‘İstanbul Sözleşmesi’ adlı bir meydan okuma!..

Bu yazı sadece İstanbullu okurlara seslenen bir yazı değil. Hiç değil.

Bir avuç değil çok avuç İstanbullu bir araya geldi; kafa kafaya verdi, kafasının basmadığına itiraz etti, düzeltilinceye kadar direndi;kafasının almadıkları için bir değil bir çok bilen, uzman buldu, danıştı; tam altı ay boyunca çalıştı ve ortaya bir sözleşme çıktı: İstanbul Sözleşmesi!..

Kendilerini “İstanbul Hepimizin Girişimi” diye adlandıran su katılmamış ölçüde sivil bir hareketin hazırladığı bir sözleşmeden söz ediyorum. Bir hafta kadar önce T24 sözleşmenin tam metnini yayınlamıştı. Gözünüzden kaçtıysa tıklayın ve okuyun.

Okudunuz mu? (Okumadınızsa dönün bir satır yukarıya, tıklayın ve mutlaka okuyun…)

Sözleşme kent yönetiminde galiba bir ilk. Çünkü belediye yönetimine gelip kenti yönetmeye aday olanlardan isteklerini, seçmen olarak koşullarını sıralamakla yetinmiyor; yerel yönetimlerde katılımcı demokrasinin gereklerini yerine getirme kararlılığını ilan ediyor.

Hedeflerini pek yalın özetlemişler:

“İstanbul Sözleşmesi, ortaya koyduğu yeni yaklaşımla, mahalleyi, ilçeyi, kenti istediği gibi yönetme ve kullanma hakkını elinde tuttuğunu düşünen yerel ve merkezi yöneticilere ‘artık son’ diyor. Girişim, yerel seçimlerde her partiden adayın bu anlayışı benimsemesi için çaba gösterecek ve seçilecek yöneticilerin bu zihniyete uygun olarak çalışmasını takip edecek.”

Aktardığım paragraftaki son iki sözcüğün altını çizmek gerek: Takip edecek!..

Yerel seçimlere şunun şurasında 66 gün kaldı. 67. gün sandık başına gidilecek.

Soruyu “Acep bu yerel seçimde hangi partiye ve hangi adaya oy vereyim” diye koyarsak bugüne kadar olanı bir dört yıl daha yaşamaya razı olmuşuz demektir.

İstanbul Sözleşmesi farklı bir soruya ebelik ediyor:

– Bu yerel seçimde benden oyumu isteyenler Sözleşme’yi eksiksiz olarak benimsediklerini ilan ediyorlarsa ve dört yıl boyunca alacakları bütün kararlarda benim de katılımımı sağlayacaklarsa oyumu alabilirler. Yoksa oy da yok !..

Aslında daha kestirme de sorulabilir:

– Beton, asfalt, egzoz gazı, trafik kuyruğu, her boş alana çok katlı ve beton insan siloları dikilen, insanların boş vakitlerini AVM’lerde geçirmeye zorlandığı, bir kentte yaşamak istiyor muyuz, istemiyor muyuz?

Ben istemiyorum. İstanbul sözleşmesini o yüzden imzaladım.

Siz ?

Bu yazı sadece İstanbullu okurlara seslenen bir yazı değil. Hiç değil.

Alın sözleşme metnini, başına –meselâ- Muğla sözleşmesi, Adana sözleşmesi, Siirt sözleşmesi, Trabzon sözleşmesi, Zonguldak sözleşmesi, Kırklareli sözleşmesi koyun. Hasılı hangi kentteyseniz o kentin sözleşmesi yapın.

Sakın akıl verdiğimi düşünmeyin. Şimdiden pek çok kentte oy avcılığına tenezzül etmeyen, katılımcı demokrasiyi savunan, Sözleşme’yi benimseyen adaylar çıktı. Batman’da, Antalya’da seçmen yurttaşlar kolları çoktan sıvadı. Harıl harıl imza topluyorlar. Rize’de bir aday Sözleşme’yi seçim programının merkezine yerleştirdi…

Bence siz şu Sözleşme’yi imzalayın ve imza atınca görevini yapmış gibi rehavete kapılmadan siyaset cambazlarına ders verecek bir yurttaşlık, bir hemşehrilik sınavına hazırlanın…

Etiketler

Bir yanıt yazın