Şüpheli Yarışmalar

Yarışma kültürü konusunda eksiklikler ve mevzuata aykırı işlemlere yönelik tespitleri içeren bir görüştür.

Yaklaşık 3 ay önce buradan bir görüş yayınladım. Bu görüşte kısaca, yarışmaların mevzuata aykırı yürütüldüğünden ve eksikliklerinden bahsettim. Mevzuata aykırılar çünkü  yasada belirtilen özgün ve özel ‘’ön proje’’ seçimi yapacak bir jüri kurulamıyor ve zaten bu jüri üyeleri ‘’doğrudan temin’’ usulüne hâkim değiller. Sonuç olarak bazı şüphe ve hukuki sorunlar ortaya çıkıyor:

  • İdareler yarışmaları suçlarına bir kılıf uydurmak için mi açıyor?
  • Yarışmalar ucuza iş yapmanın bir yolu mudur?
  • Neden çoğu yarışmayı ”belli” kişiler ve ekipler kazanıyor?
  • Yarışmacılar ile jüri arasında organik bir bağ var mı?
  • Yarışma paftalarında kimlik ifşasına kim ve nasıl karar veriyor?
  • Jüri üyelerinin bu işten kârı nedir?

İlk ve en ciddi önlem Jüri üyelerinin açıklanmamasıdır. Açıklanan jüri üyeleri ile yarışmacıların irtibat kuracağı muhtemeldir. Nitekim çoğu yarışma incelenirse, bu jüri üyesinin bağlı bulunduğu kurumun üyelerinin sıkça kazandığı veya şahıslar ile sosyal medyadan dostluk kurduğu görülecektir. Bu durum asla kabul edilemez.

İkincisi, jüri raporları okunduğunda, bilimsel ve hatta akli bir ifadenin kurulamadığı görülecektir. Bazı raporlara geçen açıklamalar son derece keyfi ve açıkçası absürttür. Seçilen projelere açıklamada gösterilen gayret ve seçilememiş doğru projelere yönelik birkaç kelimelik teselli yalanı tabloyu özetliyor: seçilen proje açıklanmaya ihtiyaç duyuyor.

Üçüncüsü ve son olarak her iki tarafın bu işten sağladığı kâr sorunudur. Yarışmacı, bu işin ihalesi olsa ve girse kesinlikle daha yüksek bedelle işi alır. Jüri üyelerinin bu işten kazancı ise yok denilecek kadar az. Açıkçası hem yarışmacı, hem de jüri üyesi ‘’kullanıldığını’’ düşünüyor. Özellikle bazı yarışmaların ‘’tartışmalı’’ arazi ve konular üzerine açılmış olması bu kuşkuyu arttırıyor. Aslında bu yüzden her iki tarafın da işi salladığı düşünülebilir.

Sonuç olarak yarışmaları düzeltecek ve düzenleyecek bir eylem planı şart:

  • Jüri üyeleri kesinlikle açıklanmamalıdır.
  • Yerel halk jürisi kurulmalıdır.
  • Jüri üyeleri ”hedef” stratejisi belirleyerek projeyi oylamalıdır.
  • Projelerin hedefte tutturduğu ve tutturamadığı maddeler açıklanmalıdır.
  • Hedef ilkeler (sürdürülebilirlik, ekonomi, ulaşım,..vs.) için jüri üyesi tecrübesini kullanarak alana özel fikirlerini alt maddeler olarak belirlemelidir (örneğin, sürdürülebilirlik ilkesine yönelik proje için geri dönüşüm modeli).

 

Bu şablon üzerinden üretilecek yarışmalar daha şeffaf ve çözüm odaklı olacaktır. Yarışmaların inandırıcılığı kalmamıştır; ki  bu yüzden içeriye hapsolmuş yarışmacılarımız var. Gidip ülkemizi temsil etmeye gönülleri yok, yürekleri yetmiyor. Bağlı bulunduğu bir çark varmış gibi kopmak istemiyor, müteahhit gibi ülke içinde yarışma kovalıyor, jüri avlıyor, hatta bu işten siyasi kâr elde edeceğini düşünen bile var. Yazık…

Etiketler

8 yorum

  • ahmet-turan-koksal says:

    Selamlar

    “Jüri üyeleri açıklanmamalıdır” Kesinlikle doğru bir argüman değil. Örnek ablamın (öz) jüri üyesi olduğu bir yarışmaya girmedim. Girsem ki bazı konularda aynı tür tasarım kararları alırdık ve kazansam sonra açıklandığında ne olacak? Bu aynı ile vakidir söz konusu yarışmaya girmedim.

    “Yerel halk jürisi” Bir üniversiter kampüsü yarışması için yarışma sonrası halka açık bir sergi düzenlendi, neden kümbet formundaki seçilmedi diye kıyamet koptu. Boyutları 100m+75m olan bir kümbet…

    Jüri üyeleri hedef stratejisi belirlemeden zaten bir oylama yapamazlar ki. Bazen hedefler birbirine girer. örneğin bina inşa edilecek mi, idarenin beklentileri hedefin ne kadar içinde. Hedefsiz bir strateji zaten pek stratejik değildir ya.

    Jüri üyeleri diyelim ki 130 proje katılmış ilk elemede gidenlere sebep bile yazmazlar raporda. Seçilen projelerin raporları da bazen pek anlaşılır olmuyor ama bilin ki yarışma jüriliği de çok kolay iş değil. Raporların çok iyi olmadığı örnekler fazla.

    Ayrıca idarenin işi ucuza getirmek istediğini jüri anlamalı ve daha fena bir sonuç ortaya çıkacağını göstermeli gerekirse jürlikten azlini istmelidir. Jürilik oldukça sorumluluk isteyen zor bir iştir. süreçtir. Jüri üyesi keşke yarışmaya girseydim daha az yorulur baskı altına girerdim diyendir.

    Eğer jüri idare ne derse yapar pozisyondaysa, o yarışmaya aklı başında mimar girmez. O yüzden jürinin açıklanması önemli.

    Açıkçası yazınızda sunduğunuz argümanlar öyle akla gelmemiş çözüm önerileri değil. Bana sorarsanız çalışmaz.

    Teşekkürler.

  • ahmet-turan-koksal says:

    Yahu “Jüri üyeleri kesinlikle açıklanmamalıdır.” yazan siz değil misiniz. Açıklanmazsa nasıl bileceğiz jüride kim var. Yazdığımı okumadığınızı anladık da siz kendinizin ne yazdığınızı farkında misiniz? Sorun orada.

    2- “Bilimsel bir geğirme” benzetmesi olsa olsa işi sulandırmak olur. Sulu yazmayı seviyorsunuz bir başka yorumunuzu görünce anladım.

    “Mimarlık için mi mimarlık, halk için mi mimarlık” tartışmasına girmiyorum. Halkın oylarının önemsendiği ve iyi sonuçların çıktığı örnekler vardır. Kötü örnekler de vardır. Bence halk oylamasıyla mimari jüri sonucu oluşturmak için gerekli altyapıyı önermelisiniz. Bana sorarsanız “bilimsel geğirme” gibi garip türetmelerden daha zordur. Bu eksiği gidermiş olursunuz.

    3- “Kısa, öz atmasyon” diyene ben jüri raporu mu beğendireyim. Ancak girip de birincilik ödülü aldığımız iki aşamalı Düzce Üniversitesi yarışması raporunu iyi okuyunuz. Atmasyon olup olmadığını jüriden birileriyle tartışalım. Öyle ne kolay “atmasyon” demek.

    4- Yazılarınızı okuyorum. Açıkçası kendinize o kadar güveniyorsunuz da yıllardır yarışmalar mimarlık sempozyumu düzenlenir (katılıyorum) mimari proje jürilerinde bulundum. Kazandığımız ilk elemede elendiğimiz bir sürü yarışma deneyimim oldu. Ancak bahsettiğiniz türde bir yarışma şartnamesi, çalışma prensibi ve hatta halk oylaması sistemi kurgulayınız. (Emir vermiyorum, çok iddialısınız diye buyurun meydana diyorum. İsterseniz vazgeçebilrisiniz) Biz de faydalanırız.

    Ancak daha “jüride kimler olduğunu açıklanmamalı” deyip bir de bana “akraba giremez” kuralını hatırlatmanız gelecek önerinin çok umut vaadetmeyeceği hissi uyandırdı.

    Bir şartname ve bir de oylama yapısı koyun ortaya. Yarışma açmaya niyetli ilk idare ve kuruma önerelim.

  • ahmet-turan-koksal says:

    Bak bir daha tekrarlıyorum.

    Son kez.

    Bir yarışma açılıyor. 1. dereceden akrabanız (abla) jüri üyesi ve gizli tutuluyor. Jüri bunu gizli tutmak zorunda. (Siz öyle öneriyorsunuz ya.)

    Hah jüri üyeleri kimseye ve tabii ki hatta akrabalarına jüri olduklarını SÖYLEMEMELERİ lazım. Söylerlerse koyulan kuralı çiğnemiş olurlar.

    “Sayın ablanız jüri üyesi olmuş ve bundan haberiniz yoksa bu sizin derdiniz” yazmışsınız.

    Jüri üyeleri açıklanmamalı diye öneri getiren sizsiniz. Ablam bana kıyak mı geçmeli söylemeli ben jürideyim sakın girme diye. Bu benim mi derdim oluyor yani.

    Gizliyse gizli kimseye diyemez. Derse suç işler. Bana da suç işlememek için diyemedi ve ben de girdim kazandım. O zaman ne oldu mevzuat?

    Daha bu konuyu açıklığa kavuşturamadık. Diğerlerine geçemiyoruz. Gerçekten cevap vererek zaman kaybediyorum.

    Sanık meselesine gelince (genelde çoğu şeyi) bilmeden yazdığınız ortada.

    Yasaklılık sebepleri
    Madde 34- (1) Hâkim, aşağıdaki hâllerde davaya bakamaz; talep olmasa bile çekinmek zorundadır:
    a) Kendisine ait olan veya doğrudan doğruya ya da dolayısıyla ilgili olduğu davada.
    b) Aralarında evlilik bağı kalksa bile eşinin davasında.
    c) Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyunun davasında.
    ç) Kendisi ile arasında evlatlık bağı bulunanın davasında.
    d) Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı kalksa dahi kayın hısımlığı bulunanların davasında.
    e) Nişanlısının davasında.
    f) İki taraftan birinin vekili, vasisi, kayyımı veya yasal danışmanı sıfatıyla hareket ettiği davada.

    Ben editörlerin işine karışmam ama bence siz bu halde Arkitera’da yazı filan yazmayın. Kaliteyi düşürüyorsunuz. Hür fikrim budur.

    Yazdıklarınızın daha gerisini okumayı zul sayarım. Değmez.

  • cem-yildirim says:

    Ahmet Bey, jüri raporlarının tutarsızlığı çokça karşılaştığımız bir konu. Bunun yanında kolokyumlarda “biz bunu seçtik.”, “bizden iyi mi bileceksiniz?” diyeni de gördük, şartnameyi ihlal edip kazanan için “risk alan kazanır.” diyen jüri başkanını da. Sizle yüzyüze sohbette olsak bu jüri üyelerinin zekaları ile ilgili de açik bir dille yorum yaparım. Bu arada yanlış anlaşılmasın, 7 yıldır yurtiçi yarışmalara girmiyorum, herhangi bir ‘hakkımın yendiği ve sindiremediğim’ durum sözkonusu değil, ancak hem yayınlanan projeleri hem de şartnameleri titizlikle inceliyorum. Jüri kaletesinin Türkiye’de çok düşük olduğunu düşünüyorum. Bir çoğu eğitmen ve Türkiye’de eğitmenleri bilgi ve tecrube seviyeleri de çok düşük. Jürinin işinin zor olması görevlerini doğru ve saygın bir şekilde ortaya koymalarına engel olmamalı.
    Özellikle davetsiz yarışmalarda saygınlık ve özenin daha eksik olabildiğini görüyorum.
    Şimdiki yorumumu siz bu işin içinden biri olarak daha iyi ve doğru gözlemlemiş olabilirsiniz: kimi jüri üyeleri yarışmaya katılan profesyonelleri ‘kendilerinden daha bilgisiz öğrenciler’gibi değerlendiriyor. Bunların bahanesi olamaz.

  • ahmet-turan-koksal says:

    Cem Bey, size katılıyorum.

    Ne yazık benim de Jürilerden çok şikayet etmişliğim vardır. Hatta bir keresinde bırakın tutarsız raporu, kolokyumda jüri üyelerinin küstüğünü görmüştüm. Evet, küstüler. Tam gidecekken alkışlarla yerlerine oturmaları konusunda ikna etmiştik.

    Sonra yeniden sorular alındı. Bir yarışmacı çıkıp kendini tanıttı. 2. mansiyon aldığını da belirtti. Sonra jüri raporunda projesindeki saat kulesi hakkındaki olumsuz görüşlerin olduğunu söyledi. Önümüzde jüri raporu açık. Hanımefendi doğru söylüyor.

    Neyse jüride aslında danışman olan ama gel gör ki nedense sözcü görevini üstlenen kişi (kendisi tiyatrocuydu mimar değildi) evet projeyi hatırlıyorum eleştirimizde haklıyız dedi.

    Sonra hanımefendi demez mi “İyi de bizim projede kule bile yok. Siz karıştırmışsınız projeleri” diye.

    Evet, bu oldu. Daha başka neler neler. Jüriye mesaj gönderen mekan isimleri bulduğumuz da olmuştur.

    Ancak bu jüri müessesinin hepsinin kötülüğünü göstermez. Çok çok iyi jüriler de vardır. Çokiyi projeler de…

    Yarışma sistemi ve KİK mevzuatında bazı açmazlar var. Bunların sıkıntılarını sempozyumlarda dile getirdik.

    Ben de artık yarışmalara katılmıyorum. Jürilik de yapmıyorum, yedek jüri olmuyorum, danışman jüri olmuyorum. Belki yaşlandık ya da sistemdeki sorunların çözüleceğine inanmadığımız içindir.

    Ön seçimli yarışmalar için bazı tartışmalar da vardır. Yani X işini yapmak için bürolar toplanır ön dosya verirler. Sonra davetli yarışma yapılır. Böyle bir yarışmaya ön dosya verdik ama seçilemedik. Bu konuda da hak yendiği olmuştur. Bizimkisi yenmiş midir bilemem. Daha da ön dosya da vermenin gereksizliğini gördük. Seçilsek de vermezdik sorunlar sorunlar üstüste geldi.

    Sonra bu ülkede şartnamesi olmayan yarışmalar düzenlendi. Bkz: Çamlıca Camii yarışması. Raportörlüğü aradık da hatırlattık bir şartname koydular siteye. Sonra jüri üyeleri kavga etti sonuçlar ve kolokyum ilan edilenden 1 ay sonra yapıldı Şişli Camii Yarışmasında.

    Kısaca bir sürü dert, bir sürü sorun. Ben umudumu çoktan yitirdim. Güzel raporlar iyi jüriler de gördük. Tam tersini de.

    Sadece “gizli jüri olsun” öneriler gelirse yorum yapıyordum ama ondan da vaz geçtim.

    Basitçe biz de zamanında yarışmalar hakkında fikirlermizi beyan ettik. Geçti artık.

  • ahmet-turan-koksal says:

    Fatih Kiraz’ın fikrine katılıyorum.

    Çoğunlukla alternatif jüriler olmalı. Hep istedik öyle şeyler. “Gölge jüri” deniyor, İngiltere’daki “Gölge kabine” gibi. Örneğin yetkili bir içişleri bakanı varken bir de ana muhalefet partisinin bir milletvekili de gölge kabinede içişleri bakanı olur. Gerçek içişleri bakanının yaptığı her işi, her kararı inceler ters bir şey oldu mu, muhaliflik görevini yerine getirir. Bunun kamunun yararına olduğunu düşünüyorum.

    Ben de yarışmalar için önermiştim. Asil jüri toplanır işini doğruca yapar ama SONUÇLARI AÇIKLAMAZ. Sonra örneğin 25-35 yaş arası jüriler (genç takım) devreye girer sonra onlar sonuçlarını açıklarlar.

    Sonra da mimar olmayan örneğin kent konseyinin seçtiği jüri devreye girer.

    Sonra bu jüriler sonuçları açıklamadan önce toplanır tartışırlar. Yine son kararı asil jüri verir.

    Bunu ben içinde bulunduğum jürilerde de, dışarıdayken de dile getirdim. Tabii kolay bir süreç değil. Fakat “tek başına halk seçsin” oldukça kötü sonuçlar çıkartıyor. Aynı şekilde belediye başkanı seçerse de öyle.

    Teşekkürler.

  • cem-yildirim says:

    Halk oylaması ile kamusal yapı seçilebilir, ancak bu yapının mimarlığa katkı sağlaması pek beklenmemeli. Bir konunun uzmanı, o konuyu halktan daha iyi bilen ve daha geniş perspektifle görebilendir. Mimarlığı bir keyfilik ve zevk meselesi olarak kim, nasıl ve ne zaman öğretti bilemiyorum ama çok ciddiyetsiz bir durum. Yarışmanın amacı mimarlığa bir eser katmayı da hedefliyorsa bu işi uzmanları değerlendirmeli. Her yapı öğesini, mekan ve form gelişimini ve tekniği – teknolojiyi geçmişiyle bilip yorumlayabilen, bir adım ilerisini görebilen uzmanlar ile ‘pencerenin şekli neden üçgen olmuş yav’ diyecek birini bu şekilde buluşturmamak gerekiyor. Ama dediğim gibi, yarışmanın mimarlık değil yalnızca ihtiyaç duyulan bir yapı amacı varsa, isterseniz o piti piti ile seçin, orasıyla ilgilenmiyorum, itirazım da yok.

  • cem-yildirim says:

    Bu bahsettiğiniz jürilik değil yalnız, kontrolörlük. İnceleme ve kontrol için halktan sivillerin görev alması tabi ki faydalı olur. Ancak jüri olarak yorum ve tercih yapmaları sakıncalı. Jüri raporuna ne yazacaklar mesela, hele ki profesörlerin, doçentlerin raporlarını bile eleştirdiğimiz bu ortamda?

Bir yanıt yazın