Alexis Şanal ile Galata Kapı’dan Baktık

24 Ocak, Cuma günü, Şanal Mimarlık ve SALT işbirliğinde düzenlenen gezide otuz kişilik bir grup inşaatı hala devam eden Galata Kapı’dan bir içeri bir dışarı baktı.

“(…) kamusal yaşamı açık tiyatro alanları ve kültürel etkinliklerle besleyen yer; tarihi ve sosyal dokusuyla Beyoğlu’ndaki PERA / GALATA / ŞİŞHANE / TÜNEL ‘geçiş’ inden başka nerede konumlanabilirdi ki?” Şanal Mimarlık’ın sorduğu bu soru Galata Kapı projesinin konumunun önemini açıkça ortaya koyuyor. Bu konuma ve ‘kamusal alan’a kıymet verilerek tasarlanmış parkı, tasarımcıları Alexis Şanal ve sonradan geziye katılan Murat Şanal ile gezmek birçok açıdan mühim. Şanal Mimarlık’ın her şeyden önce vakit ve enerji ayırarak projelerinin tartışılmasına önayak olması ve birçok mimarlık öğrencisinin eğitimi süresince ekran-kâğıt-maket üçgeninden öte bir deneyim yaşama şansı bulması sık rastlanır bir durum değil.

Seçimlerden önce -çarşı kısmı hariç- tamamlanması planlanan Galata Kapı’da yapılan gezi Alexis Şanal’ın projeyle ilgili temel bilgiler vermesi ve kısa bir soru-cevap paylaşımıyla başladı. Ardından alternatif bir kamusal alan yaratma hedefiyle geliştirilmiş ‘seyir terası’, ‘siluet rampası’ ve ‘mevsimsel bahçeler’ kısımları Tarlabaşı’nın yoğun trafiği, Haliç manzarası ve akustik tartışmalar ile devam etti. İstanbul’un bu önemli düğüm noktasında tam öğle vakti buluşunca, civardaki işyerlerinde çalışanların ünlü mevsim bahar geldiğinde öğle yemeklerini kapıp bu alana gelme şansları olacağı akla geliyor. Zaten Alexis Şanal’ın açıkladığı üzere projenin hedeflerinden biri; Asmalı Mescit ve Meşrutiyet Caddesi gibi belirgin bir karaktere sahip yakın çevreye, yemek yemek, dinlenmek, akşamüstü uzunca vakit geçirmek için gidilebilecek başka bir katmanın eklenmesi.

Tarlabaşı yolu ve Şişhane yönündeki sokak arasında bulunan 12 metrelik seviye farkı tasarımcıların ‘teras’ olarak tanımladığı özelleşmiş alanlarla çözülmüş. Elbette çarpıcı Haliç manzarası da parkı emsallerinden ayıran bu teraslara katkı sağlayacak gibi görünüyor. Seyir terası manzaraya hâkimiyet kurarken, siluet rampası Tarlabaşı’nın altı şeritli yoluna uzanıyor; merkezdeki avlu ise tanımlı, korunaklı ve aydınlık bir mekan oluşturuyor. Bu parkı heyecanlı fakat tanıdık bir dış mekana dönüştürmek istediklerini söyleyen tasarımcılar bu nedenle teras zeminde, sık rastlanılan ve tanıdık, gri granit taş kullanmış.

Gezi Ballard romanlarından fırlamış bir görünüme sahip otopark kısmıyla devam etti. Alexis Şanal’ın tarifiyle bir mühendislik harikası olan gri rampadan inilerek pek renkli otoparka ulaşılıyor. Statik mühendisliğini YBT Yapısal Tasarım Hizmetleri, altyapı ve trafik mühendisliğini HARTEK Mühendislik ve mekanik mühendisliğini Akım Mühendislik’in üstlendiği otoparkta “arabamı kaybedeceğim yahut kendim kaybolacağım” korkusu olmayacağa benziyor. Renk kodlarıyla bölümlere ayrılmış otopark, farklı kotlarda yer alan eğimli zeminlerin tümünün araç parkı için kullanıldığı bir kurguya sahip. Rampaların eğimleri ve seviye farkları geçirgen ayırıcı yüzeylerle ilişkilendirilmiş. Beton kolonlar mümkün olduğunca ince tutulup yatay kirişlerle desteklenmiş ve aydınlık bir otopark ortaya çıkmış. Yanı sıra zemin, duvar ve ayırıcı yüzeylerde kullanılan renkli yönlendirme işaretleri ve ayırıcı şeritler alıştığımız boğucu otopark atmosferinden çok uzak. Metro seviyesindeki avluda yer alması planlanan birçok konser, tiyatro ve benzeri faaliyetlerin bu renkli otoparka sıçrarsa zihin açıcı deneyimlere dönüşeceğini hayal etmemek güç.

Projenin kamusal alanı canlandırma konusundaki bir diğer önemi, özel ve toplu taşımada yeni bir düğüm yaratacak olması. Park, doğrudan Şişhane metrosu, 1000 araç kapasiteli otopark ve kaldırımlarla, dolmuş duraklarına ve Kasımpaşa’ya bağlanıyor. Tam da bu nedenlerden ötürü Kasımpaşa’ya, Galata’ya ve Beyoğlu’na bir kapı konumunda. Bu Kapı/Park alanının metro katı seviyesinde bulunan avlusunda ve “amfi merdivenleri”nde devam eden tartışmalarla gezi sonlandı. Parkın güvenliği, çarşının nasıl bir işleyişe sahip olacağı, TÜYAP Fuar Alanı’yla karşılaştırma yapılıp yapılamayacağı mevzularındaki paylaşımlarla çaylar tazelendi ve Galata’nın nasıl seyirlik bir bölge olduğundan dem vuruldu.

Yüzyıllardır, Petit Champs du Mort ve sonrasında Tepebaşı Bahçesi gibi mekanlar ile, kentin bu bölgesinde parkların ve yeşil alanların kendine yer açma çabası düşünüldüğünde, belki de ‘yer’in böyle mekanlar aradığı akla geliyor. Galata Kapı projesi ile Şanal Mimarlık bu arayışa bir cevap ve parklara güzel bir şans vermişe benziyor.

Alexis, Murat Şanal ve Salt’a parkta geçireceğimiz keyifli öğle araları, akşam kaçamaklarının adeta provası olan bu keyifli bir saat için teşekkürler. Bu ölçekte paylaşımlar, fikir alışverişleri ve yerinde ziyaretler umalım ki hep artsın; parklar, kapılar kapanmasın!

Etiketler

Bir yanıt yazın