Seçimin Kaybedeni Olarak Sokaklar

Geçen hafta, ilçe seçim büroları, parti genel merkezleri ve YSK binaları önünde hak arayan, verdiği oya sahip çıkan kalabalıklar, 3.köprü inşaatında göçük altında ölen 3 meslektaşları için Boğaziçi Köprüsü'nü kapatan işçiler bir kez daha düşündürüyor.

———

——— Sokaklar kimindir?

Demokrasi sandıktadır diyenler gördü ki, sandığın kurumlardan bir farkı yok. Polis teşkilatı, yargı, TSK, YSK… Hile ve şaibe tutanakları binleri bulmuşken ülkede hala seçim sayımları tekrar tekrar yapılırken, sandıktan ne çıktı bağımsız yorum bulunamazken, hiç yanlışsız sonuçları tahmin eden bir sürü anket şirketi varken, sandıktan ne çıktı, sahi?

Kader.

Bir yandan Melih Gökçek konuşuyor: “Halkı sokaklara döküyorlar.”

———-Sokaklar kimindir?

Ankara’da seçim ertesi YSK önünde toplanan halka bakıyoruz, dikiliyor, alkışlıyor, bozkurt selamı veriyor, yumruğunu havaya kaldırıyor, polis açıl deyince açılıyor ama yine de tazyikli suyu ve ses bombasını yiyor. Anayasa’nın 24. ve 26. maddelerine aykırı bir şey yok (Anayasa’ya devletten daha aykırı bir şey yok zaten).

———-Sokaklar polislerindir.

İktidar mensupları sokakları pek sevmiyor aslında, Başbakan boşuna “Haremime girdiler” diye yakınmıyor. Mahrem saraylarında siyah film kaplı camlar yaşıyorlar. Ya da haremlik selamlık olarak bölünmüş, birini diğerinden ayıramadığımız miting alanlarında. Mitingler halkla diyaloğu kesmenin en estetik yolu. Konuşan tek, alkışlayan çoğunluk.

Sokakta bir simitçi bir kestaneciyle konuşuyor, “Üsküdar’ı almışsınız!” “Yok, kesin değil!” “Yalova tamam ama”, “Bakalım,” diyor kestaneci.

———-Sokaklar kimindir, sahi?

Seçim bitmeden Gezi Parkı kapanıyor, Taksim’e, Nişantaşı’na tomaları yığıyorlar. Belli! Bir tahminleri var. Halk hakkını arayacak!

Vanlılar seçim sonuçlarını kutlamak için sokakta, bir bayram havası var. Havanın soğuğuna rağmen dışardalar. Tomalar, müdahale, Tatvan’da kavga kıyamet.

4. balkon konuşması, faşizme kadraj verdiği halde vaz geçilmeyen bir tutku onda.
Henüz zafer için çok erken oysa saat 23:30, teşekkür ediyor. Kazandığından nasıl bu kadar emin, neden bu kadar erken?

Başbakan giderek yalnızlaşmış, belli. Balkonda tek başına. Ailesiyle el ele, bir parti değil de bir hanedanlık var karşımızda.

Bir de bu balkondan savaş selamı veriyor antimilitarist tekadam. (Bunu geçelim.)

Alanlarda bir sürü seçmen resmi olmayan sonuçlara göre %45,5, bu yalnızlıktan sesini kaybeden tekadama hayranlıkla bakıyor. Zafer…

———-Sokaklar havaifişeklerindir.

Onca yolsuzluk, zina iddiaları seçmeni bloklamış! Belli ki yıllardır aradıkları lideri buldular, yıllardır “tereddüt etmemek” adına yaptıkları tüm çabaların sonucu bütün sorumluluğu tek bir kişiye yıktılar. Antidemokrasinin mimarı!

Ve tereddüt etmediler.

Rahatlar. Hiç de Aziz Nesin’i anmasın sosyal medyacılar, hayli akıllı bu seçmen. Bencilce ve kendi çıkarları doğrultusunda oy verdiler belli ki. Yoksa Rayhanlı’da nasıl kazanır bir iktidar partisi? Yoksa nasıl 14 yaşında oğlunu toprağa vermiş bir anneyi yuhalatan bir liderin arkasında dizilir halk? Fezlekeleri oyuncak etmelerini içine nasıl sindirir?

Bütün çılgın projelerin zararlarını kanıtlayan, açıklayan bilgileri görmezden gelmediler mi? Cahil değiller elbet ama bilgiyi reddettiler! Neden? Mesele 3-5 cami değil… Artık kemikleşen 12 yıllık iktidarla ticari bağlantıları var, öyle bir kalemde silinmez. Kimisi köy kahvesini AKP seçim bürosu yapmış sözgelimi. Esnaf desek, kim ticareti kutsarsa ondan yana. Bu %45.5 gelecekteki içme suyu sorunlarını, beslenmedeki tehlikeleri, doğa katliamlarını, görevi kötüye kullanan ve zimmetine arsa-bina geçiren hükümet mensuplarını neden sorgulasın ki? Hele mimari miraslar, demokratik kayıplar falan umurunda değil! Tek düşündüğü kendini tümüyle adadığı, saklandığı dinden gayri dinin kutsadığı ticaret.

Sokakta gayri ticari duran halk teröristtir.

———-Sokaklar ticaretindir.

Tekadam dinle devleti birleştirirken, ahlakla dini ayırdı, referandumuyla da onayını aldı.

Beyoğlu Belediyesi, sokaklarda müzisyenleri avladı bir zaman, sonra içki içenleri (ticaretin de türleri var)… Ve dendi ki ambülans giremiyor, halk yürüyemiyor, kaldırın masaları sandalyeleri. Bir yandan da Boğaziçi’nde halkın eskiden yürüyebildiği, denize girdiği, piknik yaptığı alanlar parti yanlısı kahvehanelere kiralandı! Zamanla üstlerine teneke bir dam çektiler, deniz kısmına pencere taktılar, oldu sana yalı-restoran.

———-Sokaklar muhallebicilerindir.

İstanbul Belediyesi’nde bir süredir yürütülen muhafazakârlaşma politikası gereği gece 12:00’dan sonra toplu ulaşım seyrekleşti, kimi yerde tümden kalktı. Saat 21:00’da sokağa çıkan kadın görmek şaşırtıcı artık.

———-Sokaklar erkeklerindir.

Bir cadde üzerinde 200 metrede bir cami yaptılar. Cuma öğlen sokaklarda bir yürüyün, bu şehirde sadece erkekler yaşıyor galiba dersiniz. Ve gerekçe, din özgürlüğü. Bu özgürlük bir sis gibi indi şehre. İbadet bir gösteri. Bir kimlik kartı. Gizli yapınca sermayeden sayılmıyor.

———-Sokaklar diyanetindir.

1 Mayıs geliyor, Taksim, Kadıköy, meydanlar yasak. Youtube yasak! Twitter yeni açıldı pamuk ipliğine bağlı, Facebook keza (devlet sanal vandalist)… Elinde krem rengi bir boya duvar yazılarını kapatıyor bir belediye boyacısı. Böylece bütün şehri aynı renkle çevreliyorlar. Hür fikrini, haklı itirazını, biriken isyanını kime, nerede duyuracaksın, neyi nasıl değiştireceksin?

Devlet sokaklara barikat kurdu (devlet gerçek vandalist).

Seçim sonuçları gösteriyor ki, “Gitsinler ormanda yaşasınlar” diyen o tekadam daha yalnız ama daha güçlü, sesi kısık ama daha yüksek tondan, hep aynı şeyleri söyleyerek totaliter rejimini sürdürecek bir süre daha. Şehirlerin kimliklerini yok edecek, mimari mirasları tek tek yıkacak, ormanları katledecek, nehirleri kurutacak, maden ocaklarıyla toprağı iğdiş edecek, antik kentlerin üzerine beton dökecek, tarım ve hayvancılığı bitirecek, kadın haklarını bir bir silecek, Sünni bir zaferle her üç okuldan birini imam hatip okuluna çevirecek ve bizim çocuklarımızı dilediği oranda dindar ve de tüccar yetiştirecek.

30 Mart’ta kırsala darbe indiren, ahırları, kümesleri yasaklayan Büyükşehir Yasası‘yla 16 bin köy kente katıldı. Sokakların sayısı arttı!

———-Sokaklar çocukların değil, başbakanındır. (Ne işi vardı o çocuğun sokakta?)

Yerel seçimleri, yerellikten uzak, bir referandum edasıyla yürüten, gittiği iller hakkında tek özel bilgiye sahip olmadan “Pensilvanya” diye diye coğrafyayı yok sayan, başkaca illerde İstanbul 3. köprü proje afişlerini asan, bütün ülkeyi tepsi içine alıp bir merkezden aynılaştırmaya çabalayan tekadam unutuyor,

özgürlüğü  inşa etmeyen sokaklar bomboş koridorlardan ibarettir.

Yükselen topuk seslerinden anlıyoruz bunu.

Duvar yazıları hiç silinmeyen şehirler arzusuyla…

———-Sokaklar herkes’indir!

Etiketler

Bir yanıt yazın