 1980’li yılların sonuna kadar ki dönemde yapılmış yapılardır. Konutların yapıldığı dönemlerde bölge, kentin merkezine uzak konumda bulunmaktaydı. Bu sebeple yapıların çoğunluğu ikincil konut olarak tasarlanmış yerleşmeler şeklindedir. Bu bölgedeki ikincil konutlar, çoğunlukla tatil sitesi şeklinde kooperatifler ve özel girişimciler (müteahhitler) tarafından yapılan toplu ikincil konut yerleşmeleridir. Aynı site içerisinde gerek plan tipleri gerekse büyüklük bakımından farklı tasarımlar mevcuttur. Plan tipleri bakımından 1+0, 1+1, 2+1, 3+1 ve 4+1 olmak üzere farklı seçeneklere imkân tanıyacak şekilde tasarlanmış konutlara rastlamak mümkündür. Ayrıca aynı plan tipli, farklı metrekare olanaklı tasarımlar da mevcuttur. İnsanların doğal çevreyle iç içe daha çok vakit geçirebilmesi için tasarımlarda yarı açık alanlara (balkonlar) önem verilmiştir. Site içerisinde sosyal aktivite alanları, açık alanlar, yürüyüş alanları vb. peyzaj düzenlemelerine yer verilmiştir. Ayrıca tasarımda havuz öğesi de önemli bir yer tutmaktadır (Cengizoğlu 2015).


Şekil 4. Soli (Sol üst), Palma 2 (Sağ üst), Denizhan (Sol alt) ve Babil (Sağ alt) Sitelerinden Fotoğraflar

Zamanın gereksinimleri, yoğunlaşan iş temposu, artan gelir düzeyi ve serbest zamanlar kişilerin doğaya dönme isteğini arttırmıştır. Ayrıca gelişen teknoloji ve endüstrileşmenin sonucunda hızlı kentleşmeyle birlikte kentler büyümüş, betonlaşma artmış, yoğun çalışma saatleri ve yorgunluk kişilerin kentsel yaşamdan uzaklaşma, tatil yapma gibi dinlenme amaçlı talebini arttırmıştır. Mersin kenti açısından bu durumun sonuçlarından ilki, yapıldığı dönemde ikincil konut olarak tasarlanan bu yapıların günümüzde kent merkezine yakın konumda olan büyük bir çoğunluğunun zaman içerisinde birincil konut olarak kullanılmaya başlanmasıdır. Birincil konut olarak kullanımının tercih edilmesinde kent yaşamından kısmen soyutlanmış, sosyal ve rekreatif anlamda gereksinimlerin karşılanabilmesinin yanı sıra yapıldığı dönemde kent çeperinde inşa edilmiş olan yapıların zaman içerisinde kentin büyümesiyle birlikte konum olarak kent merkezine yakın olması etkili olmuştur. Diğer sonuç ise kıyı bölgelerde inşa edilen ikincil konutlara olan talep artmış ve çok sayıda ikincil konut yerleşmesi oluşmuştur.


Şekil 5. Mersin Tömük’te Bulunan Bir İkincil Konut Yerleşmesinden Fotoğraf

Günümüzde, Mersin kenti batı kesimi kıyı aksına bakacak olursak, şekil 5’te gördüğümüz toplu yerleşme düzeninde yüksek yoğunluklu, 15-20 kat yüksekliğinde çok sayıda ikincil konut yerleşmesi görmekteyiz. Kontrolsüz gelişen ikincil konutlar, bağlı bulundukları yerleşimlerin planlama ya da çevre düzenlemesi anlamında olumsuz etkilenmesine, betonlaşan kıyılar sonucunda yerleşimlerin cazibesini kaybetmelerine ve rant kavgasının ortaya çıkmasına neden olurken, turizm bölgelerinin kalite değerini kaybetmelerine yol açabilmektedir (Bieger, Beritelli ve Weinert 2007, Aktaran Kozak ve Duman 2011). Ekolojik dengenin bozulabileceği göz ardı edilip, doğayla iç içe olma arzusu adına, ikincil konutların kıyılara yönlendirilmesi, insanları bölgeye çeken özelliklerin tüketilmesine, bunun sonucunda da taşıma kapasitesi sınırlarını zorlayan, çarpık kentleşme, betonlaşma gibi söylemlerin kıyı kentlerinin gündemine girmesine neden olmaktadır (Kılıçaslan 2006). Bu durum ikincil konut kavramının temel parametrelerinden uzaklaşan planlama anlayışıyla aslında kentleşme ile artan soruna çözüm ararken betonlaşmanın artmasıyla, beraberinde kent ve kentli için yeni problemler de yaratmaktadır. Mersin kenti ve benzer diğer kentler için kıyılarda yaşanan bu durum, görsel kirliliğe de neden olmaktadır.
Sonuç olarak, ikincil konutların planlama anlayışında kıyı korunumu, kaynak korunumu, enerji korunumu, bölgenin taşıma kapasitesi, kent silueti, kullanıcı gereksinimleri gibi faktörlerin daha detaylı düşünülerek sürdürülebilir temelli bir kentsel gelişme ve tasarım yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir.

Kaynaklar

Cengizoğlu, F.P. 2015. İkincil Konutların Birincil Konutlara Uyarlanması: Mersin Örneği. Yüksek Lisans Tezi, Dicle Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Diyarbakır.

Cengizoğlu, F.P. ve Özyılmaz H. 2016. İkincil Konutların Birincil Konutlara Uyarlanması: Mersin Örneği. Planlama Dergisi, 26 (3): 219-233.

Kılıçaslan, Ç. 2006. İkinci Konutların Deniz Kıyılarına Etkisi. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, A (1): 147-156.
Kısa, P. 1998. İkincil Konut Mimarlığında Cephe, Kütle ve Dış Mekân Oluşumu. Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Edirne.

Kozak, M. ve Duman, T. 2011. İkinci Konutların Turizm Sektörüne Kazandırılması: Muğla İli Datça İlçesi Örneği. Doğuş Üniversitesi Dergisi, 12 (2): 226-242.

Manisa, K. 2007. İkincil Konutların Turizm Sektöründe Yeniden Kullanılabilmesine İlişkin Bir Model Önerisi. Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

Manisa, K. ve Gül, H. 2009. Türkiye’deki Mevcut İkincil Konutların Turizm Sektöründe Değerlendirilmesine İlişkin Bir Model Çalışması. Mehmet Kemal Dedeman Araştırma ve Geliştirme Proje Yarışması.

Sönmez, R. 2009. Mersin Kent Bütünü ve Yakın Çevresi 1/25000 Ölçekli Nazım İmar Planı. Planlama Dergisi, 3 (4): 129-144.

Ünlü, T. 2007. Mersin’in Mekânsal Biçimlenme Süreci ve Planlama Deneyimleri. Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dergisi, 22 (3): 425-436.

Ünlü, T. 2009. Mekânsal Planlamanın Kentin Biçimlenmesine Etkisi: Mersin Örneği. Planlama Dergisi, 3 (4): 27-42.

Yenişehirlioğlu, F., Müderrisoğlu, F., Alp, S. 1995. Mersin Evleri. TC. Kültür Bakanlığı Yayınları, 152, Ankara.

Etiketler

Bir yanıt yazın