EXPO 2016 Antalya İzlenimlerim

EXPO 2016 Antalya'yı ziyaret etme şansım oldu. Çiçek ve Çocuk ana temalı, Tarih, Biyoçeşitlilik, Sürdürülebilirlik ve Yeşil Şehirler alt temalı ve Geleceği Yeşertmek sloganlı bir EXPO olarak heyecan ve ilham verici bir ortam beklentim vardı.

Özellikle Çiçekler ve Çocuklar gibi renk, doğa, enerji ve coşku çağrıştıran iki sempatik tema dinamik, yemyeşil, rengarenk, botanik parkı kimliğinde bir doğal çevre ve bu çevre içinde özellikle temel hedef kitle olan gençler ve çocukların kullanımına yönelik mekansal senaryoları, detayları ve özgünlükleri olan bir fuar alanı ile karşılaşacağımı düşündürtmüştü.

Bu beklentim tam olarak gerçekleşmedi.

121 dekarlık bir alana yayılan EXPO 2016 Antalya Fuar Alanı masterplan ve yapısal elemanların tasarımı açısında bilindik bir kurguya sahip. EXPO kurgularında adet oldugu üzere “giriş alanı ve meydan” ve “EXPO kulesi” simgesel ögeler olarak, “ülke pavyonları” ve “tematik sergi ve etkinlik yapıları” ise tanıtım ve kavramsal içerik açısından mimari tasarıma konu olmuş. EXPO gibi büyük fuar alanlarında sayısal çokluk nedeniyle planlamayı yönlendiren pavyon işlevleri ile diğer tematik sergi yapıları ve kurgular genelde meydan/lar, büyük su alanları ve/veya yeşil alanlar aracılığıyla bir arada tutulur ve yeme-içme istasyonları, etkinlik odakları ve gezinti parkurları ile birbirleriyle ilişkilendirilir. Antalya 2016’da da fuar alanının merkezinde konumlanan büyük bir yapay göl (75.000 m2) işlevsel dağılımı örgütleyen bir tasarım elemanı olarak kullanılmış. Tanıtım sayfasında gölün doğu tarafındaki akarsudan beslendiği, biçim olarak Antalya Körfezi’nden etkilendiği belirtiliyor. Bu büyük su hacminin görsel ve işlevsel katkısı dışında Botanik temalı ve Sürdürülebilirlik alt temalı fuar alanı için bir iklimlendirme ögesi ve yeşil alanlar için bir sulama suyu kaynağı olarak değerlendirilip değerlendirilmediği konusunda ise bir bilgi yer almıyor. Gölün bir tarafında pavyonlar kümelenmiş, kalan alanda ise tematik sergiler ve etkinlik yapıları konumlandırılmış. Aralardaki güzergahlar üzerinde ise yeme-içme alanları, servis alanları (teknik hacimler, ıslak hacimler vb.), seyir noktaları ve açık sergiler yerleşmiş. Yani her şey olması gerektiği gibi planlanmış. Ama öte yandan EXPO tarihi bağlamında Antalya 2016’ya özgü hatırlanacak bir durum/fikir/uygulama ile enerjisi çok daha yüksek ve uluslararası ortamda hakkında çok daha fazla konuşulan bir dünya sergisi oluşabilirdi. Örneğin, teması “Gezegeni beslemek ve yaşam için enerji” olan EXPO 2015 Milano kentsel tasarım konsepti ve dış mekan düzenlemesi ile ön plana çıkan bir fuardı. Ülke pavyonlarını yapı olarak değil tarım bahçeleri olarak ön plana çıkarmayı hedefleyen mimarlar oldukça dar yapı adaları içeren bir ızgara plan sistemi önermişler ve çıkış noktası olarak da antik Roma dönemi kentlerinin planlanmasında kullanılan iki temel öğeyi yorumlamışlardı: birbirini dik kesen iki ana cadde, cardo/decumanus ve grid plan. Fuar aksının bir tente sistemi ile bütüncül bir örtü oluşturacak şekilde kapatılması da bir “pazaryeri” göndermesi içinde bu şemanın iklimsel açıdan konforlu ve yönlenme açısından kolay bir gezi ile deneyimlenmesini sağlıyordu.

Bu örnek çok daha sıcak bir iklime sahip Antalya’da hem bahçeler için hem de aralarında yoğunlukla çocukların olacağı ziyaretçiler için önemli bir sorun olan güneşin etkisini azaltan, buraya özgü geliştirilmiş fikirler ve tasarımlar denenebilir miydi? diye düşündürdü. Çocukların ve gençlerin hedeflendiği bu fuarda, önceki EXPO’lardan farklı ne yapılabilirdi? diye düşündüm. Muhtemel ki bunlar ve benzer düşünceler ve arayışlar tasarımcı ekiplerin de gündeminde olmuş ama yapım süreci içinde, basına da sık sık yansıdığı gibi, zamansal ya da bütçesel kısıtlar nedeniyle hayata geçirilememiş olabilir.

Türkiye, aralarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Antalya Büyükşehir Belediyesi, Antalya ilçe Belediyelerinin ve bazı diğer il belediyelerinin açtığı pavyonlar ile temsil edilmiş. Alışılageldiği gibi bu pavyonların hemen hepsi özgün ya da bu fuarın teması üzerinden şekillenen ve yeni bir şeyler söyleyen yapılar olarak tasarlanmamış.

Türkiye, ilgili belediye sınırları içinde kalan sivil mimari ya da tarihi yapıların bağlamsız benzerleri veya bu yapıların büyücek ve çoğu da oransız maketleri ile temsil ediliyor. Oysa ki kültürel, mimari ve tarihi zenginliğimizin çağdaş bir tasarım yaklaşımı içinde, özgün bir yorumlama ile sunulması ne kadar ses getirebilirdi! Bu sıradan ve indirgemeci yaklaşımı Türk Evleri ve Restoranlar isimli yeme-içme alanında görmek mümkün, burada da benzer şekilde büyücek bir maket kıvamında yapılmış sivil mimariden örnekler yan yana sıralanmış.

Türkiye’nin 7 bölgesinin tipik mimari ve süsleme özelliklerini yansıttığı ve farklı bölgelerden seçildiği belirtilen bu bağlamsız, ve fabrikasyon “ev”ler tanıtım sayfasında söylendiği gibi kültürel zenginliğimizi ne kadar samimi ve doğru temsil ediyor ve tanıtıyor bilinmese de yöresel yemek restoranları olarak yerli turistlerin daha çok ilgisini çekiyor. Öte yandan aralarında Afrika ülkelerinin çoğunlukta olduğu pek çok ülke de herhangi bir kültürel temsiliyet çabasına girmeden standart sergi birimleri içinde yer almayı tercih etmiş ve zaten EXPO temasından ziyade hediyelik eşyalarını sergiliyor ve satıyor. Nihayetinde hem pavyon mimarisi hem de içeriği açısından EXPO’nun hakkını veren az sayıda ülke oluğunu söylemek lazım. Ne yazık ki Türkiye bu son grupta yer almıyor; her zamanki gibi kaçırılmış bir fırsat!

EXPO alanında dolaşırken botanik kurgusu üzerinden şekillenen bir ortam içinde gezdiğinizi hissetmiyorsunuz. Yeşil peyzaj zenginliği, renk coşkusu, yeşil alan mekansallığı, ekolojik veya dekoratif bitkisel kurgular, yaratıcı peyzaj enstalasyonları vb. öğretici ve eğlendirici bir “yeşil tasarım” çeşitliliği hedeflenmiş olsa da kısa düşmüş gibi gözüküyor. Açık alanların pek çoğu gezinti parkurlarının içinden geçtiği sıradan yeşil alanlar vasfında; yapılan bitkilendirme pek çok yerde belediye parklarındaki uygulamaları anımsatıyor.

Dikilen pek çok bitki, henüz boylanamamış, büyüme aşamasında, bir arada olsalar dahi yeşil kümeleri veya tasarımları oluşturamıyor. Çevre tasarımı çok daha önce hazırlanıp, uygulamaya konabilse ve dikimler de buna paralel yapılabilseydi çok daha coşkulu bir botanik dünya yaratılabilirdi. Fuarın en heybetli botanik öğesi, İzmir’in Ödemiş ilçesi Bademli beldesindeki yerinden ve toprağından sökülerek getirilen ve giriş kapısı önüne yeniden dikilen anıtsal zeytin ağacı. 1071 yılında dikildiği ve Türkiye’nin en yaşlı zeytin ağacı olduğu rivayet edilen bu ağaç umarım yeni yerinde de yaşamaya devam eder.

Aroma bahçelerinin kokusuz, Osmanlı bahçesinin albenisiz ve coşkusuz olması gibi bakım ve işletim yetersizliğinden kaynaklı durumlar da alanın genelinde göze çarpanlar arasında. Türkiye Biyoçeşitlilik Parkuru olarak düzenlenen yarısı kapalı, diğer yarısı açık tünel/serada Türkiye’nin belki tüm bitkileri yer alıyor ama sunum ve teşhir tasarım açısından heyecansız, örneğin bitkilerin künyelerinin okunamayacak kadar küçük tabelalar halinde ve sıradan bir format içinde yazılmış olması benim gibi pek çok ziyaretçinin bu alandan hızla geçip gitmesine neden oldu.

Hedef kitle olan çocukların ilgisini çekebilecek ve onların mekan ve içerik deneyimini öne çıkarabilecek bir teşhir ve sunumla burası daha dinamik bir ortam olabilirdi. Tabii ki fuar alanının genel ortam olarak sıradanlığı/yeni bir senaryo sunmaması, kimi yerdeki özensiz detaylar ve çoğu yerde adeta bakımsız kalmışlığını aktarırken bir yandan da tahmin edebiliyoruz ki büyük ölçekli ve uzun soluklu pek çok kamu projesinde gördüğümüz gibi burada da zaman ve bütçe kısıtları nedeniyle yanlış, eksik yada hiç uygulanamayan proje detayları, yapım sürecinde proje koordinasyon ekiplerinin sıklıkla değişmesi ve yönetim, tasarım, uygulama ve kontrolörlük ekipleri arasında oluşan iletişimsizlik, yönetim tarafından talep edilen revizyon ve değişiklikler, teslim edilen projelerin ve detayların değiştirilerek uygulanması, bakım ve işletim planının yetersiz kalması gibi konular burada da etkili olmuş. Yerleşim planı, çevre düzeni, ve etkinlik yapılarının proje müellifi/lerinin de bu anlamda epey söyleyecekleri vardır diye tahmin ediyorum.

Öte yandan fuar alanının hem çocuklar hem de yetişkinler açısından en keyifli iki noktası Çocuk Adası ve bitki heykellerinin oldugu meydan. Gölün ortasında bir ada olarak tasarlanan kubbeli yapı çocuklar için bir etkinlik çadırı havasında tasarlanmış ve bu anlamda oldukça başarılı. Görevini iyi gören, çocuklar için da cazip bir mekan.

Fuar alanında en çok fotoğraf çektirilen yer de zaten bu iki alan; özellikle yeşil heykeller gerçekten de ilgi görüyor ve EXPO’nun temasını anımsattırıyor.

EXPO parklarının simgesel elemanı olan “kule” Antalya örneğinde de özgün bir mimari form taşıyor. Antalya’nın simgesi olan Üç Kapılar ya da diğer adıyla Hadrian Kapısı’na ve palmiye ağacına ve ağaç fikri ile de EXPO temasına gönderme yapan kule form, oran, ölçek ve siluet açısından başarılı bir tasarım ve bir cazibe unsuru olarak da ikonik ve iyi bir simge yapı. Kulenin proje ve yapım öykülerinde de mimarlık ortamının temel sorunlarını görmek mümkün.

Bir yarışma ile elde edilen kulenin müellifleri Zeynep Melike Atay Kızıltaş ve Serdar Kızıltaş Arkitera’yla yaptıkları söyleşide proje hazırlama sürecine geçilmeden önce yönetimin talep ettiği maliyet çalışmasını yarışmaya gönderdikleri konsept proje üzerinden yapmak durumunda kaldıkları için epey zorlandıklarını söylüyor. Yapım aşamasında ise kontrollük sürecinin dışında bırakıldıklarını. Doğal olarak yaklaşık 100 metre yüksekliğinde, biri kapalı, ikisi açık üç seyir terası olan kulede göze batan uygulama hatalarında müelliflerin uygulama ekipleriyle birlikte çalışamamış olmasının önemli etkisi var. Belli ki yapı çizildiği gibi sonlanabilmesi için gerekli inşaat süresine de sahip olamamış ve hızlı ve seri bir imalat gerçekleştirilmiş. Ana giriş kapısını oluşturan dairesel şerit strüktürler de dinamik formları ve siluetleri açısından ilginç tasarımlar.

Aksu’nun Solaklı Köyünde, Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün y. 1,12 dönümlük arazisi içinde inşa edilen EXPO 2016 Antalya ilginç ve biraz da ironik bir tesadüf olarak dünyanın yaşamı ve güzelliğini kutlamak ve çevresel tehditlere dikkat çekmek amacıyla her yıl 22 Nisan’da kutlanan Dünya Günü’nde açılmış. Açılışta dile getirilen: “160 yıllık EXPO tarihinde ilk kez Türkiye’de açılan EXPO”, “Olimpiyatlar ve Dünya Kupası’nın ardından 3. Büyük organizasyon” ve “İlk Botanik EXPO’su” gibi ifadeler aslında yüklenilen misyonun ne denli ciddi bir sorumluluk ve beklenti içerdiğini gösteriyor. Basına iletilen tanıtım bültenine göre “gelecek nesiller için yeşil bir dünya” oldugu ifade edilen EXPO 2016 Antalya’nın yine bültende belirtildiği gibi “Türkiye’nin, tarihi ve kültürel mirasını, biyoçeşitlilik yönünden zenginliğini, tarımsal ve ekonomik potansiyelini, dünyaya tanıtma” misyonunu bir bütün olarak nasıl yorumlamış ve ne kadar hayata geçirebilmiş olduğunu yeniden düşünmek ve değerlendirmek gerekir. Açılış konuşmalarından birinden alıntıladığım: “…Yapacağım 5 dakikalık konuşma içerisinde tam bu EXPO alanı kadar bir arazi tarım dışına çıkmış olacak…” cümlesinde hareketle Antalya EXPO 2016 her ne kadar yer seçimi, sunduğu mimari ve mekânsal ortam ve işletim/bakım olarak olumsuz tınıyla tartışılabilir olsa ve kesinlikle daha iyi olabilecek bir dünya sergisi ortamı ve seviyesini ıskalamış olsa da amaç ve sonrası açısından samimi ve kalıcı bir proje olduğunu gösterebilir mi? Tarım alanları ile çevrili bir alanda kurulan EXPO 2016 Antalya, Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri, Antalya Kent Konseyi İmar ve Planlama ve Çevre Grubu, Peyzaj Mimarları Odası’nın da ortak görüşü olarak çevresindeki tarım topraklarını koruyarak, kentlinin serbest kullanımına olanak veren kalıcı, iyi tasarlanmış, iyi bakılan ve geliştirilen bir yeşil dünya olarak, bir Botanik ve Doğa Eğitim Parkına dönüşebilir mi? Dönemin başbakanının açılış konuşmasında söylediği gibi “çevre, botanik ve organik tarım gibi disiplinlerde uluslararası bir merkez olma özelliğini koruyacak” şekilde kullanılmaya devam edebilir mi? Ve tarım arazisi kaybedilmiş olsa da en azından “Geleceği Yeşertmek” sloganı gerçekleşebilir mi?

http://www.expo2016.org.tr/
https://www.arkitera.com/soylesi/834/expokulesi
http://www.tarimtv.gov.tr/HD7350_dunyanin-en-buyuk-ucuncu-organizasyonu-expo-acildi.html
http://www.hurriyet.com.tr/expoda-acilis-zamani-37272405
http://www.ortadogugazetesi.net/haber.php?id=50433
http://www.antalyakentkonseyi.org.tr/tr/genhaber.aspx?kod=2424

Etiketler

Bir yanıt yazın