Haydarpaşa’ya Trenleri Sokmamak Kent Hafızasına İhanet

“Haydarpaşa Garı otel olmasın” “Haydarpaşa Garı kamusal mekan olarak kalmalı” “Haydarpaşa'yı sattırmayacağız” benzeri söylemleri sıkça duyuyoruz.

Mimarlık tartışmalarında “Haydarpaşa” gündeme geldiğinde iki meseleden birisi ifade edilmek isteniyor. Ancak pek çok tartışmada konular bilinçli bilinçsiz içiçe geçiyor. Yanlış anlaşılmasın konuyu birlikte tartışmayalım demiyorum; konuların karıştırılması meselenin sağlıklı tartışılmasını engelliyor demek istiyorum. Nedir karıştırılan peki? Oldukça basit: Şu anda Haydarpaşa Garı olarak kullanılan binanın otel ya da başka bir fonksiyona dönüştürülmesi konulardan ilki. İkinci konu Haydarpaşa Gar binasından başlayan ve gardan karaya doğru genişleyerek içeri giren, sahilde Üsküdar yönünde ise Harem Arabalı Vapur İskelesi’ne kadar giden, liman ve çeşitli başka fonksiyonları içeren alanın yeniden işlevlendirilmesi.

Haydarpaşa konuysa tren tartışmanın doğal olarak orta yerinde. Marmaray tünelinden katarlar geçmeye başladığı andan itibaren ana hat trenleri Haydarpaşa’ya girmeyecek. Bunun yerine Söğütlüçeşme, Anadolu yakasının ana istasyonu olacak. Yani Ankara’dan geliyorsanız ve benim gibi Feneryolu’na gidiyorsanız ineceğiniz istasyon Söğütlüçeşme olacak. Avrupa’ya devam edecekler için ise bu istasyon Yenikapı’da. En azından şu ana kadar TCDD’nin kararının yukarıdaki gibi olduğunu biliyoruz. 

“Haydarpaşa Garı otel olmasın” “Haydarpaşa Garı kamusal mekan olarak kalmalı” “Haydarpaşa’yı sattırmayacağız” benzeri söylemleri sıkça duyuyoruz. 

Haydarpaşa Garı şu anda kamunun ama kamusal mı? “Kamusal mekan olarak kalmalı” cümlesini bolca kullananlardan kaçının binaya girdiğini merak ediyorum doğrusu. Aslında bu bir merak değil, çok büyük bir kısmı üst katlara hiç çıkmadı, bunu biliyorum. Haydarpaşa Garı şu anda bir ofis ve sadece o ofiste çalışanlar yararlanabiliyor. Bırakalım tüm tartışmaları otel olduğunda bile şimdikinden çok daha kamusal bir bina olacağına hiç bir kuşkum yok. 

Sene 2015, Haydarpaşa Garı otel olmadı, TCDD ofisleri üst katlarda ve trenler Söğütlüçeşme’de yolcularını indirerek Avrupa’ya devam ediyor. İtirazlara bakılırsa bu senaryo kabul görür diyorum kendi kendime… Üzülerek.

Avrupalılar bazı tren istasyonlarına özel isimler veriyor: Almanlar Haupbahnhof; İtalyanlar Centrale; Fransızlar Gare diyor. Aslında Fransızlar’dan aldığımız “gar” kelimesini biz de aynı anlamıyla kullanıyoruz. Haydarpaşa ve Sirkeci “gar” ama Söğütlüçeşme ve Erenköy büyük de olsalar “istasyon”. Bu isimlendirme rastlantısal değil. Pek çok gardan trenler girdikleri yönün 180º tersi yönde çıkıyor. Yani raylar gara kadar gidiyor; orası trenler için bir çıkmaz sokak.

Otogarları ya İstanbul’da olduğu gibi acilen yıkılması gereken hantal, çalışmayan makinalar olarak tasarlarız ya da Nevşehir’de olduğu gibi kentin tamamen dışında. Otogar. Sizi bir kentten alacak başka bir kente götürecek. Kent dışına yapıyoruz çünkü şehirler plansız, yollar yetersiz, trafik tasarımı son derece kötü. Haydarpaşa örneğinde olduğu gibi şehrin merkezindeki garları da şehir dışına almak istiyoruz. Anadolu’da bir belediye kentin tam merkezindeki tren istasyonunu trenler gürültülü diye şehir dışına çıkarmaya çalışıyordu. Hala da çalışıyor sanırım.

Yanlış anlaşılmasın Haydarpaşa Gar binası ofis olacağına otel olsun demiyorum. İtirazlarımızı “otel olmasın” söylemi üzerinden gerekçelendirmenin manasızlığına dikkat çekmek istiyorum.

Bir tivite sığacak kadar kısa söylememiz gereken: “Haydarpaşa’ya trenleri sokmamak kent hafızasına ihanettir. Ankara’dan kalkan bir hızlı trenin son durağı Haydarpaşa olmalıdır.” 

Etiketler

Bir yanıt yazın