‘İmgeler’ Üzerinden Bir Gezi Deneyimi

Kreatif Mimarlık 2015 Seyahat Bursu'nu kazanan Ayşe Karabulut, 15 günlük İskandinavya gezisi deneyimlerini paylaşıyor.

Bir kent bizi neden çağırır? Bir kentin diğer bir kentten farkı nedir?  Reeldeki kent ile zihindeki kent ne derece farklılaşabilir? Kişinin kentte neyi aradığı / neyi bulduğu kentin kişide bıraktığı izle ilgilidir. Kentlerin, kişinin belleğinde bıraktığı ‘imgeler’ üzerinden yeni isimleriyle yazılan kent okumalarını içerir. Kentler bellekte kendi isimleri ile anılamayacak kadar farklılaşmıştır artık.

Kent kolajları, gerçek kentlerin gezi boyunca çekilmiş fotoğraflarından oluşturulmuştur. Kolajlar gerçek kentleri yansıtırken, oluşturulan hikayeler artık kişiyle kent arasında kurulan bağın bir dışavurumudur.

Gezi rotası: Bergen, Oslo, Stockholm, Göteborg, Malmö, Kopenhag, Hamburg.

Hikayeler Görünmez Kentler / Italio Calvino ‘dan esinlenilerek yazılmıştır.

Pluvia

Pluvia kenti 3 katmandan oluşur: katı katmanı, sıvı katmanı ve zaman katmanı. Katmanlar birbirleri içerisinde çözünmüşlerdir. Yolculuğunuz katı katmanda başlar, sıvı katman ile birleşir ve zaman katmanında: geçmişte ve gelecekte sonsuzlaşır.

Pluvia kentine yaklaşmaya başlayınca vücudunuzda bir uyuşma hissedersiniz. Ayaklarınızdan başlayarak başınıza kadar devam eden bir uyuşmadır bu. Uyuşmanın sebebi vücudunuzdaki suyun yavaşça çekiliyor olmasıdır. Siz heykele dönüşmeye başlarken, suyunuz da sizinle beraber kentte dolaşacak, kenti ıslatacak ve beraber yeşereceksinizdir. Kente girdiğinizde ise çoktan heykele dönüşmüşsünüzdür bile. Artık Pluvia’daki herhangi heykelden birisinizdir, diğerleri gibi nereden geldiğinizin, kim olduğunuzun bir önemi yoktur.

Pluvia yaşayan açık bir heykel müzesidir. Bir heykel olarak gözünüzü açtığınız bu kentin tüm katman ve yüzeylerinde var olabilirsiniz; kentin boşluklarında ya da doluluklarında, suda, havada, karada, bazen 2. boyutta bazen 3. bazen de 5. boyutta. Bir yere konumlanmaya çalışırken kent sizi yadırgamaz içine alır, kente eklemlenirsiniz bir şekilde. Siz kenti keşfederken yavaş yavaş da kent sizi belleğine kazır, ölümsüzleştirir.

Tectum

Doğanın her türlü biçimini deneyimleyerek gelebilirsiniz ancak Tectum kentine. Bir mevsim tablosundan geçiyormuşsunuz gibi 4 mevsimi birden görebilirsiniz bu yolculukta. Tectum’a geldiğinizde dağdan aşağıya inerken Tectum’un çatıları karşılar sizi. Üst üste, art arda, yan yana, bitişik, sıkışık çatıları. İçine girdiğinizde kalabalık bir sokaktaki insanların arasından geçmeye çalışıyormuşsunuz gibi hissedersiniz. Aralıklarından başka aralıklar görürsünüz, bir labirenti andırır. Aralıklarında sıkıştığınızı hissettiğiniz an başka bir çatı kucaklar sizi. Aslında aralıkların yaptığı şey; sizi yokuştan denize sürüklemektir. Denizden Tectum’a yaklaşınca çatılar şehri koruyan bir kimliğe bürünür hemen. Birbirlerinin önünde ve kenti siper almış şekilde. Kentin önünde dikiliyorlardır ve ilk onlarla yüzleşmeniz gerekir. Çatıları şehri korurken, pencereleri el sallıyor, aralıkları göz kırpıyordur hep size. Biraz uzaklaşırsanız artık çatıların şehri koruyamadığını farkedersiniz, çatısızlar kuşatmaya başlamıştır bu noktada kenti. Tectumlulara göre onlar uyurken, çatısızlar bir gece ansızın kente yerleşmişlerdir.

Çatısızların lekeleri çatılılara bulaşır mı bilinmez ama geçmişi Tectum’u koruyan en büyük silahıdır, geleceğinin kuşağında.

Mulieres

Denizin üzerinde eteklerini etrafına dolamış, içine kapanmış şekilde oturan koskocaman bir yaşlı kadın görürseniz Mulieres kentine gelmişsiniz demektir. Mulieresliler kadının neden orada oturduğunu, neyi beklediğini bilmezler, tek bildikleri şey eskiden burada denizin olmadığı ve yaşlı kadının adının da Mulieres olduğuymuş.

Her gece aynı saatte ağlarmış ve deniz Mulieres’in gözyaşlarından oluşmuş. Gözyaşı kanalları ve gözyaşı damlalarıyla Damla Adalarını oluşturmuş zamanla Mulieres’in gözleri. Damla Adalarının bazıları su üzerinde, bazıları su altında,bazıları da havada salınır vaziyettedir. Zamanla bu adaları insanlar keşfedip yerleşmişler. Oluşan kent Mulieres’in anılarına bağlıdır, o yok olursa kenti de yok olacaktır. Mulieres gözyaşı kanallarıyla içini kent sakinlerine açmış. Böylece kentliler Mulieres’in anılarına dahil olmaya başlamışlar. Her kanal Mulieres’in farklı anılarına açılır. Anıların üzerinde tozlu bir bez kaplıdır. Bezi araladığınızda herşey eskisi gibi yaşıyordur. Bezi kapattığınız an herşey şimdiki haline dönüverir. Mulieres’in sokakları dar, binaları bitişik, yolları tozlu, aralıkları gözyaşı denizine bakar. Anılarının birikmişliğinde kaybolur kentliler, sonra dar sokakları kentlileri Mulieres’in sevgisinde yani kalbinde buluşturur.

Linea

İki paralel çizgi üzerinde başlayan yolculuğunuz, çizgiler kenti olan Linea’da son bulur. Linea 3.boyuttan bakanlar için sadece bir tabloyu andırır. Tam bu noktada sizin de 2.boyuta geçmeniz gerekir. Linea’ya yolculuk için yapmanız gereken tek şey tabloya kaleminiz ile orada eksik gördüğünüz bir şeyi çizmektir. Tabloya çizdiğiniz şey Linea’daki var olma şekliniz olacaktır, kenti böyle deneyimleyebilirsiniz ancak. Tabloya yani 2.boyuta geçtiğiniz an yaşamaya başlar sizinle birlikte Linea. Eğer tabloya eksik bir yağmur damlası çizerseniz, Linea’da bulunduğunuz süre boyunca kente yağarsanız. Linea’nın yüzeylerine çarptıkça eksilir ve çarptığınız yerlerde buharlaşmayı ve tekrar kente yağmayı beklersiniz.

Eğri çizgilere yer yoktur bu kentte. Herşey düz çizgilerden oluşur: gökyüzü, nehri, ağaçları, yağmuru hatta insanları bile. İnsanların Linea’dan tek farkı renkli olmalarıdır. Herşey birbirine çizgilerle bağlıdır. Linealılar çizgiler sayesinde hareket edebilirler. Çizgiler onları istedikleri her yere götürebilir sadece takip etmeleri yeterlidir. Linea’ya yerleşmeye karar verirseniz tabloya çizdiğiniz şey koyulaşacaktır, eğer sadece bir gezginseniz Linea’dan çıktığınız an çizdiğiniz şeyde silinecektir.

Tempus

Hayalinizdeki karakteri yaşatmak istiyorsanız; rotanızı birbiri içerisinde karışmış film şeritlerinden oluşan Tempus kentine çevirmelisiniz. Tempus’a geldiğinizde ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekir çünkü bu kentte yalın ayak yürümek zorundasınızdır. Tempuslular ‘karaktere ulaşmak için; önce yoldaki zorlukları hissetmek gerektiğini, ulaşmak istediğin yer için; önce kendin ile beraber yolu geçmenin zorunlu olduğunu’ söylerler. O zaman tam olarak Tempus’u anlayabilir, karakterini yaşatabilirsin.

Hiç bitmeyen filmleri, üst üste çakışan olay dizileri vardır Tempus kentinin. Geçmiş ve gelecek aynı anda yaşar, yakınlaşırlar fakat birbirlerine değmezler. Geçmişin filmleri geleceğe kadar uzanır, geleceğin filmleri geçmişten beslenir. İstediğiniz zaman dilimine Tempus’un nehirlerinden yürüyerek geçer, zamanın filmine bulaşır ve karakterinizi yaşatmaya başlarsınız. Her karakterin de ayrı bir filmi vardır; zamanın filmleri içerisinde. Karakterler etkileşime geçince filmleri birbirine çakışır. Karakterlerin birbirleri üzerinde bıraktığı izler çakışma noktalarında doluluk ya da boşluk şeklinde ortaya çıkar.

Kendi filminizden, zamanın filminden, Tempus’tan çıkarken sadece bıraktığınız iz hep yaşayacaktır. Bu da Tempus kentinin kendini besleme şeklidir.

Tenuis

Tenuis kenti ince tekerlekler üzerine kurulmuştur. Tekerleklerin jantları yer üstünde, yer altında ve suda devam ederek kenti oluşturur. Tenuislular tekerleklerin kesiştikleri yerleri kentin içindeyken göremezler. Kesişim noktaları ancak kente yağmur yağınca belirginleşir ve bu noktalarda Tenuisluların yağmurla dansına eşlik edersiniz. Bu şölen yağmur bitene kadar devam eder çünkü yağmurla yenilendiklerine inanır Tenuislular.

Kara ve su bir bütündür. Tekerlekler her yerdedir hatta bulutlarda bile. Ancak tekerleklerin giremediği tek bir bölge vardır bu kentte. Tekerleklerin jantları çeperine kadar dayanmıştır ancak içine girememişlerdir. Bu bölge boşluktadır. Spatium’da yaşayanlar boşluk içinde kalan son hava taneciklerine yerleşmişlerdir ve kendi yaşamlarını kurmuşlardır. Hava tanecikleri birbirlerine dokunmazlar ve istedikleri gibi hareket edebilirler. Spatium bölgesinin sınırları sadece jantlarla çevrili olmasıdır onun dışında kendi içinde çerçevesizdirler. Spatiumlular sadece yaşamak için vardırlar. Yaşamlarının sonuna da onlar karar verirler ve hava taneciklerinden çıkarak boşlukta sınırsızca özgürlüklerine devam ederler. Siz de Spatium’u ancak jantların üzerinden izleyebilirsiniz.

Occulta

Güneşin birbirini kesen nehirlere yansımasındadır Occulta kenti. Karanlıkta yok olur, sadece güneşte belirir. Bir yerden bir yere yolculuk ederken güneş yoksa Occulta’yı göremezsiniz ve çoktan geçersiniz. Occulta böyle gizler kendini. İçinde yaşayanlar içinse güneş ışığı her daim vardır. Kent bir yansımadan ibarettir. Occulta kenti nehrin altında ve üstünde devam eder. Nehrin üzerinde üst üste konumlanmış binalarda yaşar Occultalılar. Binalar köprülerle bağlıdır birbirlerine. Güneş ışığının açısına göre yatayda ve düşeyde köprülerin yeri değişir. Nehrin altına inebilmek için ise güneşe kadar çıkmanız gerekir çünkü yer altında köprüler güneş ışığıyladır.

Bir günü iki kez yaşar farketmeden Occultalılar. İki hayat vardır: şimdi yaşanan ve yaşanan anın yansıması. Biri silikleşirken diğeri koyulaşır.

Etiketler

Bir yanıt yazın