İç Mekan: David Fincher

David Fincher filmlerinin geçtiği mekanlara dair analizler...

Eğer sinemaya bir kadraj içerisindeki görüntüler meselesi olarak bakarsak, David Fincher’ın tablosunun her ayrıntısıyla detaylıca ilgilenen bir sanatçı olduğunu söyleyebiliriz. Onun kariyerinde görsel efektler her zaman ön planda olmuştu fakat son dönem işleri hikayeci yönünü vurgular nitelikte. 

Fincher’ın görsel efektler ve mekan arasındaki ilişkiyi irdelediği, Zodiac (2007), The Social Network (2010) ve The Girl with the Dragon Tattoo (2011), bize görsel efektlerin hikayenin ilerlemesindeki rolü hakkında fikir verebilir. Zodiac bir blokta, The Social Network iş yerinde ve The Girl with the Dragon Tattoo ise bir apartman dairesinde geçiyor. Gittikçe küçülen bu mekanlara bir bakalım.

Zodiac’tan Bir Sahne (Paramount Pictures, Warner Bros)

Zodiac (2007)

Zodiac olarak bilinen, 60’lar sonunda yaşamış bir seri katilin hayat hikayesinden uyarlanan film, David Fincher’ın ilk dijital deneyimi. Yukarıdaki görselin bulunduğu sahnede, daha önce The Game (1997)’de birlikte çalıştığı sinematograf Harris Savides ile bir araya gelen yönetmen, Thomson Viper FilmStream kamera kullandı. Bunun yanında yavaş çekim cinayet sahnelerinde normal kameraların da kullanıldığını biliyoruz.

Paul Stine cinayeti, San Francisco, California Presidio Heights, Washington Street ve Cherry Street kuzeydoğu köşesinde, 21:55 civarında, Cumartesi, Ekim 11, 1969 tarihinde meydana geldi.

Bu sahne, filmin imkanları sebebiyle tamamen olay yerinde çekilemezdi. Bu yüzden çekimler Downey Studios’da kurulan sette devam etti. San Francisco son yıllaarda epeyce değiştiğinden, arka plan dijital olarak yaratıldı. David Fincher cinayet sahnesini büyük dijital ölçekte tekrar şekillendirdi ve tüm film içerisinde, gerçek mekandaki çekimler ise sadece bir kaç saniyelik yer kaplıyor.

Mehruss Jon Ahi ve Armen Karaoghlanian’ın İzniyle

Sahne bir taksi ile başlar… David Fincher, burada izleyicileri rahatsız edecek şekilde hareket eden, alışılmamış bir kamera açısı kullandı. Böylece taksiyi böylesi bir yolda takip ederken, kadrajdaki alt üst ilişkisi sokak köşelerinden dönerken de değişmeyecekti. Bu sahne doğal ortamda helikopter ile çekilseydi çok daha zor olacaktı.

Donald Graham Burt, renderlarında orijinal mahalleyi temel almış ve daha sonra ekip bölgenin 3D modelini hazırlamış. Örneğin, taksinin karşı köşesindeki iki katlı yapı dijital olarak tasarlanmış.

Bu sahneleri yaratırken, Matte World Digital, Novato, California’dan sanatçılar, sahnedeki ışık miktarları ile yakından ilgilendiler ve otoparktaki insanları mavi ekranda filme aldılar.

Görsel efekt ekibi, motorsiklet, kamyon, polis aracı vs.’nin bulunduğu aksiyon sahnelerinde dahil oldular. Bu filmde kullanılan efektler bize David Fincher’ın görsel efektleri, artık olmadığı için yeniden oluştuduğu bir mekanda nasıl kullanabileceğini gösteriyor.

The Social Network’ten Bir Sahne (Sony Pictures’ın izniyle)

The Social Network (2010)

The Social Network, David Fincher’ın Red One kamera kullanarak yeniliklere açık olduğunu gösterdiği bir film. Daha önce Fight Club (1999)’da da beraber çalıştığı Jeff Cronenweth, bu filmde Mysterium-X sensörlü bir Red One kullandı.

Erica (Rooney Mara)’nın, Facebook kurucusu Mark Zuckerberg (Jesse Eisenberg)’den ayrıldığı filmin açılış sahnesi, Thirsty Scholar Pub, 70 Beacon Street, Somerville, Massachusetts’de gerçekleşiyor.

Burada not etmek gerekir ki prodüksiyon film için kendi mekanını sıfırdan tasarlamadı, filmin sahne düzeni mekanın gerçekteki görünümüyle benzer nitelikte. Mark ve Erica’nın mekanın ortasında bir masada bulunması, filmin ve barın ilgi odağında yer almalarını sağlıyor. 

 

Mehruss Jon Ahi ve Armen Karaoghlanian’ın İzniyle

Fincher aynı zamanda bu sahnede Aaron Sorkin’in esprili ve hızlı tempoda devam eden konuşmasını vurgulamak için arka plandaki ses miktarını arttırır. Karakterlerin kurulduğu ve tüm filmin temelini oluşturur nitelikteki bu açılış sahnesi, izleyiciyi filmin içerisine çekme amacı güdüyor.

Sahne Mark ve Erica’nın barda, her birinin omuz açısından alınan geniş çekim görüntülerle başlar. Bu omuz açısındaki çekimler, diyaloğun gidişatına göre simultane çekilmiş ve bunun için çeşitli kamera ayarları kullanılmış.

Filme ve özellikle de bu sahneye bakarsak, birbirinden ayrı performans ve sahnelerin montajda bir araya getirildiğini görürüz. Yani herhangi bir zamanda, Mark ve Erica’nın geniş çekim sahnelerindeki görüntüleri aynı kareden olmayabilir bunun sonucu olarak da karakterler farklı performanslara karşılık vermek durumda kaldılar. Yönetmen burada sahneleri parçalayıp tekrar işleyerek daha rafine bir çekim elde etmeyi amaçlamış. Bu bize aynı zamanda bir oyuncunun performansının montajda nasıl şekillenip arttırılabileceğini de gösteriyor. Filmin editörlerinden birisi olan Angus Wall bu konuyu yorumlarken, özgünlük hissinin yakalanabilmesi için ses ayarlarının önemini de vurguladı. Sahnenin sonunda ise Erica Mark’a “asshole” şeklinde seslenirken bardaki basınçlı ses onun bu söylediklerini dağıtır. Ses tasarımı aslında aynı mekanda olsak da ortamı değişebilir. Sesi ve mekanı kullanmak bize Mark’ın duygularını anlamamızı sağlar; o içerisinde bulunduğu kamusal alandan kendisini kopuk hissetmektedir.

The Girl with the Dragon Tattoo’dan Bir Sahne (Metro-Goldwyn-Mayer, Columbia Pictures’ın izniyle)

The Girl with the Dragon Tattoo (2011)

David Fincher, filmin üçtebiri için RED EPIC ve geri kalan kısmı için RED ONE MX kullandığı The Girl with the Dragon Tattoo’da, RED Cameras ve Jeff Cronenweth ile çalışmaya devam ediyor. 

Lisbeth’in apartmanında geçen sahnede, tecavüze uğrayışının kötü etkisini yansıtmak amacıyla kamera çekime arkasından başlar, yaklaşıp başının üzerinden geçerek yüzünü gösterir. Bu onun alt üst olan duygularının ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. 

Sahne, Sony Pictures Studios, 10202 West Washington Boulevard, Culver City, California’da tamamen film için tasarlanmış bir sette çekildi. Böylece sahnenin mekanla ilgili kontrolü kolayca sağlanmış oldu. Sahnede öne çıkan David Fincher dokunuşlarından birisi de odada sürekleri bir şeyleri ekleyip çıkararak mekanda değişiklikler yapması. Bu onun kadrajına giren detaylara verdiği özenin bir göstergesi.


 

Mehruss Jon Ahi ve Armen Karaoghlanian’ın İzniyle

Kamera mekanda hareket edip farklı bir açıya sabitleninceye kadar çekim belli bir mesafeden başlar ve bu esnada Lisbeth seyirciden izole bir durumdadır. Kamera hareketlerini kurgularken, Fincher çeşitli düzlemlerde duraksar, Lisbeth’e odaklanır fakat bu esnada bizler sürekli değişen odağın verdiği  rahatsız hisle çabalarken kamera döner dolaşır ve nihayet ters yüz olsa da onun yüzünü görmemizi sağlar. Bu etkileyici kamera hareketleri bize Lishbet’in kırılgan iç dünyası anlama imkanı sunuyor.

Bu tek çekimde tamamlanan sahneyle ilgili olarak bir diğer şey de yön değiştiren kamera sebebiyle ışığın da çift yönlü ayarlanması. Işığın ana kaynağı Lisbeth’in yanındaki ısıtıcı. Set soğuk olduğundan sonradan eklenen bu ısıtıcı, kırmızı ışığıyla onun öfkesini yansıtan tesadüfi bir ima oluşturmuş. Filmin Blu-ray takviyelerinde bu sahnenin adı  “Thinking Evil Shit”…

Fight Club’sız olmazdı..

Etiketler

Bir yanıt yazın