389 Direniyor!

Tasarımın kendisinin kitaplar olduğu bir yapı düşünün. Kapı numarası 389. Direniyor!

“Kentsel Dönüşüm” kim için? sorularının her geçen gün anlamsızlaştığı günümüzde İstanbul ve özellikle Beyoğlu en tartışmalı örnek olarak karşımıza çıkıyor. Tarlabaşı, Emek Sineması ve özellikle Taksim Yayalaştırma Projesi gibi projeler ile esnafın ve alt-orta gelir grubunun yükselen kiralar ile yerinden oluşu ve soylulaşma sürecinin Beyoğlu’nda ortaya çıkaracağı resim yavaş yavaş netlik kazanmaya başladı En günceli ise bağımsız kitapçıların teker teker kapanışı…

Kitapçılardan bahsediyorsak yönümüzü İstiklal’e çevirelim… Çoğumuzun yaşı (ben dahil) o günlerde Galatasaray’dan aşağıdaki dükkanlara gitmeye yetmezken, -çünkü Odakule’nin etrafı henüz “piyasa” olmamış, hareket caddenin o yakasına ilerlememiş- bir dükkan vardı ki kendi yağında kavrulmayı seçmiş, rekabete hem konumuyla hem de bağımsız duruşuyla göğüs germişti. Burçin Kimmet’e göre amaç “günün modasına kapılmadan kendi önceliklerini koyan bir yer” kurmaktı. Robinson Crusoe 389 1994’ten bu yana Tünel’de çoğu kitap severin en gözde durağı olma özelliğini koruyordu.

İsmini eski kapı numarasından alan yapı İstiklal’le bağ kurmak için ilk adımı Han Tümertekin, Ahmet Önder ve Hayriye Sözen ile atmıştı. Tasarımda fazlası yoktu: yalın, sokağa açılan bir yapı… Bangır bangır müzik çalan bir kitapçı değildi. Sadece kitaplar vardı. İçerikte kitap, görünürde kitap, dışarıdan bakınca kitap… Belki çok fazlaca kitap, sanki üst üste yığılmışcasına. Tasarımdan beklenen de buydu. Bir depo gibi. Tümertekin şöyle tanımlıyordu projeyi:

“İstanbul, Pera’da kendine özgü birkitabevi. İstiklal Caddesi, 389 numaralıblok. 1994 Eylül’ünde kurulan ve seçilmiş kitapları barındıran bir depo. Kitapların herkesin erişebileceği şekilde sergilendiği, paylaşıldığı bir arşiv. Bakıp duyanların değil, görüp dinleyenlerin buluştuğu bir meydan. Sadece kitap almak için değil, kitap aramak, kitap sormak, kitap karıştırmak, kitap yazmak, kitap koklamak, kitapla buluşmak için gidilen bir kitaplık”

Burçin Kimmet’tin de tasarımdan beklediği bu yöndeydi. İnsanların “gitmek isteyecekleri, gittiklerinde rahat edecekleri” bir mekan..

Fakat Robinson Crusoe 389, şimdi 2013 İstiklal’ine uyumda zorlanıyor. Caddenin butik ruhuna büyük katkısı olan bu küçük kitapçıyı, bugün İstikal’in kendisi bitiyordu. Bir yandan AVM’lerde gördüğümüz zincir restoranlara öykünen kitapçılar onun alanını işgal ediyor, diğer yandan Taksim Yayalaştırma Projesi caddeye ulaşımı zorlaştırıyor, en temelinde ise kentsel rant caddede kiraları durmaksızın arttırıyordu.

Şimdilerde Robinson Crusoe 389, okuyucularının desteğiyle ayakta kalmaya çalışıyor. Sorular ise hala aklımızda… Çözümü arıyoruz. Beyoğlu’ndaki hızlı dönüşüm, inşaat sektörünün fizik mekandaki ve zincir mağazaların sosyo ekonomik yapıdaki baskısını gözler önüne seriyor. Peki çözüm kentin neresinde gizlendi de biz bulamıyoruz?

Etiketler

Bir yanıt yazın