Mimar Sinan

Mustafa Çağhan Keskin'in hazırladığı Mimar Sinan kitabı, İBB Yayınları'ndan yayımlandı.

Kitabın tanıtım metninden:

Mimar Sinan, şüphesiz dünyanın gelmiş geçmiş en büyük mimarlarından biridir. Osmanlı mimarlığının olgunluk çağını temsil eden Sinan, yaklaşık bir asırlık yaşamı boyunca yüzlerce yapı inşa etmiştir. Bu yapılar hem teknik hem de estetik açıdan mimarlık tarihimizin şahikalarından olduğu gibi aynı zamanda Türk mimarisinin dünya çapında tanınmasına da büyük katkı sağlamıştır.

Mimar Sinan’ın hayatına dair bilgileri içeren bu kitap, onun gençliğinden başlayarak Osmanlı ordusundaki görevleri, mimarlık eğitimi, seferlerdeki başarıları ve mimarbaşı olma sürecini detaylı bir şekilde inceliyor.

Mimar Sinan kitabı Sinan’ın mimarlık anlayışını, inşa ettiği yapıların detaylarını, teknik becerilerini ve dönemin mimarlık anlayışına olan katkılarını anlamak isteyen okurlar için benzersiz bir rehber niteliği taşıyor. Ayrıca, mimarın ölümünden sonra bıraktığı mirasın günümüzdeki etkilerine ve popüler kültürdeki yerine odaklanarak, Sinan’ın izini sürüyor.

Mimar Sinan kitabı tarihî detayları, zengin görsel içeriği ve akıcı üslubuyla her seviyeden okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte bir eser olarak Mimar Sinan’ın büyülü dünyasına yeni bir kapı aralıyor…

Etiketler

2 yorum

  • Özgür Savaş Özer says:

    Sinan gibi bir mimarımız var fakat toplum hala mimarın ne iş yaptığını bilmiyor.

    • ystyron trist says:

      Sn. Özer,

      Mimar Sinan üzerinden toplumu bu şekilde eleştirmek düşündürücü doğrusu. Günümüz mimarlarının, Sinan’ın mesleki bilgisine mazhar olduğunu mu iddia ediyorsunuz? “Toplum” gözlerini etrafında gezdirdiğinde sizce Sinan niteliğinde yapılarla mı karşılaşıyor? Türedimimarlık bölümleri sizce Sinan gibi “master of building” tanımında kişiler yetiştirebiliyor mu? Mimarlar kendini topluma, işbirliğinde bulunduğu farklı disiplinlere hatta ve hatta kendi meslektaş adaylarına ne kadar anlatabiliyor? Bu soruların cevapları Ay kadar gerçek, Güneş kadar keskinken, sizce de sorunun toplumda olduğunu düşünmek abesle iştigal değil midir? Toplumun anlayamamasının nedeni biraz da mimarların anlatamamasından kaynaklanıyor olabilir mi? Ortada mimarlık adına büyük söylemler varken, iş söylemlerin somutlaştırılmasına geldiğinde, toplumun niteliksiz mimarlık ile karşılaşması kimin suçudur?

      Ziya Paşa’dan bir terkib-i bend ile sözlerimi noktalamak isterim,

      “Ayînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
      Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”

      Saygılar.

Bir yanıt yazın