Değişen Zamanların Mimarı: Edoardo De Nari (1874-1954)

Sergi, 18 Aralık 2012 - 20 Nisan 2013 tarihleri arasında İstanbul Araştırmaları Enstitüsü'nde izlenebilir.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün, İstanbul’da iz bırakan mimarlara ve şehircilere ilişkin, Raimondo D’Aronco ile başlattığı, Henri Prost ile sürdürdüğü sergi dizisi bu kez, Osmanlı döneminin sonu ve Cumhuriyet’in ilk çeyreğinde, bu ilginç ve renkli geçiş döneminde faaliyet gösteren İtalyan mimarlardan Edoardo De Nari sergisi ile Büke Uras ve Baha Tanman kuratörlüğünde devam ediyor.

Y. Mimar Büke Uras’ın 2009 yılı yazında bir antikacı deposunda senelerdir açılmamış tozlu iki bavul içerisinde bir rastlantı eseri bulup, tutkuyla derlediği ve bu şekilde elimize ulaşan Edoardo De Nari kişisel arşivi, üretken bir İstanbul mimarının 1895’ten 1954 yılına kadar İstanbul’un göbeğinde sürdürülmüş bir yaşamın ve kariyerin tanıklığı olduğu kadar, çok yönlü bir kişiliğin, bir İstanbul mimarının arşivi üzerinden 20. yüzyılın ilk yarısı İstanbulu’nun mimari ve sosyal okumasına da önemli katkı sağlıyor.

Büke Uras’ın bavullarla beraber gün ışığına çıkardığı, De Nari’nin rulo halinde saklanmış 300’e yakın mimari çizimden oluşan mesleki arşivi yanısıra, İtalyan Kraliyet Donanması’nda bir deniz subayı olarak İstanbul’a ilk kez vardığı 1895 yılından itibaren birkaç sene tuttuğu günlükleri, İstanbul’da kalmaya karar vermesindeki en büyük etken olan ve daha sonra karısı olacak Cristel (Mordtmann) ile sayıları birkaç yüzü bulan mektupları ve çok sayıda farklı belge ortayaçıkmıştır.

Edoardo De Nari, yerel mimarlık tarihinde ihmal edilmiş olsa da, döneminde İstanbul mimarlığında ön plana çıkmış bir kişilik.

De Nari’nin keşfedilen arşivinin önemi, aktif bir İstanbul mimarının az bilinen binalarının ortaya çıkarılmasının çok ötesinde, De Nari tanıklığı üzerinden kaybolmuş bir dönemin anlaşılmasıdır. Arşivin, geniş ve kritik bir tarihsel sürece yayılmış yarım yüzyılı aşan sürekliliği ve çok ender sayılabilecek bütünlüğü sayesinde, büyük toplumsal travmaların savurduğu ve De Nari’nin mimari dilini temsil ettiği lokal azınlık geleneğinin adım adım dağılmasını izlerken, İstanbul mimari ve sosyal yazımı için farklı bir okuma olanağı sağlıyor.

De Nari’nin hayat hikayesini oluşturmamıza yardım eden yazışmalarını okudukça, bu çok yönlü Rönesans kişiliğinin sadece mühendis ve mimarlıkla yetinmediği, ayrıca ressam, bestekar ve politikacı olduğu farkediliyor. Trablusgarp Savaşı sonunda İtalyan’larla imzalanan Uşi (Ouchy) Anlaşmasındaki rolü kadar, Kurtuluş Savaşı’nda ülkedeki İtalyan temsilcileri ile olan yakın ilişkisi ve Cumhuriyet’in ilanından sonra İtalyan şirketlerinin Anadolu’da yatırım yapması için üstlendiği aracılık görevi önemlidir.

De Nari arşivindeki çizimlerin incelenmesi ve bunu tamamlayacak nitelikte farklı arşivlerde yapılan araştırmalar ile daha önce mimarı bilinmeyen Tepebaşı Casa D’Italia tiyatrosu ile yeniden düzenlemesi, Elmadağ Surp Agop binaları, Beyoğlu’nda Şark (Lüks) ve Saray (Glorya) Sinemaları, Lion Mağazası binası, Haidar Faisal Targan servis istasyonu, Darıca Aslan Çimento Fabrikası, Santa Maria Draperis Kilisesi renovasyonun birer De Nari tasarımı olduğu saptandı. San Antonio Kilisesi inşaatı, İtalyan İşçi ve Yardımlaşma Derneği (Società Operaia di Mutuo Soccorso), Karaköy L’Union Han ve 20. Yüzyılın ilk yarısının en önemli otellerinden Park Otel hakkında yeni bulgular ile uygulanmamış ama İstanbul mimarisi için son derece önemli Pera Sinagogu projesi ortaya çıkarıldı. Bu sergi ile, bugün Sabancı Müzesi olan Emirgan’daki Prens Mehmet Ali Hasan Villası ile Nemlizade, Malta, Zazadze, Sadıkoğlu, Franco, Dersan, Açıkalın, Takopulos, Bezmen gibi bir dönem İstanbul’unun önde gelen ailelerinin konutları hakkında araştırmalarla ortaya çıkan yeni bilgiler, 20. yüzyılın ilk yarısı İstanbul’unun mimari ve sosyal okumasına faydalı olacağına inanarak sunuluyor.

Değişen Zamanların Mimarı, Edoardo De Nari sergisi, arşiv çalışmalarıyla bir yandan mimarı bilinmeyen ya da az bilinen birçok yapının gerçek tasarımcısını gösterirken, diğer yandan mimarın denediği farklı üsluplarla, İstanbul’da son dönemini yaşayan kozmopolit üst sınıfın estetik tercihlerini de yansıtıyor.

De Nari tasarımları, 19. yüzyılın sonunda gücünün doruğuna ulaşıp, Cumhuriyet’le beraber tasfiye edilen Beyoğlu burjuvazisinin, hüzünlü, erimekte olan dünyasının son dışavurumlarıdır. De Nari’nin mimari ve sosyal anlamda değeri, yok olmakta olan bu Osmanlı burjuvazisini temsilindeki rolünde gizlidir.

Büke Uras’ın keşfettiği bu müthiş arşiv ile, artık varolmayan kozmopolit İstanbul’un son büyük mimarı önemli bir sergi ve bilimsel bir katalog ile yeniden hatırlanıyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın